22 Kasım 2024 Cuma

Tepav Avrupa Birliği Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp: “Türkiye’nin Vize Başvurularında Ret Oranının Yükselmesi, Ab’nin Mültecileri Geri İtme Politikasının Bir Uzantısıdır Diye Düşünüyorum”

HABER: GÜLARA SUBAŞI

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Avrupa Birliği Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, Avrupa ülkeleriyle yaşanan vize sıkıntısıyla ilgili olarak Türkiye’de gayrimenkulle vatandaşlık alınması uygulamasına dikkat çekti. Bu uygulamanın Avrupa ülkelerinde olmadığını kaydeden Eralp, “Türkiye’de vatandaşlık sahibi olup ondan sonra Türkiye üzerinden AB’ye gitmenin önün kesmek istiyorlar. AB, doğru düzgün bir mülteci politikası geliştirebilmiş değil, bu konuda bir dayanışma da göstermiyor. Mültecilerin yükünün paylaşımı da yok. AB, ‘Bir mülteci politikası geliştirdim’ dedi. Politikanın içine baktığınızda, politikanın temeli mültecileri geri itmek, geldikleri ülkelere geri yolmak şeklindeydi. Türkiye’nin vize başvurularında ret oranının yükselmesi, geri itme politikasının da bir uzantısıdır diye düşünüyorum” dedi.

Avrupa ile vize kriziyle ilgili tartışmalar sürüyor. Türkiye Turizm Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, geçen hafta yaptığı açıklamada, 2022 öncesinde yüzde 10-12 seviyesinde olan Schengen vizesi ret oranının 2023’te yüzde 50’ye yükseldiğini belirtmişti.

Vatandaşlar, turizm, eğitim vb. amaçlarla başvurdukları vizelerin retle sonuçlandığını sosyal medyada dile getirirken, sanatçıların da vize başvuruları reddedildi. Müzisyen Onur Akın ve Volkan Konak’ın konser vermek için gidecekleri Almanya’dan vize alamadıklarını açıklayarak, konserlerini iptal etmişti.

30 Mayıs’ta yapılan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) 79’uncu Genel Kurulu’nda TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu da vize kuyruklarında bekleyen oda ve borsa camiası için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yeşil pasaport istemişti.

TOBB Genel Kurulu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son dönemde adeta bir siyasi şantaj olarak kullanılan bu vize sorununu en kısa sürede inşallah hal yoluna koyacağız” ifadelerini kullanmıştı.

Basında büyüyen tartışmanın ardından Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ve Almanya Büyükelçiliği, 2023’te Ocak-Mayıs aylarından verilen vize sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 50 arttığını açıkladı. Fakat başvuru ve ret sayılarına ilişkin bir veri paylaşılmadı.

TEPAV Avrupa Birliği Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp ve CHP Avrupa Birliği Temsilciliği Başkanı Kader Sevinç, ANKA Haber Ajansı’nın vize kriziyle ilgili sorularını cevapladı:

ERALP: “2015’TE TÜRKİYE’DEN AB ÜLKELERİNE İLTİCA BAŞVURUSU 5 BİN İKEN BUGÜN 50 BİNLİ TRAKAMLARDAN BAHSEDİLİYOR”

Eralp, “Schengen vizesi ret oranlarının yükselmesinin sebebi nedir” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Türkiye’den AB üye ülkelerine sadece turizm ve eğitim amacıyla değil, iltica amacıyla gidenlerin sayısı çok arttı. 2015 yılında bu sayı 5 bin iken bugün 50 binli rakamlardan bahsediliyor. Avrupa Birliği biraz da bunun önünü kesmek için yaptı. 2009 yılında biz TEPAV’da bir yazı hazırlamıştık. Türkiye bölge ülkelerine, komşu ülkelere, daha çok orta doğu ülkelerine vizeleri kaldırmıştı. O zaman biz demiştik ki, ‘Türkiye AB ile serbest dolaşım amacından, vizesiz seyahatten vaz mı geçiyor?’ Bu da biraz AB ülkelerini düşündürttü açıkçası. Türkiye’ye çok rahat geliniyor, Türkiye üstünden rahat geçilebilir AB’ye ama en önemli neden bence Türkiye’den iltica başvurularının çok büyük ölçüde artması.

“AB, TERÖRLE MÜCADELE TANIMININ DARALTILMASINI İSTİYORDU”

Ben demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi konularla bağdaştırıyorum bu konuları. Zaten AB ile Türkiye arasında vizelerin kaldırılması konusunda bir yol haritası üzerinde anlaşıldığında 72 koşul vardı. Bunların 6 koşulunu henüz yerine getirmedik. Ama bunların en önemlisi de Terörle Mücadele Kanunu’nun değiştirilmesiydi. Bu kanunda terör tanımı çok geniş tanımlanmış. Neredeyse ifade özgürlüğü bile terör tanımının içine yerleştirilmiş. AB uzun süredir bu tanımın daraltılmasını istiyordu. Hatta 2016 yılında Avrupa Konseyi, AB ve Türkiye’deki yetkililer, bu kanun üzerinde çalışmaya başlamışlardı. Sonra Türkiye’de başbakan değişikliği oldu bu konu da gündemden kalktı.

“TÜRKİYE’DE İNSANLARIN AB ÜYE ÜLKELERİNE İLTİCA BAŞVURUSU YAPMASINA NEDEN OLAN UNSURLAR ORTADAN KALKMADI. AB KENDİNİ ÖNLEM ALMAK ZORUNDA HİSSEDİYOR”

Hepimiz okuduk, önemli sanatçılarımızın da başına geldi bu. Türkiye’deki koşullardan dolayı, Türkiye’den iltica başvurularını da bir sınır getirebilmek için azalttılar. Tabii buradan insanlar ben iltica etmek için istiyorum diye başvurmuyor, turist vizesi istiyor. Ona bir sınır getirmek istiyorlardı. O zaman özellikle iş insanları ve öğrenciler için şöyle bir konu da gündeme gelmişti: Vizelerin kaldırılması değil, vizelerin kolaylaştırılması. Ama Türkiye, daha sonra bunun üstünde de durmadı. Bu konu da gündemden kalktı. AB, kendini 50 bine çıkan iltica başvurusu karşısında önlem almak zorunda hissediyor. Bu konu geçtiğimiz yaz sonundan itibaren tekrar gündeme gelmişti. O zamandan bugüne bir değişiklik olmadı. Dışişleri bakanlığımız, ‘İlgililerle görüşülüyor’ dedi ama bir ilerleme kaydedemedik. Çünkü Türkiye’de bir değişiklik olmadı. Türkiye’de insanların AB üye ülkelerine iltica başvurusu yapmasına neden olan unsurlar ortadan kalkmadı.”

“YEŞİL PASAPORT SÜRSÜRÜLEBİLİR BİR ÇÖZÜM DEĞİL. YAKINDA YEŞİL PASAPORTA DA VİZE UYGULAMASI BAŞLAYABİLİR”

Eralp, vize krizinin çözümü için yeşil pasaportun yaygınlaşması formülüyle ilgili şunları söyledi:

“Ben bunun da kalıcı bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. Çünkü AB yeşil pasaportlara da vize uygulaması başlatabilir. Çünkü yeşil pasaport başlangıçta devlet memurlarına veriliyordu. Daha sonra üçüncü dereceye gelmemiş, daha yeşil pasaport almayı hak etmemiş devlet memurlarına görev süresiyle bağlı olan gri pasaportlar verilmeye başladı. Bu çeşitli belediyeler tarafından çalışanlarına verildi. Ve gri pasaportla gidenler, gittikleri ülkelerde iltica başvurusunda bulundu. Yeşil pasaportta da böyle bir sorunla karşılaşılmasın diye, yakında yeşil pasaporta da vize uygulaması başlayabilir. Ben bunun kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm olacağını düşünmüyorum. AB, ‘İlanihaye bütün elinde yeşil pasaportu olanlar buyursun vizesiz gelsin’ şeklinde bir uygulamayı tercih etmeyecektir.

“TÜRKİYE’NİN VİZE BAŞVURULARINDA RET ORANININ YÜKSELMESİ, AB’NİN MÜLTECİLERİ GERİ İTME POLİTİKASININ DA BİR UZANTISIDIR DİYE DÜŞÜNÜYORUM”

Eralp, “Türkiye’nin üçüncü dünya ülkelerinden aldığı göç ve verilen vatandaşlıkların AB’nin vize politikasındaki etkisi nedir” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Uygulama, bütün AB üye devletlerinde yok. Yani gayrimenkul alarak, belli bir süre burada çalıştıktan sonra vatandaşlık sahibi olmak ya da daha varlıklı üçüncü ülke vatandaşlarının mülk alarak vatandaşlık sahibi olması gibi bir uygulama bütün ülkelerde yok. Geçmişte Malta’da Portekiz’de vardı. Bunu artık oturma iznine çevirmeyi düşünüyorlar. Bu uygulama onlarda olmadığı için böyle uygulamalarla Türkiye’de vatandaşlık sahibi olup ondan sonra Türkiye üzerinden AB’ye gitmenin de önünü kesmek istiyorlar. AB, doğru düzgün bir mülteci politikası geliştirebilmiş değil, bu konuda bir dayanışma da göstermiyor. Mültecilerin yükünün paylaşımı da yok. Almanya ve İsveç taşıyor mültecilerin yükünü. Bir de sınır ülke olmaları nedeniyle İtalya ve Yunanistan. Yunanistan’a giden ve iltica başvurusunda bulunanlar, Yunanistan’ın kapasitesini de artık çok zorluyor. AB de kendi içinde bu konuda bir sorun yaşadığında, ‘Bir mülteci politikası geliştirdim’ dedi. Politikanın içine baktığınızda, politikanın temeli mültecileri geri itmek, geldikleri ülkelere geri yollamak şeklindeydi. O geri yollandıkları ülkelerde hangi koşullarda yaşayacaklar, o konuya hiçbir şekilde özen göstermeden… Türkiye’nin vize başvurularında ret oranının yükselmesi, geri itme politikasının da bir uzantısıdır diye düşünüyorum.”

“ACİL ÇÖZÜM OLARAK, İŞ İNSANLARI VE ÖĞRENCİLER İÇİN VİZELERİN KOLAYLAŞTIRILMASI YOLUNA GİDEBİLİR”

Eralp, krizin çözümü için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

“Krizin çözümü için iki şey yapılabilir. Bir: kendi içinde çözümlenmesi lazım. Bu yüksek sayıdaki iltica başvurularının nedeninin irdelenip bu nedenin ortadan kaldırılmaya çalışılması lazım. İki: AB ile vizelerin kaldırılması için iki tarafın üzerinde mutabık kaldığı, yol haritasında kalan koşulların yerine getirilmesi için çalışmalar başlayabilir. Ama zaten Terörle Mücadele Kanunu’nun değiştirilmesi gibi bir adım atılır, ifade özgürlüğü terör tanımının dışına çıkarılırsa bu zaten diğer değişiklilerle de birlikte ele alınacaktır. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi diğer alanlarda ilerleme olmadan sadece terör tanımının değişeceğini düşünmüyorum. Acil çözüm olarak, iş insanları ve öğrenciler için vizelerin kolaylaştırılması yoluna gidebilir. Öyle başlanır, daha sonra daha kapsamlı bir çalışma üzerinde yoğunlaşılabilir. Zamanında başlamıştı, Türkiye bunun üstünde durmadı. Fakat şu anda acil çözüm olarak bu görünüyor. Çünkü yeşil pasaport bana kalıcı bir çözüm gibi gelmiyor.

“TÜRKİYE’DEKİ KOŞULLAR DEĞİŞMEDEN, VİZENİN KALDIRILMASI KONUSUNDA AVRUPA PARLAMENTOSU’NUN ONAY VERECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM”

Seçim öncesinde muhalefet partilerinin de gündeme getirdiği, ‘vizeleri kaldıracağız’ söylemiyle ilgili, biraz sürece de hâkim olmalıyız. Koşullar yerine getirilse bile bu konuda AB’nin iki organı karar verecek: Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi ve Avrupa Parlamentosu. Bu, ortak karar alma mekanizmasına tabi bir konu. Onun için Türkiye’deki vizelerin kaldırılmasıyla ilgili, Türkiye’deki tüm koşullar tamamen iyileşmeden Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi onay verse bile Avrupa Parlamentosu’nun onay vereceğini düşünmüyorum.”

SEVİNÇ: “SİYASİ İRADENİN BU ALANDA EKSİK OLUŞU TOPLUMUMUZ İLE ÇAĞDAŞ DÜNYA ARASINA BİR DUVAR ÖRÜYOR”

CHP Avrupa Birliği Temsilciliği Başkanı Kader Sevinç ise konuya ilişkin şu açıklamaları yaptı:

“Schengen vizesi ile ilgili yaşanan sorunlar kabul edilemez bir düzeye ulaşmıştır. Her gün bu konuda sorun yaşayan, ret almış kişilerden mesajlar alıyorum. Bu konu bir onur meselesi haline gelmiştir. Özellikle son yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının vize başvurularının reddedilmesinde büyük bir artış gözlemleniyor. Bu durum kuşkusuz mevcut hükümetin bir kabahati ve sorumluluğu. Vize meselesini öncelik haline getirmeyen, görmezden gelen anlayışın doğal bir sonucu. Hem AB müzakereleri hem de vize süreçleri ile ilgili girişimler yetkin kişiler ve liyakatli ekipler tarafından yönetilmeli. Siyasi iradenin bu alanda eksik oluşu, vatandaşlarımızın kısa süreli AB ülkelere seyahatlerini, öğrencilerimizin bilgi ve deneyim değişim imkanlarını, iş sektörümüzün küresel iş yapabilme imkanlarını ve sanatçılarımızın, gazetecilerimizin, akademisyenlerimizin yurtdışındaki etkinliklerini engelliyor ve toplumumuz ile çağdaş dünya arasına bir duvar örüyor.

“ERDOĞAN HÜKÜMETİNE YÖNELİK AB’DEKİ GÜVEN KRİZİ VİZE SORUNUN ÖNÜNDEKİ ANA ENGELLERDEN BİRİDİR”

Erdoğan hükümeti, bu sorun vize serbestisi süreciyle çözülme sürecindeyken, siyasi iradeyi engelleyerek vatandaşlarımızın vize sorununu çözmedi. Biz, bu sorunu çözmek için siyasi irademizi göstermeye hep hazırdık, hep hazırız. Brüksel ve AB başkentlerindeki toplantılarımda bu konuyu sürekli öncelikli olarak gündeme getiriyorum. Erdoğan hükümetine yönelik AB’deki güven krizi, vize sorununun önündeki ana engellerden biridir.

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLIĞININ ÜÇÜNCÜ ÜLKE YURTTAŞLARINA VERİLMİŞ OLMASI MEVCUT TABLOYA ETKİ ETMEKTEDİR”

Vize reddinin temelinde, Türkiye’deki demokratikleşme sorunları ve otoriterleşme yatmaktadır. AB ülkelerinde, Türkiye’den büyük bir göç ve sığınma başvurusu beklentisi yüksek. Keza son yıllarda otoriterleşme ile birlikte Türkiye’den gelen sığınma başvurularında büyük bir artış yaşanıyor. Bu durumun çözümü, Türkiye’deki vatandaşlara huzurlu bir yaşam sağlayacak bir ülke sunmaktır. Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının, çok sayıda üçüncü ülke yurttaşlarına verilmiş olması, bu kişilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliği ile Schengen vize başvurularında bulunması da mevcut tabloya etki etmektedir. Türkiye’den başvurular ayrıntılı incelemeye tutulmakta ve süreç de yavaşlamaktadır.

“YURTTAŞLARIMIZA YÖNELİK BU TÜR BİR MUAMELE KABUL EDİLEMEZ”

Yapılması gereken şey, ülkenin demokratikleşme sorunlarından çıkarılması, vize serbestisi sürecinde geriye kalan birkaç reformu uygulamak ve etkili, çok boyutlu bir strateji ile vize soruna ciddiyetle eğilmektir. Bu süreç, kaybettiğimiz zaman içinde AB’deki değişiklikler nedeniyle daha uzun zaman alabilir. Ancak, vize serbestisi sağlanmadan önce, mevcut krizin hemen çözülmesi gerekiyor. Yurttaşlarımıza yönelik bu tür bir muamele kabul edilemez. Özellikle Brüksel, Berlin ve Paris gibi AB başkentleri ile acil görüşmeler yapılmalıdır.

“YEŞİL PASAPORT KOTASI DOLMAK ÜZERE. DOLDUĞUNDA YEŞİL PASAPORT SAHİPLERİ SCHENGEN BÖLGESİNE VİZESİZ SEYEHAT EDEMEYECEK”

Yeşil pasaportlar için de ciddi bir sorun bizi bekliyor. Yeşil pasaport olarak anılan hususi pasaportlarda, AB ile belirlenen kota da dolmak üzere, dolduğunda Yeşil pasaport sahipleri Schengen bölgesine vizesiz seyahat edemeyecekler. Bunun nedeni nedir? Çünkü hükümet, yeşil pasaportları siyasi bir araç olarak kullanarak amacından saptırdı. Bu durum, büyük bir risk oluşturuyor. Yakın zamanda, vize problemini çözmeyi ya da vize serbestisini sağlamayı bırakın, yeşil pasaportlar bile işlevsiz hale gelebilir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bunu hak etmiyor. Hükümeti, bu konuda gerekeni yapmaya çağırıyorum.”

 

İlgili Haberler