AYLİN NAZLIAKA’DAN HÜDA PAR’IN SEÇİM BEYANNAMESİNE TEPKİ!
Namık Tan’dan Bakan Özdemir Göktaş’a: “’Kadının ‘Beyanı Esastır’ İfadesinin ‘Kanıtı Esastır’ İle Değiştirilmeden Önce Sizden Ve Bakanlık Uzmanlarından Görüş Alındı Mı, Alındıysa Tutumunuz Ne Olmuştur?”
CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genelgesi’ndeki “Kadının kanıtı esastır” ifadesiyle ilgili Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a “6284 sayılı kanun içerisinde yer alan ‘Kadının beyanı esastır’ ifadesi, ‘Kadının kanıtı esastır’ ifadesiyle değiştirilmeden önce bizzat sizden ya da Bakanlığınız uzmanlarından görüş alınmış mıdır? Bakanlığınızdan görüş alındıysa, sizin ya da Bakanlık uzmanlarının bu konudaki tutumu ne yönde olmuştur? ‘Kadının beyanı esastır’ ifadesinin kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadele kapsamında herhangi bir sakınca yarattığına dair bir görüşünüz mevcut mudur” diye sordu.
CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan, 25 Kasım’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayınlanan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genelgesi’ni Meclis gündemine taşıdı. Tan, genelgede yer alan “Kadının kanıtı esastır” ifadesine ilişkin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın yanıtlaması için TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi.
Tan, önergenin gerekçesinde şunları ifade etti:
“6284’TE YER ALAN ‘KADININ BEYANI ESASTIR’ İFADESİ, ‘KADININ KANITI ESASTIR’ İFADESİYLE DEĞİŞTİRİLMİŞTİR”
“Ülkemizde, kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar olayları her geçen gün artmakta, tek adam rejimindeki keyfi kararların bedelini, kadınlar çoğu zaman canlarıyla ödemektedir. Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu GREVIO’nun geçtiğimiz yıllarda Türkiye ile ilgili paylaştığı bir raporda, şiddetin cezasız kalmasının endişe yarattığı açıklanmış ve Türkiye’nin önlem, koruma, cezalandırma ve entegre politikalar alanlarında daha fazla adım atması talep edilmiştir. Genel politikaların, kadın erkek eşitliği ve kadına karşı şiddet üzerindeki etkileri ile ilgili bu değerlendirmede, ayrıca mevcut politika ve yaklaşımların yetkililerin kadına karşı şiddeti önleme ve mücadele çabalarını baltaladığı tespiti de yer almaktadır. Kamuoyunda gözlemlediğimiz yaygın algı, özel olarak rapordaki tespitlerin, genel olarak ise kadınların karşı karşıya olduğu tehditlerin Bakanlığınızca göz ardı edildiği yönündedir. Benzer bir keyfilikle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının ardından kadınların yaşadığı cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık, şiddet ve istismarda ciddi oranda artış yaşanmışken, 25 Kasım ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ vesilesiyle yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle 6284 Sayılı Kanun içerisinde yer alan ‘Kadının Beyanı Esastır’ ifadesi, ‘Kadının Kanıtı Esastır’ ifadesiyle değiştirilmiştir. Kadınlar, yaşadıkları şiddet ve istismarın ardından verdikleri hukuk mücadelesinde, eril zihniyete karşı da bir mücadele verirken yapılan bu değişiklik, kadınları hukuk önünde de yalnız bırakmıştır. Genelge veya Kararnameyle yasa maddelerinin ya da içeriklerinin değiştirilemeyeceği, bunun hukuka aykırı olduğu da unutulmamalıdır.”
Tan’ın Bakan Özdemir Göktaş’a yönelttiği sorular şöyle:
“KADININ ‘BEYANI ESASTIR’ İFADESİNİN ‘KANITI ESASTIR’ İLE DEĞİŞTİRİLMEDEN ÖNCE SİZDEN VE BAKANLIK UZMANLARINDAN GÖRÜŞ ALINDI MI, ALINDIYSA TUTUMUNUZ NE”
“6284 Sayılı Kanun içerisinde yer alan ‘Kadının Beyanı Esastır’ ifadesi, ‘Kadının Kanıtı Esastır’ ifadesi değiştirilmeden önce bizzat sizden ya da Bakanlığınız uzmanlarından görüş alınmış mıdır? Bakanlığınızdan görüş alındıysa, sizin ya da Bakanlık uzmanlarının bu konudaki tutumu ne yönde olmuştur? Bu değişikliğin yapılması hususunda Cumhurbaşkanlığı kanalıyla size açıklanmış bir gerekçe bulunmakta mıdır? Şayet varsa, bu gerekçe nedir? ‘Kadının beyanı esastır’ ifadesinin kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadele kapsamında herhangi bir sakınca yarattığına dair bir görüşünüz mevcut mudur? Beyan gibi net bir ifade yerine, kanıt gibi tanımı sübjektif yargılara göre değişebilen bir kavramın tedavüle girmesinin kadınların karşılaştıkları şiddet olaylarına karşı verecekleri hak mücadelelerinde onlara vereceği zararlar hesaplanmış mıdır? Örneğin bir savcının, neyi hangi gerekçeyle kanıt kabul edip etmeyeceğinin bir kriteri bulunmakta mıdır? Şiddet, cinsel taciz ve tecavüz vakalarında beyan yerine kanıt üzerinden yürütülecek bir hukuki süreçte kanıtların (delillerin) karartılması, ya da hâkim ve savcılara yapılabilecek siyasi baskılar sonucu kanıtların devre dışı bırakılması ihtimallerine karşı nasıl bir müdahale öngörüyorsunuz? Şiddet, cinsel taciz ve tecavüz vakalarında mağdur kadınların ya da diğer bireylerin kanıt elde edememesi ya da mahkemeye sunamaması durumunda bu insanların hak mücadelelerini nasıl verebileceğini öngörüyorsunuz? Kadın beyanının esas alınmadığı bir hukuk anlayışının, kadınlara taciz ve istismar eylemlerinde bulunmak isteyen bireylerin elini güçlendirebileceğini, bu yöndeki kanunların caydırıcılığının azalabileceğini öngörüyor musunuz? Hak mücadelelerine destek olma konusunda doğrudan sorumlu olduğunuz, fakat önergeye konu olan Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle ‘Kadının beyanı esastır’ anlayışından yoksun bırakılmak istenen kadınlara yönelik hangi koruyucu önlem ve çalışmaları planlıyorsunuz? Bu çalışmaların ayrıntıları nedir?”