LÖSEV’den Kanser Hastası Yakını Olan Ailelere Kurban Eti Desteği… Nalin Doğan: “Lösev Oğlumun Sürecinde Her Daim Yanımızda Oldu, Maddi Manevi Her Konuda Desteğini Esirgemedi”
Lösev, 2. Uluslararası Kanser Ve Hayat Sempozyumu’nu Düzenledi. Lösev Başkanı Dr. Üstün Ezer: “Günde Şu Anda 500 Kişi Kanser Ve Lösemiden Kaybedilirken Yakın Gelecekte 1000 Kişi Kaybedilecek”
Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV), LÖSANTE’de 2. Uluslararası Kanser ve Hayat Sempozyumu’nu yaptı. LÖSEV Başkanı Dr. Üstün Ezer, her sene Türkiye’de ortaya çıkan kanser vakalarının 250 bini aştığını ve hızla 500 bine ilerlediğini belirterek “Günde şu anda 500 kişi kanser ve lösemi nedeniyle kaybedilirken yakın gelecekte bin kişi lösemiden veya kanserden kaybedilecek. Bu, bu konuyla ilgisi olması gerekenlerin duyarsızlığıdır, bakış açılarının sadece para olduğu bir yönetim şeklinde insana ve çocuğa verilmeyen değerdir. Bin kişinin günde öldüğü bir hastalıkla mücadele etmemek, buna kaynak ayırmamak, bununla uğraşan bilim insanlarını yok saymak, sivil toplum örgütlerini engellemek kanserle ve Azrail’le kol kola gezmek demektir” dedi.
LÖSEV, Ankara LÖSANTE Hastanesi’nde 8-10 Eylül’de günleri arasında 2. Uluslararası Kanser ve Hayat Sempozyumu’nu düzenledi. Dünya çapında kanser çalışmalarına hizmet veren birçok bilim insanlarının katıldığı sempozyumun ilk gününde, hematoloji ve onkoloji hemşireliği ele alınırken ikinci gününde de kanserde genetik ve bağışıklık ilişkisi, tanı ve tedaviye yön veren yöntemlerde güncel gelişmeler ve onkolojideki yeni görüşlere yer verildi. Sempozyumun üçüncü gününde ise hasta ve hasta yakınları mücadele yolculuklarını anlattı.
Sempozyuma ilişkin konuşan LÖSEV Başkanı Pediatrik Hematolog Onkolog Dr. Üstün Ezer, sadece sosyal yardımlar ve hastalığı tedavi etmek değil, bilimsel olarak da hastalığı önlemek, nedenlerini daha açık olarak öğrenmek ve bu konuda çalışmalara ağırlık vermek gerektiğini belirtti. Dr. Ezer, şunları dile getirdi:
“ŞU ANDA 500 KİŞİ KANSER VE LÖSEMİDEN KAYBEDİLİRKEN YAKIN GELECEKTE 1000 KİŞİ KAYBEDİLECEK. BU KONUYLA İLGİSİ OLMASI GEREKENLERİN DUYARSIZLIĞIDIR”
“Dünyada hızla artan kanser ülkemizde daha da hızlı artmaktadır. Kontrolsüz kanserojenler ve kanser yapan bütün etkenler Türkiye’de artık başıboş vaziyettedir. Her sene Türkiye’de ortaya çıkan kanser vakası 250 bini aşmıştır. Hızla 500 bine ilerlemektedir, bu bir felakettir. Günde şu anda 500 kişi kanser ve lösemi nedeniyle kaybedilirken yakın gelecekte bin kişi lösemiden veya kanserden kaybedilecek. Bu, bu konuyla ilgisi olması gerekenlerin duyarsızlığıdır, bakış açılarının sadece para olduğu bir yönetim şeklinde insana ve çocuğa verilmeyen değerdir. Bin kişinin günde öldüğü bir hastalıkla mücadele etmemek, buna kaynak ayırmamak, bununla uğraşan bilim insanlarını yok saymak, sivil toplum örgütlerini engellemek kanserle ve Azrail’le kol kola gezmek demektir. Ne yazık ki zengin olanlar bir şekilde paralarının gücüyle bu hastalıkla ilgili tedavi olurken fakir olanlar daha tedaviye ulaşamadan kaybediliyor. Fakirler ölsün zenginler yaşasın diye bir bakış açısına asla taraftar değiliz. Bunun değiştirilmesi, kanser araştırmalarına büyük yatırımlar yapılması gerekiyor. Kanserojen olabilecek bütün gıdalara yüzde 25-30 oranlarında KDV adı altında konulan verginin büyük bir kısmının kanser araştırmalarına ve kanserle mücadele eden merkezlere aktarılması gerekir. Kanserojenleri yasaklayamıyorsanız kanserojenlerden aldığınız vergileri ve parayı kanser hastalarının tedavisine aktarın. ”
“BİZ GENETİKÇİLERE GÖRE KANSER GENETİK BİR HASTALIKTIR”
Sempozyumda konuşmacı olan Prof. Dr. Muhterem Bahçe de şunları söyledi:
“Biz genetikçilere göre kanser genetik bir hastalıktır. Genetik hastalık ve kalıtımsal hastalık 2 farklı şeydir. Kalıtımsal kanserler bunların sadece yüzde 10-15’i kadardır, geri kalanı genetik hastalıklardır. Birtakım gen eşleşmeleri kanserde çok önemli rol oynuyor, bunlar tedavide ve hastalığın takibinde etkili oluyorlar, bunları tespit edecek sistemlerimiz de var. Bunları hemen hemen dünyadaki örneklerine yakın şekilde LÖSANTE’de uyguluyoruz. Ve bunlarla ilgili sonuçlarımız inanıyorum ki tedaviye, tanıya ve takibe yön veriyor” dedi.
Sempozyum Başkanı Pediatrik Hematolog Onkolog Prof. Dr. Ahmet Emin Kürekçi de şunları söyledi:
“AKILLI İLAÇLARIN KULLANIMIYLA BERABER LÖSEMİLİ ÇOCUKLAR VE KANSERLİ HASTALARIMIZ YÜZDE 90’IN ÜZERİNDE BAŞARIYA KAVUŞUYOR”
“Gelişen teknolojiler artık hedeflenmiş tedavilere yöneliyor. Hedeflenmiş tedaviler ve moleküler genetik bozuklukların düzeltilmesine yardımcı olacak akıllı ilaçların kullanımıyla beraber özellikle hastanemizde lösemili çocuklar ve kanserli hastalarımız yüzde 90’ın üzerinde başarıya kavuşuyorlar. Tedaviden büyük yarar görerek kurtulma şansları çok oluyor. Hastalarımıza şifa elini uzatırken moleküler hematolojik genetik tetkiklerin çok önemli bir kısmını gerçekleştirerek bu hizmeti sunabiliyoruz. Gönül ister ki ülkemizdeki bu işle uğraşan hekimlerimizin de bunu yapabilmesidir. Biliyoruz ki SGK’nın yapmış olduğu ödemeler bu anlamda oldukça yetersizdir çünkü maliyeti bile karşılamamaktadır. Muhakkak bir sponsorluk bir proje destekli bir şey olması gerekir. SGK’nın üzerine bu konuda çok büyük işler düşüyor. Bunu teşvik edici, maliyeti karşılayıcı bir politika izleyerek çocuk, erişkin hematolog onkologların hastalarına en çağdaş tedavi yöntemlerini sunabilmeleri için bu genetik analizleri yapabilmelerine olanak sağlayacak düzenlemeleri yapmalarını temenni ediyorum.”
Fred Hutchinson Kanser Merkezi’nden Doç. Dr. Erden Atilla da şu bilgileri verdi:
“BİLDİĞİNİZ ÇOĞU KEMOTERAPİ YAN ETKİSİNİ YAŞAMADAN HASTALIKTAN KURTULMUŞ HASTALARIMIZ VAR”
“İmmünoterapi çok geniş bir kavram, ama immünoterapinin 2011’den bu yana en kuvvetli silahı keşfedildi diyebilirim. Bu tüm kanser türleri için geçerli mi, değil. Akutlemfobilastik lösemide ve lenfoblastik dönüşüm de gösterebilen aşırı şiddetli çoğalan lenfomalarda etkili olan bir tedavi olarak doğdu. Bildiğiniz çoğu kemoterapi yan etkisini yaşamadan hastalıktan kurtulmuş hastalarımız var. Çocuklarda bunu söylerken yaşlı hastalığı olan miyelomda da artık kaybedeceğimizi düşündüğümüz hastaları evlerinde tedavi edebiliyoruz. Bu çok dinamik bir süreç diğer ilaçlar gibi piyasaya çıktıktan sonra ne olacağını bekleyebileceğiniz bir şey değil. Kemik iliği transplantasyonu konusuna bakarsak şu anda Avrupa’dan AB’den çok geride değiliz ama biz bu işe başladığımızda AB ile aynı seviyedeydik, ama AB ülkeleri arayı kapattılar. Şu anda onlarda uygulanıyor ama ülkemizde hala bir uygulama yok, umarım kısa zamanda bu yollar da aşılır.”