22 Kasım 2024 Cuma

KILIÇDAROĞLU: “İMAM HATİPLİLERİ İSTİSMAR KONUSU YAPMAK İSTİYORLAR. ‘BAKARA MAKARA’ DİYE KUR’AN İLE DALGA GEÇEN BİR İNSAN İÇİN NE YAPTILAR; BÜYÜKELÇİ TAYİN ETTİLER”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İmam hatiplileri istismar konusu yapmak istiyorlar. Peki ben o çevrelere şu soruyu sormak isterim; ‘Bakara makara’ diye Kur’an ile dalga geçen bir insan için ne yaptılar? Bu ülkenin savcısı, Adalet Bakanı, Hakimler, Savcılar Kurulu, Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan zat ne yaptı? Bizim inancımızı, bütün İslam dünyasının bir anlamda ruhunu oluşturan kutsal kitabımız hakkında dalga geçen kişiye ne yaptılar? Büyükelçi tayin ettiler” dedi. İmam hatip okulları ile ilgili tartışmalara ilişkin ise Kılıçdaroğlu, “İmam hatipler sizin okulunuz mu? İmam hatipler Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurlu okulları. Hepimizin okulu. Sadece AK Partililerin çocukları mı gidiyor imam hatiplere? Hayır efendim” diye konuştu.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Habertürk TV’de, “Olaylar ve Görüşler” programında; Serap Belet ve Kürşad Oğuz’un sorularını yanıtladı.

Belediyelerin engellendiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı kapatacağız. Çevre Bakanlığı olacak. Doğa. Orada oturan bakan, bizim Karkamış Belediyesi’nin diyelim ki bir parkı var. Parkı imara açabilir. Senin ne işin var Karkamış’ta. İstanbul’da bir yeşil alanı imara açabilir. Bu yetki belediyelerde olur, orası denetler. Bütün büyük rantların merkezidir orası. Beşli çetenin de merkezidir orası” dedi. 

Organize suç örgütü lideri, Sedat Peker’in iddiaları üzerine CHP olarak pazartesi günü suç duyurusunda bulunacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Açıklamalar yapıyor. Hangi savcı harekete geçti? İtiraf ediyor, ya biz beraber bunu yaptık, diyor. Allah aşkına ya, bu ülkede bir Cumhuriyet savcısı yok mu ya? Bir dakika demesi lazım, burada çok önemli iddialar var. Kişi, yer, zaman, isim veriyor. Daha ne versin. Elinden tutup getirse, savcı diyecek ‘bunu sakın yanıma getirme, başıma belaya girmesin.’ Bir tek yapmadığı o kaldı” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

OLAYI SAPTIRMAK İÇİN ÇARELER ARIYORLAR: (Gülşen Çolakoğlu’nun tutuklanması üzerine yöneltilen soruya yanıt olarak) Sözleri eleştirdik zaten. Hatta kendisi de özür diledi. Grup Başkanvekilimiz de yaptı; imam hatiplerin bu ülkenin önemli okullarından olduğunu, orada gerçekten de iyi bir eğitim almaları gerektiğini söyledi. Şimdi olayı saptırmak için çareler arıyorlar. Ama işin gerçeği şu: Biz adalet arıyoruz, o sözlerin yanlış olduğunu, bizzat o sözleri dile getiren sanatçı söyledi. Özür diledi. Ben hukukçu değilim, ama bütün hukukçular aşağı yukarı, bunun tutuklanmaya neden olamayacağını söylediler. Siz belli çevrelerden talimat alıp tutuklama yaparsanız, sorun orada büyür. Ben orada attığımız tweette de söyledim, hakimler ve savcıların da bu konuda dikkatli olmaları gerektiğini söyledim.

‘BAKARA MAKARA’ DİYE KUR’AN İLE DALGA GEÇEN BİR İNSAN İÇİN NE YAPTILAR: İmam hatip dolasıyla onların gösterdiği duyarlılıktan çok daha fazlasını biz gösteriyoruz. Bütün okullarımızın bu ülkeye yararlı kişiler yetiştirmelerini isteriz. Bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok. Ama Allah aşkına imam hatiplileri istismar konusu yapmak istiyorlar. Peki ben o çevrelere şu soruyu sormak isterim; ‘Bakara makara’ diye Kur’an ile dalga geçen bir insan için ne yaptılar? Bu ülkenin savcısı, Adalet Bakanı, Hakimler, Savcılar Kurulu, Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan zat ne yaptı? Sormak isterim. Bizim inancımızı, bütün İslam dünyasının bir anlamda ruhunu oluşturan kutsal kitabımız hakkında dalga geçen kişiye ne yaptılar? Büyükelçi tayin ettiler. Atadılar. Bunların söyledikleri ne kadar samimi? İnancı, dinimizi, kitabımızı, imam hatipleri istismar ederler. Ne için? Oy için. Biz ne için yapıyoruz, adalet için. Söylediğimiz her şeyin özünde adalet yatar.

CUMHURİYET’İN SAVCISI OLSA ZATEN BUNU YAPMAZ: Savcıların, hakimlerin bir kısmı talimat ile görev yapar. Ben o nedenle o savcılara ‘Cumhuriyet’in savcısı’ demem. Cumhuriyet’in savcısı olsa zaten bunu yapmaz. Açar, Türk Ceza Kanunu’nda cezası nedir, ona bakar.

KİTAPÇIKTA DİYORDU Kİ ŞU KONUDA HAKİMLER KARAR VERMEDEN ÖNCE BİZE DANIŞSIN: (Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın tepkisi) Hakimler ve savcılar ile ilgili kurs düzenlendi. O kurslarda bir kitap çıkıp dağıtıldı. O kitapçıkta diyordu ki şu konuda hakimler karar vermeden önce bize danışsın. Bekir Bozdağ, bu kitapçığı bilmiyor mu acaba? Bu kurslarda verilen açıkça yazılı bir metni bilmiyor mu acaba? O bilmiyorsa unutmasın, adaleti arayan bir kişi olarak ben biliyorum. Ben bunu iki kez grup toplantılarında da dile getirdim, bunu nasıl yazarsınız diye. Hâkime ve savcıya, üstelik yazılı veriyorsunuz. Şu konularda kararı vermeden önce bize danışacaksınız diye. Nasıl oluyor bu? Kim doğruyu söylüyor? Ben söylerim. Ben bilsem ki hiçbir hâkim ve savcıya hiçbir organ talimat vermez ve hakimler ve savcılar da hukukun üstünlüğü ve vicdanı kanaatlerine göre karar verirlerse o hakimlerin benim başımın üstünde yeri vardır. Ama belli çevrelerin, grupların bu kararı verdiklerini biliyorum.

DEVLETİN DİNİNE DİNAMİT KOYDULAR: Hakimler ve savcılar ile ilgili 2017 yılında bir değişiklik yapıldı. Normalde hakimlik ve savcılık sınavında KPSS’ye girersiniz, 70 puan ve üzeri alanlar davet edilir. Onlar arasında sözlü sınav yaparsanız. 2017 yılında yapılan bir değişiklik ile 70 puanı kaldırdılar. 40 puan, 20, 10 puan alan da… Torpille bir sürü hâkim ve savcı aldılar. 70’i niye, hangi gerekçe ile kaldırıyorsunuz? Devleti çökerttiler. Yargının çöktüğü yerde devlet çöker. Siz yaptınız mı? Adalet Bakanı, o gün çıkıp şu açıklamayı yapsaydı, ‘Bir dakika beyler, ne yapıyorsunuz siz ya? Biz hâkim, savcı alıyoruz, 70’in altında puan alan bir kişiyi biz hangi yüzle davet edeceğiz burada.’ Bu devletin dinine dinamit koymaktır. Devletin dinine dinamit koydular.

SADECE AK PARTİLİLERİN ÇOCUKLARI MI GİDİYOR İMAM HATİPLERE?: İki amaç var. Bir, gündem değiştirmek. İki, vay efendin biz imam hatiplilere sahip çıkıyoruz bu lafı etti diye. İmam hatipler sizin okulunuz mu? İmam hatipler Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurlu okulları. Hepimizin okulu. Sadece AK Partililerin çocukları mı gidiyor imam hatiplere? Hayır efendim. Peki nasıl oluyor da böyle bir olayı alıp büyütüyorlar ve yasa dışı bir işlem içine Türkiye’ye sokuyorlar. Tutuklanmaması gereken bir sanatçıyı tutukluyorlar. Gündemi değiştirip gençleri birbirine önce sosyal medyada sonra diğer alanlarda çatıştırmak… Bunun için yapıyorlar.

SİZ ONU BENİM KÜLAHIMA ANLATIN: Bu Hakimler ve Savcılar Kurulu hakkında da bir şey söylemek isterim. Anayasa Mahkemesi kararına uygulamayan hâkim hakkında ne yaptılar? Ben Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyorum, dedi. Oturmuş orada, koca koca adamlar, sözde Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda görev yapıyorlar. Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar diyor, Anayasa’da bu kadar açık hüküm var, alttaki mahkeme dedi ki ‘ben sizin kararınızı uygulamıyorum.’ Niçin? Başka yerden talimat geldi diye. Bir üst mahkemenin kararına siz itiraz edebilirsiniz, alt mahkeme bunu tekrar görür. Ama Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır, ama uygulamadılar. Ne yaptılar hakime? Hakimler, Savcılar Kurulu ne yaptı? Oturdular paşa paşa yerlerine. Biz eleştirince de ‘Vay bizi nasıl eleştirirsiniz?’ ‘Kimse talimat veremez.’ Siz onu benim külahıma anlatın. Talimat alıyorsunuz, talimatla görev yapıyorsunuz.

BU ÜLKEDE BİR CUMHURİYET SAVCISI YOK MU?: Bir suç örgütü lideri var, Sedat Peker. Açıklamalar yapıyor. Hangi savcı harekete geçti? İtiraf ediyor ya biz beraber bunu yaptık, diyor. Allah aşkına ya, bu ülkede bir Cumhuriyet savcısı yok mu ya. Bir dakika demesi lazım, burada çok önemli iddialar var. Kişi, yer, zaman, isim veriyor. Daha ne versin ya. Elinden tutup getirse, savcı diyecek; ‘bunu sakın yanıma getirme, başım belaya girmesin.’ Bir tek yapmadığı o kaldı. Hangi demokratik ülkede böylesine garip bir olay olabilir. Dünyanın bütün ülkelerinde bir suç örgütü, herhangi bir kişi itirafta bulunsa savcılar alırlar, sorgularlar, mafyayı, çeteyi çökertirler. Bunlar Baba filmini de mi izlemediler?

ACABA İÇİŞLERİ BAKANI DA O SUÇUN ORTAĞI MI?: Şimdi ben merak ediyorum, savcı ne yapacak? Dosyayı kapatacak mı, yoksa bütün ayrıntılara girip anlatacak mı? Bunu yapacak, cesaret edecek bir savcı var mı bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde, bilmiyorum. Ama şundan yüzde yüz eminim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin İçişleri Bakanı, ‘ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi var’ dedi. Ayda 10 bin dolar alan siyasetçinin üzerine gittik, Cumhuriyet savcısına bildireceğim dedi. Bildirdi mi? Bildirmedi. Niye? Acaba İçişleri Bakanı da o suçun ortağı mı? Ortağı değilsen ismini verirsin, devletin televizyonunda söyledin. Kim bu arkadaş ya? Siyaseti kirletiyorsun. Onun hamisi olan bakan onu koruyor. Olmaz efendim, olmaz.

PEKER’İN İDDİALARININ TAMAMI DOĞRUDUR: Saray artık Türkiye’yi yönetemiyor. Yönetemez zaten. Bu kadar kirlenen ve herkesin birbirine gebe kaldığı bir ortamda kimse kimsenin ardında çıkıp rahat rahat konuşamıyor. Ayda 10 bin dolar rüşvet alan adamı yakalayın, o da diyecek ki ‘Ben bu rüşveti şundan aldım ama o da öbüründen rüşvet alıyordu’ diyecek. Birbirine dokunmuyor, dokunduğu anda çok şey büyüyecek. Peker’in iddialarının tamamı doğrudur. Çünkü yaşamış, taraf zaten. Söylüyor, bunu yaptık diyor. Bunu yaptık diyen adamı, suç mu suç. Savcı çağırmıyor. Niye? Ya çağırırsam başım belaya girer. Ben hâkimin de savcının da belli bir teminat altında olduğuna inanmıyorum.

ONLARI SİYASETİN ODAĞI HALİNE GETİRMEYECEĞİZ: (Helalleşme, imam hatiplilerle ilgili bir tasarruf var mı, sorusu üzerine) Olacak, imam hatiplere en iyi öğretmenleri göndereceğiz. Oradaki çocuklarımızın en iyi şekilde yetişmelerini sağlayacağız. Onların siyasetin odağı haline getirmeyeceğiz. Onlar Müslümanlığı, sevgiyi, hoşgörüyü, inancımızı bilecekler. Onlar bilimin ne kadar değerli olduğunu bilecekler. Onlar ‘ilim Çin’deyse gidin öğrenin’ diyen sevgili peygamberimizi bütün öngörülerini hayata geçirmek için mücadele edecekler.

SİZ NASIL OKULLAR ARASINDA AYRIM YAPABİLİRSİNİZ: Okulları da mahvettiler bunlar. İmam hatipleri sanki bir siyasi partinin arka bahçesiymiş gibi… Nasıl siz arka bahçesi dersiniz. Diğer okullar üvey mi? Bütün okullarda çocuklarımızın iyi eğitim alması lazım. İyi öğretmenler olması lazım. Orada yetişen çocuklarımızın topluma sevgiyi, hoşgörüyü, bilimi, bilgiyi öğretmesi lazım. Çevreyi öğretmesi lazım. Doğayı öğretmesi lazım. Eğitimin özü budur. Eğitim, bir kişiye de bir topluma da bir ülkeye de sınıf atlatan en önemli faktördür. Ne kadar nitelikli eğitim olursa Türkiye o kadar hızlı büyür. O zaman bu garabet tartışmaların içine girmez. Önyargılardan arınmak, hayatı sorgulamak demektir; eğitim. Bunların eğitim ile alakaları yok. Bunlar alıyorlar, bütün imam hatipliler bizim partilidir ve biz bunlara bakarız. Nereden çıkardın sen onu. Diğer okullar sizin değil mi? Buradaki evlatlar sizin değil mi? Siz nasıl okullar arasında ayrım yapabilirsiniz. Eğitimi de mahvettiler bunlar.

HERKES BİR KİŞİ GİBİ DÜŞÜNÜRSE ÜLKEDE BÜYÜME OLMAZ: Farklı düşündü diye üniversite hocasını üniversiteden atamazsınız. Farklı düşündü diye bir üniversite hocasını üniversiteden atıyorsanız zaten orası üniversite değil. Çünkü orada düşünce özgürlüğü yok demektir. Düşünce özgürlüğünün olduğu yer üniversitedir. Üniversitede her türlü düşünce özgürce tartışılabilmelidir. Siz alıyorsunuz, oraya da buraya da format çekiyorsunuz. Herkes benim gibi düşünsün. Herkes bir kişi gibi düşünürse ülkede büyüme olmaz. Dünyada büyüme olmaz. Aksi düşünce kadar değerli bir düşünce yoktur.

NİYE MAL VARLIKLARINI AÇIKLAMIYORLAR, BEN AÇIKLADIM: Cumhurbaşkanı’nın avukatları… Söyledim, mal varlıklarını açıklasınlar. Hâkim, savcı tayinine doğrudan müdahale ediyorlar. Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerini doğrudan belirlemeye kalkıyorlar. Söyledim, niye mal varlıklarını açıklamıyorlar. Ben açıkladım. Her kuruşun hesabını veriyorum. Beyefendi sen kalkıyorsun, Türkiye Cumhuriyeti’nin en üstündeki koltukta oturuyorsun. Senin avukatların doğrudan müdahale ediyor. Bu ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak bütün bunları anlatıyorum, sesin çıkmıyor.

KATİLİN YAKINI MI OLUR?: Söz veriyorum, kirliliğe bulaşan hâkim, savcı, genel müdür kimse… Tamamını devlet bürokrasisinden temizleyeceğim. Tamamını. Bu ülkeye liyakat, adalet dediğimiz kavram tam gelecek. Şenyaşar Ailesi… Çocukları öldürüldü, kocası hastanede kafasına tüp vurularak öldürüldü. Bu kadın elinde bir kâğıt, adalet istiyor ya. Aradan bu kadar süre geçti. Üç savcı iddianame yazamadı ya korkudan. Niçin? Öldürenler AK Parti milletvekilinin yakınlarıymış. Katilin yakını mı olur? Adalet karşısında gereği neyse yaparsın. Bu kadının adliye önünde durmasını da yasakladılar. ‘Niye adliyenin önünde duruyorsun, niye sen adalet istiyorsun?’ Ya adalet istemenin suç olduğu bir dönemi yaşıyoruz.

EN BÜYÜK İDDİAM KUL HAKKI YİYENDEN HESAP SORMAKTIR: Hesaplaşma kavramını doğru bulmuyorum. Oturacağız, kavga, hesaplaşma… Hayır… Haksız bir kavganın içine girerseniz bunlardan bir farkınız kalmaz. Biz bunlar gibi değiliz. Devletin dini adalettir. Adalet çerçevesinde hareket ederiz. Kişi hangi partiden olursa olsun ahlakı varsa, temizse biz onlarla zaten helalleşelim diyoruz. Benim de hatam olabilir. Hiçbir zaman iddia etmedim. En büyük iddiam kul hakkı yiyenden hesap sormaktır. Beytülmale, devletin hazinesine el uzatan kişiyi affetmek diye bir geleneğimiz yok.

HİÇ KONUŞULMADI Kİ: (Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve altı siyasi parti genel başkanının 2 Ekim’de yapacakları zirveye ilişkin soru üzerine) Altı lider oturup buna karar verecek. Hiç konuşulmadı ki. Yeri ve zamanı gelince konuşulacak tabii ki. Biz, daha önce yayınladığımız bir bildiride; seçeceğimiz Cumhurbaşkanının niteliklerini saydık. Böyle olması lazım. Bu niteliklere sahip bir adayı elbette oturacağız, konuşacağız ve bir adayı belirleyeceğiz diye. Dolasıyla burada dayatma mantığı ile giderseniz bu asla doğru değildir. Oturacağız. Her birimiz olgun insanlarız. Her birimizin ortak hedefi var. Bu ülkede bozulan devlet çarkını düzeltmek, ülkede giden demokrasiyi yeniden getirmek. Adalet büyük yara almış, artık yerlerde sürünüyor. Adaleti yeniden tesis etmek. Devlette liyakati yeniden tesis etmek. İşi ehline teslim etmek gibi bir geleneği yeniden başlatmak. Vatandaş, fakir, fukara evine ekmek götüremiyor, bu insanlar en azından belli bir hayat standardı sağlamak. Bu ülkede hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa etmek… Biz şimdilik bununla ilgili kurallara belirlememiz lazım. Neyi nasıl yapacağımızı söylememiz, kamuoyunu ikna etmemiz lazım. Sonuçta Cumhurbaşkanı, biri gelecek, oturacak yerine. Bizim öngördüğümüz hedeflerin tümünün gerçekleşmesi gerekiyor.

YÜZDE YÜZ KAZANACAK BİR ADAY OLACAK: Onun karşısında yüzde yüz kazanacak bir aday olacak. Hiç kimse endişe etmesin. 13’üncü Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı’nın adayı olacaktır. Kazanacaktır, gelecektir. Türkiye’nin bozulan bütün çarklarını düzeltecektir.

ALTI LİDERİN KONUŞMADIĞI BİR KONUDA, BENİM KONUŞMA YAPMAM KADAR GARİP BİR ŞEY OLAMAZ: Ben bildiğiniz türden bir politikacı değilim. Kafamın arkasında başka hesaplar yok. Yüreğimde ne varsa onu söylerim. Dolasıyla altı liderin konuşmadığı bir konuda, benim kalkıp konuşma yapmam kadar garip bir şey olamaz.

CUMHURBAŞKANI OLACAK KİŞİ DEVLET AKLINA SAHİP OLACAK: (Kamuoyu araştırmalarında, adaylar arasında Mansur Yavaş ismi) Öyle bir liste olmadı ki kategorik olsun veya olmasın. Öyle bir şey olmadı. Hiç görüşülmedi. Bunu bazı arkadaşlar yazıyorlar köşelerinde. Olabilir. Bazı kamuoyu yoklamaları var. Görüyoruz, o da olabilir. Ama dediğim gibi görüşülmeyen bir konu üzerinde bizim görüş beyan etmemiz çok doğru değil. Devlet yönetimi sıradan bir olay değildir. Devleti yönetecek ki hele bu yetkilere sahip olacak, bir tek imza ile her şeyi yapacak pozisyonda olan bir kişiye siz devleti teslim ettiniz. Bu büyük bir hataydı. Ve Türkiye bu konumda. Bir kişi her şeyi bilmez. Ben her şeyi biliyorum diyen kişi aslında hiçbir şey bilmeyen bir kişidir. Dolasıyla Cumhurbaşkanı olacak kişi devlet aklına sahip olacak. Devletin, adaletin, liyakatin ne olduğunu, devletin kurumlarını bilecek. Siz bütün bunları bilmeyen bir kişiyi, çok iyidir, getirelim bunu koyalım dediğiniz zaman olmaz. Artı bütün bunların yanında egosuna yenik düşmeyecek. Yetkiye sahip oldum, oh ne güzel seçildim, nereden çıktı bu altılı masa beyler, benim imzam, yetkim var, altına basıyorum bu olsun… Biz devleti yeniden inşa edeceğiz.  

BİZ YAPACAĞIZ DERSEM ALTILI MASA ADINA BENİM KONUŞMA HAKKIM YOK: (Kılıçdaroğlu’nun ‘ben, biz’ söylemleri üzerine yönetilen soruya) Biz yapacağız dersem altılı masa adına benim konuşma hakkım yok. Nasıl diyebilirim ki. Bizim yapacağımız işler belli. Kesin hesap komisyonu, hasar tespit komisyonu… ‘Biz’ diyoruz orada. Diğerleri ortak görüşülmedi. Onu ben yapacağım diyorum. Dolasıyla tekilleştiriyorum. Beraber karar aldıklarımda biz diyorum.

BİZ ALTILI MASADAN DİYORUZ Kİ ALTI LİDER ADAY BELİRLEYECEK: (İmamoğlu mu Yavaş mı aday olsun) Bu soruya yanıt vermemi istiyorsunuz. İkisi de görevini yapıyor. Gerçekten itirazım yok. Başarılılar. Halkın teveccühü var. CHP’nin, hem İstanbul’da hem Ankara’da; oylarının ciddi arttığını da biliyorum. Biz altılı masadan diyoruz ki altı lider aday belirleyecek. Siz diyorsunuz ki bunlardan kimi seçersiniz. Önümüze böyle bir şey gelmez.

YILLARDIR SÖYLÜYORUM; ŞİMDİ BUNLAR YAPMAK ZORUNDA KALIYOR: (Çağrılar ve sonrasında yapılan hamleler) Allah akıl fikir versin. Devleti yönetemiyorlar. Yeni Şafak bugün manşet atmış, ‘Kılıçdaroğlu’nun köstebeği kim’ diye. Benim en ciddi köstebeğim sarayda oturuyor. Erdoğan. Bizim seçim bildirgelerimizi, yaptığımız açıklamaları okusalar, buna ihtiyaç duymazlar. Biz bu konuyu daha önceki seçimlerde de dile getirdik. Türkiye’nin içinde yaşadığı tablo gereği zaten bu yapılmak zorunda. Çağrı yapıyorum, 3600’ü, KYK’lıları, borçları söyledim… Bundan sonra da söyleyeceğim. EYT’lileri de söyledim. Bunları yıllardır söylüyorum. Şimdi bunlar yapmak zorunda kalıyor. Kılıçdaroğlu doğru söylüyor. Bunların tabanından da baskı geliyor. Çünkü vatandaş kahvede otururken AK Partiliye, kardeşim size oy verdim, bak Kılıçdaroğlu diyor ki bunu silin, niye silmiyorsunuz. Bunu kaldırın, niye kaldırmıyorsunuz. Şunlara kadro verin, niye vermiyorsunuz. Ben söylerim, bakalım ne olacak.

AK PARTİ’NİN ÜSTÜNDEYİZ, ARTACAĞIZ: (CHP’nin anketlerdeki oy oranı) AK Parti’nin üstündeyiz, artacağız. Şimdi az bir parça üstündeyiz, daha da artacağız. Ben demiştim zaten temmuz sonu ağustos ortasında biz geçeceğiz. Geçtik. Şimdi bundan sonraki süreçte daha iyi noktalara geleceğiz.

BİR İNSAN O MAKAMDA YALAN SÖYLER Mİ?: (HDP’nin de içinde bulunduğu Emek ve Özgürlük İttifakı kurulması ve ‘altı artı bir’ tartışmaları) Bir, altı lider orada. Bunlar belli zaten. Yedinci bir parti var mı, yok. Yedinci bir partinin orada olduğunu söyleyen ne söylüyor, halkına yalan söylüyor. Orada yok. Olmayan bir şeyi halkın önüne çıkıp da oturduğun yere bak, Türkiye Cumhuriyeti’ni, bayrağını temsil ediyorsun, oturduğun yerde halka doğruları söylemiyorsun. Bir insan o makamda yalan söyler mi ya. Ayıptır, günahtır.

İNÖNÜ ANAHTARI TESLİM ETMİŞTİR, YÜRÜYEREK PEMBE KÖŞK’E GİTMİŞTİR: Bazı partiler görüşüyor, bazı partiler görüşmüyor. Biz bütün partiler ile görüşüyoruz. Biz Türkiye Cumhuriyeti devletinde gerçek anlamda demokrasinin gelmesi için kendi kuruluş süreci içinde mücadele eden bir partiyiz. Çok partili hayata geçtiğimizde Demokrat Parti kazanmıştır, İnönü anahtarı teslim etmiştir, yürüyerek Pembe Köşk’e gitmiştir. Demokrasinin en önemli kıstası halkın verdiği oya saygı duymak ve onun gereğini yapmaktır.

SAYIN SANCAR DA ‘BİZ ORADA YOKUZ’ DİYE AÇIKLAMA YAPTI: HDP yok, doğru. Sayın Sancar da ‘biz orada yokuz’ diye açıklama yaptı. Biz de o masada olmalıydık diye söylendi. Ama altı liderin görüşü böyle çıktı.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI’NI KAPATACAĞIZ, ÇEVRE BAKANLIĞI OLACAK: (Belediyeler engelleniyor tartışması) Bu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı kapatacağız. Çevre Bakanlığı olacak. Doğa. Orada oturan bakan, bizim Karkamış Belediyesi’nin diyelim ki bir parkı var. Parkı imara açabilir. Senin ne işin var Karkamış’ta. İstanbul’da bir yeşil alanı imara açabilir. Bu yetki belediyelerde olur, orası denetler. Bütün büyük rantların merkezidir orası. Beşli çetenin de merkezidir orası.”

 

İlgili Haberler