12 Kasım 2024 Salı

Ali Küçükkösen: “Devletimizden Beklentimiz, Kamu Görevlilerine Yapılan Seyyanen Ödemenin Emeklilere De Yansıtılması, Çalışan-Emekli Arasındaki Uçurumun Azaltılması, Sesimizin Duyulmasıdır”

Emekli Memur Sen Genel Başkanı Ali Küçükkösen, “İnsan onuruna yakışır emekli aylığı almak, bizi etkileyen toplu sözleşme masasını etkilemek, temsil hakkımızı kullanmak istiyoruz. Kamu görevlisi emeklileri olarak emekliler mağdur edilmesin, geçim sıkıntıları giderilsin, örgütlenme beklentileri karşılık bulsun istiyoruz. Devletimizden beklentimiz, kamu görevlilerine yapılan seyyanen ödemenin emeklilere de yansıtılması, çalışan-emekli arasındaki uçurumun azaltılması, eksikliklerin gidermesi, sesimizin duyulmasıdır” dedi.

Emekli Memur Sen, kamu emeklilerinin aylıklarına zam yapılmasına ilişkin bugün sendika genel merkezinde basın açıklaması yaptı. Emekli Memur Sen Genel Başkanı Ali Küçükkösen, şunları söyledi:

“Emekli Memur-Sen olarak; temmuz ayında kamu görevlilerine yapılan 8 bin 077 TL iyileştirmenin emeklilere de yapılması, 1 Ekim itibarıyla çalışmalarına başlayan TBMM’ye çağrıda bulunarak emekli aylıklarımızın artırılması, 29 Aralık 2023 tarihi itibarıyla ise Ulus Meydanı’ndan yeni yılda insanca yaşamaya uygun emekli aylıkları için basın açıklamaları gerçekleştirmiştik. Israrımızın, kararlılığımızın ve mücadelemizin sebebi, 6 aydır emekli aylıklarımızın hak edilen seviyeye çıkarılmaması, sesimizin duyulmaması, taleplerimizin karşılık bulmamasından kaynaklanmaktadır. Mevcut aylıklarla emekliler, ne 6 ay daha mücadele edecek ne geçim derdini sürdürecek ne de hayatını idame ettirecek seviyededir. Emekli olabiliriz. Ama sesimizi meydanlarda yükseltmek için hala genciz. Emekli olabiliriz. Ama sözümüzün gerekli yerlere ulaşması için hâlâ mücadeleye devam ediyoruz. Emekli olabiliriz. Ama hakkımız olanı almak ve sendikal hakka kavuşmak için mücadelemizde kararlıyız. Emeklileri; ‘yaşlı’ olarak gören bakış açısına karşı, ‘tecrübeli, kararlı ve hürmet görmeyi hak eden’ gerçeğini yansıtmak için buradayız. Ortada büyük bir adaletsizlik var.  Nedir bu adaletsizlik?  Nedir bizleri her seferinde ekran karşısına getiren? Bu durumu sizlere 2 başlıkta kısaca açıklayacağım. Birincisi; kamu personel sistemi kurgulanırken, kamu hizmetine ya da kamu görevlisine ilişkin bir süreç esas alınmamıştır. Kamu görevlisi gibi emeklisi de personel sisteminin bir parçasıdır.

“‘8 BİN 77 TL’Yİ KAMU GÖREVLİSİNE VERELİM, EMEKLİSİNE SESSİZ KALALIM’ ANLAYIŞI MAALESEF BU YANGINI KÖRÜKLÜYOR”

Mevcut kadro unvanı üzerinden kamu görevlisine yapılan iyileştirmeler, kamu görevlisi emeklisini de etkilemektedir. Mevcut kadronun ek göstergesi artarsa, emekli kamu görevlisinin de ek göstergesi artar. Mevcut kadronun taban aylığı artarsa, emekli kamu görevlisinin de taban aylık tutarı artar. Mevcut kadronun aylık, gösterge aylığı, kıdem aylığı artarsa, emekli kamu görevlisinin de bu unsurların artış oranına göre emekli aylıkları artar. Yani, kadro sadece kamu çalışanına verilmiş bir hak ve menfaat değil, aynı zamanda kamu emeklisini de kapsayacak bir haktır. Bizler emekli olduğumuzda, öğretmen emeklisi, hemşire emeklisi, mühendis emeklisi, genel müdür emeklisi, memur emeklisiyiz diyoruz. Neden?  Çünkü emekli olduğumuz kadro, bizim haklarımızı sadece çalışırken ya da emekli olurken değil, emeklilik sürecimizin tamamında etkiliyor. Kamu görevlisinin görev aylığı ve emekli aylığı arasındaki bu orantısız, adaletsiz, hakkaniyetsiz büyük farklılık neden? Cevabını da biz verelim. Bütçede tasarrufu en rahat nereden yaparız?  Emekliden. Sosyal Güvenlik giderlerini en çok nereden kısarız? Emekliden. ‘8 bin 77 TL’yi kamu görevlisine verelim, emeklisine sessiz kalalım’ anlayışı maalesef bu yangını körüklüyor.

“EMEKLİLER YA EMEKLİ AYLIKLARIMIZ DÜZELTİLSİN YA DA KAMU GÖREVİNE TEKRAR DÖNÜŞ HAKKI VERİLSİN DİYOR”

Gelişmiş ülkeler emeklilerini, el üstünde tutup, haklarını artırmak, hayat standartlarını yükseltmek için düzenleme yaparken, bizdeki mevcut durumda; emeklileri devletimize yük ve ek maliyet gibi gösteriyorlar.  Sıkılaşma politikaları, mali disiplin hükümleri, tasarruf tedbirleri en çok emeklilerin üzerinde uygulandı ve uygulanmaya da devam ediyor. Emeklilik, hazineye gider ya da devlete maliyet değil yıllarca verilen emeğin, sunulan katkının, dökülen alın terinin, eksiksiz yatırılan vergilerin sonucunda elde edilmiş bir haktır. Hayatımızın geri kalan kısmını insan onuruna yakışır bir maaş elde ederek, geçim kaygısı düşünmeden, huzurlu bir şekilde yaşamak kamu işvereninden en doğal beklentimizdir. Kamu görevlileri, bugün emekli oldukları takdirde maaşlarının yüzde 50’den fazla düşeceğini bildikleri için yaşına, yaşlılığına, hastalığına, on yılların getirdiği yorgunluğa ve yıpranmışlığa rağmen bırakın emekli olmayı emeklilik hayali bile kuramıyor. Emekliler ya emekli aylıklarımız düzeltilsin ya da kamu görevine tekrar dönüş hakkı verilsin diyor.

“EMEKLİLERİMİZ BURAYA GELİRKEN, HAKKINI ARARKEN, ADİL OLANI İSTERKEN DAHİ ÖDEYECEĞİ YOL PARASINI, MASRAFINI DÜŞÜNMEK ZORUNDA KALIYOR”

Bizlere, emekli olup geçim derdi yaşamayı mı, yoksa kamu personel sistemini ve personel istihdamını olumsuz etkileyecek şekilde zorunlu emekliliğe kadar çalışmayı mı tercih edeceğimizi bilemediğimiz bir sistem dayatılıyor.  Peki bu işin sosyal maliyetini düşündünüz mü? Peki bu işin adaletsizliğini, hakkaniyetsizliğini düşündünüz mü? Emeğin ve alın terinin hakkını düşündünüz mü? Düşünülmüş olunsaydı, emekliler bugün koştura koştura buraya gelmez, ailesiyle, çocuklarıyla, torunlarıyla rahat bir hayat yaşardı. Acı ama gerçek olan bir durumu ifade etmek istiyorum. Emeklilerimiz buraya gelirken, hakkını ararken, adil olanı isterken dahi ödeyeceği yol parasını, masrafını düşünmek zorunda kalıyor. Emekliler hürmet görmeyi beklerken, maalesef günlerini hesap yaparak geçiriyor.

“SOSYAL GÜVENLİK VE EMEKLİLİK; BİREYİN, ÇALIŞANIN, EMEK VERENİN VE ALIN TERİ AKITANIN ADİL BİR ÜCRET ELDE ETMEYİ BEKLEDİĞİ EN DOĞAL HAKKIDIR”

İkinci husus; çalışırken elde edilen birçok gelir, ek ödeme, fazla çalışma, tazminat, hatta eş ve çocuk yardımı emekli olduğunuzda kesiliyor. Emekli olduğunuzda; eşinizle, çocuğunuzla aranızdaki bağ kopuyor mu? Hayır. Ama geliriniz bu kopuşu yaşıyor. Sosyal güvenlik ve emeklilik; bireyin, çalışanın, emek verenin ve alın teri akıtanın adil bir ücret elde etmeyi beklediği en doğal hakkıdır. Sosyal devlet ilkesinin de en temel unsuru bu adalet terazisini doğru kurmaktan geçmektedir. 2024 yılı için asgari ücret yüzde 49,11 artışla,17 bin 2 TL olarak belirlendi. Aralık ayı enflasyon rakamlarının açıklanması ile İşçi, Bağ-kur emeklisine yüzde 37,57, memur ve memur emeklisine yüzde 49,25 artış yapılacak. En düşük memur maaşı (bekar) 30 bin 910 TL iken, en düşük memur emeklisi aylığı 14 bin 700 TL olarak belirlendi. İşçi emeklilerinin aylıklarının ise bu tutardan çok daha alt seviyelerde olduğu görülmektedir. Bu artış sonrası en düşük emekli aylığı asgari ücretin dahi altında kalmaktadır.

“İNSAN ONURUNA YAKIŞIR EMEKLİ AYLIĞI ALMAK, BİZİ ETKİLEYEN TOPLU SÖZLEŞME MASASINI ETKİLEMEK, TEMSİL HAKKIMIZI KULLANMAK İSTİYORUZ”

Asgari ücret, bir ailenin geçinmek için alması gereken en düşük ücreti temsil ederken emekli aylıklarıyla geçim derdini sürdürmek artık imkansız hâle gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın 6 ay önce söylediği ‘En düşük memur maaşı da 22 bin lirayı bulacak. Memur maaşlarındaki bu artışlar otomatik olarak emeklilerine de yansıyacak’ sözü maalesef hâlâ hayata geçmedi. Biz, ayrıcalık ya da hakkımız olandan fazlasını istemiyoruz. İnsan onuruna yakışır emekli aylığı almak, bizi etkileyen toplu sözleşme masasını etkilemek, temsil hakkımızı kullanmak istiyoruz. Kamu görevlisi emeklileri olarak emekliler mağdur edilmesin, geçim sıkıntıları giderilsin, örgütlenme beklentileri karşılık bulsun istiyoruz. Amaç, sosyal güvenliğe dair sorumlulukları azaltmak değil sosyal devlet anlayışıyla gereğini yerine getirmek olmalıdır. Bu yüzden tekrar söylüyoruz. Türkiye, ülkesi için emek verenlere ve devletine gönül verenlere hesap makinesinin küçük rakamlarıyla hesap yapmayacak kadar büyük bir devlettir.  Devletimizden beklentimiz, kamu görevlilerine yapılan seyyanen ödemenin emeklilere de yansıtılması, çalışan-emekli arasındaki uçurumun azaltılması, eksikliklerin gidermesi, sesimizin duyulmasıdır.”

İlgili Haberler