Çin’den Lübnan Uyarısı!
Hakan Fidan’ın Wang Yi ile Görüşmesi ile İlgili Dikkat Çeken Değerlendirme: “5 Farklı Dosyada Türkiye’nin Pozisyon İlanı”
Gazeteci Gökhun Göçmen, Türkiye Araştırmaları Vakfı için kaleme aldığı Hakan Fidan’ın Çin ziyaretinin ne anlama geldiğinin şifrelerini verdi.
Söz konusu yazıda Çin ve Türkiye ilişkileri üzerine dikkat çeken değerlendirmelerde bulunuldu.
Çin ile İlişkilerde Yeni Dönem: 5 Farklı Dosyada Türkiye’nin Pozisyon İlanı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Çin’in başkentinde yaptığı konuşma Türkiye’nin olgunlaşan politikasının tezahürü olarak kayıtlara geçti. Mevkidaşı Wang Yi ile birlikte değerlendirmelerde bulunan Bakan Fidan’ın gündeminde bu kez sadece ekonomi yoktu. Fidan, Çin’in Filistin ve Ukrayna’daki özel rolünden, Türk-İslam dünyası ile kurduğu ilişkiye, Orta Doğu’daki artan angajmanından ABD ile yaşanan güç mücadelesine değin uzanan geniş bir yelpazede Ankara’nın pozisyonunu ilan etti. Bu çalışmada son yıllarda yaşadığı ekonomik dönüşümü diplomatik güce tahvil etmek isteyen Çin’in Türkiye tarafından nasıl algılandığı Bakan Fidan’ın beyanatları üzerinden beş temel başlık altında incelenecektir.
Ekonomi Merkezde Yer Almaya Devam Ediyor
Asya’nın iki ucunda bulunan Türkiye ve Çin arasındaki ilişkilerde ekonomi merkezdeki yerini korumaya devam ediyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Pekin’de yaptığı açıklamaya ekonomi gündemi ile başlaması bu nedenle sürpriz sayılamaz.
Türkiye ve Çin arasındaki ticaret hacmi 50 milyar dolara doğru ilerlerken ithalat ve ihracat arasındaki makas da giderek açılıyor. Taraflar arasındaki ticaretin dengeye oturması uzun erimli bir hedef olmasına rağmen kısa vadede atılacak adımlar mevcut. Bakan Fidan bu adımları tarım ürünleri üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması, turist sayısının artması, nükleer enerjide iş birliği ve teknoloji alanında Çin yatırımlarının artması olarak sıraladı. Fidan’ın bu açıklamalarına paralel olarak Çin’in Türkiye’den satın aldığı tarım ürünlerini artırma kararı ve Bakan Fidan’ın temasları sırasında Çin Kültür ve Turizm Bakanı’nın İstanbul ziyareti Pekin’den gelen iyi niyet adımları olarak okunabilir. Bununla birlikte Trakya bölgesinde inşa edilmesi planlanan nükleer santralde Çin imzasının bulunmasına kesin gözüyle bakılırken, teknoloji alanındaki yatırım taleplerinin başında ise elektrikli otomobil fabrikaları geliyor. Türkiye, Avrupa’ya olan coğrafi yakınlığının ve Gümrük Birliği’ne üyeliğin altını çizse de Çin için bu alanda listenin başında Macaristan’ın yer aldığı bilinmekte.
Küresel ticaret rotalarında rüzgarın Türkiye’den yana esmesi yatırım beklentilerine eklenen yeni boyutlar arasında. Nitekim Ukrayna krizi sonrasında Çin’den Avrupa’ya Rusya üzerinden uzanan Kuzey Koridoru popülaritesini kaybederken, İran’ın içinde bulunduğu Güney Koridoru jeopolitik gerilimlerin neticesinde daha kırılgan hale geldi. Buna karşılık Türkiye’nin merkezinde bulunduğu Orta Koridor ise Orta Asya ülkelerinin altyapı çalışmalarını büyük oranda tamamlaması ve gümrük prosedürlerini kolaylaştırması ile cazibesini artırdı. Kuzey Koridoruna oranla Çin ve Avrupa arasındaki mesafeyi 2 bin kilometre kısaltan Hazar geçişli Orta Koridor Türkiye’nin yeni dönemde gündeme getireceği başlıklar arasında yer almaya devam edecek. Bununla birlikte Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Kalkınma Yolu’nun da Kuşak ve Yol İnisiyatifi ile uyumlu hale getirilmesi beklentisini dile getirerek Türkiye’nin karşılaştırmalı üstünlüğünün altını çizdi. Kalkınma Yolu’nun Çin’e de fırsatlar sunacağını belirten Ankara, böylelikle küresel ticarette Batı’nın arzuladığı biçimde Çin’i dışlayan değil ortak haline getirmeyi amaçlayan tutumunu ilan etmiş oldu.
Filistin’de Örtüşme Ukrayna’da Yakınsama
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın konuşmasında en çok dikkat çeken bölümlerden biri Ankara ve Pekin’in uluslararası ilişkilerin pek çok başlığında örtüştüğünü ifade etmesiydi. Farklı tarihsel arka planlar ve yönetim biçimlerine sahip olan Küresel Güney liginin tüm ülkeleri gibi hem Türkiye hem de Çin mevcut uluslararası sistemden memnuniyetsizliğini saklamıyor. Kapasitelerini oranında temsil edilmediklerini vurgulayan iki başkent aynı zamanda Birleşmiş Milletler gibi çok uluslu platformların sorunlara çözüm bulmaktan uzak olduğunu düşünüyor. Filistin ve Ukrayna konusunda uluslararası toplumun çözümsüzlüğü bunun en yakıcı örneklerini teşkil ederken, Türkiye her iki başlıkta Çin ile birlikte çalışma iradesini ortaya koydu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in uluslararası Filistin zirvesinin toplanması çağrısına verdiği destek Ankara’nın Pekin’in rolünden memnun olduğunu gösteriyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın belirttiği üzere Filistin başlığında her iki ülkenin tam anlamıyla örtüştüğünü söylemek mümkün. Türkiye ve Çin kısa vadede ateşkes, esir takası ve insani yardımların Gazze’ye ulaşmasını arzularken, uzun vadede 1967 sınırları öncesine dayanan ve başkenti Kudüs olan Filistin devletinin inşasını savunuyor. Bu planın hayata geçmesinin ön koşulları arasında İsrail ve ABD’ye baskı kurmak kadar Filistinli örgütlerin birleştirilmesi yer almakta. Somut gerçekliğin bilincinde olan Türkiye ve Çin’in koordineli mi bilinmez ancak paralel yönde adım attıkları aşikar. Nitekim Fetih ile birleşme müzakereleri için Pekin’e giden Hamas heyetinin bir gün önce İstanbul’dan uluslararası basına demeç vermiş ve tek çatı altında birleşmek istediklerini beyan etmilerdi.
Türkiye’nin uluslararası sıcak başlıklarda Çin’in pozisyonuna yakınsadığı bir başka alan ise Ukrayna krizi. Bakan Fidan’ın “memnuniyet verici” bulduğu ortaklık paydasında her iki ülkenin yaptırım siyasetine karşı olması, ülkelerin egemenliklerine ve toprak bütünlüklerine destek vermesi ve müzakere süreçlerinden Rusya’nın dışlanmaması gerektiği düşüncesi yer alıyor. Ankara’nın desteğini sunduğu Çin ve Brezilya imzasını taşıyan Barışa Çağrı bildirisinde de dünyanın ekonomik kutuplaşmaya gitmemesi gerektiği ve Rusya’nın dahil olduğu barış süreci önerisi açıkça ifade edilmişti.
Hem Rusya hem de Ukrayna ile diplomasi trafiği yürütebilen az sayıdaki başat güç içinde yer alan Türkiye ve Çin’in ayrıldığı husus ise savaşan taraflarla kurulan askeri ilişki. Türkiye çatışmaların başlangıcında Ukrayna’ya yoğun biçimde SİHA tedarik ederken, Çin her iki tarafa da ölümcül silah gönderdiğinin altını çiziyor. Buna mukabil Batı medyası ise sürekli olarak Çin’in ihraç ettiği yüksek teknoloji ürünleri sayesinde Rus ordusunun kendini yenilediğini öne sürmekte.
Türkiye “Büyük Güç Rekabetinin” Neresinde Duruyor?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ankara’nın Çin politikasını özetlediği konuşmasındaki en iddialı bölümü Washington-Pekin ilişkileri teşkil etti. ABD’nin “rekabet”, Çin’in ise “kuşatma” olarak adlandırdığı iki başkent arasındaki bilek güreşine değinen Fidan, “Egemen güçlerin önceki yüzyılda kurmuş oldukları pazarların daha adil, rekabet edilebilir pazar şartlarında yeniden el değiştiriyor olması kabul edilmesi gereken bir sonuçtur.” değerlendirmesinde bulundu. Bakan Fidan ayrıca isim vermeden Batı başkentlerinden Çin’e dönük “üretim/kapasite fazlası” gibi suçlamaları “Çin’in ortaya koyduğu ekonomik rekabet edebilirlik yeterliliğinin başka şekilde uluslararası kamuoyuna yansıtılması” olarak yorumladı.
Ankara’nın küresel anlamda bir güç transferi yaşandığı tespitinde bulunduktan sonra bu dönüşümün barışçıl olması gerektiği yönündeki çağrısı Türkiye’nin Soğuk Savaş tipi bir bloklaşmada taraf olmak istemediği yönünde okunabilir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Çin lideri Xi’nin farklı platformlarda dile getirdiği “Dünyada herkese yetecek kadar refah var” sözünü anımsatması da Ankara’da ibrenin kutuplaşmayı değil iş birliğini gösterdiğini kanıtlıyor.
Türk medyasında sıklıkla sadece Uygur meselesine dair kullanıldığı öne sürülse de Bakan Fidan’ın “Türkiye’nin Çin’in toprak bütünlüğüne, siyasal egemenliğine desteği tamdır.” notunu düşmesi aynı zamanda Tayvan’ı kapsayacak şekilde genişletebilir.
Çin’in Orta Doğu ve Türk Dünyası İle Artan Angajmanı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Pekin gündeminde sadece Çin’in küresel statüsü değil aynı zamanda bu yükselen statünün Orta Doğu’daki iz düşümü de yer aldı. Zira bölge ülkelerinin ezici çoğunluğunun Çin’i yalnızca ekonomi gözlüğü ile değerlendirdiği günler geride kaldı. Çin artık Hamas- Fetih görüşmelerine arabuluculuk eden, Suudi Arabistan ve İran arasındaki barışa ev sahipliği yapan oyun kurucu bir aktör olmasının yanı sıra bölge ülkelerine ABD karşısında manevra alanı sağlayan bir seçenek. Nesnel olgunun farkında olan bölge ülkeleri son yıllarda Çin ile girdikleri angajmanı daha kurumsal ve stratejik düzeye çıkarmanın yollarını arıyor. 2022 yılında ilki düzenlenen Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi, yakın zamanda sona eren Çin-Arap Dışişleri Bakanları İşbirliği Forumu siyasal yakınlaşmasının, BRICS’in Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İran ve Mısır ile genişlemesi ekonomik entegrasyonun kurumsal örneklerini teşkil ediyor.
Bakan Fidan yaptığı açıklamada Türkiye’nin Çin ve bölge ülkeleri arasındaki ilişkiyi barışa ve kalkınmaya hizmet ettiği ölçüde takdir ettiğini duyurdu. Çin ziyaretinin hemen öncesinde sona eren Çin-Arap Dışişleri Bakanları Forumu’nu “önemli gelişmeler” olarak tanımlayan Fidan, Riyad ve Tahran arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasına vesile olan Pekin yönetimine teşekkür etti...
Bakan Fidan’ın Çin’in taşıyıcı sütunu olduğu BRICS’in Rusya’daki toplantısına katılacağını duyurması Türkiye’nin bölge ülkelerindeki mevcut eğilimi takip edeceği sinyalini veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018 yılında BRICS zirvesine katılması ile gündeme gelen platforma Hazine Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geçmişte sıcak baktığını dile getirmişti. Bakan Fidan’ın önümüzdeki günlerde Türkiye ve Çin arasında kurulması beklenen hükümetlerarası komiteye Mehmet Şimşek’in başkanlık edeceğini duyurması BRICS’e dair müzakerelerin ciddileşeceği sinyalini veriyor.
Türkiye’nin Çin’e dair radarına giren diğer bir husus ise Pekin ve Türk dünyası arasındaki yakınlaşmanın boyutları. Tıpkı Orta Doğu ülkeleri gibi Çin ile üst düzey ortaklık arayan Orta Asya ülkeleri 2023’te Çin’in Xian kentinde ilki tertip edilen Çin-Orta Asya zirvesine katılarak iş birliğini derinleştirme kararı almışlardı. Tarihi İpek Yolu’nun başlangıç noktası kabul edilen Xian’da düzenlenen törene Türk Devletleri Teşkilatı’na üye olan Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan katılması Ankara’da dikkatle takip edilen başlıklar arasında yer almıştı. Bakan Fidan Pekin’de Çin ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın üyeleri arasındaki gelişmeleri “fevkalade önemli” bulduğunu aktararak, Türkiye ve Azerbaycan’ın da ticarete ve kalkınmaya dönük iş birliğine hazır olduğunu söyledi.
Uygurlar: Türkiye ve Çin’in Tanımlamaları Farklı
Konuşmaya ilişkin Türkiye’de fazlasıyla tartışılan başlık Uygurlar oldu. Bakan Fidan konuşmasında alışılageldiği üzere Ankara’nın Çin’in toprak bütünlüğüne ve egemenliğine destek verdiklerini belirterek, iç karışıklık çıkarmayı hedefleyen şiddet eylemlerine karşı olduğunun altını çizdi. Bu prensiplere yapılan vurgu Pekin yönetiminin duymak istekleri arasında yer alsa da Bakan Fidan’ın ziyaret ettiği Urumçi ve Kaşgar’ı Türk-İslam kentleri olarak tanımlamasının rahatsızlık yaratmış olduğu varsayılabilir. Çin yayınladığı Beyaz Kitap’ta bölgeyi kadim Çin kültürünün uzantısı olarak görürken, Uygurlar ve Türklerin tarihsel olarak birbirinden ayrıldıklarını savunmakta.
Türkiye ve Çin arasında oldukça hassas bir başlık olan Uygur başlığına dair bu pozisyon farklılığın ilişkileri nasıl etkileyeceği önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler neticesinde öğrenilecektir. Buna karşın konuşmasında iki kez Çin’in toprak bütünlüğüne vurgu yapan, egemenliğine tam destek veren, ABD ile yaşadığı güç mücadelesinde üstü kapalı Batı’nın tezlerini eleştiren, küresel çaptaki güç transferini doğal bulan, Pekin’in Türk ve İslam dünyası ile ilişkilerini takdir eden konuşmanın genelinin yanında bu kısmın büyük bir kriz yaratmaması beklenir.
[Gökhun Göçmen, Çin dış politikası üzerine gazetecilik faaliyetleri yürütmektedir.]
Kaynak: FLASH HABER TV