23 Kasım 2024 Cumartesi

KARAMOLLAOĞLU’NDAN SOYLU’YA 10 BİN DOLAR ELEŞTİRİSİ: “HEM BİLİYORSUN HEM ÜZERİNE GİTMİYORSUN. O ZAMAN SEN DE SUÇ ORTAĞISIN MANASINA GELİR”

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, dün katıldığı televizyon programında, aylık 10 bin dolar maaş alan milletvekili iddiaları ile ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için “Hem biliyorsun hem üzerine gitmiyorsun. O zaman sen de suç ortağısın manasına gelir. Bundan dolayı Türkiye müthiş bir güvensizlik ortamına girdi. Kimse kimseye güvenmiyor. En başta da maalesef adaleti sağlamakla ilgili adalet mekanizmasına, huzuru sağlamakla ilgili olarak da İçişleri Bakanlığı’na güvenmiyor” dedi. Karamollaoğlu, kanun hükmünde kararname (KHK) ile ihraç edilenlere ilişkin ise “KHK mağdurlarının her biriyle ayrı ayrı ilgilenilmek ve hakikaten masum olduğu ispat edilen herkesin de normal şartlarda göreve dönmesini sağlamak gerekir. Bunun başka bir yolu yok” diye konuştu.

SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, dün katıldığı TV5 ve TV42 ortak yayınında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Karamollaoğlu’nun açıklamalarının satır başları şöyle:

“GÜVENİN OLMADIĞI YERDE YOLSUZLUKLAR GİDEREK ARTAR”

“Şimdi düşünün bu tip iddialar gündeme geldikten sonra İçişleri Bakanı çıktı ‘Aylık 10 bin dolar alan milletvekilleri var.’ dedi. Ama bunun kim olduğunu ifşa etmedi. Ayda 10 bin dolar para alan insanlar var, bunlardan birisi milletvekili, ‘Ben bunu biliyorum’ diyor ve bunun üzerine gitmiyor. Şimdi gelin de siz bu meseleyi çözün. İçişleri Bakanı’nın çıkıp böyle bir iddiada bulunmasını ben yalan söyleme ihtimalini de göremiyorum. Çünkü bildiği bir konuda konuşuyor.

“O ZAMAN SEN DE SUÇ ORTAĞISIN MANASINA GELİR”

Kendisi şüphe altında kalıyor. ‘Sen kiminle berabersin’ sorusu ister istemez geliyor. Hem biliyorsun hem üzerine gitmiyorsun. O zaman sen de suç ortağısın manasına gelir. Bundan dolayı Türkiye müthiş bir güvensizlik ortamına girdi. Kimse kimseye güvenmiyor. En başta da maalesef adaleti sağlamakla ilgili adalet mekanizmasına, huzuru sağlamakla ilgili olarak da İçişleri Bakanlığı’na güvenmiyor. Güvenin olmadığı yerde sadece iddialar vardır. Güvenin olmadığı yerde maalesef yolsuzluklar, haksızlıklar ve baskılar giderek artar. Böyle bir ülke de huzurlu ülke olamaz. Böyle bir ülke kalkınamaz.

“İSRAİL İLE NORMALLEŞMEK İSRAİL’İN ZULMÜNE RAZI OLMAK DEMEK”

Tayyip Bey yeri geldiğinde İsrail’e karşı ‘Hodri meydan’ dedi. Ama fiili olarak biz İsrail ile ciddi manada hiçbir zaman kopmadık. Bizim elçimize yapılan kötü muameleden dolayı elçimizi geri çektik. Onlar da çektiler. Ama o tarihe kadar hiçbir İslam ülkesi doğru dürüst İsrail ile bir münasebet içerisinde değildi. Şimdi bütün İslam ülkeleri İsrail ile normalleşme sürecine girdi. İsrail ile normalleşme ne demek? İsrail’in zulmüne razı olmak demek. İsrail’in Filistinlilere yaptığı zulme rıza göstermek, hatta destek vermek demek.

“ ‘SİZİN İRTİBATINIZ VAR, İLTİSAKINIZ VAR’ DENİLİYOR. EN BÜYÜK İRTİBAT AK PARTİ İLE BUNLAR ARASINDAYDI”

Şu gerçeği görmemiz lazım. İktidar, Amerika’ya gidip ittifak kurduktan sonra Türkiye’ye geldiler bu cemaatle ittifak kurdular. Önce adalet mekanizmasını bütünüyle onlara terk ettiler. Arkasından orduya el attılar.

Her noktada cemaat etkili hale geldi, özdeşleşti. Kim yaptı bunu? Ak Parti yaptı, başkası yapmadı. Ne CHP’nin ne MHP’nin ne de başka bir partinin de ne bizim bir dahilimiz yok. Tamamen birlikte yaptılar. Ne olduysa onun içyüzü ileride ortaya çıkacak. Ne olduysa bir yere geldi, ortaklık bozulma istikametinde gelişmeye başladı. Bu sefer de bir kalkışma ve neticesinde de başarılı olmayan bir ihtilal teşebbüsüyle karşı karşıya kaldı Türkiye. Ondan sonra savaş ilan edildi. Şimdi de ‘sizin irtibatınız var, iltisakınız var’ deniliyor. Ya en büyük irtibat Ak Parti ile bunlar arasındaydı. Siz şimdi çıkıp da dışarıda birisini niye arıyorsunuz ki? Siz biliyorsunuz kimin size daha fazla bağlı olduğunu, kimin de tamamen öbür tarafın etkisinde olduğunu.

“KHK MAĞDURLARININ HER BİRİYLE AYRI İLGİLENİLMEK VE MASUM OLDUĞU İSPAT EDİLEN HERKESİN GÖREVE DÖNMESİNİ SAĞLAMAK GEREKİR”

Bunun çözümü kolay bir çözüm değil. Ama doğrudan adli mercilere bunu bırakmanın ötesinde yapacak bir şey yok. Eğer bir insan mahkemeye gitmiş, bunlarla hiçbir iltisakının olmadığını ispat etmiş, başka da bir delil ortaya konmamışsa siz bu insanı görevden alamazsanız. Siz bu insanı cezalandıramazsınız. Bu adalet mefhumuna karşı bir tavır sergilemektir. İnsanları ‘Bu benim işime yaramaz, bana tam olarak tabi olmaz’ mantığıyla cezalandırıyorsunuz. Bu doğru değil. Onun için KHK mağdurlarının her biriyle ayrı ayrı ilgilenilmek ve hakikaten masum olduğu ispat edilen herkesin de normal şartlarda göreve dönmesini sağlamak gerekir. Bunun başka bir yolu yok.

“6’LI MASA OLARAK TEMEL HEDEFİMİZ BU SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEK”

6’lı Masa ile ilgili bugüne kadar birçok spekülasyon yapıldı, bunu anlamıyorum. El insaf, hiçbir bilgiye sahip olmadan, mangalda kül bırakmadan konuşmak hiç kimseye fayda sağlamaz, etkili de olmaz. Olmuyor da zaten. Onun için 6’lı Masa bugüne hiçbir problem yaşamadan geldi. Bundan sonra ise ikinci tur görüşmeleri başlayacak. Bugüne kadar 6’lı Masa olarak neler yapıldı onun üzerinde durduk. Şimdi bundan sonra da ‘Somut olarak neler yapılması icap eder’, daha çok onların üzerinde duracağız.

Bizim 6’lı Masa olarak temel hedefimiz bu sistemi değiştirmek. Tek adam yönetiminden istişarenin yapıldığı, meclisin aktif hale geldiği, kanunların mecliste müzakere edilerek olgunlaştırıldığı bir döneme girmek istiyoruz yeniden. Onun için aklımız bu noktada net.

Seçim tarihi belli olur olmaz 6’lı Masa toplanır ve kısa bir zamanda da aday belli olur. Ancak seçim tarihi belli olduktan sonra. Ancak seçimden sonra, bu değişiklik yapılana kadar Cumhurbaşkanı Türkiye’yi idare edecek. Nasıl idare edecek. İşte orada biz, mutlaka bir işbirliğine ihtiyaç olduğunu, hangi konularda ittifak ettiğimizi de belirlememiz gerekir şimdiden. 6’lı Masa’nın adayı Cumhurbaşkanı seçildiği zaman bir problemimiz yok. Ancak Meclis’te de bizim çoğunluğu elde etmemiz lazım ki icraat yapabilelim.

“ABDULLAH BEY’İN BÖYLE İNTİBA DOĞURACAK ADIMLAR ATMASI MÜSPETTİR”

Bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde hiç müzakere edilmedi. Geçen sefer Abdullah Bey’in (Gül) adaylığını ben teklif etmiştim kabul görmüştü. Ama o zamanki şartlar altında önceden cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan edenler başta Meral Hanım olmak üzere bir ittifak sağlanamadı. Sağlansaydı o da seçilir miydi seçilmez miydi ayrı konu. Bugün Abdullah Bey’in böyle bir intiba doğuracak adımlar atması bence menfi değil, müspettir. Düşünülebilir, olur olmaz ama şu an için kesin bir fikir ifade etmek doğru değil.”

 

İlgili Haberler