Video çekmek için köprünün tepesine çıktı, 200 metreden düşerek hayatını kaybetti
BABACAN: İKTİDARDAKİLERİN BİR KISMI DA İKTİDARA YAKIN OLAN ÇEVRELER DE İLK SEÇİMDE BU İKTİDARIN DEĞİŞECEĞİNİ GÖRÜYORLAR VE ŞİMDİDEN KENDİLERİYLE İLGİLİ BİR ÇIKIŞ PLANLAMASI YAPIYORLAR. BU İŞ O KADAR KOLAY OLMAYACAK
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Bakıyorum bazıları o kadar rahat değil. Çok korkuyorlar. ‘Bu iktidar bir elimizden giderse ne yapacağız’ diyorlar. Şimdiden bunun hazırlıklarını yapıyorlar, görüyoruz. İktidardakilerin bir kısmı da iktidara yakın olan çevreler de ilk seçimde bu iktidarın değişeceğini görüyorlar ve şimdiden kendileriyle ilgili bir çıkış planlaması yapıyorlar. Bu iş o kadar kolay olmayacak. Günü geldiğinde zaten bağımsız yargı kendi süreçlerini başlatır” dedi.
Ali Babacan, bugün partisinin il başkanları toplantısına katıldı. Babacan, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“YÜKSEK MASRAF İHMALE, İHMAL DE TRAFİK KAZALARINA NEDEN OLUYOR”
“Sözlerime, geçtiğimiz hafta sonu hepimizi kahreden kazalarla başlamak istiyorum. Gaziantep’te ve Mardin’de yaşanan trafik kazalarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Allah, geride kalan yakınlarına bol sabır versin. Bu kazalara sürücü hatasının mı, yolun durumunun mu, araçların bakımsızlığının mı, başka bir şeyin mi neden olduğunu soruşturmanın sonunda öğrenmeyi ümit ediyoruz. Ama arkadaşlar, araç bakımını özellikle sayıyorum. Çünkü olasılıklardan birisi de bu. İlgili sivil toplum kuruluşları da bu ihtimalin üzerinde duruyor. Ne yazık ki enflasyon arttıkça trafikte ihmal olasılığı da artıyor. Fiyatlar almış başını gidiyor. Her şeye zam, her şeye zam. Bakım ve yedek parça fiyatı artınca vatandaşlarımız, araçlarının rutin bakımlarını ihmal ediyor, kalitesiz ürünlere yöneliyor, ömrünü tamamlamış lastiklerle yolculuğa devam ediyor. Bunlar da kaza riskini artırıyor. İktidarın ekonomideki iş bilmezliği, araç bakım masrafının yükselmesine, yüksek masraf ihmale, ihmal de trafik kazalarına neden oluyor. İnsanlar, artan fiyatlar karşısında canını riske atıyor. Trafik kazaları, sadece yollardaki polis maketleriyle önlenebilecek bir şey değil. Bu meseleyi tüm boyutlarıyla ele almak gerekiyor.
“ARAÇLARDA BÜYÜK VE YÜKSEK MALİYETLİ ARIZALAR ORTAYA ÇIKIYOR”
Oto sanayi sitelerini ziyaret ettiğimde, motor yaktığı için tamire alınan çok sayıda araç görüyorum. Vatandaşlarımız aşırı yükselen fiyatlar sebebiyle bakım, onarım, yağ değişimi yaptıramadığı için araçlarda büyük ve yüksek maliyetli arızalar ortaya çıkıyor. Bir bakıma, milli servet heba oluyor. Bakımların aksatılmaması, en az cezaların caydırıcılığı ve kontroller kadar önemli. Peki bunun için ne gerekiyor? Ekonomik krizi çözmek gerekiyor. Araç bakımlarının maliyeti öyle kendi kendine yükselmiyor. Bu iktidarın kötü yönetimi sonucu döviz kurlarının patlamasıyla beraber, araba sahibi herkesin masrafları fırladı.
“BEŞTEPE, EKONOMİK KRİZİ RÜYASINDA BİLE ÇÖZEMEZ”
Peki bu ekonomik krizi kim çözecek? Beştepe mi? Hayır. Beştepe, ekonomik krizi rüyasında bile çözemez. Çünkü Beştepe ve çevresindekilere kriz dokunmuyor. Onlar hayal aleminde yaşıyor. Zaten sorunun sebebi olanlar, o sorunu çözemezler. Krizden çıkış planı bizim elimizde. Biz çözeceğiz. Bir kez daha altını çiziyorum: Kriz ortamını altı ayda rahatlatacağız. Enflasyonu da en geç iki yıl içinde tekrar tek haneye indireceğiz. Daha önce 2001-2002 krizini biz çözdük. 2008-2009 krizini biz çözdük. Bu krizi de biz çözeceğiz. DEVA Partisi çözecek. Nasıl çözeceğiz? Adil rekabet, fırsat eşitliği ve verimliliğe dayanan bir ekonomik büyüme modelini hayata geçireceğiz. Haksızlığa, eşitsizliğe ve ranta dayalı mevcut ekonomik düzene son vereceğiz. Ekonomiyle ilgili kurumları ilk bir ayda ayağa kaldıracağız. Kural bazlı yönetim ilkelerini uygulayacağız. İnsan odaklı olacağız. Ekonomiyi şeffaf ve hesap vermeye hazır bir şekilde yöneteceğiz.
“DONANIMLI KADROLARLA ÇALIŞACAĞIZ, HER İŞİ MUTLAKA EHLİNE VERECEĞİZ”
DEVA iktidarında, Merkez Bankası da TÜİK de talimatla çalışmayacak ve insanları yoksullaştırmayacak. Kurumlarda çalışan kişiler, ‘iktidar ne der, görevden alınır mıyım, başıma bir iş gelir mi’ diye korkmayacak. Donanımlı kadrolarla çalışacağız. Her işi mutlaka ehline vereceğiz. Dürüst insanlarla çalışacağız. İşi sadece iyi bilmesi yetmez, dürüst olması da gerekir. Çünkü biz dosdoğru olacağız, dosdoğru insanlarla çalışacağız. Özetle ‘DEVA Ekonomisi’ni hayata geçireceğiz. DEVA Ekonomisi ne demek? Paramızın değerinin korunması demek. Enflasyonun düşmesi demek. Yüksek katma değerli üretim demek. Güçlü sosyal politikalar demek. Sofradaki ekmeğin büyümesi demek. Bu krizden çıkış planımızın zemininde de güven ve adalet olacak. Hukukun üstünlüğünü daima koruyacağız. Adaleti tesis etmeden ekonomimizin büyümeyeceğini iyi biliyoruz. Çünkü arkadaşlar, yargı sistemi düzgün işlemeyen bir ülkede hukuk güvenliği olmaz. Hukuk güvenliği olmadan da ekonominin güçlenmesi mümkün değildir. O yüzden bizim formülümüzün temeli adalettir. Ekonomik krizi özgürlüklerle, adaletle, bilimin ışığında, akılla ve tecrübemizle çözeceğiz.
“BİZ PARADAN 6 SIFIRI ATTIK, BEŞTEPE BİR SIFIRI GERİ EKLEDİ”
Bizim kriz çözme tecrübemize tüm dünya şahittir. El alemin ‘Model ülke Türkiye’, ‘İlham kaynağı Türkiye’, ‘Turbo ülke Türkiye’ dediği bir dönemde, ülke ülke gezip yaptıklarımızı anlattık. Başka ülkeler bizden ders aldılar. Bakın, biz ekonomiyi yönetirken ne yaptık? Yoksul ve orta halli insanların yaşam kalitesini yükselttik. Türkiye, refahı paylaşarak büyüdü. Mutlak yoksulluğu sıfırladık. Bu utanca son verdik. Sonra ne oldu? Beştepe, mutlak yoksulluğu ülkeye geri getirdi. 34 yıllık yüksek enflasyonu iki senede tek haneye düşürdük. Beştepe, yeniden üç hanelere fırlattı. Biz, enflasyonu hep düşük seviyede tuttuk. Halkın cebinden kuruş çalmadık. Kimsenin alım gücünü sarsmadık. Biz paradan altı sıfırı attık, Beştepe bir sıfırı geri ekledi. Döviz kurlarında yıllarca istikrar sağladık. Bıraktığımızda, dolar kuru 2 lira 90 kuruştu. Beştepe, 18 lirayı gösterdi.
“MİRASYEDİ BEŞTEPE, BU MİLLETİN 190 MİLYAR DOLARINI CAYIR CAYIR HİÇ ACIMADAN SATTI”
3 bin 500 dolardan aldığımız milli gelirimizi 12 bin 500 dolara yükselttik. Beştepe, 9 bin 500 dolara indirdi. Devletin Hazine’sini, Merkez Bankası’nı rezervlerle, yedek akçelerle doldurduk. Ülkenin sağ cebini, sol cebini, ön cebini, arka cebini doldurup görevimizi teslim ettik. Mirasyedi Beştepe, bu milletin 190 milyar dolarını cayır cayır hiç acımadan sattı ve gizli saklı. Yaptığın doğruysa niye gizliyorsun? Yaptığın doğruysa ne yaptığını niye açıklamıyorsun? Ne kadar sattığını, kime sattığını, niye sattığını, kaça sattığını niye hâlâ açıklamıyorsun? Doğru, hesaptan kaçar mı? Bizim dönemde, 13 yılda toplam 8 milyar dolar, Merkez Bankası’nın piyasa müdahalesi var. 13 yılın toplamı 8 milyar dolar. Hepsi hâlâ Merkez Bankası’nın internet sitesinde ilan edilmiş durumda. Bunlar, 190 milyar doları apar topar satıyorlar, çıt yok. Hiç merak etmeyin, iktidara geldiğimiz gün ilk yapacağımız işlerden bir tanesi; hemen o defterleri, kitapları açıp milletimize göstereceğiz. ‘Bakın, 190 milyar doları şöyle çarçur etmişler’ diye ortaya koyacağız, ilan edeceğiz.
“TAM BİR MİRASYEDİLİK, TAM BİR HAZIRA KONMA”
Yedek akçelerimizi bile tükettiler, sıfırladılar. Damat döneminde ilk yaptılar, ertesi yıl bir daha yaptılar. Bir gecede sıfırlanır mı? Tam bir mirasyedilik. Tam bir hazıra konma. Biz, dünyanın 21. ekonomisini devraldık, 16’ncılığa yükselttik. Beştepe, tek imza yetkisini eline aldığında ülkeyi yine 21’inci sıraya düşürdü. Ülkeyi lig düşürdüler. Ve tüm başarılara imza atarken boğazımızdan bir gram bile haram lokma geçmedi.
“BAKIYORUM BAZILARI O KADAR RAHAT DEĞİL ÇOK KORKUYORLAR”
O günkü tüm ekonomi ekibimizle beraber bugün biz Türkiye’nin dört bir yanında alnımız açık, başımız dik geziyorsak o günkü yaptıklarımızla ilgili her zaman hesap vermeye hazır olduğumuz için bugün rahat dolaşıyoruz. Bakıyorum bazıları o kadar rahat değil. Çok korkuyorlar. ‘Bu iktidar bir elimizden giderse ne yapacağız’ diyorlar. Şimdiden bunun hazırlıklarını yapıyorlar, görüyoruz. İktidardakilerin bir kısmı da iktidara yakın olan çevreler de ilk seçimde bu iktidarın değişeceğini görüyorlar ve şimdiden kendileriyle ilgili bir çıkış planlaması yapıyorlar. Bu iş o kadar kolay olmayacak. Günü geldiğinde zaten bağımsız yargı kendi süreçlerini başlatır.
“‘TASARRUF ŞART’ DEDİK, ONLAR ‘FREN ALİ’ DEDİLER, ‘İTİBARDAN TASARRUF OLMAZ’ DEDİLER”
Biz ne yaptıysak bu milletin özgürlüğü ve zenginliği için yaptık. Yönetimde olduğumuz süre boyunca daima doğrunun mücadelesini verdik. Milletin çıkarlarından bir milim sapmadık. Hep bu milletin yarınlarını düşündük. ‘İnşaat mı, sanayi mi’ dediklerinde, ‘önce sanayi’ dedik. ‘Yatırım’ dedik. ‘İstihdam’ dedik. ‘Üretim’ dedik. ‘İhracat’ dedik. ‘Önce çalışalım, üretelim, hak edelim; sonra hak ettiğimiz refahı daha güzel konutlarla, ofislerle, AVM’lerle yaşayalım’ dedik. Rant projeleriyle büyülenenlerden, kayıt dışı haksız kazançlarla ağzını ballandıranlardan olmadık. İsrafın ve borçlanmanın çok hızlı arttığı dönemlerde açık açık, çıktık, ‘Bu gidiş doğru değil, yavaşlayın’ dedik. ‘Tasarruf şart’ dedik. Onlar ne dediler? ‘Fren Ali’ dediler. ‘İtibardan tasarruf olmaz’ dediler.
“SON DÖNEMDE RUSYA’YLA NELER DÖNÜYOR ANLAMIYORUZ”
Zamanında Fren Ali’nin söylediklerine kulak verilseydi bugün memleket el alemin 3-5 kuruşuna muhtaç hale gelmezdi. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ülke ülke gezip 3-5 milyar dolar için bazılarının önünde ilkelerden vazgeçmek zorunda kalmazdı. Bunu yaşıyoruz şu an. Son dönemde Rusya’yla neler dönüyor anlamıyoruz. Kapalı kapılar arkasında gizli saklı, karanlıkta neler yapılıyor bilmiyoruz. Akkuyu’yla ilgili son gelişmeler, Erdoğan’ın birden çark edip Esad’la görüşme arayışına girmesi, eş zamanlı olarak Merkez Bankası’na giren ve kaynağı resmen açıklanmayan 12 milyar dolar civarında bir rakam. Bunlar hangi pazarlıkla, ne oldu, ne bitti bilemiyoruz. Özellikle Akkuyu Nükleer Santrali’yle ilgili hükümeti uyarmak istiyorum. Eğer siz bu ülkenin çıkarlarını, bu milletin, bu devletin çıkarlarını 3-5 kuruşa değişip yanlış işler yapıyorsanız günü geldiğinde bütün bunları açığa çıkartırız. Burası kimsenin babasının tapulu mülkü değil. Bu ülkeyi yönetmek, sadece bir emanet. Kendi şahsınıza ait bir şey değil.
“BARINMA KRİZİ KAPIDA”
Bugünkü tablo, milletin kaynaklarını hunharca çarçur edenlerin eseridir. Ülke genelinde konut fiyatları patladı, barınma krizi kapıda. Bir insanın en önemli üç ihtiyacı; gıda, giyim ve barınmadır. En önemli bu üç ihtiyaçta da enflasyon patlamış durumda. Şu andaki durum, kötü yönetimin eseridir. Kiralar uçtu. İnsanlar İstanbul’da birbirleriyle oda paylaşıyorlar. Çalışan insanlar, yaşamak için birbirleriyle banyoyu, mutfağı ortak kullanıyorlar. Türkiye’yi 2022 yılında getirdikleri nokta bu.
“O GÜNKÜ FAİZLER VATANA İHANETSE BUGÜNKÜ FAİZLERİN TANIMINI BEN YİNE KENDİSİNE SORACAĞIM”
Bizim ekonomi yönetiminin başında olduğumuz dönemde orta gelirliler, muhitine göre 5-10 yıllık maaşlarıyla bir ev sahibi olabiliyorlardı. Aylık konut kredilerinin faizlerinin yüzde 0,6 olduğu dönemleri unutmayalım. O dönemlerde Erdoğan, ‘Yüksek faiz, vatana ihanettir’ diyordu. O günkü faizler vatana ihanetse bugünkü faizlerin tanımını ben yine kendisine soracağım, kendisi bir isim koysun. Yüzde 0,6 konut faizlerinin olduğu dönemde o faiz vatana ihanetse bugün sadece kur korumalı mevduat hesabına ödediği 60 milyar liralık farkın adını kendisi koysun. Biz, Sayın Erdoğan’ın konut paketlerine sığmayacak hayalleri gerçekleştirdik.
“BUGÜNKÜ KÖTÜ YÖNETİMİN BEDELİNİ HAYATININ BAHARINDA OLAN GENÇLER ÖDÜYOR”
Peki bugünkü kötü yönetimin bedelini en çok kim ödüyor? Hayatının baharında olan genç arkadaşlarım ödüyor. Öğrenci arkadaşlarım ödüyor. İşte şu an üniversite kayıt dönemindeyiz, değil mi? Yaklaşık 850 bin öğrenci arkadaşım, bu sene üniversite sınavlarını kazandı. Hepsini tekrar tebrik ediyorum. Öte yandan çok sayıda genç arkadaşımın artan masraflar nedeniyle kazandığı okula kaydolamadığını biliyorum. İnanın, içimiz parçalanıyor. Bakın, barınma dedik, değil mi? Sadece bu sene 850 bin öğrenci üniversiteye girmeye hak kazandı. Örgün sistemdeki toplam öğrenci sayısı ise 3 milyon 800 bin civarında. Tüm Türkiye’deki yurt kapasitesi ise 700 bin KYK, 300 bin özel olmak üzere toplam 1 milyon civarında. O kadar övündükleri yeterli yurt sayısı ortada. Yurt bulamayan ne yapacak? İstanbul’da kiralar 5 bin liradan başlıyor, 10 bin, 15 bin liraya kadar yükseliyor. Sadece İstanbul’da mı? Hayır. Diyelim ki Ankara Üniversitesi’ne geldiniz. Hukuk kazandınız, kamu yönetimi kazandınız veya iktisat kazandınız. Eğer yurt bulacak kadar şanslı değilseniz kampüsünüze en yakın yer Cebeci’deki bir dairenin kirası 4 bin liradan başlıyor. ODTÜ’ye girdiniz diyelim. Mühendis olacaksınız. İleride Türkiye’nin en güzel üretimlerinde sizin imzanız yer alacak. Kira fiyatlarına bakıyorum, 5 bin liradan aşağıya daire yok.
“BU HÜKÜMET, ÖĞRENCİLERİ YOKLUĞA, YOKSULLUĞA SÜRÜKLEDİ”
Enflasyonun, hayat pahalılığının sonuçları ortada. Bu hükümet, öğrencileri yokluğa, yoksulluğa sürükledi. Ben, gençlere yaşatılan bu dramı içime sindiremiyorum arkadaşlar. ‘Barınacak yer bulamıyoruz’ diyen gençleri gördükçe kahroluyorum. Türkiye, gençlerini açıkta bırakan bir ülke olmaz, olamaz. Sadece barınma mı? Enflasyonun en yüksek olduğu bir başka alan, yine gençlerin en temel ihtiyacı. Gıda fiyatlarından, yeme içme giderlerinden bahsediyorum. Öğrencilerin bir kahve içmeye parasının yetmediği bu yokluğu kabul etmiyorum. Bu kriz ortamını, öncelikle gençler için ortadan kaldıracağız. Herkesin barınma hakkına sahip çıkacağız.
“İNSANLARIN KONUT SAHİBİ OLMASINI KOLAYLAŞTIRACAĞIZ”
İnsanların konut sahibi olmasını kolaylaştıracağız. Önceliği dar gelirli ailelere, şehit yakınlarına ve gazilerimize vereceğiz. Kentsel yenilenme çalışmalarında, vatandaşlarımıza uygun koşullar ve yüksek kira desteği sağlayacağız. Özetle şöyle söyleyeyim: DEVA Partisi iktidarında hiç kimseyi aç ve açıkta bırakmayacağız. Biz, bunların hepsini eylem planlarımızda taahhüt ettik. Kurulduğumuz günden beri Türkiye’nin tüm ihtiyaçlarına yanıt ürettik. DEVA Partisi’yle Türkiye siyasetine eylem planlarımızı armağan ettik. Eylem planlarımızın her birisi Türkiye’nin nefes borusudur. Ayrıca siyasi hayatımıza, eylem planları hazırlama geleneğini kazandırdık. Bundan da ayrıca mutluluk duyuyoruz.
“TÜRKİYE’DE BU KADAR FAZLA SURİYELİ VATANDAŞ YAPILDIYSA BUNUN KARARINI VEREN TEK KİŞİ”
Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyoruz. Her alanda korkmadan çözümlerimizi büyük bir cesaretle ortaya koyuyoruz. Bazı konularda çözümü konuşmak o kadar kolay değil. 12 No’lu eylem planımız, ‘Sığınmacı Sorununun Çözümü ve Düzensiz Göçün Önlenmesi’. 48 adımla ne yapacağımızı, nasıl çözeceğimizi bütün ayrıntılarıyla ortaya koyduk. Hükümetin zaten bir göç politikası yok; sıfır, tamamen rastgele. Bir kişinin keyfine bağlı. Afganlar, geliyor geçiyor. Yol hanı olduk, sınırlar kevgire döndü. Suriyeliler geldi, bir de vatandaşlık veriyorlar. Kim veriyor vatandaşlığı? Kendi bakanı, ‘211 bin Suriyeli vatandaş var’ dedi. Bu kararı tek bir imzayla Erdoğan alıyor. Bugün Türkiye’de bu kadar fazla Suriyeli vatandaş yapıldıysa bunun kararını veren tek kişi. Kanunda açık yazıyor, ‘Sığınmacıların, koruma altındaki insanların vatandaşlığa başvuru hakkı yoktur’ diyor. Buna rağmen tek imzayla vatandaşlık dağıtıyor. Bu işin bir kuralı olmalı. Vatandaş olanlar 200 bin kişi, olmayanlar kabaca 4 milyon kişi. Diğerleri de bakıyor, ‘bizde yeterince beklersek belki bize de Erdoğan bir gün vatandaşlık verir’ düşüncesiyle geri dönüş motivasyonunu azaltıyor.
“GÖRMEZDEN GELİNENLERİ İKTİDARA TAŞIYACAĞIZ”
Biz, damla logosunun altında hep beraber büyük bir değişime koşuyoruz. Onun için gece gündüz çalışıp iktidarımızın ilk 90 ve 360 gününe hazırlanıyoruz. Bu amaçla eylem planlarımızı halkımızla paylaşıyoruz. Kapı kapı, sokak sokak, dükkan dükkan hep beraber Türkiye’ye umut olacağız. Görmezden gelinenleri iktidara taşıyacağız. Doğudan batıya, kuzeyden güneye, il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle ülkemizi geziyoruz. Geçtiğimiz bir ay içinde Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Trabzon, Rize, Artvin, Muş, Ağrı, Van, Uşak, Denizli, Yozgat, Nevşehir, Niğde ve Aksaray illerimize gittim. Ankara ve İstanbul’un ilçelerini ziyaret ettim. Pek çok ilçede ve mahallede vatandaşlarımızı dinledim. Çünkü dinlemeyen bilemez, bilmeyen çözemez. Biz, sokak sokak halkımızı dinliyoruz, çözümlerimizi hazırlıyoruz. Çözümlerimiz cebimizde, iktidara yürüyoruz.”