Kayıhan Pala’dan Bakan Koca’ya: “2023 Yılı Mart, Nisan Ve Mayıs Aylarında Doğrulanmış Ve Kuşkulu Kızamık Vaka Sayıları Kaçtır”
İnsanlar ‘Yaşasın’ da Köpekler ‘Uyusun’ Mu?
Sokakta hayvan olur mu? Soru basit ve anlaşılır.
Cevap bence evet, olur.
İngiltere’de tilki ve sincapları, Hindistan’da maymun, yılan, inek ve fareleri, Türkiye’de kedi, köpek ve kuşları sosyal yaşam içinde rahatlıkla görebiliriz. E peki sorun nerede?
Sorun; “Hindistanlaşan” bir şehir düzenine benzemekte. Yoksa minik kedilerin ayaklarımıza sürtünmesi ve tatlı köpeklerin oyun oynamak istemesi ne de güzel görünüyor değil mi?
Ama iş kontrol edilemez bir boyuta evrilmiş durumda, bunda herkes hem fikir. Büyük bir popülasyona dönüşen köpek sürüleri çocuk da parçalıyor camiye giden yaşlıyı sakat da bırakıyor, işin lamı cimi yok.
Ben özellikle köpekleri, hayvanlar aleminin “elitleri” ve “burjuvaları” olarak tanımlıyorum. Ciddiyim bu hususta. Şöyle ki; onlar dokunulmazlar. Onlar sinekler, haşereler, kesimlik hayvanlar, böcekler ve diğerleri gibi olamazlar ki…
Bir yılkı atının caddemizde ya da sitemizde dolaşma hakkı yokken onların vardır. ‘Tatlı mı tatlı’ bir büyükbaş, parklarımızda uzanamaz, zira bu hak karabaşındır…
Veya yazın küme halinde dolaşan ah o baş belası sivrisinekler bir zehirli araç vasıtasıyla imha edilirken, hastalık taşıma riski olan “canlara” yiğit varsa dokunsun. Egzajere ettiğimin farkındayım ama gerçek bu. Mesele “can” ise evimizde kümelenen tahta kuruları ile vallahi o köpeklerin bir farkı yok, “kavramsal” olarak.
Peki kamuoyundaki bu vaveyla ne?
Bir taraf “yetti artık toplayın imha edin hepsini” raddesine gelmişken diğer taraf, “onlara dokunmadan önce bedenimizi çiğnemelisiniz” rolünde.
Ne bu şimdi? Nasıl çözülecek mesele öyleyse?
Bu işin bir kere piyasası var bunu anlamak lazım. Yani bu canlar üzerinden bayağı bayağı para kazanan geniş bir sermaye grubu var. Mamasından, veterinerine kadar bir sektör var burada.
Şimdi işin bir diğer boyutu da “belediyelerin görevini yapmaması” meselesi…
Bence konu tam olarak öyle de değil. İnsanlar, 10 milyonu aşan bu tür popülasyonunu çok hafife alıyor belli ki. Hiçbir devlet zannetmem ki milyonlara bakacak barınak yapabilsin, hele bu ekonomik tabloda. Dahası öğrenciye yurt bile yapılmazken.
Bu noktada tekrar bir “Hayırsızada Sürgünü” vakası mı yaşanacak? Şöyle yorumlar görüyorum; (bu istiyorum anlamına gelmez tabii ki) “dünyanın gözünün önünde on binlerce köpeği öldüremezsiniz”, yahu dünyanın gözü önünde binlerce çocuğu öldürüyorlar ya…
Bana göre en rasyonel çözüm bu durumda sahiplendirme kampanyaları ve kademeli kısırlaştırma. En yakın hedef, popülasyonu en azından birkaç sene içerisinde olabildiğince azaltmak.
Ama Türkiye, herkesin malumu ki her işin yarım yamalak yapıldığı bir memleket. İlk iki ay sıkı denetim olur sonrasında ne olur onu Allah bilir, bu da bir gerçek.
Bu işte Meclis’te bir ton kakofoni sonrasında çözüyormuş gibi bir tarz benimsenir. Bence tabii… Fakat günü gelir yıllar sonra radikal bir karar almak, doğanın bir yasası olarak karşımıza çıkar…
Kaynak: FLASH HABER TV