Firari FETÖ’cü İstanbul’da Yakalandı!
Fethullah Gülen’in ölümü ile birlikte bir anlamda bu örgütün büyük bir dönemi sona ermiş oldu. 1960’lı yıllarda CHP Genel sekreteri Kasım Gülek’in örgüt elebaşı Gülen’i, MİT müsteşarı ile tanıştırdığı iddiası kamuoyunda bilinen bir şey.
Tarihin garip bir cilvesi ki hem sağ hem sol partiler ve gruplarda Gülen ve temsil ettiği anlayış, hep destek gördü ya da çoğu zaman. Elbette ki ona tabiri caizse, ‘kafadan’ karşı olan komünistler, ulusalcılar ve milli görüşçüler bu kategoriye dahil değil.
NATO’nun bir gladyosu olarak; Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine ve Türk bürokrasisine şüphesiz ki yerleştirilen bu örgütün, 15 Temmuz günü ne kadar acımasız olduğu da gözler önüne çıkmıştı. “Abartmayın canım ne silahlı terör örgütü” retoriğini yıllar yılı dile getiren liberaller ve demokratlar ve hatta sosyal demokratlar, o gün ne denli büyük bir iç savaşın eşiğinden dönüldüğünü elbette gözleriyle gördüler.
Bu girizgahı yapma sebebim, Ergenekon kumpas davalarının başladığı ilk gün, yani 21 Ekim’de hayatını kaybeden Gülen’in yerine kimin geçebileceği konusunda birkaç şey söylemek için. Örgütün şüphesiz Türkiye’deki etkisi çok çok zayıf. Ne var ki Orta Asya’da birkaç ülkede ve batıdaki diaspora çevresinde hala ciddi bir güce sahipler. Belki de milyarlarca dolara ulaşabilecek bir sermaye hareketi var. E bir de tabii ki bir insan topluluğu. Siyasal etki gücünün istihbarat örgütlerinin desteği sayesinde yüksek olduğu ise bir gerçek.
Peki şimdi ne olacak? Örgütün, daha doğrusu teolojik temellere dayanan bu kült örgütün yeni sorumlusu veya “kutsal hocası” kim olacak? Örgütün panteonunda birçok isim var. Bunlar kamuoyunda çokça konuşulan isimler ve şu an yazdığım şeylerin sır olmadığı apaçık ortada.
Mustafa Özcan, Abdullah Aymaz, İsmail Büyükçelebi, Şerif Ali Tekalan, Suat Yıldırım ve Cevdet Türkyolu isimlerine Gülen sonrası lider adayı olarak bakmak lazım.
Gülen’in örgüt üzerindeki gölgesi olarak bilinen Mustafa Özcan, örgütün sözde İstanbul ve Balkan ülkeleri imamlığı, ardından “hususi hizmetler” kapsamında Hava Kuvvetleri Komutanlığı mahrem imamlığını da yaptı. Bu anlamda en güçlü isimlerden biri olarak gösteriliyor.
E tabi bu noktada ABD ve AB ayrımı yapan birçok analist de var. Ben açıkçası böyle bir örgüt içi 2-3 farklı diskur oluşacağını ve yönetimin bölüneceğini düşünmüyorum aksine burada bir konsensusla idare söz konusu olacaktır. Şöyle ki ekonominin başına bir isim, işin din ve teoloji kısmına bir isim, siyasal kısmına bir isim, uluslararası ilişkiler kısmına bir isim gibi ve fakat en nihayetinde eşitler arasındaki birinciye de bağlı bir grup yönetimi…
Ez cümle bu dönemde “şeyhlerini, hocalarını, liderlerini” kaybeden birçok cemaat ve tarikat yapılanması gördük. Ve sonrasında dağılma, iç kavga , çatışma… FETÖ şüphesiz ki laik Türkiye Cumhuriyeti’ne kasteden bir terör örgütüydü. Bunun adını doğru koymak lazım, gün geldi Ecevit ile gün geldi Demirel ile gün geldi Özal ile ve gün geldi Erdoğan ile en nihai hedef için işbirliği yaptılar.
Günün sonunda Türk devletinin belki de tarihindeki en başarılı tasfiyelerinden biri gerçekleştirildi ve bu örgüt en zayıf durumuna düşürüldü, bana göre büyük oranda da tasfiye edildi. Fethullah Gülen bugün kamuoyunda büyük bir nefretle anılıyor. Ona gizli gizli ağıt yakanlar şüphesiz ki varlar. Ne var ki münafıkça yaşanan bir hayatın sonunda başarısız ve fakat memlekete çokça zarar vermiş bir örgüt liderinin gidişini izliyoruz…
Kaynak: FLASH HABER TV