25 Eylül 2024 Çarşamba

Ekonomizm saplantısından, Demokratik parlamenter rejime…

Ekonomide ehliyetsiz-liyakatsiz partizan kadrolar eliyle yürütülen, akıl ve bilim dışı uygulamalar, arşa çıkan ağır yolsuzluk iddiaları, kronik işsizlik, uygulanan IMF’siz IMF programı nedeniyle azalan ihracat ve ekonomik durgunluk ile eşi-benzeri görülmemiş aylardır fiilen yüzde 100’ü aşan enflasyon karşısında giderek yoksullaşan, çaresiz, korumasız, ezilen, geniş halk kesimleri.

Bu manzara karşısında gerek muhalefet gerekse bağımsız aydınlar ve ekonomistler, haklı olarak ekonomideki vahim gidişatı ve perişanlık tablosunu eleştiriyor ve sürekli olarak gündemde tutuyor kaçınılmaz biçimde…

⁕⁕⁕

Ancak, ülkemizin hem ekonomide hem diplomaside hem de sosyal ve kültürel alanda içine sürüklendiği çıkmaz sokağın, kötü gidişatın yalnızca ekonomi üzerinden gündeme getirilip, eleştirilmesi eksik kalmaktadır.

Çünkü, sorunun temelinde, giderek keyfi ve otoriter bir tek adam rejimine dönüşen parlamentoyu etkisizleştiren, kuvvetler ayrılığını fiilen yok eden, nepotizm ve klientalizmin en çirkin örneklerinin yaşandığı, müteahhitler ve cemaatler koalisyonuna dönüşen, Türk Lirasının değerini pul eden, pasaportunu itibarsız hale getiren ve adına “C.Başkanlığı Hükümet Sistemi” denilen ne deve ne de kuşa benzemeyen bir garip ve çakma rejimin, koca ülkeyi sürüklediği bir süreç yaşanıyor.

Demokratik-laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni, yeniden Demokratik Parlamenter rejime, demokrasinin ve Cumhuriyetin kurucu ayarlarına yöneltecek bir erken seçim ve iktidar değişikliğine ihtiyacı var ülkenin.

⁕⁕⁕

Evet, rahmetli Demirel’in isabetle söylediği “tencere iktidarı devirir” sözü son derecede doğru ve gerçekçidir.

Ancak bu durum, demokratik usul ve geleneklerin kuvvetler ayrılığının ve özgür medyanın olduğu demokratik parlamenter rejimler için geçerlidir esas olarak.

Sadece “ekonomizm” ile yetinilirse, iktidar, muhtemelen ne bütçe açığını ne yüksek enflasyonu ne de ülkenin kredibilitesini düşünmeden ve umursamadan, önümüzdeki seçimlere yaklaşırken büyük ücret zamlarını yaparak mali aflar, teşvikler vb. vererek ve dağıtarak geçici bir parasal yanılsama (Money İllüzyon) yaratarak, ardından da bunların yıkıcı sonuçları henüz görünmeden bir seçime giderek, durumu kurtarmaya çalışacaktır.

(Nitekim, borç olarak (swap) alınan dövizleri rezervlerimiz yükseliyor diye sunabildiler yakın geçmişte. Son yıllarda neredeyse her ay 4-5 milyar dolar kaynağı ve sahibi meçhul para giriş-çıkışları oldu. Mali aflar yoluyla kirli ve kara para girişlerinin adeta önü açıldı. Dar gelirlere ucuz konut, Kobilere ucuz kredi vaatlerini ardı ardına sıralandı vb.)

⁕⁕⁕

Ülkemizin yüz akı, yaşayan en deneyimli siyaset ve devlet adamı, Sn. Hüsamettin Cindoruk’un da 6’lı masaya yönelik olarak yaptığı uyarısında da çok güzel özetlediği gibi “Kasa, Masayı yener” sözünü önemsemek gerekiyor.

Sadece mali, ekonomik itiraz eleştiri ve muhalefet yaparak, muhalefeti “ekonomizmle” sınırlamamakta yarar var.

Muhalefet, sadece ekonomiyi düzeltmek iddiasıyla değil, demokratik-laik-hukuk devletine ve parlamenter rejime dönülmesi, yolsuzluklardan, hukuksuzluklardan ve partizanlıklardan hesap sorulabilmesini, kamuoyunun önüne getirmeli ve anlatmalıdır bence.

Tabii, tüm bu gidişatın, başımıza gelenlerin, yıkımın ve tahribatın arkasındaki esas ve temel sebep olan, Büyük Ortadoğu Projesini de (BOP), hiçbir zaman gözden uzak tutmadan, görmezden gelmeden, açık ve kararlı bir biçimde gündemde tutmalıdır.

H. Ufuk Söylemez

Kaynak: FLASH HABER TV