Modern çağ, insanın duygusal dünyasında derin bir dönüşümü beraberinde getirdi. Dijitalleşme, hızla akan bilgi çağında bireyin kendisini ifade etme biçimlerini değiştirirken, duygular sessizleşti. İletişim araçları çoğaldıkça, gerçek bağlantılar azaldı. Peki, bu kopuş sadece toplumsal mı, yoksa gökyüzü hareketleri de bu sürece ışık tutuyor mu? Astrolojinin rehberliği ile modern insanın duygusal yalnızlığını ve ifade zorluklarını anlamaya çalışalım.
Örneğin : Astroloji haritasında Satürn, sınırları, sorumlulukları ve zamanın etkisini temsil eder. Satürn’ün Balık burcundaki geçişi, bireyleri duygusal derinliklerine inmeye ve yüzleşemedikleri duygularla hesaplaşmaya zorluyor. Ancak bu süreç, birçok insan için korkutucu. Balık burcu, sezgilerin ve kolektif bilinçaltının burcu olarak, duyguların sınırsızlığını temsil ederken, Satürn’ün katı ve sınırlayıcı enerjisi, bu özgürlüğü bastırıyor. Sonuç? İnsanlar kendilerini duygularını ifade etmek yerine, onları susturmayı tercih eder hale geliyor.
Modern çağın “duygusal kopuşunu” anlamak için Uranüs’ün etkisine bakmak önemli. Uranüs, yenilikler, teknoloji ve devrimlerle ilişkilendirilir. 2018’den bu yana Uranüs, Boğa burcunda hareket ediyor; bu da maddi güvenlik, dijitalleşme ve bireyselliğin ön plana çıktığı bir dönemi temsil ediyor. Bu süreçte insanlar, fiziksel bağlardan koparak sanal dünyada bağlantı kurmayı tercih etmeye başladı. Ancak bu bağlantılar, yüzeyde yoğun görünse de, duygusal derinlikten yoksun. Uranüs’ün bu etkisi, duyguların ifade edilmesini değil, hızla tüketilmesini destekliyor.
Ay, bireylerin duygusal durumlarını ve kolektif bilinçaltını yönetir. Hızlı döngüsü nedeniyle, Ay’ın hareketleri bireylerin ruh hali üzerindeki etkilerini sürekli değiştirir. Ancak modern insan, bu hızlı değişimlere uyum sağlamak yerine, duygusal olarak uyuşmayı tercih ediyor. Günümüzün hızlı temposu, bireylerin Ay’ın enerjisiyle bağlantı kurmalarını zorlaştırıyor ve duygusal döngülerini anlamalarını engelliyor. Bu da, duygusal kopukluğu artıran bir başka unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Ay iki buçuk günde bir burç değiştirirken . On iki ayrı özellik bizde 28 günlük döngüde farklı hallerde vücut bulur . Kendimizi takip ederken duygularımıza açıklama getiremediğimiz anlık durumlar ay ve onun gökyüzündeki konumu ile ilgilidir .
Örneğin ; Ay’ın yengeçte gezindiği günlerde daha fazla aile bağlantıları içinde olmak ya da kendimize karşı daha hassas hissetmek olası .
Mesela Sevgi (Venüs) ve arzunun (Mars) enerjileri arasında uyumsuzluk, ilişkilerde yüzeyselliği artırıyor. Bu da, gerçek duygusal bağların kurulmasını zorlaştırıyor.
Plüton’un Kova burcuna geçişi, toplumsal bağların dönüşümünü ve bireyselleşmeyi vurguluyor. Kolektif bilince olan bu kopuş, duygusal izolasyonu beraberinde getiriyor.Tüm topluma olan bize hiç olmazmış gibi geliyor . Bu yüzden “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın .”deyip bireysel kurtuluşumuza bakıyoruz . Oysa dibimizdeki Suriye örneği hepimizin hayatına etki etti . Artık metropollerde daha fazla trafikle karşılaşıyoruz. Toplu taşımada ayakta kalıyoruz çünkü göç eden nüfus hızla çoğalıyor ve sürekli hareket var . Tüm bunlar ülke sevgisi başta olmak üzere insani duyguların yok edilmesinin sonucu .
Atatürk ‘ün nutukta yöneticiler ile ilgili bireysel hırslarını anlatan sözlerini unutmamak gerek !!
Nasıl Yeniden Bağlanabiliriz?
Gökyüzünün rehberliğinde, insanın duygusal dünyasını yeniden canlandırmak mümkün.
Ay’ın enerjisini kullanarak duygusal döngülerimizle bağlantı kurabiliriz. Özellikle Yeni Ay, duygularımızı yazıya dökmek ve içsel bir yolculuk başlatmak için harika bir fırsattır.
Dijital Detoks yapmak gerek .
Uranüs’ün teknolojik etkilerini dengelemek için, ara sıra sanal dünyadan koparak fiziksel bağlantılara odaklanmak gerekiyor . Zira ; Dostlarımızla sohbet ettiğimiz ,birbirimize sarıldığımız ,eğlendiğimiz anların mutluluğunu hiçbir sosyal medya beğenisi veremez . Tüm bu canlı dokunuşların azalmasında Pandemi sürecinin etkileri son derece büyük . İnsanlık ; Pandeminin toplumsal bir geçiş dönemiyle sınandığını aslında çoktan unuttu .
Birbirimizi görebilmek için bin tane bahane bulup kuralları delmeye çalıştığımız günleri geride bıraktık . Ulaşılabilir olmak değer yitimine neden oldu .
Pandemide grupça görüntülü yaptığımız sohbet geceleri artık yok .
İnsan varlık amacının sosyalleşmek ve sevgi üzerine kurulduğunu hatırlamalı .
Tüm bunların ışığında şu bir gerçek ki : Astrolojiyi safsata ya da romantizm için kullanmak doğru olmaz.
Astroloji, sadece bireyin ruh halini değil, aynı zamanda kolektif insanlığın duygusal durumunu anlamamıza da ışık tutar. Modern çağda duygularımızın neden sustuğunu, Satürn’ün sınırlarından Uranüs’ün devrimci doğasına kadar birçok göksel etkide bulabiliriz. Ancak gökyüzü bize aynı zamanda bir umut da sunuyor: Duygularımıza yeniden bağlanmak ve kendimizi ifade etmek için evrenin döngüleriyle uyumlanmamız yeterli.
Bu yeni çağda, sessizleşen kalplerimizi yeniden konuşturmak elimizde. Tek yapmamız gereken, gökyüzüne bakıp, duygularımızın izini sürmek.
Kaynak: FLASH HABER TV