16 Eylül 2024 Pazartesi

İSLAM ÖZKAN

Suriye’de İç Barışın Ekonomik Boyutu

İç savaşın başladığı yıllarda, Suriye’nin gayri safi yurtiçi hasılası (GSYİH) hızla küçülmeye başladı. 2011 öncesinde petrol ihracatına ve tarıma dayalı bir ekonomi olan Suriye, savaşla birlikte üretim kapasitesinin %50’sinden fazlasını kaybetti. 2011-2015 yılları arasında ekonomide %50’nin üzerinde bir daralma görüldü​.

Suriye’nin petrol ihracatı, iç savaş öncesinde ülke ekonomisinin temel taşlarından biriydi. 2011 yılına kadar, Suriye günlük yaklaşık 380 bin varil petrol üretiyordu ve bu üretimin büyük bir kısmı ihraç edilmekteydi. Petrol gelirleri, ülke bütçesinin %25’ini ve toplam ihracatın %35’ini oluşturuyordu. Ancak, 2011’de iç savaşın başlamasıyla birlikte petrol üretimi ve ihracatı ciddi şekilde düştü.

2016’dan sonra savaşın şiddeti azalırken, Suriye ekonomisi yavaş bir toparlanma umudu taşıdı. Ancak, Batı yaptırımları, altyapı tahribatı ve ülkedeki üretim kapasitesinin yetersizliği, ekonominin toparlanmasını engelledi. Bu dönemde büyüme hızı düşerken, petrol üretimi de önemli ölçüde azaldı. Ayrıca petrol kuyularının büyük bir bölümünün ABD’nin işgal ettiği bölgelerde olması, ülkenin bırakın petrol ihraç etmesini, kendi iç ihtiyaçlarını bile karşılayamamasına yol açtı.

Suriye ekonomisi, 2023 depremleri ve artan iç çatışmalarla yeniden büyük bir darbe aldı. Üretim tesisleri ve altyapının bir kısmı yok oldu, bu da daralmanın devam etmesine yol açtı. 2024’e gelindiğinde Suriye ekonomisi dip yaptı.

2011’den bu yana Suriye, hızla artan enflasyon oranlarıyla karşı karşıya kaldı. Özellikle savaşın getirdiği üretim kaybı ve yaptırımlar sonucunda gıda, yakıt ve diğer temel ihtiyaçların fiyatları astronomik şekilde yükseldi. 2024 itibarıyla enflasyon oranları yıllık %100’ün üzerine çıkmış durumda, bu da halkın alım gücünü büyük ölçüde zayıflattı. Aslında savaş döneminde özellikle de 2019’a kadar ekonomik durum görece daha iyiydi. Rusya ve İran’ın mali yardımları, ekonomiyi bir şekilde ayakta tutuyordu. Bu yıldan sonra mali desteğin kesilmesi ya da azalması, ekonomiyi iyice felç etti.

2011 öncesinde %8 civarında olan işsizlik oranı, savaşın başlamasıyla hızla arttı. Milyonlarca kişi işini kaybetti ve ülkenin iş gücü kapasitesi büyük ölçüde tahrip oldu. 2024 itibarıyla işsizlik oranı %50’nin üzerine çıkmış durumda ve genç nüfus işsizlikten en çok etkilenen kesim oldu.

An itibarıyla devlet ülkede temel gıda maddelerini subvanse ediyor. Ortalama bir memurun maaşı 10-15 dolar, bir profesörün maaşı ise en fazla 30 dolar civarında. Bu maaşlarıyla bir lokantada en fazla iki öğün yemek yiyebilirler. Bu da pahalılık ve enflasyonun hangi düzeyde seyrettiğine dair bizlere bir fikir verebilir. Devletin sübvansiyonu olmasa halk kitlelerinin perişan durumda olduğunu söylemeye bile gerek yok.

Bu yıl itibarıyla, Suriye’de 16,7 milyon insan insani yardıma muhtaç durumda ve bu sayı her yıl artış gösteriyor. Ülkenin büyük bir kısmında altyapı hasar gördü ve sağlık, eğitim gibi temel hizmetler büyük ölçüde sekteye uğradı​. 2011 öncesinde yoksulluk oranı %20 civarındayken, savaşın başlamasıyla bu oran hızla arttı. 2024 itibarıyla nüfusun %90’ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Gıda güvencesizliği ve barınma sorunu gibi temel ihtiyaçlara erişim son derece sınırlı kaldı.

Çözüm Siyasi mi Ekonomik mi?

Türkiye’de herkes Suriye’de barışın, mültecilerin dönüşünün ve ülkenin normale dönüşünün siyasi boyutu üzerinde dururken ekonomik veriler bakanlara neredeyse hiç rastlamıyoruz. Suriye’de tahrip edilen alt yapı onarılmadan, harabeye dönen bölgeler yeniden inşa edilmeden ve felç olan ekonomi rayına oturtulmadan herhangi bir normalleşmenin olmayacağını kimse görmüyor.

Mültecilerin geri dönüşü meselesi, şayet Türkiye Suriye ilişkilerinin normalleşmesi bakımından merkezi öneme sahipse bunun tam göbeğinde de ekonomi yer alır. Halkın yüzde 90’ının yoksulluk sınırının altında yaşadığı, alt yapının önemli bir bölümünün tahrip olduğu, temel gıda maddelerin anormal bir düzeye fırladığı bir ülkeye mülteciler nasıl dönüş yapacaklar, dönüş yapsalar bile nasıl varlıklarını idame ettirecekler? Bunlar ülke olarak üzerinde pek düşünmediğimiz hususlar.

Peki çözüm nasıl olacak, diye sorulabilir. Çözüm uluslar arası toplumun Suriye’nin yeniden inşası için ellerine ceplerine atmalarından, kesenin ağzını açmalarından geçiyor. ABD, Rusya ya da Çin küresel güçler olarak, S. Arabistan, BAE vs. gibi körfez ülkeleri de bir şekilde konuya dahil olmadan Suriye’nin içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulması oldukça zor görünüyor. Şayet ekonomik boyuta bir çözüm getirilirse diğer sorunlar hemencecik hallolur demiyorum ama siyasi çözümün önü büyük ölçüde aşılır. Geriye muhalif grupların silahsızlandırılması, İdlib meselesi, Türkiye’nin ülkenin kuzeyinden çekilmesi gibi konular kalıyor. Müzakere masası zaten bu tür sorunların çözümü için var.

DR. İslam Özkan

YAZARIN TÜM YAZILARI