22 Kasım 2024 Cuma

FATİH ERTÜRK

“CHP bugün neden Özgür Özel demeli…?”

Meslek yaşamıma Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi ikinci sınıf öğrencisiyken Akajans’ta stajyer muhabir olarak başladım. Ücretimiz o zaman bir öğün yemek ve otobüs fişiydi (O zaman otobüslere üzerinde EGO yazan fişleri kumbaralara atıp binerdik. Öğrenci bileti büyük avantajdı).

Atatürkçü-Cumhuriyetçi ve sosyal demokrat yapıda bir profil çizdiğim için beni SODEP Ve Halkçı Parti’nin olduğu sol partilere göndermeye başladılar.1986 yılında Halkçı Parti-SODEP birleşme kurultayı benim için gazetecilikte en yoğun çalışma gündemiydi. SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) kurulmuştu biz de artık “SHP muhabiri” olarak anılmaya başlamıştık (O zamanlar gazetecilikte uzmanlaşma vardı. Öyle şimdiki TV’lere çıkanlar gibi herkes her konuda İşkembe-i Kübra’dan sallamazdı. Örneğin yaşamı boyunca TBMM kulislerinin tozunu yutmamış, bakanlıkların yolunu bilmeyen, genel merkezleri sadece ekranlardan izleyen ama kendini siyaset uzmanı olarak tanıtan ‘her konunu uzmanı ve bilirkişisi’ tipler yoktu ortaya çıksa bile anında kapıyı gösterirlerdi).

Deniz Baykal  yoğun kurultayların ardından SHP’den umudu kesmiş arkadaşlarıyla  Ankara Köroğlu caddesinde gölge genel merkez diye ikinci bir adres kurmuş  CHP’yi (12 Eylül’de faşist cunta tarafından kapatılan) yeniden açmanın yollarını arıyorlardı. Baykal ve arkadaşları CHP’nin yeniden açılması ve mallarının iadesi konusunda davayı kazandı 9 Eylül 1992’de görkemli bir törenle Ankara Çevre sokakta Adalet Bakanlığının misafirhanesi haline getirilen CHP genel merkezi Baykal ve arkadaşlarına iade edildi.

CHP’nin o zamanlar tek bir sloganı vardı; “Anadolu’da çoban ateşini yakacak yüzlerce ocak kurmak”.

CHP siyasetin yeniden oturmaya başladığı o zorlu yıllarda meşakkatli yollardan geçerek 2002 yıllarına geldi. Deniz Baykal bir kez ayrılıp yeniden genel başkanlığa dönmüş Türkiye’de hiç kimsenin beklemediği kadar (en az 25 yıl) uzun sürecek AKP iktidarı dönemi başlamıştı.

Erdal İnönü ’nün SHP döneminde Baykal ekibine söylediği en ağır söz “Bir grup yakın arkadaş” sözleriydi. Deniz Baykal’ın bir ideoloji çerçevesinde hareket ettiğine hiçbir zaman inanmadı.İşte bu bir grup yakın arkadaş partinin geleceğine damgasını vurmuş ve 2010 yılında yaşanan kaset skandalına kadar parti içi iktidarını sürdürmüştü.

2010 yılında yaşanan kaset skandalının ardından ‘yakın arkadaş grubu’ Baykal’ın 85 metrekarelik mütevazi Or-An’daki evinde toplandı.Baykal’ın istifasına karar verilmişti ancak yerine kimin geleceği konusunda endişeler vardı. Çünkü Baykal 2-3 ay istifa sonrası dinlenecek ve en geç (kaset skandalı 2010’ların hemen başında yaşandı) Eylül ayında görkemli bir kurultayla yeniden partinin başına dönecekti. Baykal’ın arkadaşları ikiye bölünmüştü. Birinci grup istifa etmemesini istiyordu, ikinci grup ise istifa etmesini…Ancak istifa etmesini isteyenler; yerine gelecek adayın; zayıf ve CHP’ye genel başkan olamayacağı düşünülen ancak partiye çok oy kaybettirmeyecek bir aday olmasını istiyordu. Toplantıya katılanlardan biri Kemal Kılıçdaroğlu ismini ortaya attı.

Kılıçdaroğlu SSK genel müdürlüğünden emekli olur olmaz önce DYP’ye sonra DSP’ye adaylık için başvurmuş ancak CHP’de kendisine yer bulmuş, köken olarak sağa daha yakın bir isimdi (Hatta Nisan 1999 seçim öncesinde STAR televizyonunda çalışırken Kemal Kılıçdaroğlu DSP genel merkezinin her gün önünde bekler, Kartal marka arabayla genel merkeze gelen Bülent-Rahşan Ecevit çiftine saygı gösterisinde bulunur kendisini gösterirdi. Ancak Rahşan hanım Kılıçdaroğlu’nu hiçbir zaman istemedi ve DSP’ye yaklaştırılmasına bile karşı çıktı).

İşte emaneti geri teslim edecek Kemal Kılıçdaroğlu isminde uzlaşıldı ve Baykal istifa etti. Ancak Baykal’ın kendisini genel başkan adayı göstermemesine öfkelen partinin güçlü genel sekreteri Önder Sav Kemal Kılıçdaroğlu ile işbirliği yaptı ve Baykal’ın geri dönüşünün önünü kesti.

Yani CHP’nin tabanının çok sevmediği, CHP’ye grup başkanvekilliği dışında bir katkısının bulunmayacağı düşünülen zayıf aday Kemal Kılıçdaroğlu elinde baltayla partiye dalmış ve en yakın işbirlikçisi başta Önder Sav olmak üzere herkesi doğramıştı. Kimse Kılıçdaroğlu’nu durduramıyordu. Kemal bey;CHP’nin ocağından yetişmemiş, partinin çok daha sağında duran, AKP ile işbirliği yapmış isimleri baş tacı yapmaya başlamıştı. Kılıçdaroğlu’nun parti ilkelerini çok önemsemeyen bu tavrı CHP örgütünü rahatsız etmişti.

Ama “Gandi Kemal” CHP genel başkanlığına geldiği ilk kurultaydan sonra “Bana Dersim’li Kemal derler” diyerek elini masaya vurmuş ortalığı yıkmıştı. Bunun ne anlama geldiğini daha sonra parti örgütü anlayacaktı.

Kemal bey 2023 seçimleri öncesinde akıl almaz işler yaptı. CHP’nin örgütünü dışladı, partiye emek verenleri bir kenara fırlattı, hemen yanıbaşında dönen tartışmalı yolsuzluk dolaplarını görmemezlikten geldi, milletvekili ve belediye başkanlarının belirlenmesinde eksiklik ve usulsüzlüklerle ilgili “bilmemezlik” kartını kullandı.FETÖ’cü olduğu iddia edilen isimleri danışman (ki bunlardan biri bylock bulundurduğundan tutuklandı) yaptı, Atatürke “takoz” diyen siyasal İslamcıları hem milletvekili hem genel başkan yardımcısı yaptı…Yetmedi; sağ partilerle milletvekili pazarlığı yapmak için partisinde görev yapan yöneticiler yerine danışmanı Okan Konuralp’ı görevlendirdi (Sadullah Ergin’in Çankaya adaylığına Konuralp karar vermiştir).

Yani CHP’ye gerçekten yakışmayan bir sürü şey yaşandı…

Bütün bunlardan dolayı bence CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu defteri kapanmıştır…

Özgür Özel’in babası Talat Özel bir öğretmendir. Bütün yaşamını sol ve sosyal demokrasiye adamış bir isimdir.Manisa’da Talat Özel oğlu siyaset basamaklarını hızla tırmanmadan Özgür Özel’den daha çok bilinen ve tanınan bir isimdir.Sol siyaset ya da sosyal demokrasi konuşulduğunda ya da CHP söz konusu olduğunda Manisa’da muhatap Talat Özel’dir…Dürüst, ilkeli ve sol değerleri tartışmasız savunan bir isimdir…

Yani Özgür Özel çekirdekten Atatürkçü ve sosyal demokrat bir ailenin çocuğudur…

Özgür Özel okumaya gittiği İzmir’de ilk işi Atatürkçü Düşünce Derneğine üye olmaktır. Eczacılık yaptığı 2009 yıllarına kadar hiçbir Atatürkçü Düşünce Derneğinin (ADD) toplantısını kaçırmamış, genel başkan seçildikten sonra ilk ziyarete gittiği kurum Ankara Köroğlu’nda (benim de üyesi olmaktan gurur duyduğum) Atatürkçü Düşünce Derneği’dir…

Zaten Özgür Özel’i “parlak ve yetişmiş bir siyasi kimlik” olarak CHP’ye davet eden Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Aslında Kılıçdaroğlu Türk Eczacılar Birliğinden milletvekili yapmak için bir isim istemiş Özgür Özel’i tanıdıktan sonra bu isimde karar kılmıştı.

Özgür Özel’i siyasette hep destekleyen ve çevresine; “Ben kendimi çalışkan kabul ederim ama bu kadar koşturan başka birisini görmedim” diyen yine Kemal Kılıçdaroğlu’dur…

Nitekim Özgür Özel;  24., 25., 26., 27.,28. dönemlerde Manisa Milletvekili olarak Mecliste görev yaptı. Bu süre içinde Sağlık, Aile, Çalışma Ve Sosyal İşler Komisyonu, SOMA Maden Kazasını Araştırma Komisyonu, CHP Ceza Evlerini İzleme Ve İnceleme Komisyonu ve CHP Üniversitelerin Ve Öğrencilerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu’nda çalıştı.18.CHP Olağanüstü Kurultayı’nda parti meclisi üyesi seçildi. 25. 26. ve 27.dönemde CHP Grup Başkanvekili görevi yapan Özel, 28. dönemde ise CHP Grup Başkanı oldu.

Bütün bu görevlere gelmesinde destek veren tek bir isim vardı, Kemal Kılıçdaroğlu…Kılıçdaroğlu şuna karar vermeli; “Eğer Özgür Özel bu partiye bu kadar aykırıydıysa niye en başından beri destekleyip bugünlere getirdiniz onu…Genç bir ismin sizden bu görevi devralması mı sorun…?”

İşin özüne gelince;

Özgür Özel özünde CHP için doğru isimdir. Eleştirmekten, paçalarından aşağıya çekmekten çok destek verilmesi CHP’liler için bir parti görevidir. Olmuyor diyenler için Özgür Özelin ağzından yanıtlamak isterim; ‘Bulun 601’i indirin beni’…”

YAZARIN TÜM YAZILARI