16 Eylül 2024 Pazartesi

AKP’nin Orta Doğu Politikası(zlığı): İsrail-Araplar-ABD Yahut Üç Cami Arasında Bînamaz Olmak!

Dilimizde “İki cami arasında beynamaz olmak” diye galat-ı meşhur bir deyim vardır. Beynamaz, Farsçadan gelme ‘bînamaz’, ın yani ‘namaz kılmayan kimse’ sözünün halk dilindeki bozulmuş şekli…

Peki bunun AKP ve Orta Doğu politikası ile ne alakası var?

Çelişkiler içindeki AKP politikası(zlığı)nın temeli bu kez 2 değil 3 kuvvet merkezi arasında salınmakta yatıyor da, o sebeple alakası var.

Aslında AKP politikasızlığını daha iyi açıklayan benzetme fizikteki “Üç cisim problemidir” belki de…

Netflix’teki ünlü bilimkurgu dizisi “Üç Cisim Problem,”ni  (Three Body Problem)   izleyenler konuya aşinadır. Çinli bilimkurgu yazarı Cixin Liu’nun İngilizce’de 2014’te yayımlanan romanı hemen Hugo Ödülü’nü kazanmıştı. (Çin’deki yayını 2008) Roman, “uzay operası” denen eğlencelik edebiyatın tersine, bütün iyi klasik bilimkurgu eserleri gibi gerçek bir bilim sorunu üzerinde döner. Burada: Üç Cisim Problemi üzerine…

Fizik ve astronomide Üç Cisim Problemi üç çekim merkez arasındaki bir cismin hareketlerinin kaotik oluşu ve öngörülemezliği meselesidir. Örneğin iki gök cismi birbirinin üstünde çekim gücü uyguladığında cisimlerin dönüşleri ve yörüngelerini daha kolay öngörebilir ve hesaplayabiliriz. Ama eğer benzer kütlede üç gök cismi birbirine aşağı yukarı benzer uzaklıktan çekim gücü uygularsa yörüngeler yukarıda belirttiğim gibi kaotik hal alır; aşırı ve kolayca öngörülemez hareketler yapar.

İlgili roman ve Netflix dizisinde bir uzaylı ırkının dünyası 3 ayrı güneşe sahiptir; ve o nedenle gezegen bazı normal atmosferik koşullar ile sonra birden kaotik koşullar arasında gidip gelir. Normal dönemlerde yaşam serpilir, medeniyetler gelişir fakat kaotik dönemlerde gezegen cehennem kadar sıcak veya yaşanamaz soğuklara savrulur. Medeniyetler anında toz halini alır.

AKP’NİN “3 CİSİM PROBLEMİ”

İşte AKP’nin dış politikası da -benzer yorumu iç politika için bile uygulamak belki de mümkün- bir üç cisim istikrarsızlığına sahip. AKP sermaye kaynakları açısından hem ABD’ye hem Arap şeyhliklerine bağlı; böyle olunca da İsrail ile ilgili karmakarışık bir tutum içinde. Zira ABD’yi kenara itmeden İsrail’e açık tavır alamaz. Arap şeyhliklerinin yöneticileri Abraham Anlaşmaları ile İsrail’le yarı gizli flört içinde olduğundan onları da kenara atamaz. Ama İsrail konusunda Arap dünyasının hassasiyetlerini de gözden ırak tutamaz.

İşte size klasik bir üç cisim problemi ya da üç “cami” arasında bînamaz” durumu!

Milli Görüş geleneği G-8, İslam Birliği vb projelerden ötürü mesela Suudi’lerle çok yakın ilişki içindeydi. Belki de Suudi’leri ABD’den daha uzak, İslam Birliği projesine daha yakın bir noktaya çekmek için etkili olabileceklerini düşünüyorlardı. En azından herhalde Necmettin Erbakan’ın tasarısı böyleydi.

Ne var ki nihai etki, beklenenin tam tersine oldu. Suud etkisindeki İslam İşbirliği Teşkilatı elemanı Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç gibi isimlerle birlikte “Yenilikçiler” adıyla Erbakan’ın partisinden koptu. Daha Batı yanlısı ve Suud ile Körfez Şeyhliklerine yönelik Batı üzerinden bir gerginlikten uzak yeni bir İslamcı grup: AKP!

Bu grubun ayırıcı vasıflarından biri söylemde ılımlı İslamcı, fiilde ise Batı yanlısı ve bu nedenle mecburen aslında İsrail yanlısı olmasıydı.

Göbekten bağlı olduğu Arap Şeyhlikleri ve ABD yanında dolayısıyla yakın olduğu İsrail ile ilişkisi işte tam da yukarıda anlattığımız “Üç Cisim Problemi” nedeniyle aşırı noktalara savrulma eğiliminde olmak zorundadır. Fizik kuralları siyaseti de belirler bazen.

O nedenle Şeyhlikler ve sair Arap yönetimleri bazen kardeş, bazen haindir.

O yüzden Müslüman Irak işgal ve yağma edilirken ABD askerlerine başarı duaları edilir. Ardından da “Dünya 5’ten Büyüktür!”

Tabi, tabi öyledir…

Gidilir, Yahudi sermayesinin hâkim olduğu kimi uluslararası bankerlerden borç para istenirken her türlü söz verilir; Yahudi Cesaret Madalyası kabul edilir. Dahası – benim ilk kez o zamanki kanalım Halk TV’de belgeleri ile ortaya çıkardığım üzere- ABD kamuoyunu etkilemek için İsrail yanlısı bir lobi şirketiyle avuç dolusu para vererek yaptığınız anlaşmaya Türkiye Cumhuriyeti olarak “İsrail aleyhinde çalışmayacağımız” konusunda söz veren madde konur!

Cesaret verilen militanların kışkırttığı kitlelere kahveci dükkanları bastırılırken İsrail’le (aralarında kaçak Işid petrolü iddialarının da olduğu) her türden tuhaf ticaret on yıllardır devam eder.

Bu sorun sadece AKP’nin değil bütün bir siyasal İslamcılığın problemiydi. Milli Görüş’ün Suud yanlısı ABD karşıtı tutumu bir “İki Cisim Problemi” olduğundan ilk bakışta istikrarlı sayılabilirdi. Ama Suud ile ABD arasında bu iki ülkenin politikalarının otokorelasyonu nedeniyle,  o istikrar bir türlü sağlanamıyordu.

Çünkü sonuçta özellikle son yılları hariç tutarsak Suudi Arabistan’ın devletten çok bir cins Aramco Şirketi mülkü olduğu da bir ayrı gerçek. Hani Suud petrollerini işleten ABD –Suud ortak şirketi. O yokken Suud bir hiçtir ne de olsa…

AKP’NİN SON KAOTİK SAVRULUŞU

AKP yönetimi Netanyahu vahşiliği sayesinde İsrail’e karşı sözel mücadelesini -fiilî eylemsizliğiyle birlikte- birkaç kademe birden yükseltmeyi becerdi. Fiili eyleme gelince -Bir gece ansızın oraya da girebiliriz” hikayesinden ibaret… Bir de suikaste uğrayan Hamas lideri Haniye için “milli yas” ilan etmekten ibaret. Bu sıkı Hamasçı tutum AKP ideolojisiyle uyumlu ama her zamanki gibi Türkiye’ye zarar verecek. Filistin halkına da hiç yararı da yok.

“ORTADOĞU BATAKLIĞI” SAFSATASI

Son olarak yıllardır söylediğimiz bir eleştiriyi de muhalefete yöneltelim.

AKP’nin -psikolojideki bipolar bozukluk gibi- bir o uca bir bu uca savrulan tripolar hastalıktan mustarip politikasının alternatifi “Ortadoğu bataklığı”na hiç karışmamak değildir.

Bazı laik ve Atatürkçü kesimde “Şu Araplar”ın işine karışmamak, “Ortadoğu bataklığına girmemek” yaygın kanısı çözüm değildir. Hâttâ AKP politikasızlığından daha kötü bir politikasızlıktır.

Üstelik Atatürk’ün kendisi asla böyle bir pasif, karışmazlık politikası izlemedi. Hem Balkanlar’da hem Ortadoğu’da kurulmasına öncülük ettiği paktlar bunun şahididir.

Siz bataklığın içine girmeseniz de yanı başınızdaki bataklıktan sıtma taşıyan sivrisinekler size gelir; sonra mesela İstiklal Caddesi’nde, Suruç’ta bomba patlatır.

Çare bataklığa karışmamak değil, bataklığı kurutmak için mücadele etmektir; tıpkı Atatürk’ün yaptığı gibi.

Bugün Arap dünyasında laik bir cereyan tıpkı 1930’lardaki gibi hızla yükseliyor. Türkiye’nin yeri onlara yardım etmekten geçer AKP’nin Batıcı İslamcılığının yaptığı gibi Hamas’ı Kuvayı Milliye ilan etmek; yas için bayrakları yarıya indirmek değil.

Geçtiğimiz günlerde Çin’de Filistin’de Hamas ile diğer Filistin örgütleri bir araya geldi anlaştı. Çin Ortadoğu’ya gitgide daha fazla giriyor. Batı hamiliğinde kurulup Batı karşıtı pozlar kesen İslamcılık da artık git gide demode olmakta. Şu son İsrail-Hamas (ve İran) savaşındaki rezaletler ve kifayetsizlikler bunu her gün daha aşikâr kılıyor.

Ortadoğu’da birkaç yıl içinde yeni bir dönem başlayacak. Türkiye’nin muhtemel yeni yönetimi bu kez doğru bir dış politika için şimdiden hazırlanmalı. Batı yanlısı bir “NATO Atatürkçülüğü”nün dış politikası eskiden pek derde derman olmadı; bundan sonra hiç olamaz.

Kaynak: FLASH HABER TV