Marmara’ya Sağanak Yağış!
İstanbul ‘City’ Manchester
Dünyanın kulüp bazında en büyük futbol organizasyonunda şampiyonlar ligi finalinin ev sahibi 18 yıl aradan sonra yine İstanbul’du…
Bu süreçte ülkemizde de, dünyada da, futbolda da pek çok şey değişti elbette. Tarihin bir tekerrürü olarak da yine bir İngiliz ve bir İtalyan takımı karşılaştı 18 sene önce olduğu gibi. Şimdi hem maçı hem stadı anlatayım biraz.
-STAT VE ORGANİZAYON-
Atatürk Olimpiyat Stadımız bu büyük organizasyonlara ev sahipliği yapıyor olsa da, konumu, estetiği, akustiği ve daha bir çok özelliği nedeniyle inşa edildiği günden bu yana eleştiriliyor. Hatta öyle ki “stadın bir tek ismi güzel” diyen futbolcular bile tanıyorum ben.
Ancak kim ne derse desin hakkını vermeliyiz ki organizasyon olarak oldukça başarılı olduk ülke olarak, ayrıca pek çok finalde yaşanan güvenlik zaafiyetleri de yaşanmadı, tertemiz bir şekilde alnımızın akıyla bu işten çıktık. Bu anlamda emeği geçenleri tebrik ediyor, devamının gelmesini bekliyoruz.
-MANCHESTER CITY: 1 – INTER: 0-
Maça gelecek olursak finalde City ağır favoriydi ama maç bir takımın ağırlığında değil, ortada bir oyun olarak geçti. Finallerin sakat çocuğu DeBruyne yine ilk yarıyı tamamlayamadığı zaman, acaba soruları daha çok sorulmaya başladı. İnter ise asla oyun disiplininden ayrılmayan, geriden topla çıkmaya çalışmayan, hücumlarını uzun topları ileride tuttuğu zaman çeşitlendiren, ileride tutamadığında defansif koordinasyonlarına devam eden bir görüntü çizdi, gole kadar. Tabiri caizse Acerbi, Brozovic, Dumfries ve Dimarco belki hala savunma yapıyorlardır, hala koşuyorlardır. Şaka bir yana Haaland’a neredeyse top göstermeyen eski usül İtalyanlar, City gibi bir takımın gol beklentisini 0.98’de tutmayı başardı.
Milli oyuncumuz Hakan Çalhanoğlu maç sonunda çok eleştirildi. Kendi oyununun altında kaldığı doğru, ancak bunun maç taktiği ile açıklanabilir yönleri de var. Oldukça gerilerde toplarla buluştu, onun bölgesi City takımının en kuvvetli olduğu bölge, sık sık preslere maruz kaldı ayrıca. Barella ve Brozovic kendilerini kenarlara atarak top alabiliyorken, Hakan’dan alanını boşaltmaması ısrarla talep edilmiş izlenimi verdi. Yine de biraz daha fazlasını beklerdik ancak olmadı, canı sağ olsun.
Diğer tarafta İlkay bize göre kupayı ilk kaldıran Türk oyuncu, Almanlara göre bir Alman takımı dışında oynayıp kupa kaldıran ilk Alman kaptan. İki tarafı da sevindirdi bir anlamda, fakat 32 yaşındaki oyuncu kendi tabiriyle “anavatanında” yine sahada basmadık yer bırakmadı, ikili mücadelelerin çoğunu kazandı, pas isabet oranı yine tepelerde, bana göre bu yılın en iyi oyuncularından birisi, yılın altın 11’inde kesinlikle yer alır, almalı.
Manchester ekibinde diğer ön plana çıkan isimler John Stones, Bernardo Silva ve elbette golün de kahramanı olan Rodri oldu. Bu oyuncuların iyi oyunları, ne DeBruyne’nin sakatlığını arattı, ne Haaland’ın etkisizliğini. Attıkları toplam 192 pasta 170 isabet buldular (%88 pas isabet oranı) Topu rakibinize bu kadar az verince, haliyle hızlı hücumlar dışında pek olanak bırakmıyorsunuz rakiplere.
açın sonlarında İnter bulabileceği en büyük fırsatları buldu, biraz beceriksizlik biraz şanssızlık biraz kaleci Ederson faktörü devredeydi ve skoru korumayı başardı İngiliz ekibi Manchester City.
İnter ise kadrosunu ve sistemini koruyup ön bölgeye daha etkili oyuncular alabilirse, yine buraları görebilir, buralara kadar gelmiş olmalarının tesadüf olmadığını finalde de gösterdiler.
Netice itibariyle güzel bir futbol gecesi daha sona erdi, Pep hocamız muradına erdi, Arap zenginler (City’nin sahipleri) istediğini aldı, futboldaki bu körfez parası dalgası sürdükçe zaten bundan farklı bir sonuç beklenemezdi. Zenginin parasını konuşarak çenesini yoran züğürt olmak değil derdimiz. Asıl odak noktasını kaçırmadan sormak lazım, Türk takımlarımız bu işin neresinde, ve gelecekte neresinde olacaklar? Yıllardır belletilen bir gerçek var ki Şampiyonlar Ligi zaten 3-4 ülkenin 6-7 takımı arasında gidip gelen bir organizasyon haline dönüştü. Bir Türk takımı için çeyrek final şansı yüzde 1 civarında, ötesi zaten yok. Katılmak bile 3 ön elemeye bağlı zaten, diğer kupalara odaklanmak daha makul bir talep gibi duruyor. Bu konu üzerinde daha sonra geniş geniş yazacağız, şimdilik o müziği İstanbul’da duymak bizi gülümsetti diyelim, darısı kendi takımlarımızın başına olsun. Teşekkürler City, teşekkürler Inter…