FOTO-Yemekleriyle isimlerini tarihe geçiren kişiler: Yaptığı tabaklarla ünlü olan şefler ve hikayeleri…
Tarihte bazı isimler, yaptıkları lezzetlerle ölümsüzleşti. Kendi adlarını taşıyan yemeklerle anılan bu kişiler, mutfak dünyasına eşsiz bir miras bıraktı. İşte gastronomiye adını yazdıran isimlerin hikayeleri!
Tarihin mutfak sayfalarında, bazı şefler ve mutfak tutkunları, yarattıkları lezzetlerle kendi isimlerini ebedileştirdi. Yaptıkları yemeklere kendi adlarını veren bu kişiler, sadece tatlarla değil, hikayeleriyle de hafızalarda yer etti. İşte, tabaklarıyla isimlerini tarihe geçiren isimler…
TARTE TARTİN
Popüler bir efsaneye göre tarte Tatin, 1880’lerde Paris’in 169 km güneyinde bulunan Loir-et-Cher’deki Lamotte-Beuvron’daki Hôtel Tatin’de kazara yaratılmıştır. Otel, Stéphanie ve Caroline Tatin adlı iki kız kardeş tarafından işletiliyordu. Tartın kökeni hakkında birkaç efsane bulunmaktadır ancak en yaygın olanı, yemeklerin çoğunu yapan Stéphanie Tatin’in bir gün çok fazla çalışmasıdır.
BEYTİ
Beyti Güler, 1961 yılında İsviçre’ye yaptığı ziyarette, ünlü kasap Möller’in et hazırlama tarzından ilham almış. Eve döndüğünde, kuzu pirzola yağı şeritlerine sarılmış kavrulmuş kuzu filetolarından oluşan bir yemek tanıttı. Kebabın ünü uluslararası alana yayıldığında Beyti kebabı olarak onun adını almıştır. Bununla birlikte, sokak yemeği olarak aynı adla yaygın olarak satılan kıymadan yapılan yemeğin orijinaline çok az benzerliği bulunmaktadır.
SEZAR SALATASI
Salatanın yaratılışı genellikle Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri’nde restoranlar işleten İtalyan göçmeni olan restoran sahibi Caesar Cardini’ye atfedilir. Cardini San Diego’da yaşıyordu ama aynı zamanda alkol yasağı kısıtlamalarını delmek için Tijuana’da da çalışıyordu. Kızı Rosa babasının salatayı Caesar’ın restoranında (Caesar Oteli’nde) 1924’te Amerikan Bağımsızlık Günü yoğunluğu sırasında mutfaktaki malzemeler bittiğinde icat ettiğini söyler.
ALİNAZİK
Osmanlı saray mutfağının mihenk taşı lezzetlerinden biri olan Alinazik kebabının hikayesi 17’nci yüzyılda Osmanlı’nın ilk halifesi Yavuz Sultan Selim ile başlıyor. Rivayetlere göre Osmanlı Devleti’nin imparatorluk sürecinin başlangıç dönemlerinden olan 16’ncı yüzyılın ilk çeyreğinde Yavuz Sultan Selim’in yolu Gaziantep’e düşer. Belki de Mısır Seferi’nin ilk adımlarından biri olan 1516-1517 yılını tarihlememiz doğru olabilir. Sultan I. Selim, kendisine sunulan pek çok lezzet arasından en çok Alinazik’i fark eder ve beğenir. Sultan Selim’in Alinazik yedikten sonra “Hangi eli nazik yaptı bunu?” diye sorması üzerine bu yemek, literatüre “Alinazik” olarak geçmiştir.
FETTUCINE ALFREDO
Fettuccine Alfredo, bir İtalyan restoranı sahibi olan Alfredo di Lelio’nun adını almıştır. Restoran sahibi Alfredo di Lelio, 20. yüzyılın ilk yarısında Roma’da bir restoran işletiyordu. 1914’te hamile olan karısı yemek yemekte güçlük çekiyordu, bu yüzden ona parmesan ve tereyağından oluşan bir makarna uyarladı. Daha sonra yemeği, restoranı Alfredo alla Scrofa’nın menüsüne koydu ve kendi versiyonuna Fettuccine Alfredo adını verdi.
Hollywood ünlüleri Mary Pickford ve Douglas Fairbanks balayında restoranını ziyaret edip yemeği yediler. Eve döndüklerinde sık sık yemek hakkında konuşmaya başladıkları duyuldu. Bu, restoranın ve yemeğin Amerikalı turistler arasında popüler olmasına neden oldu.
İSKENDER
1850’li yıllarda Mehmet Efendi Lokantası ile işe başlayan aile, o dönemlerde Bursa’da yaygın olan kuzu çevirme ve tandırcılık işi yapmaktadır. Pişirilen etin (tandır veya kuzu çevirme) sabit mekânda olduğu kadar baş üstündeki tablalarda satıldığı böyle bir Osmanlı döneminde; oğul İskender, arayışlara girerek “İşi nasıl farklılaştırabiliriz?” ve “Daha iyisini nasıl yapabiliriz?” gibi düşünceleri, amcası Sabit Dede’den aldığı destekle hayata geçirmeye çalışır. Babasının “Başımıza icat çıkartma.” sözleri üzerine önce konuyu annesine anlatır, sonra da babasını ikna eder.
Sonuçta yüzyıllardır yerdeki ateşe paralel olarak pişirilen kuzuyu, dik mangalda ayağa kaldırma teklifinde bulunur babasına. Böylece dikey kebap fikrini Bursa’da denerler ve babası Mehmet Efendi’ye desteğiyle iş gelişmeye devam eder. Bu amaçla yola çıkan İskender Efendi zamanla kemikli eti; kemik ve sinirlerinden arındırır, bir şişe takar ve bunu ateş karşısında döndürerek pişirdikten sonra ince ince keserek sunumunu yapar. Bu farklı sunum Bursa’da çok dikkat çeker ve İskender Efendi’nin “dönen kebabı” olarak anılmaya başlar.
RUS SALATASI
Rus salatası, 1860’lı yıllarda Moskova’daki Hermitage Restaurant’ın baş aşçısı olan Belçika asıllı Rus Lucien Olivier tarafından icat edildi. Kısa zamanda restoranın en sevilen yemeği haline gelen Rus salatasının tarifi Olivier tarafından ölene kadar titizlikle saklandı. Daha sonra birçok dünya ülkesine yayıldı. Rus salatası, Rusça ve Almanca gibi bazı dillerde hala Olivier Salatası olarak bilinmektedir.
MARGARİTA PİZZA
Yaygın bir inanışa göre Haziran 1889’da pizza ustası Raddaele Esposito, İtalya Kraliçesi ve İtalya’nın birleşmesi şerefine “Pizza Margherita” adını verdiği bir pizza icat etti. Pizzadaki domates (kırmızı), mozarella (beyaz) ve fesleğen (yeşil) İtalyan bayrağını simgeliyordu. Pizza Margherita adı kraliçenin ziyaretiyle popüler olsa da 1796 ve 1810’da bu pizzanın malzemeleriyle yapılan pizzalar olduğu bildiriliyor.
Kaynak: FLASH HABER TV