TEMİZ HAVA HAKKI PLATFORMU, ULUSLARARASI TEMİZ HAVA GÜNÜ’NDE AÇIKLADI: “İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE HAVA KİRLİLİĞİ ÖLÜMCÜL BİR İKİLİ”
Zeliha Aksaz Şahbaz: “Sağlık Hizmetlerindeki Aksaklıkların Sorumlusu Sağlık Emekçilerimizmiş Gibi Hedef Gösteren İktidar, Uygulanan Şiddetten Ve Kayıplardan Sorumludur”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, “Her gün sağlık emekçilerimizin, hekimlerimizin karşılaştığı şiddet haberleri almaktayız. Bugüne dek sağlık hizmetlerindeki aksaklıkların sorumlusu sanki hekimlerimiz ve sağlık emekçilerimizmiş gibi hedef gösteren iktidar, uygulanan şiddetten ve kayıplardan sorumludur. Emekli hekimlerimiz ve sağlık emekçilerimiz, emeklilikte çok azalan gelirleriyle yoksullukla savaşmak zorunda kalmaktadırlar. Olumsuz çalışma koşulları, şiddet ve gelecek kaygısı nedeniyle ülkesinde huzuru bulamayan hekimlerimiz, yurt dışına gitmek için girişimlerde bulunmaktadır. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) verilerine göre, 2023 yılında yurt dışına gitmek için 3 bin 25 hekimimiz iyi hal belgesi almıştır. Bu sayının 2012 yılında 59 olduğu göz önüne alınırsa durumun ne kadar vahim boyutlara ulaştığı görülecektir” dedi.
CHP Sağlık Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Gölge Bakan Zeliha Aksaz Şahbaz, bugün Genel Merkez’de basın toplantısı düzenledi. Şahbaz’ın açıklamaları şöyle:
“TÜİK VERİLERİNE GÖRE SAĞLIK, ENFLASYONDAN EN FAZLA ETKİLENEN ALANLARIN BAŞINDA GELMEKTEDİR”
“Bugün 2023 yılı sağlık hizmetlerini değerlendirmek üzere karşınızdayız. Fakat gündemimize geçmeden önce, TÜİK’in aralık ayı enflasyon verileri açıklandı. 2023 yılı aralık ayı enflasyon verilerine göre, yıllık enflasyon TÜİK’e göre yüzde 64,77; ENAG’a göre yüzde 127 olmuştur. Bu konuyu konuşma ihtiyacı duyuyoruz. Çünkü TÜİK verilerine göre sağlık, enflasyondan en fazla etkilenen alanların başında gelmektedir. Yaşam maliyetinin artması, toplumun sağlık hizmetlerine ulaşımını da zorlaştırmaktadır. Artan ilaç ve medikal malzemelerin fiyatları katkı paylarıyla sağlıkta genel yaşam maliyetlerini ödemekte zorlanan insanlarımız, sağlığa ulaşımda çok daha fazla zorlanmaya başlayacaklardır. Vatandaşlarımızın bilmesini isterim ki bu rakamlar geçen ay sağlığa, ilaca, doktora ulaşmada zorluk yaşayan vatandaşlarımız için önümüzdeki ay ve 2024 yılında çok daha zor bir dönemin bizleri beklediğinin habercisidir. Halkımızın gündemi; enflasyondur, yoksulluktur, gıdaya erişimde zorluktur, sağlık hizmetlerine erişimde zorluktur ve geleceğine umutla bakamamaktır. Biz CHP olarak tüm bu sorunları çözmek üzere, ana muhalefet partisi olarak görev başındayız.
“2012 YILINDA DEPREME DAYANIKSIZ RAPORU VERİLEN HATAY DEVLET HASTANESİ, GEREKLİ OLAN 1 MİLYON LİRANIN BULUNAMAMASI NEDENİYLE YIKILMIŞTIR”
Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını kutladığımız 2023 yılı eğitim, sağlık, adalet, ekonomi ve ülkemizde büyük bir yıkım yaratan deprem gündemleriyle geride bıraktığımız bir yıl oldu. Pandeminin yaşandığı ve büyük kayıplar verdiğimiz 2020-2022 yıllarının ardından 2023 yılında ülkemizde 11 ilimizi yıkan büyük depremle maalesef on binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve ranta teslim edilen illerimiz yerle bir olmuştur. Sağlık Bakanlığı, bütçesinin yüzde 11’ini yandaş müteahhitler tarafından yapılan ve işletilen şehir hastanelerine aktaran AKP iktidarı, depreme dayanıksız raporu olan hastanelerimizi güçlendirilmek için hiçbir şey yapmamış ve sağlık emekçilerimizin, hekimlerimizin ve hastalarımızın hayatını kaybetmesine neden olan bu hastaneler yerle bir olmuştur. Öyle ki 2012 yılında depreme dayanıksız raporu verilen Hatay Devlet Hastanesi, aradan geçen bunca yıl ve Sağlık Bakanlığı ile hastane idaresi arasında yapılan yazışmalar sonucunda gerekli olan yaklaşık 1 milyon lira gibi bir bedelin bulunamaması nedeniyle yıkılmıştır. Aynı şekilde depreme dayanıksız olan İskenderun Devlet Hastanesi’nin yıkılması nedeniyle de çoğu sağlık emekçisi ve hekim olmak üzere 150 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
“DEPREM BÖLGESİNDE ASM’LERİN YIKILMASI SONUCUNDA, BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK HİZMETLERİ UYGULANAMAZ HALE GELMİŞTİR”
Hatay’da çarpıcı bir şekilde gördüğümüz üzere, deprem bölgesinde Aile Sağlığı Merkezlerinin (ASM) yıkılması ve malzemelerinin yok olması sonucunda, birinci basamak sağlık hizmetleri ve koruyucu sağlık hizmetleri neredeyse uygulanamaz hale gelmiştir. Bu hizmetler, sanki sadece aile hekimlerinin sorumluluğuymuş gibi kaderine terk edilmiştir. Deprem bölgesinde, özellikle Hatay’da yaşananlar sağlık sistemimizin ne kadar kötü yönetildiğini ve kırılgan olduğunu da ortaya koymaktadır. Bu durum, ileride yaşayabileceğimiz afet ve depremlerde, ne kadar büyük yıkımlar yaşayabileceğimizin de habercisidir. 2003 yılında uygulamaya konulan neoliberal politikalar, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile kamusal sağlık hizmetleri ciddi anlamda sekteye uğramış ve hastanelerin ticarethane, hastaların da müşteri olarak görüldüğü sistem hayata geçirilmiştir. Aile hekimliği uygulamasıyla birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetleri ticarileştirilerek aile hekimlerine devredilmiştir. Hatalı ekonomi politikalarıyla artan kiralar ve maliyetlerle aile hekimliği sistemi neredeyse yürütülemez hale gelmiştir.
“SAĞLIK HİZMETLERİNDEKİ AKSAKLIKLARIN SORUMLUSU HEKİMLERİMİZ VE SAĞLIK EMEKÇİLERİMİZMİŞ GİBİ HEDEF GÖSTEREN İKTİDAR, UYGULANAN ŞİDDETTEN VE KAYIPLARDAN SORUMLUDUR”
Ülkemizde, vatandaşlarımızın sağlık hizmetine erişim sorunu gittikçe ağırlaşmaktadır. Hekim göçü ve yanlış politikalar neticesinde, hekimlerimizden randevu almak için hastalarımız aylarca beklemek zorunda kalmaktadır. MR, tomografi gibi hizmetler için de neredeyse 5-6 ay sonrasına randevu verilmektedir. Sağlıkta artık şiddet haber değeri bile taşımamaktadır. Her gün sağlık emekçilerimizin, hekimlerimizin karşılaştığı şiddet haberleri almaktayız. Bugüne dek sağlık hizmetlerindeki aksaklıkların sorumlusu sanki hekimlerimiz ve sağlık emekçilerimizmiş gibi hedef gösteren iktidar, uygulanan şiddetten ve kayıplardan sorumludur. Artan şiddet, malpraktis davaları ve ağır çalışma koşulları nedeniyle özellikle cerrahi branşlarda pek çok asistan kadrosu boş kalmaktadır. Emekli hekimlerimiz ve sağlık emekçilerimiz, emeklilikte çok azalan gelirleriyle yoksullukla savaşmak zorunda kalmaktadırlar. Olumsuz çalışma koşulları, şiddet ve gelecek kaygısı nedeniyle ülkesinde huzuru bulamayan hekimlerimiz, yurt dışına gitmek için girişimlerde bulunmaktadır. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) verilerine göre, 2023 yılında yurt dışına gitmek için 3 bin 25 hekimimiz iyi hal belgesi almıştır. Bu sayının 2012 yılında 59 olduğu göz önüne alınırsa durumun ne kadar vahim boyutlara ulaştığı görülecektir.
“HALKIN SAĞLIĞI İÇİN BÜTÇEDEN AYRILAN PAY YETERSİZDİR. 2024 YILINDA, SAĞLIK BAKANLIĞI’NA GENEL BÜTÇEDEN AYRILAN PAY SADECE YÜZDE 6,6 OLMUŞTUR”
Sağlık sisteminin sıkıntılarını ve sağlık emekçilerinin sorunlarını dile getiren meslek örgütleri, çeşitli bahanelerle baskı altına alınmaya çalışılmaktadır. Bu kapsamda açılan siyasi bir davayla TTB Merkez Konseyi görevden alınmış ve yerine kayyım atanmıştır. Çok büyük oranda dışa bağımlı hale gelen ilaç sektöründe döviz kuru üzerinden yapılan ilaç ithalatı, bulunamayan ilaçlar, insanların kendi imkanlarıyla ilaca ulaşmaya çalışmaları ve bu yüzden aksayan tedaviler sağlık sisteminin en büyük sorunları arasındadır. İlaç, ortez, protez gibi tıbbı ürünlerin tedarik edilememesi nedeniyle ameliyatlar ve tedaviler ertelenmekte ve aksamaktadır. Halkın sağlığı için bütçeden ayrılan pay yetersizdir. 2024 yılında, Sağlık Bakanlığı’na genel bütçeden ayrılan pay sadece yüzde 6,6 olmuştur. Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı ülkelerde bu oran yüzde 12 buçuk seviyesindedir. Sağlık Bakanlığı, bütçesinin yüzde 28’ini koruyucu sağlık hizmetlerine, yüzde 72’sini de tedavi edici sağlık hizmetlerine ayırmıştır. Koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan payın yetersiz olması nedeniyle salgınlar, bulaşıcı hastalıklar, sistemik hastalıklar halk sağlığını tehdit etmekte ve ileriye yönelik sağlık sistemine de ek yük oluşturmaktadır.
“HASTA GARANTİLİ ŞEHİR HASTANELERİ, SAĞLIK BAKANLIĞI BÜTÇESİNİN ÖNEMLİ BİR KISMINI TÜKETMEKTEDİR”
AKP iktidarı tarafından önce büyük bir yenilikmiş gibi sunulan ve oluşan büyük kamu zararı sonrasında vazgeçilen hasta garantili şehir hastaneleri, Sağlık Bakanlığı bütçesinin önemli bir kısmını tüketmektedir. 2024 yılında, tedavi edici hizmetler için ayrılan ödeneğin yüzde 11’i şehir hastanelerine kira bedeli olarak ödenecektir. Hizmet satın alma bedelleriyle birlikte bu oran yüzde 16,15’e yükselmektedir. Bakanlık bütçesinden bu kadar yüksek pay almalarına rağmen işletmeci firmalar yükümlülüklerini yerine getirmemektedirler. Ve bu durum, Sayıştay denetim raporlarında da ayrıntılı bir şekilde işlenmiştir. Artan enflasyonla birlikte yoksulluk, artık bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Milyonlarca emekçi, emekli ve geliri olmayan vatandaşımız geçimini sağlayamamakta, artan kiralar ve gıda fiyatları karşısında derin yoksulluk ve açlıkla mücadele etmektedir. Çocuklarımız beslenemediği için bodur kalmakta ve eğitimleri aksamaktadır. En son yapılan PISA raporlarında bu durum ortaya konmuştur. Okullarda bir öğün ücretsiz beslenmeyi çok gören iktidar, yoksul çocuklarını açlığa mahkum etmektedir.
“İKTİDAR SAĞLIĞI PİYASAYA TERK ETME ALIŞKANLIĞINDAN VAZGEÇMELİDİR”
Yukarıda belirttiğimiz sorunların çözümü için, iktidar sağlığı piyasaya terk etme alışkanlığından vazgeçmeli ve sağlık hizmetleri kamucu bir anlayışla yönetilmelidir. Sağlık Bakanlığı bütçesinin kanayan yarası olan şehir hastaneleri kamuya devredilmelidir. ASM’ler kamu tarafından inşa edilmeli ve yürütülmeli; koruyucu sağlık hizmetleri ve birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirilerek yeniden düzenlenmelidir. Ülkemizin neredeyse tamamının deprem kuşağında bulunması nedeniyle bütün sağlık kuruluşları acilen, başta deprem olmak üzere afetlere karşı dirençli hale getirilmelidir. Sağlıkta şiddetin sona erdirilmesi için caydırıcı önlemler alınmalıdır. Başta hekimler olmak üzere, sağlık çalışanlarının çalışma koşulları ve özlük hakları emekliliğe yansıyacak şekilde düzenlenmelidir. Meslek örgütleri üzerindeki baskıya son verilmeli ve kayyum gibi antidemokratik uygulamalardan vazgeçilmelidir.
“İKTİDARA GELDİĞİMİZDE, KAMUCU BİR ANLAYIŞLA YÜRÜTECEĞİMİZ SAĞLIK POLİTİKALARIMIZLA VATANDAŞLARIMIZ VE SAĞLIK ÇALIŞANLARININ MEMNUN OLDUĞU BİR SAĞLIK SİSTEMİNİ KURACAĞIZ”
İlaç ve tıbbı ürünlerin tedarik sorunlarına bir an önce çözüm bulunmalı, bulunamayan ilaçlarla ilgili yeni bir yöntem oluşturularak vatandaşlarımızın sorunları çözülmelidir. Yoksulluk, bir halk sağlığı sorunudur ve çözüm bulunmaması halinde sağlık sistemine ileriki yıllarda çok daha büyük yükler getireceği açıktır. Bu nedenle asgari ücret ve emekli maaşları yoksulluk seviyesinin üzerinde belirlenmeli, geliri bulunmayan vatandaşlarımız da sosyal yardımlarla desteklenmelidir. Son olarak belirtmek isteriz ki CHP olarak iktidara geldiğimizde, kamucu bir anlayışla yürüteceğimiz sağlık politikalarımızla vatandaşlarımız ve sağlık çalışanlarının memnun olduğu bir sağlık sistemini kuracağız. Tüm bu dileklerle 2024 yılının beklentilerimizi gerçekleştireceğimiz sağlıklı, mutlu, umut dolu bir yıl olması dilekleriyle yeni yılınızı kutluyoruz.”