Can Atalay: “Artık Benim İçin Türkiye Büyük Millet Meclisi Burasıdır, Cezaevidir, Bu Hücredir”
Zafer Arapkirli: “Türkiye’de Hukuksuz Yere Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası Alan Onca Masum İnsan Var. Masum İnsanlara O Kadar Ağır Cezalar Verilmişken, Benim Aldığım Cezanın Bir Önemi Yok”
Gazeteci Zafer Arapkirli, ‘kamu görevlisine hakaret’ suçundan yargılandığı davada 442 gün hapis cezasına çarptırıldı. Arapkirli’nin cezası, adli para cezasına çevrildi. Arapkirli, “Can Atalay Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onurlu bir üyesi olmasına rağmen hala hapiste. Bizim burada aldığımız para cezasının falan hiçbir önemi yok onların yanında. Bugün Türkiye’de adaletsiz, haksız, hukuksuz yere mahkemelerden hapis cezaları alan 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan onca masum insan var. Masum insanlara o kadar ağır cezalar verilmişken, benim aldığım cezanın bir önemi yok. Ama önemli olan şu. Türkiye’de hiç kimse ağzını açsın, hiç kimse devleti ya da devleti temsil eden insanları eleştirsin istenmiyor. Dolayısıyla bizim gibi insanlara basın özgürlüğünden, vatandaş olmaktan kaynaklı haklarını kullanan insanlara ceza vererek; bir ibret yaratılmaya, bir emsal yaratılmaya, bir gözdağı yaratılmaya, bir sopa sallanmaya çalışılıyor vahim olan budur. Toplum sindirilmek isteniyor. Daha fazla susturulmak isteniyor. Ama bu cezaların beş misli, on misli gelse susmayacağımızı bilmiyorlar” dedi.
Gazeteci Zafer Arapkirli’nin X hesabından paylaştığı bir tweet nedeniyle ‘kamu görevlisine hakaret’ suçundan yargılandığı davanın ikinci duruşması, bugün Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Arapkirli, 442 gün hapis cezasına çarptırıldı. Arapkirli’nin cezası adli para cezasına çevrildi.
Zafer Arapkirli, mahkeme kararının ardından şöyle konuştu:
“Bugün İstanbul’dan geldik ve Ankara adliyesinde yargılandık. Adliye binasına girip çıktıktan sonra normalde insanların ülkesinin adaletine ve devletine olan güveninin artması gerekir ideal olarak. Ama son zamanlarda adalet ve hukuk öyle bir hale getirildi ki bizler adliye binalarından çıktıktan sonra hukuka olan güvenimiz daha da azalmış olarak bu kapılardan çıkıyoruz. Bugün burada benim yargılandığım dava bir Twitter mesajı üzerine. Twitter’daki bir paylaşımım üzerine açıldı. O paylaşımın gerekçesi yani orada yorum yapmamın nedeni Yeni Çağ gazetesinde çıkan bir haberdi. Haber jandarma teşkilatına 7000 Fetöcünün alınmış olduğunun ortaya çıktığı ve Fetücülerin jandarma da deşifre olduğu haberiydi. Bu haber üzerine attığım Tweet’te dedim ki; ‘şimdi ne olacak, bundan da mı bizi sorumlu tutacaklar ve bu işin muhattabı olan Jandarma Genel Komutanıyla onun o zamanki sicil amiri İç İşleri Bakanı yani Sayın Arif Çetin ve Sayın Süleyman Soylu, bizi atarlı giderli Tweet atıp hakkımızda şikayette mi bulunacaklar dedik.’ Tweet bu kadar. İçinde ne bir hakaret, ne bir küfür, ne bir aşağılama hiçbir şey yok. Ama aynen Tweeti yazarken tahmin ettiğim gibi hakkımızda şikayette bulundular ve kamu görevlisine hakaret etmekten -yani gerçekten insanın inanası yok- 125/3’ten ceza kanununun. Kamu görevlisine hakaretten bugün burada mahkeme beni suçlu buldu ve 442 gün hapis cezasına çarptırdı. Bunu para cezasına çevirdiler ve her iki şikayetçiye de ayrı ayrı 5-10 bin lira para cezası. Bize verdikleri hapis cezasının, para cezasının miktarının kaç gün olduğunun falan hiçbir önemi yok. En başta dediğim gibi bu binadan çıkarken adalete olan güvenimizin güçlenmesi gerekiyordu. Ben onu arzu ediyordum. Ama bir yandan da çıkarken düşündüm. Dedim ki ‘ya bu ülkede anayasa ayaklar altına alınmış. Anayasaya karşı bir darbe yapılmış. Anayasal düzene karşı bir darbe yapılmış. Ve o sanal darbenin ironik olarak kullanıyorum bu darbe lafını tankları hala sokaklarda.’
“AMA BU CEZALARIN BEŞ MİSLİ, ON MİSLİ GELSE SUSMAYACAĞIMIZI BİLMİYORLAR”
Can Atalay Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onurlu bir üyesi olmasına rağmen hala hapiste. Bizim burada aldığımız para cezasının falan hiçbir önemi yok onların yanında. Bugün Türkiye’de adaletsiz, haksız, hukuksuz yere mahkemelerden hapis cezaları alan 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan onca masum insan var. Masum insanlara o kadar ağır cezalar verilmişken, benim aldığım cezanın bir önemi yok. Ama önemli olan şu. Duruşmada değerli avukatlarımın da vurguladığı gibi, Türkiye’de hiç kimse ağzını açsın, hiç kimse devleti ya da devleti temsil eden insanları eleştirsin istenmiyor. Dolayısıyla bizim gibi insanlara basın özgürlüğünden, vatandaş olmaktan kaynaklı haklarını kullanan insanlara ceza vererek; bir ibret yaratılmaya, bir emsal yaratılmaya, bir gözdağı yaratılmaya, bir sopa sallanmaya çalışılıyor vahim olan budur. Toplum sindirilmek isteniyor. Daha fazla susturulmak isteniyor. Ama bu cezaların beş misli, on misli gelse susmayacağımızı bilmiyorlar. Buradan bir kez daha ilanen tebliğ ediyorum. Basını, vatandaşları susturmaya çalışan ceberut yönetimler her zaman başarısızlığa uğramıştır. Düşünce özgürlüğü ve demokrasi her zaman galebe çalmıştır. Bu ülkede de bir gün mutlaka aynısı yaşanacaktır.”
Arapkirli’nin avukatı İlknur Adiller de şunları söyledi:
“GÖNLÜMÜZDEN GEÇEN ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERİP SANA DA CEZA VERİRİZ KONUŞMA TARZINDAKİ ADLİYENİN, YARGININ, HUKUKUN BU KONUDA KULLANILMASINA SON VERİLMESİ”
“Hukuk adına çok üzücü bir karar ve yargılama da üzücü bir yargılama yaşadık. Şöyle ki biz sabah 4.30 gibi kalkıp bugün buraya geldik. Savunmalarımızı yaptık. Bittiği anda copy-paste şeklindeki bir karar oraya yapıştırıldı. Peki, avukatın görevi, avukatın yapacağı savunma bu kadar önemsiz mi? Yani ‘biz sizi dinlemeden zaten ne yapacağımızı biliyorduk. Biz bir görev aldık, görevimizi yerine getiriyoruz mu’ demek istedi mahkeme. Bilmiyorum. Biliyorum ama söyleyemiyorum yeni bir yargılama konusu da olmaması için. Bir haberin paylaşımı ve yorumu, içinde hakaretamiz hiçbir kelime yok, aksine ilgililerini göreve davet eden bir Tweet. Bu paylaşımdan nasıl ise ‘kamu görevlisine hakaret’diye daha ağırlaştırılmış şeklini çıkartıp bir iddianame düzenlemek, ancak ve ancak düşünce özgürlüğünü hayal edin demeye getiriyorlar. Çünkü müvekkilim az önce çok basit bir şekilde ifade etti. Beşer, onar bin dedi. Onar bin değil. 17 bin 900 çarpı iki… Ben vekalet ücretini tartışmam usul gereği ama sizin bir gazeteci maaşı ile bundan sonra açılacak olan tazminat davası, oradaki vekalet ücretleri… İşin maddi boyutuna da girmek istemiyorum girildi diye. Burada basın susturulmak isteniyor en önemli şey bence burada o. Vatandaşın ifade ve düşünce özgürlüğü, basının haber alma, haber yapma, kamuoyu oluşturma özgürlüğü… Konuştuğunuz anda sizi para cezalarıyla etkisiz hale getiririz. Bunlar biraz birikirse de hapis cezası olarak başlattığımız yazımı artık paraya çevirmeyiz demeye getiriyorlar. Karar nasıl olsa istinaf yolu açık, hak arama özgürlüğümüz var ve devam edecek desek de ben bir avukat olarak çok üzgünüm. Bu iddianameyi okumaktan üzgünüm. Buna dair mütalaanın cezalandırma olması ve sayın mahkemenin de mütalaaya uygun karar vermesi nedeniyle bu hukuka aykırı durum karşısında asla mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. İstinafta edeceğiz, sonuna kadar da gideceğiz. Ama gönlümüzden geçen bu tarz engellemek üzere, susturmak üzere başkalarına da aba altından sopa gösterip sana da ceza veririz konuşma tarzındaki adliyenin, yargının, hukukun bu konuda kullanılmasına son verilmesi.”
Avukat Kemal Aytaç ise şöyle konuştu:
“BUGÜN BURADA EMİR ERLERİNİN VE İNFAZ MEMURLARININ KARŞISINA ÇIKTIK. BİZİM KARŞIMIZDA SAVCILAR, HAKİMLER YOKTU”
“Bu ülkede Anayasa, yasalar, kurallar var. Ama bu ülkede bu kurallar ne yazık ki saf dışı, rafa kaldırılmış. Hiçbir hakaret ve küfür içermeyen bir söylemden dolayı iddianame hazırlıyor. Mahkeme yargıcı da ceza veriyor. Bunun anlamı şu. Bugün Cumhuriyet savcıları iktidarın, iktidar sahiplerinin emir eri durumundadır. Oradan talimat alarak iddianame düzenleniyor. Kime iddianame düzenlenip düzenlenmeyeceğine yürütme karar veriyor. Savcılar değil. Savcı, emir eri pozisyonunda. Yargıçlar, kendileri karar oluşturmuyor. Yargıçlar da infaz memuru görevi yapıyorlar. Önlerine ne konuyorsa onu bize okuyorlar. Bugün onu yaşadık. Biz savunmalarımızı yaptık. 30 saniye geçmedi. Karar ortaya çıktı. Nasıl bir şey bu? Nezaketen bile ara verip de karar açıklanmadı. Derhal karar yazılmış. Önümüze kondu. Bunu anlamak mümkün değil. Elbette tek başına Zafer Arapkirli’nin cezalandırılması bir anlam ifade etmiyor. Olabilir, cezalandırırsınız, o paralar ödenir. Bu yapılanla hepimizin sesi kısılmak isteniyor. Yani diyorlar ki ‘Siz bize hakaret, küfretmeseniz de bizi eleştirirseniz biz sizi tutuklarız, hapse atarız, cezalandırırız.’ Bugün ortaya çıkan karar budur. Bugün burada emir erlerinin ve infaz memurlarının karşısına çıktık. Bizim karşımızda savcılar, hakimler yoktu.”