26 Kasım 2024 Salı

Yargıtay’dan AYM İle İlgili Yeni Açıklama Geldi

Yargıtay,AYM’nin tartışmalı kararıyla ilgili yeni bir açıklama yaptı.Açıklamada,AYM’nin Yargıtay için “anayasayı ihlal suçunu işlediği ithamında bulunulduğu” ileri sürüldü ve “Yüksek yargı kurumlarının saygınlığını zedeleyen ve eleştiri sınırlarını aşan haksız tepkiler üzüntüyle karşılanmaktadır” denildi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) milletvekili seçilen Gezi Parkı davası sanığı Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından verilen hak ihlali kararına ilişkin yeniden yargılanması ve tahliyesi kararına uyulmamasını kararlaştırdı. Daire, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için karar örneğinin TBMM’ye gönderilmesine ve ihlal kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

Yargıtay’ın verdiği kararın yankıları sürerken,yüksek mahkemeden tartışma yaratacak yeni bir açıklama geldi.

Açıklamada AYM için “süper temyiz mahkemesi” gibi bir görüş oluştuğu savunuldu ve yüksek mahkemenin “yetki aşımlarına artarak devam ettiği” öne sürüldü.Can Atalay’la ilgili kararda AYM’nin Yargıtay için “anayasayı ihlal suçunu işlediği ithamında bulunulduğu” iddia edildi ve “Yüksek yargı kurumlarının saygınlığını zedeleyen ve eleştiri sınırlarını aşan haksız tepkiler üzüntüyle karşılanmaktadır” ifadeleri kullanıldı.

Yargıtay’ın açıklamasından önemli satır başları şu şekilde:

– “Kamuoyunun gündemini meşgul eden Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Şerafettin Can Atalay hakkındaki kararları ile ilgili olarak, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla aşağıdaki açıklamaya ihtiyaç duyulmuştur.

“KESİNLEŞMİŞ TÜM MAHKEME KARARLARI HERKES İÇİN BAĞLAYICIDIR”

– Bilindiği üzere, Anayasamızın 146, 154 ve 155’inci maddelerinde yüksek mahkemeler; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay olarak düzenlenmiş olup, birbirlerine üstünlük sıralaması öngörülmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarında olduğu gibi kesinleşmiş tüm mahkeme kararları herkes için bağlayıcıdır.

– Yargıtay 6 Mart 1868 tarihinde kurulmuş, 155 yıllık köklü bir geçmişe sahip, adli yargının en üst temyiz mercii olup üyelerinin tamamı alanlarında uzman ve deneyimli yüksek hakimlerden oluşmaktadır.

– Anayasa’nın m.154/1’e göre, ‘Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.’ Anayasa’nın 154’üncü ve Yargıtay Kanunu’nun 13’üncü maddesine göre, Yargıtay’ın adli yargı alanında hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlama görevi bulunmaktadır. Hukukun objektif, belirli ve öngörülebilir olması, eşitlik ve hukuki güvenliğin ve özellikle de adil yargılanma hakkının teminatıdır.

– Anayasa’nın 148. maddesinde ise Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri tanımlanmış, bu görevler arasına 07.05.2010 tarih ve 5982 sayılı Anayasa değişikliği ile ‘bireysel başvuru’ da eklenmiş, 2012 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır.

– Bireysel başvuru incelemelerinde Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için ‘olağan kanun yollarının tüketilmesi’ şarttır. Yine Anayasa’nın 148/5 hükmüne göre, ‘Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.’ şeklindeki hüküm ile bireysel başvurunun yargısal sınırı çizilmiştir.

“AYM YENİDEN İNCELEMEYE YETKİLİ BİR MAKAM DEĞİLDİR”

– Bu haliyle bireysel başvuru; temel hak ve özgürlüklere yönelik hukuka aykırı müdahalelerin kanun yollarında giderilememesi halinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Olağan veya olağanüstü kanun yolu değildir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi adli ve idari mahkemelerce verilen kararları bozan bir mahkeme olmadığı gibi istinaf ve temyiz mercii olarak davaları yeniden incelemeye yetkili bir makam da değildir.

– Buna karşın, Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisini tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır.

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KORUNMASI, YALNIZCA ANAYASA MAHKEMESİNİN DEĞİL, TÜM YARGI ORGANLARININ GÖREVİDİR

– Diğer taraftan, bir kısım kamuoyunun gündemini meşgul eden davalar üzerinden uygulanan iletişim stratejisi ile mevcut anayasal düzen bir kenara bırakılarak Anayasa Mahkemesinin ‘süper temyiz mahkemesi’ olduğu şeklinde toplumsal bir algı oluşturulmuştur.

– Temel hak ve özgürlüklerin korunması, yalnızca Anayasa Mahkemesinin değil, tüm yargı organlarının görevidir.

– Türk yargı sisteminin gerçekten mevcut olan yapısal sorunlarının çözümü için elverişli bir araç olması ümit edilen bireysel başvurunun, mecrasından çıkması, yargı sistemini zayıflatan sistemsel bir sorun haline gelmiştir.

“YETKİ AŞIMI” ELEŞTİRİSİ

– Anayasal düzene uymayan bu bakış açısının etkisi ile bazı kararlarda yüksek mahkeme olan Yargıtay ve Danıştay’ın derece mahkemesi olarak nitelendirilmesi, tartışmalara konu olan Şerafettin Can Atalay dosyasında olduğu gibi terör suçlarına bakan ve tamamen yargısal bir görev ifa eden Yargıtay 3. Ceza Dairesinin ’88. Anayasa Mahkemesince tespit edilen ihlalin altında yatan sorunları giderme yönünde kamu gücünü kullanan makamlar genel bir yükümlülüğe sahip olmasına karşın Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş; aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa’nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir.’ biçimindeki sözlerle anayasayı ihlal suçunu işlediği ithamında bulunularak hedef gösterilmesi gibi son derece vahim, kabul edilemez hukuki hatalar, bireysel başvuru kararlarının vazgeçilmez dili olmuştur.

“YARGITAY, ANAYASAL VE YASAL ÇALIŞMALARDA GEREKLİ DESTEĞİ SAĞLAMAYA HER ZAMAN HAZIRDIR”

– Yukarıda örneklenerek değinilen Anayasa Mahkemesinin uygulamalarının doğurduğu hukuki sonuçlar gözetilmeksizin, bir yüksek mahkeme olan Yargıtay ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yargısal görev ve yetkisi kapsamında verdiği kararlara yönelik yüksek yargı kurumlarının saygınlığını zedeleyen ve eleştiri sınırlarını aşan haksız tepkiler üzüntüyle karşılanmaktadır.

– Hukuki güvenliğin, toplumsal barışın ve hukuki öngörülebilirliğin sağlanması bakımından Anayasa’dan aldığı yetkiyle Yargıtay, bireysel başvurunun mevcut haliyle uygulanmasının doğurduğu sorunların giderilmesi ve karşılaştırmalı hukukta kabul edilen standartlara göre geliştirilmesi konusunda ihtiyaç duyulan, anayasal ve yasal çalışmalarda gerekli desteği sağlamaya her zaman hazırdır.”

İlgili Haberler