Sezgin Tanrıkulu: “Hem Elimizdeki Büyükşehirleri, Kazandığımız İlleri Korumak Hem De Bunu Büyütmek Zorundayız”
Utku Çakırözer’den ”etki ajanlığı” düzenlemesine tepki: ”İktidarın, istediği kişiyi ‘ajan’ olarak damgalayacağı keyfi bir düzenleme ile karşı karşıyayız”
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, AK Parti’nin 22 yıllık iktidarında basın özgürlüğü alanındaki düzenlemeleri raporlaştırdı. Çakırözer, “22 yılda Meclis’ten her geçirilen düzenlemede basın ve ifade özgürlüğü darbe aldı. Özellikle tek adam yönetiminde baskı ve kısıtlamalar olağanüstü arttı. Şimdi de TBMM’de görüşülecek ‘Etki ajanlığı’ düzenlemesi ile Türkiye’de her tür özgür yayın, araştırma ve benzeri çalışmayı yasaklayacaklar. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan, siyasi iktidar sahiplerinin istedikleri gibi kullanabileceği, istediği kişiyi ‘ajan’ olarak damgalayacağı keyfi bir düzenleme ile karşı karşıyayız” dedi.
CHP’nin gazeteci kökenli milletvekillerinden Utku Çakırözer, AK Parti iktidarının 22 yılda basın özgürlüğü alanındaki kısıtlamaları raporlaştırdı. Çakırözer, “22 yılda Meclis’ten her geçirilen düzenlemede basın ve ifade özgürlüğü darbe aldı. Özellikle tek adam yönetiminde baskı ve kısıtlamalar olağanüstü arttı. Şimdi de TBMM’de görüşülecek ‘Etki ajanlığı’ düzenlemesi ile Türkiye’de her tür özgür yayın, araştırma ve benzeri çalışmayı yasaklayacaklar. Basın, sivil toplum, akademisyenlere gözdağı verip sindirmek istiyorlar. Milyonların temel hak ve özgürlüklerini yok edecek bu hukuksuz ‘etki ajanlığı’ düzenlemesine sonuna kadar direneceğiz” ifadelerini kullandı.
“Cezalandırılan hep gazetecilik”
Çakırözer yaptığı değerlendirmede, “AK Parti iktidarı Meclis’e getirdiği her teklifte, yaptığı her düzenlemede özgür basına darbe vurdu. Meclis’ten geçen torba yasalarda, infaz yasalarında, yargı paketlerinde hep gazetecilik cezalandırıldı. Basın kanununda, sosyal medya kanunda yapılan düzenlemelerle gazetecilerin mesleklerini yapabilmeleri sınırlandırıldı, tamamen muğlak ifade ve geniş tanımlamalarla haberlerin sansürlenmesinin önü açıldı. 22 yılın sonunda şimdi ‘etki ajanlığı’ suçlaması ile bunu daha da artırmanın yolunu arıyorlar. Amaç kırıntısı kalan ifade ve basın özgürlüğünü tamamen karartmak. Gazetecileri, akademisyenleri sanatçıları, yurttaşları susturmak, sindirmek” dedi.
Çakırözer, düzenleme ile tamamen muğlak ve geniş tanımla neredeyse her şeyin ‘casusluk’ tanımına sokabileceğinin altını çizdi ve şu değerlendirmelerde bulundu:
“Düzenlemede bahsi geçen ‘devletin iç ve dış siyasal yararları’ nelerdir? Ne ya da hangi haller bu yararların aleyhinedir? Bunları kim, hangi kritere göre nasıl belirleyecek? ‘Yabancı organizasyon’ kimdir, onun ’stratejik çıkarı’ nedir, kim hangi kritere göre belirleyecek? Hangi fiiller suç teşkil edecek? Bunların hiçbiri açık ve net şekilde belirtilmiyor, bilmiyoruz.
”Rantı, hukuksuzlukları haberleştirmek cezalandırılacak”
Yasa Meclis’ten geçerse kamuoyunca bilinmesinde fayda olan onlarca haberi yapan gazeteci ve basın kuruluşları ‘etki ajanlığı’ düzenlemesi kılıfıyla cezalandırabilecek. Mesela rant uğruna, para uğruna yeni doğan bebeklerimizi öldüren ‘yeni doğan çetesi’ haberlerini yapmak, hangi hastanelerin korunup kollandığını araştırmak bir anda ‘devletin iç siyasi yararlarını’ tehdit edebilecek bir konu haline gelebilir. Ya da halkın oylarıyla göreve gelen Esenyurt Belediye Başkanının görevden alınarak hapse konulması ve belediyeye kayyum atanması sürecindeki büyük hukuksuzlukları tek tek haberleştirmek… Dünyada kırmızı bültenle aranan isimlere, uyuşturucu baronlarına, mafya liderlerine Türkiye’de hangi yetkililerin yardımıyla vatandaşlık verildiğini ortaya çıkarmak ‘etki ajanlığı’ olarak tarif edilebilecek.
”Sansür yetmedi, casusulukla susturacaklar”
Hiçbir hukuki dayanağı olmayan, siyasi iktidar sahiplerinin istedikleri gibi kullanabileceği, istediği kişiyi ‘ajan’ olarak damgalayacağı keyfi bir düzenleme ile karşı karşıyayız.
AKP-MHP iktidarı geçtiğimiz yıllarda ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ diye yaratılan bir suç tanımı ile vahim bir ‘sansür yasasını’ gazetecilik meslek örgütlerinin, muhalefetin, Venedik Komisyonu’nun tüm itirazlarına rağmen Meclis’ten geçirdi. Ve dezenformasyonla mücadele adı altında açılan bu çuvala sokulan gazeteciler ve yurttaşlar paylaşımları, haberleri eleştirileri yüzünden soruşturmalarla, yargılamalarla, hapisle sansürleniyor, cezalandırılıyor. İşte şimdi getirilen bu ‘etki ajanlığı’ düzenlemesi de o sansür yasasından farksız. Tamamen muğlak ifadelerle Meclis’e getirilen bu düzenleme istismara fazlasıyla açık. Kanunun bu haliyle Meclis’ten geçmesi durumunda Türkiye’de düşünce, ifade ve basın özgürlükleri başta olmak üzere temel haklarımız yeni ve büyük bir tehlike altına daha girecektir.”
Basın özgürlüğünü kısıtlayan düzenlemeler…
Utku Çakırözer, AK Parti’nin 22 yıllık iktidarında ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlayan düzenlemelerini derledi. Çakırözer, ilk kısıtlamanın 2007’de getirilen ve iktidara ”haberlere erişim engelleme” yetkisi veren 5651 sayılı yasa olduğunu belirtti. Çakırözer’in basın özgürlüğünü kısıtlayan düzenlemelere ilişkin raporu şöyle:
“Erişim engelleme yetkisini 2007’de aldı”
”2007 Mayıs’ta, Türkiye’de haberler başta olmak üzere, internet haber sitelerine, sosyal medya platformlarına erişim yasağı getirilmesine kapı aralayan ‘5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’ TBMM’de görüşülerek, yasalaştı. Aradan geçen 17 yıl içinde 2014, 2015, 2016, 2020 ve 2022 yıllarında bu kanunda defalarca değişikliğe gidildi. Her seferinde özgürlükleri daha çok kısıtlayacak düzenlemeler ya AK Partili milletvekillerinin oylarıyla ya da KHK’larla kanunlaşarak yürürlüğe sokuldu.
“Asıl darbeyi basın ve akademi yedi”
15 Temmuz 2016’daki FETÖ darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal Yönetimi (OHAL) ile Türkiye’de medya yapısı tümüyle değişti, OHAL gerekçesiyle yayın kuruluşlarına, gazetecilere, yazarlara yönelik adli süreçler işletildi. İktidara muhalif yayın politikasındaki kuruluşlar ile gazeteciler hakkında yargılamalar yapılırken, aynı dönemde çıkarılan KHK’lar ile yüzlerce medya kuruluşu kapatıldı.
“Tek adam yönetiminde baskı sansür arttı”
2017’de, denge ve denetlemeyi yok eden tek adam rejimine geçiş sonrası basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar çok daha ağırlaştı. Mart 2018’de, RTÜK’e internet üzerinden yapılan radyo ve TV yayınlarını denetleme yetkisi verildi. Yasayla RTÜK’ün Netflix, YouTube ve diğer dijital yayın platformlarına müdahale edebilmesinin ve erişimi engellemesinin önü açıldı.
2018’de, Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün kapatılıp doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığının kurulmasından sonra Aralık 2018’de basın kartlarına ilişkin usul ve esasların değiştirildiği yönetmelik yayımlandı. Yönetmelikle Terörle Mücadele Kanunu’ndaki suçların yanı sıra hangi hallerde oluşacağı belirsiz ve tartışmalı suç tanımları ile basın kartı iptalleri zorlaştırılırken, yeni basın kartı verilmesi de zorlaştırıldı. Basın Kartı Komisyonu’nun yapısında da çoğunluğun AK Parti iktidarına yakın kalacağı biçimde değişiklik yapıldı.
Ekim 2019’da Yargı Reformu Paketinde ‘Haber verme ve eleştiri amaçlı düşünce açıklamaları suç oluşturmaz’ diye kanun çıkarılmasına rağmen gazetecilere yönelik soruşturma ve tutuklamalar devam etti.
“2020, katiller dışarıya, gazeteciler içeride”
Nisan 2020’de, Covid-19 salgını nedeniyle cezaevlerinin boşaltılması amacıyla TBMM’den İnfaz Yasası çıkarıldı. Cinayetten, çeteden, tecavüzden yatan on binlerce tutuklu ve hükümlü salıverilirken, gazeteciler bu düzenlemeden yararlandırılmadı. Aynı yasaya yapılan ek madde ile de Basın İlan Kurumu’ndan ilan alamayan gazetelerin cezaevlerinde dağıtımı yasakladı.
“’Unutulma hakkı” diye, toplumsal hafızaya karartma”
Temmuz 2020’de, Meclis’te kabul edilen ‘sosyal medya yasası’ 1 Ekim’de yürürlüğe girdi. Yasa, sosyal medya ağ sağlayıcılarına kapatma anlamına gelecek bant daraltmaya kadar varan ağır cezalar getirdi. Yasa ile AKP 2007’den beri yürürlükte olan ‘erişim engelleme’ müeyyidesinin yanı sıra, ‘internetten içerik çıkarma’ yetkisini de eline aldı. ‘Unutulma hakkı’ kapsamında yolsuzluk, rüşvet, taciz haberlerini konu alan ve Türkiye’nin kollektif hafızasını içeren binlerce haber sansürlenerek internet ortamından silindi.
Eylül 2020’de, yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İletişim Başkanlığı’na aslında birçok bakanlığın yetkisine giren ‘stratejik iletişim ve kriz yönetimine ilişkin politikaları belirlemek, bu kapsamda ulusal ve uluslararası alanda yürütülecek faaliyetlerde tüm kamu kurum ve kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamak’ görevi verildi. Bu yeni görevlendirme ile yeni bir sansür döneminin yasal alt yapısı hazırlandı.
“2021, haber takibine genelge ile engel”
Kasım 2020’de, gazetecilerin yıpranma hakkına ilişkin düzenleme TBMM’den geçerken gazetecilerin bu haktan yararlanması basın kartı şartına bağlandı. Basın kartı olmayan binlerce basın emekçisi kanundan hala faydalanamıyor.
Nisan 2021’de, yayınlanan Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesi ile toplumsal ve adli olaylarda polislerin görüntü ve ses kaydının alınması yasaklandı. Bu genelge gerekçe gösterilerek Türkiye’de 1 Mayıs eylemlerini, basın toplantılarını, kadına şiddet protestolarını, onur yürüyüşünü izlemek isteyen gazetecilerin haber takibi yapması engellendi.
”2022, dezenformasyon bahanesiyle sansür”
Mart 2022’de, Meclis’ten geçen Tüketiciyi Koruma Kanunu’nda yapılan düzenleme ile erişim engelleme yetkisi verilen kurumlara Ticaret Bakanlığı’na bağlı Reklam Kurulu da eklendi. Böylece erişim yasağı yetkisine sahip kurum sayısı 20’yi aştı. Ekim 2022’de, ‘dezenformasyonla mücadele’ bahanesiyle Meclis’e sunulan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında Türkiye’de yeni bir ‘sansür dönemi’ başlatıldı. Kamuoyu tarafından ‘sansür yasası’ olarak anılan bu düzenlemenin 29. maddesi ile TCK’ya ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ şeklinde tamamen muğlak ifadelerle yeni bir suç tanımlandı ve bu suçu işleyenler hakkında bir ila üç yıl arasında hapis cezası öngörüldü. Yasa yürürlüğe girdikten sonra onlarca gazeteci hakkında haberleri ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek soruşturma ve davalar açıldı, gözaltı ve tutuklamalar yapıldı. Sadece 2024 yılında bu madde gerekçe gösterilerek bin 668 soruşturma açıldı.
”2024, şimdi de ‘ajan’ deyip susturacaklar”
2024 yılında Meclis’e sunulan ‘etki ajanlığı’ düzenlemesi ile TCK’ ya yeni bir suç ihdası yapılırken, yine tamamen muğlak ve geniş kapsamlı ifadelerle gazeteciler başta olmak üzere hak savunucuları, akademisyenler, sivil toplum hedef alınarak susturulmak, sindirilmek isteniyor. ‘Devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işlemek’ diye bir suç tanımı yapılıp 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.”
Kaynak: FLASH HABER TV