Yargıtay’ın İkinci Kez Verdiği Bozma Kararının Ardından Nazlı Ilıcak Ve Ahmet Altan’ın Yeniden Yargılanmasına Başlandı
Türkiye Barolar Birliği Ve Ülke Genelinden Gelen Avukatlar, Anayasa Mahkemesi Önünde: “Adalet, Çözemeyeceği Düğümü Atmamalıdır.’ Ortadaki Düğümün Başka Bir Kurumun Müdahalesine Gerek Bırakılmaksızın Yargı Tarafından Çözülmesini Bekliyoruz”
Türkiye Barolar Birliği bugün, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına karşı Ankara Adliyesi’nden Yargıtay’a yürüyen Ankara Barosu üyesi avukatlara Anayasa Mahkemesi önünde destek verdi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, AYM önünde; “Türkiye Barolar Birliğinin ilk Genel Kurulunda başkanvekili olarak görev yapan meslek üstadımızın veciz ifadesiyle: ‘Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır.’ Elli beş yıl sonra burada bir araya gelen meslektaşlarımızla birlikte, ortadaki düğümün başka bir kurumun müdahalesine gerek bırakılmaksızın yargı tarafından çözülmesini bekliyoruz” dedi.
Bugün Ankara Barosu üyesi avukatlar; Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını, Ankara Adliyesi’nden Yargıtay’a ellerinde anayasa kitapçıkları, sırtlarında cüppeleri ile yürüyerek protesto etti.
Ankara Barosu’na, Anayasa Mahkemesi önünde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ve yönetim kurulu üyeleri ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP yöneticileri ve milletvekilleri destek verdi.
“CUMHURİYET HUKUKUNU KORUMAK İÇİN BURADAYIZ”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Anayasa Mahkemesi önünde şu açıklamayı yaptı:
“Bugün 10 Kasım. Değerini her geçen gün daha iyi anladığımız bağımsızlık savaşımızın önderi ve 100 yıllık Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 85. yılında büyük bir özlem, şükran ve rahmetle anıyoruz. Ancak sadece anmakla kalmıyoruz. Mirasına da sahip çıkıyoruz. Büyük önder bundan tam 98 sene önce Ankara Hukuk Fakültesinin kuruluşunda bu kurumu ‘Cumhuriyetin Müeyyidesi’ olarak tanımlamış ve okulun kurulmasındaki amacı Cumhuriyet Hukuku’nu koruyacak iyi eğitimli hukukçuların yetiştirilmesi olarak göstermiştir. İşte bugün Cumhuriyet Hukuku’nu korumak için buradayız.
“HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ MÜDAFAA İÇİN BURADAYIZ”
Daha da eskiye gidersek Anadolu işgal altındayken Anadolu’nun ve Rumeli’nin bazı şehirlerinde işgale karşı kurulan milli cemiyetleri Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirerek kurtuluş mücadelesini ‘hukuku müdafaa’ olarak benimseyen Atatürk’ün izinde hukukun üstünlüğünü müdafaa için buradayız. Adil yargılanma hakkının teminatı olan savunmayı temsil eden avukatlar olarak bağımsız ve tarafsız yargının içinde bulunduğu durumun kaygısını taşıyoruz. Bugün yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden avukatlar olarak; yargının bağımsızlığını, yurttaşlarımızın adil yargılanma hakkını, kuvvetler ayrılığını ve hukukun üstünlüğünü savunmak üzere buradayız. Anayasanın en temel kavramlarını savunmak üzere bir yüksek yargı makamı önünde bir araya gelmek zorunda kalmanın üzüntüsünü ve kaygısını içimizde en derin şekilde hissediyoruz.
Burada bulunmamıza sebep olan gelişmeleri kısaca hatırlayalım: Hatay Milletvekili seçilen Avukat Şerafettin Can Atalay’ın bireysel başvurusu Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından 25 Ekim 2023’te ihlal tespitiyle karara bağlandı. Karar 27 Ekim 2023’te Resmî Gazete’de yayınlandı. Kararda, Anayasa Mahkemesinin önceki içtihadına uygun olarak, başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği tespit edildikten sonra; hak ihlalinin ortadan kalkmasını sağlayacak adımlar da belirtilmiştir. Buna göre, ‘kararın bir örneğinin, hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için başvurucunun yeniden yargılanmasına başlanması, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklindeki işlemlerin yerine getirilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine’ karar verilmişti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararındaki açık ifadelere rağmen milletvekili seçilmiş Avukat Can Atalay’ın hak ve özgürlüklerini kısıtlamayı sürdüren bir tutumla, anayasal yükümlülüğünü gözetmeksizin, dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, iki gün önce 8 Kasım 2023’te, içeriğinde ağır ifadelerin yer aldığı bir gerekçeyle, Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararına uyulmamasına, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın bir örneğinin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesine, hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
“CUMHURİYETİMİZİN YENİ YÜZYILININ İLK GÜNLERİNDE, BİR DÖNÜM NOKTASINDAYIZ”
Anayasa’nın 153. maddesinin altıncı fıkrası hiçbir yoruma yer bırakmayacak kadar açıktır: ‘Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.’ Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararının 27 Ekim 2023’te Resmî Gazete ’de yayınlanmasından sonra, ilk olarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararın gereğini yerine getirmek yerine dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermesi, ardından Yargıtay 3. Ceza Dairesinin hiçbir karar verme yetkisi olmayan dosya üzerinde, yargı düzenimizde görmeye alışık olmadığımız şekilde bir gerekçeyle ‘uymama’ kararı vermesi, üstelik hem milletin iradesi olan yüce Türkiye Büyük Millet Meclisini görevini yapmamakla itham etmesi ve Anayasa Mahkemesinin ismini terör örgütleriyle birlikte anarak üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması apaçık Anayasa’yı ihlaldir.
“MESELE, HÂKİMLERİN ANAYASA’YI NASIL YORUMLADIĞI DEĞİL, ANAYASAL DÜZENİN KENDİSİDİR”
Cumhuriyetimizin yeni yüzyılının ilk günlerinde, bir dönüm noktasındayız. Bu dönüm noktasında karşımızda duran soru şudur: Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti midir, değil midir? Anayasa’nın 2. maddesinde yazılı ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek cumhuriyetin bu niteliklerinin âdeta tartışılır hâle gelmesinde sorumluluğu bulunanlar, anayasal düzenimize karşı ağır bir suç işliyorlar. Burada bir araya gelen bizler için mesele yargı organları arasındaki içtihat uyuşmazlığı değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olma niteliğidir. Mesele, hâkimlerin Anayasa’yı nasıl yorumladığı değil, Anayasal düzenin kendisidir.
“ORTADA HUKUKUN VE BAĞIMSIZ YARGININ VARLIK YOKLUK MÜCADELESİ VAR”
Temel hak ve özgürlüklerin, yargısal denetimin, kanuni idarenin, hukuki belirliliğin, bağımsız yargının, kanun önünde eşitliğin güvencesi olan hukuk devleti ilkesinin aşınmasında kimin, ne derecede sorumluluğu varsa, hakkında derhal gereğinin yapılmasını talep ediyoruz. Buna ilişkin somut önerilerimizi yargı makamlarımızla paylaştık. Ortada siyasi tarafgirliklerle tevil edilebilecek bir durum yok; ortada hukukun ve bağımsız yargının varlık yokluk mücadelesi var. Dün Hakimler ve Savcılar Kurulu ile Yargıtay Birinci Başkanlık Kuruluna sunduğumuz somut önerileri bu bilinçle hazırladık ve takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesindeki yetkisini kullanarak anılan karara karşı zaman geçirmeden resen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na itiraz yoluna başvurmalıdır. Hakimler ve Savcılar Kurulu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri hakkında disiplin soruşturması süreci başlatmalı ve Hakimler Savcılar Kanunu’nun 77. Maddesinde belirtilen tedbirleri ivedi şekilde uygulamalıdır. Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında disiplin soruşturması başlatmalıdır.
‘ADALET, ÇÖZEMEYECEĞİ DÜĞÜMÜ ATMAMALIDIR’
Türkiye Barolar Birliğinin ilk Genel Kurulunda başkanvekili olarak görev yapan meslek üstadımızın veciz ifadesiyle: ‘Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır.’ Elli beş yıl sonra burada bir araya gelen meslektaşlarımızla birlikte, ortadaki düğümün başka bir kurumun müdahalesine gerek bırakılmaksızın yargı tarafından çözülmesini bekliyoruz. Çünkü bizler, mahkeme salonlarında kürsünün arkasında duran ‘Adalet mülkün temelidir’ sözünün yalnızca salon dekorasyonunun bir parçası değil, anayasal düzenimizin üzerinde yükseldiği temel yapı taşı olduğunu biliyoruz. Kimse inanmasa da biz avukatlar adalete inanacağız, kimse savunmasa da yargı bağımsızlığını biz savunacağız, kimse konuşmasa da hakkı biz konuşacağız, kimse göze alamasa da hukukun üstünlüğünü biz tesis edeceğiz. Ülkemize de yurttaşlarımıza da, tarihe de verdiğimiz söz budur.”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sağkan, Ankara Barosu ve avukatlar açıklamaların ardından; CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve CHP yöneticileri ile milletvekilleriyle birlikte Yargıtay’a yürüdü.