Muğla’da bebeğin ormana terk edilmesine ilişkin anne ve baba tutuklandı
Susuzluğa Karşı Muğla’da 72 Örgüt Bir Araya Geldi… Muğla Su İnisiyatifi: “Adaletsiz Su Yönetiminin Sonuçlarını Somut Olarak Her Geçen Yıl Daha Derinden Hissediyoruz”
Geçen yaz Bodrum Yarımadası’nda yaşanan şiddetli susuzluk sonrasında Muğla genelinde 72 örgütün bir araya gelmesiyle kurulan Muğla Su İnisiyatifi, yayımladıkları kuruluş bildirgesinde; “Su savaşları çoktan başlamış durumda. Muğla bölgesinde yaşayan yurttaşlar olarak bizler de adaletsiz su yönetiminin sonuçlarını somut olarak her geçen yıl daha derinden hissediyoruz. Geçtiğimiz yaz Milas ve Bodrum bölgesi, insan hakkı olan yeraltı ve baraj sularının DSİ tarafından termik santrallere tahsis edilmesi nedeniyle şiddetli bir susuzluk yaşadı. Muğla’nın birçok ilçesinden sivil toplum örgütleri ve doğa dostları bu haksızlığa karşı çıkmak üzere bir araya geldik” dendi.
Muğla genelinde 72 örgütün 8 Kasım 2023 tarihinde DSİ önündeki ortak basın açıklaması ile başlayan sürecin sonunda Muğla Su İnisiyatifi (MSİ) kuruldu. Geçen yaz Bodrum Yarımadası’nda yaşanan şiddetli susuzluk sonrasında sivil toplum örgütleri harekete geçmişlerdi. Sivil toplum örgütleri, DSİ’nin su tahsisi yönetmeliğine göre öncelikle halkın içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarını karşılaması gerekirken, baraj ve yeraltı sularının termik santrallere tahsis edilmesini protesto etmiş ve bir basın açıklamasında bulunmuşlardı. Açıklamada DSİ protokolleri iptal etmeye çağrılmış, 456 yurttaş aynı taleple kuruma dilekçe vermişti.
Eyleme katılan örgütler Muğla genelinde su hakkına el konulmasına karşı tüm boyutları ile mücadele kararı almışlar ve örgütlenme çalışmalarına başlamışlardı. Örgütlenme çalışmaları tamamlandıktan sonra 28 Aralık 2023 tarihli bir kuruluş bildirgesi yayımlandı. İnisiyatifin yayımladığı bildirge şöyle:
“Çok değil, henüz su kaynaklarının sonsuz olduğuna inanıldığı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin imzalandığı 1948 yılında, suyu insan hakkı olarak tanımak kimsenin aklından bile geçmemişti. Aradan geçen sadece 60 yıllık sürede su ortak varlıklarının sermaye tarafından kuşatılmasıyla, dünyanın su kaynakları hızla yok edilmeye ve kirletilmeye başlandı.
Tüm canlıların yaşamı için gerekli olan suyun azalmasından en çok etkilenen halklar ayağa kalktılar ve suyun insan hakkı olarak tanınması için büyük bir mücadele başlattılar. 2010 yılına gelindiğinde, Birleşmiş Milletler nihayet su hakkını insan hakkı olarak tanıdı. Ancak bu yasal kazanım, su kaynakları etrafında devlet sermaye işbirliğinde yürütülen kuşatmanın önüne geçmek için yeterli olmadı. Bu kuşatma kaldırılamadığı sürece, gelecekte dünyayı çok daha kötü günlerin beklediği de ortada.
“ADALETSİZ SU YÖNETİMİNİN SONUÇLARINI SOMUT OLARAK HER GEÇEN YIL DAHA DERİNDEN HİSSEDİYORUZ”
Su savaşları çoktan başlamış durumda. Muğla bölgesinde yaşayan yurttaşlar olarak bizler de adaletsiz su yönetiminin sonuçlarını somut olarak her geçen yıl daha derinden hissediyoruz. Geçtiğimiz yaz Milas ve Bodrum bölgesi, insan hakkı olan yeraltı ve baraj sularının DSİ tarafından termik santrallere tahsis edilmesi nedeniyle şiddetli bir susuzluk yaşadı. Muğla’nın birçok ilçesinden sivil toplum örgütleri ve doğa dostları bu haksızlığa karşı çıkmak üzere bir araya geldik. 08.11.2023 tarihinde yaptığımız basın açıklamasında, Muğla’nın su bütçesinden bu şirketlere bedava kullandırılan suyun, öncelikle insanların ve tüm canlıların hakkı olduğunu söyledik ve DSİ’yi protesto ettik. DSİ’den termik santralleri işleten şirketlerle yaptığı su tahsisi protokollerini iptal etmesini istedik, bunun için DSİ’ye dilekçeler verdik.
“SU HAKKIMIZA EL KONULMASI YALNIZCA TERMİK SANTRALLERE SU TAHSİSLERİ İLE SINIRLI DEĞİL”
Su hakkımıza el konulması yalnızca termik santrallere su tahsisleri ile sınırlı değil. Kamusal varlık olan suyun özelleştirilerek metaya dönüştürülmesinin başka birçok boyutu var. Su kaynaklarının suyu şişeleyerek satmak üzere özelleştirilmesi, maden şirketlerine sınır tanımaksızın verilen ruhsatlarla akiferlerin, onları koruyan ormanların, akarsuların yok edilmesi, endüstriyel kullanımla suyun kirletilerek doğaya geri bırakılması gibi birçok sorunu bir arada yaşıyoruz. Termik santrallerin suya el koyması üzerine bir araya gelen bizler, bu çok boyutlu el koymaya karşı güçlü bir mücadelenin gerekliliğini değerlendirerek, birlikteliğimizi örgütlü bir mücadeleye dönüştürmek üzere çalışmalarımızı sürdürdük. Kuruluş çalışmalarımızı tamamladığımız bugün itibarı ile mücadelemize Muğla Su İnisiyatifi ismi ile devam edeceğimizi kamuoyu ile paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.
“EKOSİSTEMLERİ BESLEYEN SU HAVZALARININ SUYU, EKOSİSTEMLERİN DENGESİNİ BOZACAK ŞEKİLDE BAŞKA YERE TAŞINAMAZ”
Amacımız; Muğla, Türkiye ve dünya genelinde suyun ticarileştirilmesine, sulara, sucul sistemlere el konulmasına, zarar verilmesine karşı, politik bir perspektifle mücadele etmek, yaşamı savunmaktır. Talebimiz, bir parçası olduğumuz doğanın, canlıların somut yaşam içindeki karşılığı Muğlalılar olarak, Muğla’nın suyunun bugünü ve geleceği hakkında, yörede yaşayanlarla birlikte karar vermektir.
Bu amaçla yürüteceğimiz mücadelemizde şu ilkeleri temel alıyoruz: Su, insan dahil tüm canlıların yaşam unsuru ve doğanın hakkıdır; satılamaz, su ve su havzası ticarileştirilemez, el konulamaz, su kaynaklarına zarar verici faaliyetlere izin verilemez. Ekosistemleri besleyen su havzalarının suyu, ekosistemlerin dengesini bozacak şekilde başka yere taşınamaz. Suyun yönetimi politiktir. Su eylemliliğinin politik yönünü insanların ve ekosistemlerin ihtiyaçları belirler; hiçbir siyasi parti, oluşum, gerçek veya tüzel kişi belirleyici değildir. Suyun nasıl yönetileceğine halkın karar vermesi esastır. Muğla Su İnisiyatifi, işleyişinde katılımcılığı ve toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alır, katılımcı demokrasi ilkeleri doğrultusunda kararları birlikte üretir, çoğulcu anlayışla çalışmalarını yürütür.
“SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİNİN, SU KAYNAKLARINA EL KONULMASININ ÜLKEMİZİN, DÜNYANIN SORUNU OLDUĞUNUN FARKINDAYIZ”
Suyun ticarileştirilmesinin, su kaynaklarına el konulmasının yalnızca Muğla’nın yerel sorunu olmadığının da farkındayız. Devletin sermaye ile el ele belirlediği politikalarla, müştereklerimiz sermayenin kullanımına sunuluyor. Kamusal varlık olan su kaynaklarına yalnızca Muğla’da ya da ülkemizde değil, dünyanın her yerinde aynı şekilde el konulmaya çalışıldığını biliyoruz. Suyun ticarileştirilmesinin, su kaynaklarına el konulmasının yalnızca Muğla’nın değil ülkemizin, dünyanın sorunu olduğunun farkındayız. Bu anlamda yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde ‘yeryüzünün tüm canlıların ortak yaşam alanı olarak kalması için’ yürütülen mücadelelerden ayrı durmamız da söz konusu olamaz. Muğla’daki tüm sivil toplum örgütlerini ve yurttaşları ortak su hakkı mücadelemizi büyüterek bir ‘kent savunması’ na dönüştürmek üzere omuz vermeye davet ediyoruz.”