12 Kasım 2024 Salı

Rahmi Aşkın Türeli: Beyin Göçünün Nedenlerinden Birisi, Onlara Daha İyi İmkanlar Sağlanmasıdır Ama Bir Taraftan Da Özgürlüktür. Özgürlüğün Olmadığı Yerde Bilim Olmaz

CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin görüşmelerinde; “Türkiye’den yurt dışına ciddi bir beyin göçü var. Bu beyin göçünün nedenlerinden birisi tabii ki yurt dışında onlara daha iyi maddi imkanlar ve mesleklerini daha iyi icra edebilecekleri imkanların sağlanmasıdır ama bir taraftan da özgürlüktür. Özgürlüğün olmadığı yerde bilim olmaz. Türkiye’nin buna ihtiyacı var, Türkiye’nin bir sıçramaya ihtiyacı var. Türkiye’den yurt dışına gidenlerin hemen hemen hiçbiri geri gelmiyor. Son dönemde yurt dışında eğitim görenler gelmiyordu şimdi Türkiye’de eğitim görenlerde yurt dışına gidiyor. Bu çok ciddi bir eğitim politikası gerektiriyor. Vizyonuyla, onun altındaki politikalar, alınacak tedbirler, fiziki altyapısıyla kadrosuyla ciddi bir sıçrama gerektiriyor. Bu bütçeye baktığım zaman bu sıçramayı göremiyorum” dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2024 yılı bütçe görüşmeleri devam ediyor. Komisyonda bugün Milli Eğitim Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları görüşülüyor. Komisyonda konuşan CHP İzmir Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü Rahmi Aşkın Türeli şunları söyledi:

“TÜRKİYE’DE EĞİTİM SİSTEMİYLE, İSTİHDAM PİYASASI ARASINDA İLİŞKİ SON DERECE KOPUK”

“Ülkenin gelecek vizyonu içinde ve bilimsel gelişmeler ışığında ne olacaksa ona göre bir eğitim sistemini kurmak gerekiyor. Bugün Türkiye’de eğitim sistemiyle, istihdam piyasası arasında ilişki son derece kopuk. Her yıl okullarımızdan, üniversitelerimizden insanları mezun ediyoruz ama sonuç itibarıyla istihdam piyasasında onlara yeterli iş imkanını sağlayamıyoruz. İş gücü arzı ve talebi arasında da bir uyumsuzluk var. 2023 vizyonu vardı şimdi 2053 vizyonu dedik. Aslında bunların hepsine baktığımız zaman geleceğe ilişkin çok iddialı hedefler var. İddialı hedefleri olması güzel bir şey ama bunun altını doldurabilmek gerek, eğer bunun altını dolduramıyorsanız o zaman iddiaların hepsi çöpe gider. 2023 hedeflerinde nitekim öyle oldu. Şimdi 30 yıl sonraya ertelendi, bu kabul edilebilir bir şey değil.

İktisat literatüründe büyüme teorilerinde iki tane üretim faktörü vardır. İş gücü ve sermaye denkleme konur bu denklemde çözülür. Fakat gittikçe artan biçimde içsel büyüme teorileri de dediğimiz yapının içinde emeğin ve sermayenin yanına şimdilerde de beşeri sermaye yani eğitimin niteliğini de koyuyoruz. Bu anlamda eğitimin niteliğini yükselten ülkelerde de çok daha hızlı bir biçimde büyüme ve refah artışı sağlanıyor. Güney Doğu Asya ülkerinin hemen hemen hepsi bunu yaptı. Hep çok ciddi anlamda ülkede ciddi bir eğitim sistemi uyguluyorlar. Sadece yatırım yaparak sermaye stokunu artırmak yetmiyor. En az onun kadar önemli olan da beşeri sermayeye yatırım yapmak.

“EĞİTİME İLİŞKİN BÜTÜN GÖSTERGELERDE OECD ORTALAMALARININ ALTINDAYIZ”

Eğitime ilişkin bütün göstergelerde OECD ortalamalarının altındayız. OECD’de okullaşma oranı yüzde 98, bizde yüzde 90. Ortalama eğitim süresi 12-14 yıl, bizde 9,2 yıl. 12 yıllık zorunlu eğitim olmasına rağmen. Ne eğitimde ne istihdamda olanlar orada yüzde 14,7, bizde yüzde 33,5. Uluslararası kıyaslamalara baktığımız zaman Türkiye’nin yeri parlak gözükmüyor.

AKP iktidarları dönemlerinde, 21 yıllık bir dönemde eğitim sisteminin yapboz tahtasına dönmesinin de büyük etkisi var. 24. dönemde milletvekilliği yaptım. 2012 yılında bir gün önümüze 4 artı 4 artı 4 adında bir yeni bir eğitim sistemi geldi. Ne hükümet programında buna ilişkin bir ifade vardı ne 5 yıllık kalkınma planında vardı, ne orta vadeli programda vardı, ne yıllık programda ne kamu yatırım programında ne de Milli Eğitim Bakanlığı’nın stratejik planında ya da bütçesinde vardı. Bir gün geldi bütün muhalefetin çok ciddi anlamda karşı çıkmamıza ve eğitimle ilgili bütün derneklerin vakıfların, sendikaların karşı çıkmasına rağmen bu yasalaştı. Bir anda önce okula başlama yaşı aşağı indi. İddialı hedefler vardı sınıf mevcutları azalacaktı, birden arttı.

“KAMU EĞİTİM SİSTEMİ ADETA ÇÖKTÜ”

Çok ciddi bir plansızlık var. Eğitim sisteminde ne yapılacağına ilişkin kafalar karışık. Bu aslında her bakan değişikliğiyle birlikte ortaya konan politikalarda da kendini gösteriyor. Bir bakan geliyor bir politika uyguluyor, son başka bir bakan geliyor sil baştan yeniden başka bir şeyler yapılıyor. Kamu eğitim sistemi adeta çöktü. Kamu eğitim yatırımlarının kamu yatırımları içindeki payı 2002 yılında yüzde 12,3’müş, 2022 yılında yüzde 10,8’e düşmüş. Kamu eğitim yatırımlarının gayri safi yurt içi hasılaya payı 2002 yılında binde 5,9’muş, 2022 yılında binde 3,5’e düşmüş. Kamunun eğitim harcamalarının komple gayri safi yurt içi hasıladaki payı yüzde 3,1’miş, yüzde 2,9’a düşmüş. Kamu eğitiminin ciddi biçimde hem milli gelir içindeki payının hem de toplam kamu içindeki payının azaldığını görüyoruz. Eğitim, sağlık gibi alanlar ki bunlar sosyal devlet olmanın da gerekleridir, paylarının artmasını beklerdik. Hem nicelik hem de nitelik olarak yeterli eğitimi ve sağlığı vermek bir hükümetin en önemli görevidir diye düşünüyorum.

Her ile üniversite açarak başarı sağlanamaz. Önemli olan o kadroların yetkinliğidir, kütüphanesinin zenginliğidir, üniversitenin geleneğidir. Üniversitelerin akademik, idari ve mali açıdan özerk olması gerekiyor. Üniversitelerin özgür olması gerekiyor. Üniversiteler bilim üretilen yerlerdir. Türkiye’de üniversitelerin başına neler geldiğini biliyoruz. Boğaziçi Üniversitesi’nin öğretim üyelerine reva görülenleri bilmiyor muyuz? Ben mülkiyeliyim bizim öğretim üyelerinin yarısı bir bildiriye imza attı diye okuldan atıldı. Böyle bir şeyin olduğu yerde başarı sağlamak mümkün değil.

“ÖZGÜRLÜĞÜN OLMADIĞI YERDE BİLİM OLMAZ”

Türkiye’den yurt dışına ciddi bir beyin göçü var. Bu beyin göçünün nedenlerinden birisi tabi ki yurt dışında onlara daha iyi maddi imkanlar ve mesleklerini daha iyi icra edebilecekleri imkanların sağlanmasıdır ama bir taraftan da özgürlüktür. Özgürlüğün olmadığı yerde bilim olmaz. Türkiye’nin buna ihtiyacı var, Türkiye’nin bir sıçramaya ihtiyacı var. Türkiye’den yurt dışına gidenlerin hemen hemen hiçbiri geri gelmiyor. Son dönemde yurt dışında eğitim görenler gelmiyordu şimdi Türkiye’de eğitim görenlerde yurt dışına gidiyor. Bu çok ciddi bir eğitim politikası gerektiriyor. Vizyonuyla, onun altındaki politikalar, alınacak tedbirler, fiziki altyapısıyla, kadrosuyla ciddi bir sıçrama gerektiriyor. Bu bütçeye baktığım zaman bu sıçramayı göremiyorum.”

İlgili Haberler