CHP Genel Başkanı Özgür Özel: Elimizi Esenyurt’un Üzerinden Çekmemekte Kararlıyız!
CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı İçin Tartışma Yaratacak Sözler
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, il başkanı seçildiği kongre sürecini, il başkanlığı ile değişen hayatını, CHP’nin cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine dair fikirlerini anlattı.
Gerçek Gündem Genel Yayın Yönetmeni Seyhan Avşar ve Ankara Temsilcisi Altan Sancar’ın sorularını yanıtlayan Çelik, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine ilişkin ise çarpıcı cümleler kurdu, “Anket yaptık böyle çıktı diyerek de Cumhurbaşkanı adayı belirlenmemeli. ‘Kimin aday olmasını istiyorsunuz’ sorusuyla beraber halka ‘ülkeyi kim yönetebilir’ sorusunu da sormamız lazım?” dedi. İşte gündem belirleyecek söyleşinin tamamı…
-BİZ KARŞIMIZDA İL BAŞKANI ÖZGÜR ÇELİK’İ GÖRÜYORUZ. AMA BUNUN BİR DE ÖNCESİ VAR. ÖZGÜR ÇELİK NASIL BİRİSİ? İL BAŞKANI OLUNCA HAYATINIZDA NELER DEĞİŞTİ?
Her şeyden önce sorumluluklarımız arttı. Ben, İstanbul il başkanlığı görevine seçilmeden önce altı yıl İstanbul’un bir ilçesinin ilçe başkanlığını yaptım. Öncesinde iki yıl ilçe yöneticiliğim var. Ancak bu görevle beraber sorumluluklarımız arttı. Bu görev partimizde çok önemli bir makam. Türkiye’nin 81 tane ili var, ama parti tarihinin her evresinde İstanbul İl Başkanlığı farklı değerlendirilir. Çünkü hem Türkiye’nin nüfus olarak en büyük kenti hem bir yanıyla ticaretin merkezi, bir yanıyla kültürün, sanatın merkezi, bir yanıyla siyasetin de merkezi. Dolayısıyla İstanbul İl Başkanlığı sorumluluklarımızı çok üst düzeyde artırdı.
Ben, ilçe başkanı olmadan önce kulağına küpe takan, saçlarını uzatıp arkasından bağlayan, motosikletine binip sınır kapısından çıkıp İtalya’ya kadar, İsviçre’ye kadar yolculuklar yapan birisiydim. Tabii ki bunun dışında bir takım sosyal, kültüre, sportif faaliyetlerim vardı. Bunlar zaman içerisinde bir biçimde zaman kısıtlılığından dolayı sınırlanıyor ve biraz daha siyaset, seçimler işin tam merkezine oturuyor.
İlçe başkanıyken yine bunları bir biçimiyle sürdürebiliyorduk. Günün sonunda 600 bin nüfusu olan, on bir mahallesi olan bir ilçede ilçe başkanlığı yapıyorsunuz. İşinize de daha fazla zaman ayırabiliyorsunuz. Ailenize de daha fazla zaman ayırabiliyorsunuz. Kendinize de daha fazla zaman ayırabiliyorsunuz. İstanbul İl Başkanı olduktan sonra bu zaman kısıtlandı. Mesela ailem bir deniz kenarında küçük bir kasabada yaşıyor. Ailemi sadece seçimden sonra bir kere ziyarete gidebildim.
-BU DURUMDAN ŞİKAYETÇİ MİSİNİZ?
Hayır değilim. Çünkü çok büyük bir sorumluluk İstanbul İl Başkanlığı ve bu sorumluluğu yerine getirmek için fedakârlık yapmak zorundasınız.
-İLK GÖREVE GELDİĞİNİZDE HİTABET AÇISINDAN TUTUK BİR HAVANIZ VARDI, AMA BU AŞILMIŞ…
Aslında tutuk değildim. Mesela ben sizinle televizyon programına çıktığımda çok yeni il başkanıydım ve çok kontrollüydüm. Çünkü il başkanlığından önce bir televizyon deneyimimiz yoktu. Ayrıca İstanbul İl Başkanlığı farklı bir sorumluluk ve çok kontrollü, çok düşünerek hareket ettim. İnsan neyi konuşacağından çok neyi konuşmayacağını da iyi bilmeli.
İlk zamanlardaki tutukluk, biraz il başkanlığının yeni sorumluluğu, sürecin çok hassas olması, bir yerel seçim sürecine gidiyoruz, bir kurultay süreci var, arkasından bir yerel seçim süreci var, çok dikkatli olma ve hata yapmama konusundaki heyecanın getirmiş olduğu bir durumdu yani.
-ÇOK SAYIDA İLÇE BAŞKANI SİZİ ADAY OLARAK ÖNERDİ VE İL BAŞKANI OLDUNUZ. BU SÜREÇ NASIL İŞLEDİ? BİR DE İL BAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE CEMAL CANPOLAT’IN, İBB BAŞKANI EKREM İMAMOĞLU’NU HEDEF ALAN KONUŞMASI OLDU. O KONUŞMA SEÇİM SÜRECİNDE KARŞINIZA ÇIKTI MI?
İstanbul Kongresi’ni ben değil Cemal Canpolat kazanmış olsaydı belki yerel seçimin gündemi olabilirdi o konuşma. Kongre farklı sonuçlansaydı ve Cemal Bey kazanmış olsaydı il başkanlığı seçimini bütün yerel seçimin gündemi olurdu. Zaten Ekrem Bey’le uyumlu bir süreç yöneteceğimizi bütün kamuoyu bildiği için yerel seçim sürecinde hiç gündeme gelmedi bu konu.
Diğer soruya gelecek olursak; Normalde il başkanları şöyle belirlenir: Biraz genel başkanın ne diyeceğine bakarlar. Biraz İstanbul’daki yerel siyasi aktörlerin ne dediğine bakarlar ve aslında il başkanı adayları belli masalarda şekillenir. İstanbul’da bu dönem ilçe başkanları bölgelerinde toplantılarını yaptılar. Bir irade ortaya koydular. “Biz bu dönem İstanbul il başkanı adayını kendimiz belirlemek istiyoruz” dediler. Bu müthiş değerli bir şeydi.
“Aramızda ilçe başkanlığı yapmış belli bir deneyimi olan bir arkadaşımız olsun” dediler. İstanbul İl Başkanı’nın kim olacağı iradesini çok değerli gördüğüm için ve 2023 seçimlerinin bir umutsuzluk yarattığını bu umutsuzluktan ancak bir yeni bir seslenişle yeni bir umut, yeni bir heyecan ortaya çıkartabileceğimizi düşündüğüm için ilçe başkanı arkadaşlarımızın bu düşüncesini bir biçimiyle hayata geçirdik hep birlikte ve bu yönüyle aday oldum. Bu yönüyle çok çok değerliydi.
-CANAN KAFTANCIOĞLU SİZDEN ÖNCE ÇOK KONUŞULAN ‘POPÜLER’ BİR İL BAŞKANIYDI. ÖYLE BİR İSİMDEN SONRA KOLTUĞA OTURMAK ZOR OLDU MU?
Canan Hanım sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin bütününde bilinen ve görev yaptığı dönemde tabii büyük de bir mücadele veren bir isim. Günün sonunda seçildiği andan itibaren en üst düzeyde iktidarın baskısına da maruz kaldı. Canan Kaftancıoğlu’ndan sonra İstanbul İl Başkanlığı görevine gelmek tabii ki kolay bir iş değil. Önemli bir noktada bir çıta devralmış oluyorsunuz.
Canan Hanım’ın il başkanlığı döneminde 14 belediye kazandık. Çıtayı yüksek bir yerde devraldık ama biz de o bayrağı daha ileriye taşıdık. Daha bir buçuk, iki aylık il başkanıydık, yerel seçim süreci başladı ve İstanbul’da 14 belediye vardı. Belediye sayısını 26’ya çıkarttık. 2019’da 12 bin oyla kazanmıştık, sonra 23 Haziran’da oy farkı 800 bine çıkmıştı. 1 milyonun üzerinde bir farkla seçimi kazandık. İstanbul’da meclis çoğunluğumuz yoktu. Meclis çoğunluğunu sağladık. Yani il başkanımızdan aldığımız bayrağı daha ileriye taşımış olduk. 2023 seçimleri toplumda seçmende büyük bir umut kırılması yaratmıştı. Yani seçmende bir umut kırılması yaratmıştı. Bizim parti örgütlerinde de umut yorgunluğu ortaya çıkartmıştır.
Bunu ben seçimden önce bunu hiç konuşmadım, ama şimdi açıklayayım: Örneğin bizim avukat havuzumuzda 6500 avukat var, bunların sadece 1200’ü görev kabul etti. 33 bin 227 sandıkta, sandık görevlileri bazı ilçelerde yüzde 70’e yakını görev kabul etmedi. Biz iğne ile kuyu kazar gibi ilçe başkanlarımızla, örgütümüzle bu eksiklikleri tamamladık.
İstanbul’da benim takip ettiğim dönemlerde 31 Mart’ta sandık güvenliği konusunda Cumhuriyet Halk Partisi örgütü tarih yazmıştır.
-KAFTANCIOĞLU VE PARTİLİLER PARA SAYMA GÖRÜNTÜLERİ NEDENİYLE HAKİM KARŞISINA ÇIKACAKLAR. CHP İL BAŞKANLIĞI, CHP GENEL MERKEZİ KENDİLERİNE SAHİP ÇIKACAK MI?
Mesele sadece Canan Kaftancıoğlu’nun meselesi değil, konu hepimizin konusu. Şimdi o para sayma görüntülerini kim ortaya hangi amaçla çıkarttı? İl binasının satın alınmasıyla ilgili bina sahibine, bina sahibinin avukatlık ofisinde binanın satın alma bedelinin bir bölümü banka yoluyla gerçekleştiriliyor, bir bölümü de o görüntülerdeki paraların elden teslim edilmesiyle ve karşılığında bir makbuz alınmasıyla. Ben o makbuzu televizyon ekranında gösterdim. Dolayısıyla bu işi kim servis etti ve ne zaman servis etti?
31 Mart’tan önce acaba seçim sonuçlarını bu yolla etkileyebilir miyiz diye düşünen iktidar ve iktidara yakın çevreler bu işi servis etti. Burada bu konuyla ilgili bir dava süreci başlattılar ve bu yönüyle il binası alındığında görevdeki il başkanımız Sayın Canan Kaftancıoğlu’ydu. Ama hepimiz o sürece destek olduk. Ben ilçe başkanıydım. Kampanya yaptık, gittik bir bankanın önünde bağışlarda bulunduk.
O görüntülerdeki diğer partili arkadaşlarla da konuşmalarımızı ve görüşmelerimizi yaptık. Bizim seçim ve hukuk işlerinden sorumlu başkan yardımcılığımız, hukuk komisyonumuz süreci yakından takip ediyor. Genel merkezimiz süreci çok yakından takip ediyor. Bu konu hepimizin ortak meselesi.
-EKREM BEY İLE CANAN HANIM’IN ARASININ HEP LİMONİ OLDUĞU, ARALARININ AÇIK OLDUĞU KONUŞULURDU. AMA ŞİMDİ SİZİN DÖNEMİNİZDE BÖYLE BİR SÖYLENTİ YA DA İDDİA PEK YOK GİBİ. SİZİN EKREM BEY İLE ÇALIŞMA ŞEKLİNİZ NASIL?
Tamamen bir yoldaşlık hukuku ile Ekrem Bey’le müthiş bir koordinasyon içerisinde çalışıyoruz. Günün sonunda ben İstanbul İl Başkanlığı görevini yürütüyorum ve örgütsel açıdan siyasi alanla ilgili bütün süreçleri yürütüyorum. Siyasi alanla ilgili, Türkiye’deki meselelerle ilgili Ekrem Bey’in her zaman bir sözü vardır. Her zaman bir siyasi yorumu ve değerlendirmesi vardır. Bu olmaya devam edecektir.
Ben sürecin örgütsel boyutunu yürütüyorum. Ekrem Başkan tabii ki Türkiye’nin ve dünyanın siyasi gündemiyle ilgili kendi yorumlarını, değerlendirmelerini yapıyor ama aynı zamanda çok örnek bir belediyecilik yapıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin uygulamaları şu anda markalaşıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin o halkçı, icraatçı, projeci, sosyal demokrat belediyecilik uygulamaları Türkiye’ye yayılıyor.
Dolayısıyla bu bizi tabii ziyadesiyle mutlu ediyor ama Ekrem Başkan’la bizim zaten sadece ben il başkanı olduğum dönemle ilgili bir hukukumuz yok. Kendisi daha Beylikdüzü Belediye Başkanı değilken, Beylikdüzü CHP İlçe Başkanı iken biz Ekrem Bey’i tanıyoruz. İletişimimiz ve diyalogumuz var. Ben ilk ilçe başkanı seçildiğimde İstanbul’da tek bir belediye başkanını ziyaret ettim. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçim takvimi açıklanmıştı ilçe başkanı seçildiğimde. O da o dönem Beylikdüzü Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu’ydu.
Dedim ki, “Başkanım bir seçim açıklandı. Ben tabii ki yeni ilçe başkanı seçildim. Hani 14 belediyemiz var İstanbul’da. Hepsini ziyaret edecek bir zaman yok seçim döneminde. Size geldim ve sizin deneyimlerinizi dinlemek istiyorum. Çünkü siz ilçe başkanlığı yapmışsınız. Şimdi Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yapıyorsunuz. Ben de yeni ilçe başkanı seçildiğim için bu seçime yönelik yapılacak çalışmalara yönelik deneyimlerinizi dinlemeye geldim.”
Sonra Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra ben yine ilçe başkanıydım. Tabii biz ilçede muhalefetteydik ve Büyükşehir Belediyesi’nin ilçeye hizmetleriyle ilgili çok sıkı bir iletişim içerisindeydik. İl başkanı seçildikten sonra çok sıkı bir iletişimimiz var. Ekrem Bey’le önemli siyasi kararlar konusunda sürekli bir iletişim içerisindeyiz. Hatta Ekrem Bey, Büyükşehir Belediyesi’nin süreçleriyle ilgili önemli kararlar aldığından mutlaka bizimle fikirlerini paylaşır ve çok sağlıklı sistemli, sürdürülebilir bir iletişim içerisindeyiz.
-İMAMOĞLU’NU BİR SİYASETÇİ OLARAK NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Ekrem İmamoğlu, insani özellikler açısından da gerçekten çok kıymetli bir insan. Sadece kendi partilileriyle değil, sokaktaki vatandaşla da insan ilişkileri çok güçlü. Bu özellik her insanda yoktur. Biz mesela kendisiyle çeşitli programlara gittiğimiz zaman insanların kendisiyle kurduğu iletişimde şuna bakıyorum; bir insan 3 yaşındaki çocukla da aynı iletişimi kurabiliyor, 70 yaşındaki teyzeyle de aynı iletişimi kurabiliyor. Yani ben Ekrem Bey’le mesela bir saha çalışmasında, bir açılışta, bir etkinlikte bakıyorum. 3 yaşındaki çocuğun da gözlerindeki ona karşı enerjiyi görüyorum. 70 yaşındaki teyzenin de ona karşı enerjisini görüyorum.
Çok güçlü insan ilişkileri var. Bir de Ekrem Bey’in gerçekten çok üst düzey bir yönetme becerisi var. Kesinlikle ortak akla inanan bir insan. Yani bir konu önüne geldiği zaman çeşitli masalar kuran bir insan. O masalarda biz de oluyoruz siyasi alanı temsilen. Bazen çok çeşitli görevlerdeki arkadaşlar da oluyor. Ama aynı zamanda o konunun uzmanları da oluyor ve herkesi dinliyoruz. Herkesi dinledikten sonra yine kararları alıyoruz. Belediyeyi ilgilendiren bir mesele ise başkan herkesi dinleyip kararlarını alıyor. Siyaseti ilgilendiren bir alansa herkesi dinliyoruz ve son kararı birlikte alarak yolumuza devam ediyoruz. Bir, insan ilişkileri çok güçlü bir insan. İki, ortak akla inanan bir insan. Üç, hem toplumun sesine kulak veren hem örgütün sesine kulak veren hem de birlikte çalıştığı insanların sesine kulak veren kulağı çok açık olan bir insan olduğu için uyumlu çalışma konusunda da çok rahat ediyoruz.
– EKREM BEY’E İLİŞKİN BU KADAR GÜZEL SÖZÜN ARDINDAN SİZE HERKESİN KONUŞTUĞU, KİMSENİN DİLLENDİRMEDİĞİ BİR SORU SORMAK İSTİYORUM. CHP İÇERİSİNDEKİ KLİKLER HERKESİN MALUMU. SİZİN İÇİN DE DENİLİYOR Kİ ‘RIZA AKPOLAT EKİBİNDEN… YANİ ERDOĞAN TOPRAK EKİBİNDEN.’ BEN SİZE ÇOK AÇIK SORACAĞIM; SİZ BİR KLİĞE MENSUP MUSUNUZ? RIZA AKPOLAT’IN EKİBİNDEN MİSİNİZ?
Toplum siyasete ve siyaset kurumuna gün geçtikçe daha mesafeli hale geliyor. Bu yüzden Türkiye’de bir siyasal kültür devrimi gerçekleşmeli. Bu siyasal kültür devrimi Cumhuriyet Halk Partisi’nde de gerçekleşmeli. Hepimiz, dar klikleri, dar bakış açısını elimizin tersiyle itmeliyiz. Bir ideolojik bakış açısıyla, bir yoldaşlık kültürüyle geleceği planlamalıyız ve bir siyasal kültür devrimini Cumhuriyet Halk Partisi kendi içinde de gerçekleştirmeli.
Bakın ben size bir şey ifade edeyim; Ben 2016 yılında ilçe kongresinde bir yarışa girdim. Bir arkadaşla yarıştım. Sonuçta 24 oyla seçim kazandım. Sonra o arkadaşımıza gittim bir hafta sonra dedim ki, “Ben mahalle başkanlarını atayacağım. Ben 24 oyla kazandım. Senin de sözün olmalı. Sen de gel, birer tane değil ikişer tane atayacağım. Önerilerin varsa söyle. O önerileri de hayata geçireceğim” dedim. Hayata geçirdim. Kavgalı, problemli, sorunlu bir ilçeyi birleştirdim. Bir sonraki kongreyi tek liste yaptık.
Yarıştığım arkadaşı da il başkan yardımcılığına önerdim. O arkadaş geldi burada iki yıldan fazla dönem il başkan yardımcılığı yaptı ve hep kapsayıcı bir siyaset yürüttü. Bugün benim İstanbul’da belediye başkanlarıyla özel arkadaşlık hukukumun olduğu arkadaşlar var. Geçmişte beraber ilçe başkanlığı yaptığım arkadaşlar var. Özel hayatta anılar biriktirdiğim arkadaşlar da var. Ancak İstanbul İl Başkanı’nın görevi ve sorumluluğu İstanbul’un 26 belediye başkanına eşit yaklaşmaktır. Rıza Akpolat benim arkadaşım. Biz kendisiyle halef selefiz. O Bahçelievler ilçe başkanıydı. Ben orada üyeydim. Bizim evlerimizin arasında 500 metre mesafe vardı. Bizim 15 yıl önce iş yerlerimizin arasında 500 metre mesafe vardı.
Bir caddede ben beyaz eşya işi yapıyordum, o restoran işi yapıyordu. Biz birbirimizi 20 yılı aşkın zamandır tanırız. Ancak benim birlikte 6 sene ilçe başkanlığı yaptığım arkadaşlarım da var içlerinde. Mesela Gaziosmanpaşa gibi, Tuzla gibi birlikte uzun süredir tanıdığım arkadaşlarım da var içlerinde. Biz sadece siyaset yapmıyoruz, özel anıları da paylaşıyoruz, özel sohbetler de ediyoruz, gidip beraber futbol oynuyoruz, beraber tatile gittiğimiz arkadaşlar var içlerinde, birbirimizin evine gittiğimiz arkadaşlar var. Dolayısıyla İstanbul İl Başkanı’nın bulunduğu konumun ve makamın gereği İstanbul’un 26 belediye başkanına eşit yaklaşmak, İstanbul’un 39 ilçe başkanına eşit yaklaşmak ve bu şekilde bir süreç yürütmektir.
-BİR ARA İSTANBUL’DA ‘EKREM İMAMOĞLU’NDAN SONRA İBB BAŞKANI KİM OLACAK?’ TARTIŞMASI ÇIKTI. ADETA HER ŞEY BİTMİŞ DE GERİYE BU KALMIŞ GİBİ GÜNLERCE BUNU KONUŞTUK. NE OLDU O TARTIŞMA, SİZE ZARAR VERDİ Mİ?
İfade ettiğiniz konular gündeme geldiğinde 26 ilçe belediye başkanımızla bir toplantı yaptık. Sonrasında 39 ilçe başkanımızla bir toplantı yaptık. Bu toplantıların ikisine de Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu da katıldı. İl başkan yardımcılarıyla ben toplantı yaptım. Çok net olarak şunu söyledim; bu tartışmaların ne yeri, ne zamanı değil… Seçmen 31 Mart’ta bizi Türkiye’nin birinci partisi yaparak çok önemli bir sorumluluk yükledi. Bütün belediye başkanlarımız yaptıkları işe odaklanacaklar, odaklanmalılar. Zaten öyle de yapıyorlar.
Arkadaşlarımız tamamen işine odaklılar, işine odaklanmaya devam edecekler. Bu tartışma nereden ortaya çıktı? Yani bir ayaküstü sohbet Aslında bir röportaj değil o, bir program değil, planlanmış bir şey değil. Ayaküstü sohbette bir belediye başkanıyla bir gazetecinin karşılaşmasında sorduğu bir soru.
Tabii ki çok yakından takip ettiğimiz bir süreç, 26 belediye başkanımızla toplantımızı yaptık. Çok net bir biçimde herkesin kendi işine odaklanması gerektiğine vurguyu yaptık.
Seyhan Hanım, Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu görevinin başındadır. Şu anda bana göre de Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’dır. Dolayısıyla bu tartışmaların doğru olmadığını, yersiz olduğunuz, zamansız olduğu söylemeliyim.
-EKREM İMAMOĞLU, GÖNLÜNÜZDE YATAN CUMHURBAŞKANI ADAYI MI?
Her yiğidin gönlünde bir aslan mutlaka yatıyordur. Türkiye’nin çok ağır ekonomik koşulları varken Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul İl Başkanı’nın kimin cumhurbaşkanı adayı olacağına yönelik mutlaka fikri vardır. Ancak 31 Mart seçimlerinin üzerinden kısa bir süre geçmiştir. Biz erken seçim talep ediyoruz. Biz diyoruz ki; mevcut siyasi iktidarın Türkiye’yi yönetme enerjisi ve becerisi kalmamıştır. Türkiye çoklu bir kriz ortamına sürüklenmiştir ve erken seçim olmalıdır.
Genel Başkan Sayın Özgür Özel partinin başındadır ve İstanbul İl Başkanı Cumhurbaşkanı adayıyla ilgili isim söylesin; bu olmaz. Bu bir kere parti hiyerarşisine aykırı. Partinin kültürüne de aykırı.
-EN AZINDAN ANKETLERDEN ÇIKAN İSİM Mİ ADAY OLMALI, PM’DEN ÇIKAN İSİM Mİ? NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Bakın ben size bir şey söyleyeyim, çok net fikrimi söyleyeyim. Sadece anketlerle de partinin cumhurbaşkanı adayını belirlerken, anket yaptık böyle çıktı diyerek de cumhurbaşkanı adayı belirlenmemeli.
Anket yapılacak. Ankette soracağız, “CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı?” Bana göre birinci soru bu olmalı, ikinci soru da şu olmalı; “Sizce Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’yi kim daha iyi yönetebilir?” Mesela bir anket yaptınız, “Kim olmalı?” dediniz ve belli isimler çıktı. Daha sonra “Kim yönetebilir?” diye soralım vatandaşa, kimin yönetme becerisine daha çok güveniyor soralım.
-TEK SORULUK BİR ANKETİN YETERLİ OLMAYACAĞINI SÖYLÜYORSUNUZ…
Tabii ki… Ve kimin iktidar olma potansiyeli var? Bunu da partinin kurulları değerlendirir.
Çok net söyleyeyim, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tarihin belli evrelerinde seçimler kazandık, ama iktidar olamadık. Seçim kazanmak başka bir şey, iktidar olmak başka bir şey.
-YEREL SEÇİMLERDE CİDDİ BİR OY ALDINIZ. HEM DEM PARTİ’DEN ÖZELLİKLE HEM İYİ PARTİ’NİN TABANLARINDAN CİDDİ BİR OY ALDINIZ. BU SEÇMENLERİN OYUNU CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NDE TUTABİLECEK MİSİNİZ?
31 Mart’ta tabii ki tüm siyasi partilerin tabanlarından oy aldık. Hem İstanbul’da hem Türkiye’nin dört bir yanında. O geçişleri incelediğimizde daha çok kadın seçmenlerin Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy verdiğini görüyoruz. Kadınlar bir evdeki mutfaktaki yangını daha çok hissediyorlar. İki, kendi çocuklarının geleceğine yönelik daha büyük bir kaygı içerisindeler.
Bu yönüyle bu oyların kalıcı olacağını düşünüyoruz. Yani bize sadece demin sizin ifade ettiğiniz işte DEM Parti’den, İYİ Parti’den, farklı siyasi partilerden değil AK Parti seçmeninden de önemli geçişler oldu. Bunun yolunun da kazandığımız belediyeleri iyi yönetmekten geçtiğini biliyoruz. Biz eğer kazandığımız belediyeleri iyi yönetirsek, Cumhuriyet Halk Partisi kendi iç süreçlerini iyi yönetirse o oylar kalıcı hale gelecektir.
-ANKET ÇALIŞMALARINA BAŞLADINIZ MI?
Evet… Cumhuriyet Halk Partisi’nin normalde 31 Mart’tan önce oy oranının yüzde 20-25 bandında olduğunu hepimiz biliyorduk, ama şu anda yaptığımız bütün anketlerde 35 bandında bir oyumuz olduğunu görüyoruz.
31 Mart’tan önce bir iddia koymuştum. Demiştim ki, ’25 ile 30 arası belediye kazanacağız.’ Daha İstanbul İl Başkanlığı’na adayken söylemiştim. Sonra çok tanınan bir gazeteci seçimden bir gün önce bana sordu ‘ne olur?’ dedi. Dedim ki ’25 ile 30 arası kazanırız. İBB’yi de bir milyonun üzerinde farklı kazanırız.’ Bana gülmüş gitmişti bir şey söylemeden. ‘Uçuyorsun başkan’ demişti.
Sonra beni 31 Mart seçimlerinden bir gün sonra aradı, “Ben sana inanmadım biraz da güldüm sana. Bana dert oldu. Beraber bir televizyon programı yapalım mı?” dedi. “Yapalım” dedim. Çıktık televizyonda onu konuştuk mesela. Şimdi de bir iddia ortaya koyuyorum; Yapılacak ilk seçimde İstanbul’un 98 milletvekilinin yarısından fazlasını Cumhuriyet Halk Partisi kazanacak. 50’den fazla milletvekili kazanacağız İstanbul’da. 50-60 arası milletvekili kazanacağız. Bu kadar iddialıyız. Bu oyları da bu kadar kalıcı hale getireceğiz İstanbul’da cumhurbaşkanı adayımız da yüzde 60 puanlık oy alacak yani. Bu kadar da net ve iddialıyız.
-SON OLARAK ÖZGÜR ÇELİK KENDİNİ NEREDE HAYAL EDİYOR?
Ben için 100 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı il başkanı olmak dünyanın en büyük onuru olacaktır.
-YETERLİ Mİ YANİ? BİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI KOLTUĞU YA DA MİLLETVEKİLLİĞİ… DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ BİR ŞEY YOK MU?
İlçe başkanlığına aday değildim. Üç tane ilçe başkanı adayı vardı. Bir gerilimli ortam ortaya çıktı ve dediler ki ya ikisi çekilsin sen aday ol falan. Ben de dedim ki arkadaşların hakkını hukukunu koruyacaksak elimizi taşın altına koyarız.
İstanbul İl Başkanlığı’na aday değildim. Bana teklif edildiğinde birincisinde dedim ki benim etrafımdaki herkes benimle ilgili yaşadığım ilçede yerel bir siyaset süreci yürütmem gerektiğini söylüyor. Bir kez daha söylendiğinde aynı şeyi söyledim. Daha sonra tabii ki çok çeşitli konuşmalar ve sohbetler yaptık. Aslında bir biçimiyle 2023 sonrası o umutsuzluk ortamının ortadan kalkabilmesi için yeni bir seslenişe ihtiyaç olduğuna karar verdik hep birlikte ve elimizi bu şekilde taşın altına koyduk.
Bunların tamamını niye anlattım? Ben hedef belirleyerek siyaset yapan herkese büyük saygı duyuyorum. Doğrusu da o, insanın hayatında hedefleri olmalı ama benim, gerçekten büyük samimiyete söylüyorum; ben bulunduğum görevi layıkıyla yerine getirirsem bulunduğum görevde başarılı olabilirsem, zaten sizin belirli bir hedef koymanıza gerek yok. Zaten toplum sizi kendi gönlünde bir yere oturtturuyor ve bir biçimiyle kendi akışında süreçler şekilleniyor.
Benim için gerçekten en büyük makam insanların zihninde, beyninde, kalbinde güzel duygular oluşturabilmek. Mesele memleket. Ben hep toplumcu siyaset yaptım. Hep kamucu siyaset yaptım. İl başkanı oldum, dediniz ya “Hayatınızda ne değişti?” diye. Tabii ki arkadaşlarımıza daha az zaman ayırıyoruz, ailemize daha az zaman ayırıyoruz ama benim hayatımda hiçbir şey değişmedi. Biz sizinle eskiden aynı mahallede oturuyorduk, şimdi yine aynı mahallede oturuyoruz.
Hiçbir alanda hiçbir değişiklik olmadı. Niye? Ben siyasete şöyle bakıyorum; ya biz günün sonunda bir gün görevlerimizi devrettiğimizde insanlar bizimle ilgili ne diyecekler ve ne düşünecekler? Bülent Ecevit dendiğinde aklınıza ilk gelen şey neydi? “Dürüst” değil mi? Kemal Kılıçdaroğlu dediğinizde aklınıza ilk ne geliyor? “Dürüst insan.” Dolayısıyla toplumda etkili iz bırakmak benim için en büyük, en umutlu makam. Ben cenazem kalabalık olsun diye yaşıyorum yani.
Kaynak: FLASH HABER TV