22 Kasım 2024 Cuma

Numan Kurtulmuş: “Türkiye Olarak Başından Beri İfade Ettiğimiz İki Devletli Çözümden Başka Hiçbir Çözüm Olmadığını Son Olaylar Bir Kez Daha Ortaya Koymuştur”

TBMM’de Filistin ile ilgili genel görüşmenin açılışını yapan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, “Bir halkın devlet olarak varlığına müsaade edeceksiniz. Asırlardır onlarla birlikte yan yana yaşamış bir başka halkın devlet olmasını kabul etmeyeceksiniz. Böylesine bir çifte standart böylesine bir yanlış anlayış olamaz. Türkiye olarak başından beri ifade ettiğimiz iki devletli çözümden başka hiçbir çözüm olmadığını son olaylar bir kez daha ortaya koymuştur” dedi.

TBMM Genel Kurulu’nda bugün 6 siyasi partinin ortak önerisi ile “Filistin ve İsrail’de Başlayan Çatışmaların Diğer Bölgelere de Yayılmamasını, Sivil Can Kayıplarının Engellenmesini ve Bölgede Tansiyonun Düşürülmesini Teminen Ülkemizce Sergilenen Çabalar” gündemli Genel Görüşme yapılıyor. Genel Kurul’da bugünkü birleşimi TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş yönetti. AKP’nin, görüşmenin kapalı oturumda yapılması önerisi AKP ve MHP oylarıyla, oyçokluğuyla kabul edildi. kapalı oturum öncesi basın koridoru boşaltıldı, büroların kapıları kilitlendi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın kapalı oturumdaki bilgilendirmesi halen devam ediyor.

Kapalı oturum öncesinde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, şu konuşmayı yaptı:

“BİR AN EVVEL ATEŞKESİN TESİS EDİLMESİ YÖNÜNDE TÜRKİYE’NİN ÇOK CİDDİ ADIMLARI, ÇOK CİDDİ DİPLOMATİK TEMASLARI MEVCUTTUR”

“İsrail- Filistin arasındaki bu gerilimin daha fazla sivil can kaybı olmaksızın daha fazla masum insanların kanı dökülmeksizin çözülebilmesi için Türkiye olarak baştan beri büyük bir katkı ortaya koymaya gayret ediyoruz. Bir an evvel çatışmaların durdurulması, özellikle zaten açık bir hapishane olan Gazze Şeridi’nde insanları hayattan kopartan bu saldırıların bir an evvel sonlandırılması, gıdası tükenmiş, suyu tükenmiş, sağlık hizmetlerine ulaşımı neredeyse tamamen engellenmiş olan Gazze halkının nefes alabilmesi için bir an evvel ateşkesin tesis edilmesi yönünde Türkiye’nin çok ciddi adımları, çok ciddi diplomatik temasları mevcuttur.

Zaten bir barut fıçısına dönmüş Orta Doğu’da bu gerilimin daha fazla sürdürülmesi bu savaşın bölgesel ve küresel yeni çatışmalarında fitilini ateşleyebilecek bir imkana sahip olduğu açıktır. Onun için diyoruz ki; savaşın genişlemesinin önlenmesi için barış, güven ve istikrar ekseninde bu anlayışımız çerçevesinde adil ve hakkaniyetli bir barışın tesis edilebilmesi için Türkiye olarak üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirmeye hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

“BUGÜNKÜ TOPLANTI VE SONUNDA DEKLARE EDECEĞİMİZ BİLDİRİ ASLINDA TARİHE DÜŞÜLEN BİR İMZADIR”

Çoğu ülkeler yaşanan çatışmaları ardından gelen Gazze’deki katliamı görmezden gelirken ya da bir tiyatro izler gibi izlerken; keskin bir tarafgirlik içerisinde maalesef buradaki insani dramları gündemlerine dahi almazken öldürülen çocuklar taş taş üstünde bırakılmayan Gazze halkı için kıllarını kıpırdatmazken Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin insani, ahlaki ve tarihi sorumluluğunu kuşanmak üzere bu oturumu gerçekleştirmesi ve bu oturumun sonunda ortak bir deklarasyona imza atarak bunu Türkiye ve dünya kamuoyuyla paylaşması gerçekten büyük bir önemi haizdir ve her türlü övgünün üstündedir.

Bugünkü toplantı ve sonunda deklere edeceğimiz bildiri aslında tarihe düşülen bir imzadır. Bir kez daha bu vesileyle parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partileri, grubu olmayan bütün partilerin mensubu milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyor ve tebrik ediyorum. Esasına bakarsanız dünyada Filistin-İsrail meselesinde büyük bir vukufiyetle söz söyleyebilecek bir milletin evlatlarıyız. Ecdadımız 4 asır boyunca bugünkü Filistin topraklarında farklı dinden insanları, farklı mezhepleri, farklı meşrepleri, farklı etnik yapıları bir arada yaşatabilmiş ve bu 4 asır boyunca batılı insaflı tarihçilerin ‘Osmanlı barış düzeni’ olarak tanımladıkları bu dönemde bir tek mezhep kavgası olmamış, bir tek din kavgası olmamış herkesin hakkına hukukuna riayet edilmiştir.

“EGEMEN VE BAŞKENTİ KUDÜS OLAN BİR FİLİSTİN DEVLETİ MUTLAKA KURULMALIDIR”

Mescid-i Aksa’daki ‘Allah-u Ekber’ sesleriyle hemen yanıbaşındaki Ağlama Duvarı’nda Yahudilerin yakarışları bir kaç yüz metre ötedeki Doğuş Kilisesi’ndeki Hristiyanların duaları birbirine karışmış ve insanlar barış içinde esenlik içinde yaşamışlardır. Bunu sağlayan iki temel gerekçe vardı. Bunlardan birisi; dinlere, inançlara ve kimliklere saygı bir diğeri ise her insanı yaradılaşta eşit haklara sahip olan hz. insan olarak gören anlayışımızdı. Böylesi önemli bir tarihi birikime sahip olan Türkiye’nin evlatları olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üyelerinin ve siyasi partilerin bugün göstermiş olduğu bu dayanışmanın tarihi bir adım olduğunun altını çizmek istiyor, emeği geçen bütün arkadaşlarımıza tebrik ve teşekkürlerimi bir kere daha ifade etmek istiyorum.

İnsanlık tarihini, bölge tarihini bilenler şu gerçeğin altını çizeceklerdir; dünya barışının kapısı Orta Doğu barışıdır. Orta Doğu barışının kapısı ise hiç kuşkusuz Filistin halkının barış ve esenlik içerisinde Orta Doğu’da yaşayabilmesidir. Bu gerçeği en iyi bilen milletin çocukları olarak şu anda yaşananları bir sebep olarak değil; on yıllar boyunca süren yanlış uygulamaların bir sonucu olarak görüyor ve bu nedenler ortadan kalkmadan Orta Doğu’da bir barışın tam manasıyla kurulmasının mümkün olmadığına inanıyoruz. Orta Doğu barışının, Filistin ve İsrail arasındaki gerilimin ortadan kaldırılması için hiç şüphesiz 3 tane temel konuda adım atılmak mecburiyeti vardır. Bunlardan birisi; 1967 sınırlarında bütünleşik, tam manasıyla bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs olan bir Filistin Devleti mutlaka kurulmalıdır ve bütün dünya tarafından tanınmalıdır.

“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMDEN BAŞKA HİÇBİR ÇÖZÜM OLMADIĞINI SON OLAYLAR BİR KEZ DAHA ORTAYA KOYMUŞTUR”

Bir halkın devlet olarak varlığına müsaade edeceksiniz. Asırlardır onlarla birlikte yan yana yaşamış bir başka halkın devlet olmasını kabul etmeyeceksiniz. Böylesine bir çifte standart böylesine bir yanlış anlayış olamaz. Türkiye olarak başından beri ifade ettiğimiz iki devletli çözümden başka hiçbir çözüm olmadığını son olaylar bir kez daha ortaya koymuştur.

Bu sorunun çözülmesi için ikinci temel mesele ise; özellikle on yıllar boyunca yerleştirilen ve son bir kaç yıldır giderek sayıları artan yasa dışı yerleşimciler meselesidir. İnsanlar evlerinden, iş yerlerinden, köylerinden, kentlerinden tehcil edilerek onların yerine orayla hiç ilgisi olmayan halklar getirilmiş ve yerleşimciler uluslararası hukuka aykırı, Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı bir şekilde yerleştirilmeye devam edilmiştir. Yasa dışı, hukuk dışı bu yerleşimciler meselesinin ve buna bağlı olarak İsrail’in işgal ve ilhak teşebbüslerinin sona erdirilmesi barışın önünü açacak en önemli gelişmelerden birisidir.

Üçüncü temel mesele ise; başta Mescid-i Aksa olmak üzere Müslümanların, Hristiyanların ve Yahudilerin bütün din mensuplarının kutsal mekanlarının mahzuniyetinin korunması ve bu anlamda dinlerin kutsallarına karşı saygı gösterilmesidir. Onlarca kere yaşandığı gibi özellikle son dönemde sıradan insanların da değil, bazı milletvekillerinin bazı bakanların öncülüğünde Müslümanların kutsal mekanları olan Mescid-i Aksa’nın defalarca baskılara uğramış olması, baskınlarla işgal edilmiş olması uluslararası hukuk bakımından kabul edilebilecek bir durum değildir. İşte bu temel üç maddeyi önümüzdeki dönemde dünya sisteminin yeniden güçlü ve hakkaniyetli bir şekilde oluşması için Filistin-İsrail barışının temel meseleleri olarak görüyoruz. Ümit ediyorum ki Türkiye’nin öncülüğünde sizlerin bu kararlılığıyla Orta Doğu’daki bu sorunu çözecek ve nihai olarak adil, hakkaniyetli bir barışı sağlayacak adımların atılması mümkün olur.”

 

İlgili Haberler