Türk Harb-İş Sendikası’ndan “Düşük Ücret” Eylemi: “Tek Derdimiz, Arkadaşlarımızın Öz Yurtlarında Rahat Bir Yaşam Sürmesini Sağlamak”
MMO BAŞKANI YENER: “100 YIL ÖNCE YOLU AÇILAN BAĞIMSIZLIĞIN TEKRAR KAZANILMASI, HALK EGEMENLİĞİNİN VE BARIŞIN TESİSİ GÖREVLERİMİZİN BAŞINDA GELMEKTEDİR”
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla “100 yıl önce yolu açılan bağımsızlığın tekrar kazanılması, halk egemenliğinin ve barışın tesisi görevlerimizin başında gelmektedir. Odamız bu doğrultuda emperyalizme, faşizme, gericiliğe, halkların birbirine kırdırılmasına karşı çıkmaya; eşitlik, özgürlük, laiklik, adalet ve hukukun üstünlüğü temelinde bir arada yaşamın hâkim olacağı demokratik bir Türkiye mücadelesinde yer almaya devam edecektir” dedi.
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Yener’in açıklaması şöyle:
“30 Ağustos, ülkemizde 26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan ve daha sonra Başkumandanlık Meydan Muharebesi adı verilen zaferin 100. yıldönümüdür. 1 Eylül ise, Nazi Almanyası’nın İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcına yol açan işgallerinden biri olan Polonya işgalinin başladığı gün olması itibarıyla Dünya Barış Günü olarak anılmakta, güncel olarak da birçok coğrafyadaki acil barış ihtiyacı dile getirilmektedir. Emperyalist devletlerin ülkemizi işgaline karşı 1919’da başlayan Bağımsızlık Savaşı 30 Ağustos 1922 tarihindeki Büyük Zafer ile durdurulmuş, 9 Eylül’de İzmir’in işgalden kurtarılışının ardından barış görüşmeleri başlamış, Mudanya Ateşkes Konferansı ve Lozan Konferansı ile barış sağlanarak İstanbul’un işgaline son verilmiş ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmişti.
“BU SÜRECİN ARDINDAN YURTTA SULH CİHANDA SULH CUMHURİYETİN TEMEL POLİTİKASI OLMUŞTU”
Bu sürecin ardından yurtta sulh cihanda sulh Cumhuriyetin temel politikası olmuştu. Ancak 1950’lerle birlikte bu temel politika terk edilmiş, Türkiye emperyalist devletlerin savaş aygıtı NATO’ya sokulmuş, Meclis kararı olmadan Kore’deki savaşa asker gönderilmiş, Cezayir’in Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Fransa’nın yanında yer alınmış, emperyalizm lehine Lübnan’a müdahale bile düşünülebilmiştir.
Bugünkü iktidarın dış politikada emperyalizmin taşeronluğu politikasını Afganistan, Irak, Suriye, Libya’da sürdürmesi, Türkiye’nin emperyalizme 70 yılı aşan bağımlılığını pekiştirmiştir. Diğer yandan iktidarın dış politikasının ülke içi toplumsal muhalefeti baskı altında tutma dahil iç politika ihtiyaçlarıyla bağlantılı olduğu da bilinmektedir. İç ve dış politikanın emperyalizme bağımlılıkla, militarizmle, milliyetçilikle, ümmetçilikle, siyasal İslamcılıkla belirlenmesi ve Kürt sorununda sergilenen baskı ve şiddet derin acılara, toplumsal yarılmalara yol açmaktadır.
“100 YIL ÖNCE YOLU AÇILAN BAĞIMSIZLIĞIN TEKRAR KAZANILMASI, HALK EGEMENLİĞİNİN VE BARIŞIN TESİSİ GÖREVLERİMİZİN BAŞINDA GELMEKTEDİR”
Başta komşularımız olmak üzere diğer halklarla barışçı ilişkiler kurulması, ülkemizin bağımsızlığı, dış politikanın ülke ve halk çıkarlarına tabi ve ülkemiz içinde kardeşliğin egemen olması için ülkede, bölgede, dünyada barış acil bir ihtiyaçtır. Ülkemizde Kürt sorunu ve göç sorunu üzerinden oluşturulan etnik düşmanlıklar, bölgemizdeki işgaller, nükleer silahlanma ve genel savaş olasılıkları, barışçı politikaların önemini ortaya koymaktadır. Bu nedenle 100 yıl önce yolu açılan bağımsızlığın tekrar kazanılması, halk egemenliğinin ve barışın tesisi görevlerimizin başında gelmektedir. Odamız bu doğrultuda emperyalizme, faşizme, gericiliğe, halkların birbirine kırdırılmasına karşı çıkmaya; eşitlik, özgürlük, laiklik, adalet ve hukukun üstünlüğü temelinde bir arada yaşamın hâkim olacağı demokratik bir Türkiye mücadelesinde yer almaya devam edecektir.”