Ahmet Davutoğlu: “Bunun Adı Darbedir. Bu Karar Demokrasiye Ve Hukuk Devletine Darbedir, Asla Kabul Edilemez”
Mazlumder’den Milli Yol Partisi’ne Ziyaret… Remzi Çayır: “Hakları Elinden Alınan Hangi Kesim Olursa Olsun, Ona Sahip Çıkmazsak Yalnızlaşır Ve Zulmün İçinde Kaybolup Gideriz”
Mazlumder Ankara Şube Başkanı Osman Yurt ve dernek yönetimi, geçen hafta Kızılay’da zamları protesto etmek isterken polis engeliyle karşılaşan Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır’ı ziyaret etti. Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır; “Var olan sistemi doğuran bu anlayışlara karşı bir tavır geliştirerek siyaset yapıyoruz. Onun için de dövülenin kimliğine çok bakmamak lazım. Elbistan Cezaevi’ndeydim, solcular dayak yediğinde onlara sahip çıktım diye beni neredeyse yargılıyorlardı. Dayak yiyen kim olursa olsun veya işkence gören kim olursa olsun veya hakları elinden alınan hangi kesim olursa olsun ona sahip çıkmazsak yarın yalnızlaşır ve zulmün içinde kaybolup gideriz. Toplumun farklı unsurları buna dikkat etmek zorundalar, partiler de buna dikkat etmek zorundalar ama Türkiye’de kendilerini hak, cennetin sahipleri; kendi gibi düşünmeyen veya yaşamayanları da cehennemin sahipleri olarak görüyorlar” dedi.
Mazlumder Ankara Şube Başkanı Osman Yurt ve dernek yönetimi, geçen hafta Kızılay’da zamları protesto etmek isterken polis engeliyle karşılaşan Milli Yol Partisi’ni ziyaret etti. Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, ziyaret sonrasında açıklamalarda bulundu. Çayır’ın açıklamaları şöyle:
“İnsan hak ve hürriyetlerini, insanın düşüncesini açıklamaya yönelik faaliyette bulunan ve burada kimi engellerle karşılaşılan her durumda fikrini açıklamaya çalışanın yanında duran herkesi saygıdeğer buluyorum. Düşünceden korkan, inançtan korkan hiçbir topluluk ve hiçbir yönetim başaralı olamaz, ülkeyi ve milleti mutlu edemez. Onun için bir ülkede ne kadar özgürlük, hürriyet varsa o kadar kalkınma, o kadar refah seviyesinin yükselmesi söz konusu. Refah seviyemizin yükselmesiyle adaletli ve özgürlükçü bir toplum arasında paralellik var. Birbirini destekleyen şeyler. İnsan haklarının savunucusu her insanı ve her sivil toplum kuruluşunu çok değerli buluyorum.
“İKTİDAR OLDUKTAN SONRA SÜRESİZ SİYASET HASTALIĞININ DOĞRUDUĞU ANAFORA KAPILDILAR”
Geçen hafta perşembe günü Ankara’da arkadaşlarımızla dedik ki, ‘Gidelim, Kızılay’da kimseyi rahatsız etmeden düşüncelerimizi açıklayalım. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartların zorluğunu dile getirelim. Zamlar konusunda, peş peşe gelen hayat pahalılığı konusunda fikirlerimizi açıklayalım’ dedik. Üç çember oluşturdular. Yerimi gösteriyorlar, ‘Şurada basın açıklaması yapın gidin.’ ‘Burada herkes duramaz, herkes konuşamaz, herkes ifade edemez’ demişler. Paramızla yaptırdığımız yeleğe, ‘Giyemezsin’ diyor. Arkadaşın birisi yeleği getirmeye gidiyor, onu tutuyor, göndermemeye çalışıyor. Özel kalem olup biteni çekmeye çalıştı, ona saldırdılar. Dedim ki, ‘Bir durun kardeşim. Sizin yaptığınız Anayasa’ya aykırı, insan haklarına aykırı, evrensel hukuka aykırı, evrensel hukukun getirdiği teamüllere aykırı.’ Söylüyorsun, adamın hiç umurunda değil.
Gördüm ve anladım ki bu hükümet, özgürlük düşmanlarının, hürriyet düşmanlarının, inanç düşmanlarının oluşturduğu 28 Şubat’ın bambaşka bir versiyonu. Kimse kusura bakmasın, bir resimlerine baksınlar. Ne dediler ne yaptılar, nereye geldiler? Yıllar yılı var olan bir şiiri okuyorsun, sistem vuruyor dayağı yargı yoluyla. Dönüyorsun, çilesini çekiyorsun, mücadelesini veriyorsun. Neyin mücadelesini veriyorsun? Özgürlüğün ve hürriyetin mücadelesini veriyorsun. Kim veriyor bunu? Şimdiki Cumhurbaşkanı veriyor. Sonra bu maksatla iktidar talep ediyor milletten, iktidar oluyor. İktidar olduktan sonra süresiz siyaset hastalığının doğurduğu anafora kapılıyor. Süresiz siyasetin getirdiği iktidarlarda da kendi zengin sınıfını oluşturma kabiliyeti vardır ve böyle bir gelenek de vardır.
“HAKLARI ELİNDEN ALINAN HANGİ KESİM OLURSA OLSUN, ONA SAHİP ÇIKMAZSAK ZULMÜN İÇİNDE KAYBOLUP GİDERİZ”
Var olan sisteme karşıyım. Var olan sistemi doğuran bu anlayışlara karşı bir tavır geliştirerek siyaset yapıyoruz. Onun için de dövülenin kimliğine çok bakmamak lazım. Elbistan Cezaevi’ndeydim, solcular dayak yediğinde onlara sahip çıktım diye beni neredeyse yargılıyorlardı. Dayak yiyen kim olursa olsun veya işkence gören kim olursa olsun veya hakları elinden alınan hangi kesim olursa olsun ona sahip çıkmazsak yarın yalnızlaşır ve zulmün içinde kaybolup gideriz. Toplumun farklı unsurları buna dikkat etmek zorundalar, partiler de buna dikkat etmek zorundalar ama Türkiye’de kendilerini hak, cennetin sahipleri; kendi gibi düşünmeyen veya yaşamayanları da cehennemin sahipleri olarak görüyorlar.”
“DEVLETİN GÖREVİ PROTESTOLARI ENGELLEMEK DEĞİL, BUNLARI KORUMAKTIR”
Mazlumder Ankara Şube Başkanı Osman Yurt da geçen hafta Kızılay’da zamları protesto etmek isterken polis engeliyle karşılaşan Milli Yol Partisi’nin bu çabasının demokrasi adına önemli olduğunu belirtti. Yurt, ziyaret sonrasında şunları söyledi:
“Silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri hakkı, temel bir haktır. Türkiye’de OHAL dönemi alışkanlıkları devam ediyor. Bu yönde uzun süredir Mazlum-Der olarak ısrarla vurgu yapıyoruz; bu yapılanlar problemlidir, bunlar doğru değil çünkü kolluğun müdahalesi için gerekli orantılılık şartları aranır. Bir siyasi parti başkanının yaptığı bu çalışmaya bu müdahale toplum adına çok üzücü çünkü herkes için geçerlidir bu hak. Uç da olsa, beğenmediğimiz, bizim için yok edici kimseler de yapsa bu hakkı kullanmak durumundalar. Demokratik toplumun bu gereklerindendir. Türkiye’de bu hakları mücadeleyle almıyoruz, yukarıdan geliyor bize. Onun için de kıymetini bilmiyoruz. Devletin görevi bunları engellemek değil, bunları korumaktır.”