Ankara’da Demokratik Kitle Örgütlerinden ‘2. Tur’ Açıklaması: “Biz Burayız, Varız. 29 Mayıs’ta Özgür Bir Ülkeye Uyanmaya Kararlıyız”
Lale Karabıyık: “Kamusal Ve Parasız Eğitim Olması Gerekirken 766 Bin 800 Çocuk Maddi Yoksunluk Çekiyor Ve Beslenemiyor”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, eğitimde yaşanan sorunlara dikkat çekerek iktidarın 2024 yılı için milli eğitime ayırdığı bütçenin yeterli olmadığını söyledi. Bütçeyi eleştiren Karabıyık, “Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi içindeki yatırımlara ayrılan pay son derece önemlidir. Bütçedeki bir takım miktarları nereye ayıracağınız siyasi bir tercihtir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın çözmesi gereken ama öncelemediği ve planlamadığı bir süreç içerisindeyiz. 2024’te çok hafif bir yükseliş görülse de eğitimdeki sorunlar hacim olarak büyüdüğü için bu bütçe asla yeterli değil. Beslenme sorununu bu bütçe çözemez, çocukların en azından bir öğün sağlıklı beslenebilmesi için okullara yemek, sağlıklı su koyma hedefi yok bunun içinde. Deprem bölgesindeki okulların güvenilir hale getirilmesine bu yatırım bütçesi yetmez. Hala okullarda velilerden para toplanıyor. Daha kamusal ve parasız eğitim olması gerekirken, 22 milyon 738 bin 300 çocuğun yüzde 33.7’sinin yani 766 bin 800 çocuğun maddi yoksunluk çektiği ve beslenemediği gibi bir rakamımız var” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, bugün partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında eğitimde yaşanan sorunlara dikkat çekerken, iktidarın 2024 yılı için milli eğitime ayırdığı bütçeyi de eleştirdi. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını kınayarak sözlerine başlayan Karabıyık şunları dile getirdi:
“OECD ÜLKELERİ ARASINDA VELİNİN CEBİNDEN EN ÇOK PARA ÇIKAN ÜLKE BİZİM ÜLKEMİZ”
“20 yılın sonucunda eğitim, toplumun refahını ve mutluluğunu arttıran anayasal hak ve hizmet olmaktan uzaklaşmış durumda. İnsanlarımız için hem ekonomik hem de duygusal bakımdan bir yük getirmiş mutsuzluk, geleceğe güvensizlik olarak karşımıza çıkmış durumda. Eğitim sistemi böyle bir tablo sergilememeli diye düşünüyoruz. MEB istatistikleri eğitim sisteminin bakan ve bürokratlarının bahsettiği kadar iyi durumda olmadığını çok ne ifade ediyor. Resmi okullardaki öğretmen sayısı 975 binden 974 bine düşmüş. Emekli olan öğretmenleri sayısı dikkate alınmıyor şu kadar atama yaptık derken. Mevcut politikalarla atama bekleyen yaklaşık bir milyon öğretmenin sorununa hiçbir bir çözüm getirilmiyor. Okul-derslik sayılarına baktığınızda yeni yatırımların asla yeterli olmadığı özellikle ortaokul ve ortaöğretim düzeyinde imam hatip okullarına yönelik pozitif bir ayrımcılık yapıldığını da görüyoruz. Eğitim sistemimiz her geçen gün fırsat eşitliğini sağlamaktansa fırsat eşitsizliğini derinleştirerek gidiyor. Vatandaşların alım güçlerinin düştüğü şu koşullar altında fırsat eşitsizliği eğitimde bir takım sorunları da beraberinde getiriyor. OECD ülkeleri arasında bir kıyaslama yaptığınızda velinin cebinden en çok para çıkan ülke bizim ülkemiz. Özel eğitim kurumlarının da desteklendiğini de görüyoruz.
“EĞİTİM SİSTEMİ HEM KAMUSAL, HEM BİLİMSEL HEM DE LAİK NİTELİKLERİNDEN UZAKLAŞTIRILMAYA ÇALIŞILMAMALI, ŞU ANDA YAPILAN BU”
İktidarın hedefleri doğrultusunda laik eğitimden uzaklaşılmaya çalışılmaktadır. Eğitimde laiklik 3 temel prensip üzerinde ifade edilebilir; müfredatın laik olması, eğitim mekanlarının laik olması, eğitim personelinin laik olması. Oysa eğitim sistemi hem kamusal, hem bilimsel hem de laik niteliklerinden uzaklaştırılmaya çalışılmamalı, şu anda yapılan bu. Aynı zamanda okullar ve eğitim sistemi siyasetin arka bahçesi de olamaz. 2 Nisan 2023’te Bakan Mahmut Özer, ‘eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını yüzde 99’un üzerine çıkardık’ diyor. Oysa Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yayınlanan yıl sonu kesinleşmiş istatistiklerde bu oran yüzde 99,9 değil 84,9. Bu ülkede 2012 yılından bu yana 6-8 yaş arası çocuklar için zorunlu eğitim uygulaması yapılıyor. Bu nedenle okullaşmanın yüzde 100 olması lazım. Ama yüzde 100 değilse çocuklarımızın okul dışında kaldıkları, devlet güvencesinde olan eğitim haklarını kullanamadıklarını buradan çıkartabiliriz. 2022-2023 MEB istatistiklerine göre çocuklarımızın eğitim dışında kalmaları eğitim kademesi yükseldikçe artıyor. Yayınlanan istatistiksel verilere göre ilkokullarımızdaki toplam öğrenci sayısı ise 5 milyon 535 bin. Mevcut okullaşma oranına göre ilkokulda olması gereken 365 bin 888 çocuk okulda gözükmüyor. Ortaokulda olması gereken 533 bin 28 çocuk okul sıralarında değiller. 2022-2023 MEB İstatistiklerine göre, 714 bin 551 çocuğumuz zorunlu lise eğitiminin dışında. Bu çocuklar nerede? Neden çocuklar okul dışında, bu konuyu Milli Eğitim Bakanlığı’nın takip etmesi gerekiyor.
“KAMUSAL VE PARASIZ EĞİTİM OLMASI GEREKİRKEN 766 BİN 800 ÇOCUK MADDİ YOKSUNLUK ÇEKİYOR VE BESLENEMİYOR”
Milli Eğitim bakanlığı bütçesi içindeki yatırımlara ayrılan pay son derece önemlidir. Bütçedeki bir takım miktarları nereye ayıracağınız siyasi bir tercihtir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın çözmesi gereken ama öncelemediği ve planlamadığı bir süreç içerisindeyiz. 2024’te çok hafif bir yükseliş görülse de eğitimdeki sorunlar hacim olarak büyüdüğü için bu bütçe asla yeterli değil. Beslenme sorununu bu bütçe çözemez, çocukların en azından bir öğün sağlıklı beslenebilmesi için okullara yemek, sağlıklı su koyma hedefi yok bunun içinde. Deprem bölgesindeki okulların güvenilir hale getirilmesine bu yatırım bütçesi yetmez. Hala okullarda velilerden para toplanıyor, çok önemli ihtiyaçlar var, temizlik görevlisi ihtiyacı var ama velilerden para toplanmadan bu ihtiyaçlar karşılanamıyor. Böyle bir ortamda önemli sorunları varken MEB’in öncelediği konular çok farklı. Daha kamusal ve parasız eğitim olması gerekirken, 22 milyon 738 bin 300 çocuğun yüzde 33.7’sinin yani 766 bin 800 çocuğun maddi yoksunluk çektiği ve beslenemediği gibi bir rakamımız var. Okul öncesi eğitimdeki çocukların önce sütünü kestiler, sonra beslenme desteğini yani bir öğün yemeği kestiler çok gördüler, şimdi de okul öncesi eğitim ücretsiz olacak şeklinde seçim vaatlerini bir kenara atıp katkı payı adı altında ücret getirdiler.
“2002’DE ÖĞRETMENLERE DÖNEME HAZIRLIK ÖDENEĞİ ASGARİ ÜCRETİN YÜZDE 95’İNE YAKINDI, BUGÜN YÜZDE 12’Sİ”
Eylül’deki eğitimdeki fiyat artışı yüzde 80.96, korkunç bir şey bu. Hem eğitimi her gün kamusal alandan çıkarıyorsunuz hem okullar arası farklılaşmaları artırıyorsunuz, vatandaş iyi bir eğitime ulaşmaya çalışıyor, gerektiğinde kredi alıyor. Bir taraftan da enflasyon baskısı altında okula gönderme gücünü bile kaybetmiş hale geliyor ama siz bunları görmeden en ufak bir desteği sağlamamaya devam ediyorsunuz. Üniversite eğitimi de en fazla artışın olduğu alan oldu, yüzde 127.72’lik bir atış olmuş bir önceki aya göre değişim oranı olarak baktığımızda. 2002 yılında öğretim yılına ait hazırlık ödeneği 175 lira, asgari ücret ise 187 lira. Yani 2002’de öğretmenlerimize döneme hazırlık ödeneği olarak asgari ücretin yüzde 95’ine yakın bir kısmı veriliyormuş. 2023 yılına geldiğimizde öğretim yılına ait hazırlık ödeneği bin 400 lira, asgari ücret ise 11bin 402 TL oldu. Öğretim yılına hazırlık ödeneği şimdi asgari ücretin yüzde 12’si.
“ÖĞRENCİLERİN BESLENEMEME, GEÇİNEMEME SORUNU VAR, DOĞRU PLANLAMAYLA BÜTÜN SORUNLAR ÇÖZÜLEBİLİR”
Ülkemizde planlanmış bir yurt hizmeti yok, illere göre planlamanın olmadığını biliyoruz. Çalışarak okumak zorunda kalan öğrenciler var. Öğrenciler okulu bırakıp memleketine dönmek ya da hiç başlayamamak durumunda kalıyorlar. Hangi ülkeye bakarsanız bakın doğru bir planlamayla üniversite öğrencilerine iyi bir bütçe ayrılmış ortamlar yaratılmış. Öğrencilerin beslenememe, geçinememe sorunu var. Ailelerin durumları ortada, verilen burs miktarının 5- 6 aylığını toplasanız ancak bir aylık kira edecek, hele büyük illerde mümkün değil. Yerel yönetimlerimiz mümkün olduğu kadar bütün büyük illerde öğrencilerin barınma sorununu çözmeye çalışıyor ancak bu tabii ki devletin görevidir. Kredi Yurtlar Kurumu’nun burada önceliklerini doğru koyması gerekir. Okul yemeğine gelen zam öğrencilerin belini büküyor. Sorunlar çok fazla, ama ülkemizde bu sorunları çözmek için kaynaklarımız yeterli ama bu bir siyasi tercih meselesidir, doğru planlamayla bütün sorunlar çözülebilir.”