BASIN MESLEK ÖRGÜTLERİNDEN BASIN İLAN KURUMU’NUN EVRENSEL KARARINA TEPKİ: “RESMİ İLAN VE REKLAMLARIN KESİLMESİ HUKUKSUZDUR, GERİ ÇEKİLMELİDİR”
KILIÇDAROĞLU: “GÖNÜL İSTER Kİ, TÜRKİYE’NİN BU KÂBUS ATMOSFERİNDE HER SİYASETÇİ VAKTİN BELİRLİ BİR DİLİMİNİ SANATKARA AYIRABİLSİN”
CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Müjdat Gezen’ın 70. sanat yılını kutlama töreninde “Gönül ister ki, Türkiye’nin bu kâbus atmosferinde her siyasetçi vaktin muhakkak bir dilimini sanatçıya ayırabilsin. Sanatçılarla oturup konuşabilsin, onlarla dertleşebilsin. Fakat maalesef böyle bir ortam çabucak hemen son 20 yıldır hiç yaratılmadı. Böyle bir ortama toplumun da gereksinimi var, siyasetçilerin de muhtaçlığı var” dedi.
CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu; tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, şair ve eğitmen olan Müjdat Gezen’in 70’inci sanat yılı için İstanbul’da, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen kutlama törenine katıldı.
“SANATÇI BİZİ GÜLDÜREN, BİZİ AĞLATAN, BİZİ DÜŞÜNDÜREN KIYMETLİ BİR İNSANDIR”
“Efendim benim için en sıkıntı konuşma. Sanatın ve sanatçının bedelinin bütün toplumun, her katmanın bilmesi gerekir. Bizi güldüren sanatçı olarak tanıttılar. Ancak izlerken duygulandığımız anlar da oldu. Hasebiyle sanatçı bizi güldüren, bizi ağlatan, bizi düşündüren kıymetli bir insandır. Sanatın ve sanatçının önem kazandığı her toplum bir manada gelişmiş toplumdur.
Öğrencilik yıllarımda, lise yıllarımda; Alexander Dumas’ın Üç Silahşörler kitabını okumuştum. Kitabın önsözünde Alexander Dumas’ın kitabı yazarken başından geçen bir öykü var. O öyküyü anlatarak sanatın ve sanatçının ne kadar güçlü olduğunu söz etmek isterim. Alexander Dumas, Üç Silahşörler’i muharrir, Paris’te günlük bir gazetede tefrika edilir. Sabah erken saatlerinde Parisliler masraf, gazete büfelerinin önünde beklerler. Gazeteyi alıp ve romanı izlemek isterler. Yaz ayları gelir ve Alexander Dumas gazetenin işverenine der ki, ‘Roman kalsın, ben tatile gideceğim, dönüşte bitireceğim.’ ‘Mümkün değil’ der, ‘Bütün Parisliler sizi bekliyor. Roman ne olacak? Romanı bitir, ondan sonra tatile gidebilirsin.’ Kabul etmez, onun üzerine gazetenin işvereni Alexander Dumas’ı mahkemeye verir. Yargıcın karşısına çıkar; yargıç der ki, ‘Evet, gazete işvereni haklı ve siz bu romanı bitirmek zorundasınız. Çünkü bütün Parisliler senin romanını bekliyorlar.’ Geriye döner Alexander Duman, ‘Bana bir kalem kağıt getirir misiniz’ der. Bir kalem, kağıt gelir; romanın başaktörünün ismini muharrir, ‘Elinde kılıcı ayakları titredi, yere düştü ve öldü’, altına ‘son’ müellif. ‘Roman bitmiştir, gidin yayınlayın’ der. Bunun üzerine işveren der ki, ‘Tamam, pes ettim; tatile git, dön ve romanını bitir’ der. Sanat ve sanatçının gücü bu aslında.
“GÖNÜL İSTER Kİ, TÜRKİYE’NİN BU KABUS ATMOSFERİNDE HER SİYASETÇİ VAKTİN MUHAKKAK BİR DİLİMİNİ SANATÇIYA AYIRABİLSİN”
Gönül ister ki, Türkiye’nin bu kabus atmosferinde her siyasetçi vaktin aşikâr bir dilimini sanatçıya ayırabilsin. Sanatçılarla oturup konuşabilsin, onlarla dertleşebilsin. Ancak maalesef böyle bir ortam çabucak hemen son 20 yıldır hiç yaratılmadı. Böyle bir ortama toplumun da muhtaçlığı var, siyasetçilerin de muhtaçlığı var. Böyle bir ortamı yaratma dileği ile hepinize şükran borçluyum, hepinize teşekkür ederim. Bizi güldüren, vakit zaman ağlatan Müjdat Gezen’e de hepinizin huzurunda hürmetlerimi sunuyorum.”