DEVLET BAHÇELİ: “2023 VE MÜTEAKİP YILLAR TÜRKİYE’NİN ŞAHLANIŞINA, ZULME YANDAŞLIK EDENLERİN DAĞILMASINA, ZİLLETE DÜŞENLERİN DAĞINIKLIĞINA KESİNLİKLE SAHNE OLACAKTIR”
‘Kemal Kılıçdaroğlu-The New Archıtect Of Turkısh Polıtıcs’ Kitabı Çıktı… Doç. Dr. Öztürk: “Beni Etkileyen Şeylerin Başında, Kemal Bey’in Kendine Olan Güveni Geldi”
EMRE SERCAN İKE
Londra Metropolitan Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ahmet Erdi Öztürk ve Utah Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hakan Yavuz’un kaleme aldığı ‘Kemal Kılıçdaroğlu-The New Architect Of Turkish Politics (Türk Politikasının Yeni Mimarı)’ isimli kitap bugün çıktı. Ahmet Erdi Öztürk, “Beni her şeyden çok, Kemal Bey ile ilgili etkileyen şeylerin başında, Kemal Bey’in kendine olan güveni geldi. Yani Kemal Bey, tecrübeli bir bürokrat, tecrübeli bir devlet adamı ve artık tecrübeli bir genel başkan. Benim için en şaşırtıcı noktalardan bir tanesi, Kemal Bey’in seri cevap vermesi ve kendine güveniydi. Bunun dışında Kemal Bey ile ilgili şaşırdığım noktalardan bir tanesi, dış politika… Türkiye’nin çok problemli meselelerinde; Rusya, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Ermenistan, Azerbaycan, Balkanlar, Kuzey Afrika… Kemal Bey, bu konularda çok bilgili olduğunu, olayı çok takip ettiğini, Türkiye’nin mevcut pozisyonun ne olduğunu ve pozisyonda aslında nereye evrilmesi gerektiğini çok detaylı ve açık bir şekilde belirtti” dedi.
Doç. Dr. Ahmet Erdi Öztürk ve Prof. Dr. Hakan Yavuz’un birlikte kaleme aldığı ‘Kemal Kılıçdaroğlu-The New Architect Of Turkish Politics (Türk Politikasının Yeni Mimarı)’ kitabı bugün raflardaki yerini aldı. Ahmet Erdi Öztürk, kitabın hazırlanış süreci ve içeriğine dair ANKA Haber Ajansı’na konuştu. Öztürk, şunları söyledi:
“SON 10 YILDIR CHP’NİN VE ONUN GENEL BAŞKANI SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN ÜZERİNE YAPILMIŞ AKADEMİK ÇALIŞMA ÇOK ÇOK AZ”
“Öncelikli olarak şunu not etmem lazım. Biz akademisyenler, genellikle ve çoğunlukla kendi taleplerimiz ve niyetlerimiz üzerinden bir şeyleri kaleme alırız. Bazen de çok nadiren de olsa yayıncı kuruluşlar, çalıştığımız konular üzerinde bizlere taleple gelir. Baktığınız zaman, dünya literatüründe İngilizce dilde yazılmış, Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili herhangi bir yayına rastlamak mümkün değil. Aslında bu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun önemli işler yapmadığı, önemli bir siyasal figür olmadığı anlamına gelmiyor. Aksine, AK Parti iktidarı nasıl Türkiye’de kapsayıcı, biraz da hegemonik bir şekilde bir siyaset yürütüyorsa akademisyenler de ister istemez bu hegemonyayı araştırmak, bu kapsayıcılığın farklı boyutlarını ele almak üzerinden yollarını çiziyorlar. Bu nedenle özellikle son 10 yıldır CHP’nin ve onun genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerine yapılmış akademik çalışma çok çok az. Biz Hakan hocamla beraber bu kitabı kurgularken, böyle bir teklif bize geldikten sonra, öncelikli olarak zorlandığımız birçok konu olduğunu söyleyebilirim. Bunlardan bir tanesi, demin bahsettiğim, Kemal Bey ile ilgili akademik anlamda literatürün boş olması. Ancak bu noktada yardımımıza koşanlar oldu. Bunların en başında, Kemal Bey kendisi sorularımıza cevap verdi, belirli bir zaman ayırdı sağ olsun. Bunun dışında CHP’nin merkezinde yer alan ve bence çok önemli bir figür olan İlhan Kesici, sorularımıza açıklıkla, detaylılıkla, kendine has hoş sohbetiyle sağ olsun oldukça büyük katkılarda bulundu.
“DEMOKRASİNİN EVRENSEL KURALLARIYLA TÜRKİYE’NİN MOZAİK YAPISIYLA BİRLEŞTİREBİLECEK BİR CHP YARATMAYA ÇALIŞTI”
Biz, bu kitapta şunu kurguladık aslında; Kemal Kılıçdaroğlu, 2010 yılında ‘eski CHP’ dediğimiz yapının kaptan köşküne oturduktan sonra, anladığımız kadarıyla her ne kadar o sakin üslubuyla hiçbir şeyi çok fazla belli etmemeye çalışsa da kendisine üç tane görev aldı. Bunlardan bir tanesi, çok büyük bir gemi olan, aslında Türkiye’nin bütün siyasi partilerinden, hatta dünyadaki birçok siyasi partiden daha kompleks, daha girift bir yapıya sahip olan CHP’yi dönüştürmek. Bu, takdir edersiniz ki hiç kolay bir iş değil. Özellikle Önder Sav gibi siyasetin uzunca yıllar kurdu olmuş, parti örgütünü parti politikalarıyla beraber belirleme yetkisine sahip olan CHP gibi bir geminin rotasını çok büyük eksen kaydırmadan, ama aslında çağdaş dünyayla daha anlaşılır, çağdaş sosyal demokrasiyle, demokrasinin evrensel kurallarıyla Türkiye’nin mozaik yapısıyla birleştirebilecek bir CHP yaratmaya çalıştı. Bunu yaratırken, özellikle Adalet Yürüyüşü’nü bir dönüm noktası kabul edersek bundan sonra da bir şekilde şunu yapmaya çalıştı; ‘Benim görevim sadece CHP’yi dönüştürmek değil. AK Parti gibi mücadeleci, otoriter bir yapıyı kurmuş bir yapıya karşılık ben, mutlak ve mutlak muhalefeti de dönüştürmeliyim’. Adalet Yürüyüşü, helalleşme, Altılı Masa’nın kurulması, büyükşehir belediyelerinin belirli ittifaklarla seçim yoluyla el değiştirmesi, bunların tamamıydı. Biz bu kitapta, bu iki dönüşümü, Kemal Bey’in aslında düşünsel yapısı, sosyalleşmesi, gençliği, üniversite yılları, farklı konulardaki görüşlerini de ele alarak, CHP’yi nereden nereye getirdiği, Türkiye’deki muhalefeti nereden nereye getirdiğini tartıştık ve eğer Türkiye Cumhuriyeti gibi ayrı büyük bir geminin kaptan köşküne oturursa da burada ne gibi dönüşümler yapabileceğini tartıştığımız bir akademik kitaptır.
“KEMAL BEY İLE İLGİLİ ETKİLEYEN ŞEYLERİN BAŞINDA, KEMAL BEY’İN KENDİNE OLAN GÜVENİ GELDİ”
Beni her şeyden çok, Kemal Bey ile ilgili etkileyen şeylerin başında, Kemal Bey’in kendine olan güveni geldi. Yani Kemal Bey, tecrübeli bir bürokrat, tecrübeli bir devlet adamı ve artık tecrübeli bir genel başkan ve haliyle takdir edersiniz programı oldukça yoğun. Sürekli olarak aslında kafasının içerisindekini değiştirmek zorunda kalıyor. Gün içerisinde bir sürü farklı toplantı, görüşme yapıyor. Buna karşılık, bizim gibi görece günlük siyasetten daha uzak, daha farklı sorular soran birileri karşısında hiç teklemediğini söyleyebilirim. Benim için en şaşırtıcı noktalardan bir tanesi, Kemal Bey’in seri cevap vermesi ve kendine güveniydi.
“RUSYA, DOĞU AKDENİZ, KIBRIS, ERMENİSTAN, AZERBAYCAN, BALKANLAR, KUZEY AFRİKA… KEMAL BEY, BU KONULARDA ÇOK BİLGİLİ OLDUĞUNU ÇOK DETAYLI VE AÇIK BİR ŞEKİLDE BELİRTTİ”
Bunun dışında Kemal Bey ile ilgili şaşırdığım noktalardan bir tanesi dış politika… Şöyle söyleyebilirim; Ünal Çeviköz başta olmak üzere CHP içerisinde dış politikayı idare edebilecek çok sayıda deneyimli, oldukça başarılı, dünyayı tanımış hem doğu eksenini hem batı eksenini bilen kişiler var, siyasiler var, siyasi aktörler var. Bunlara karşın, yine literatürde birkaç tane geniş röportajı haricinde Kemal Bey’in dış politikasıyla ilgili herhangi bir kaynak bulamadık ve bundan dolayı çok zorlandık. Biz, bu soruları Kemal Bey’e yönelttik. Ben çok şaşırdım. Şunu söyleyebilirim; ben, CHP’nin klasik bir genel başkanından şunu beklerdim, ‘Bizim yolumuz Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur. Yurtta sulh, cihanda sulh; bizim dış politikamız böyle olacaktır. Biz batı ekseninde olacağız.’ Hayır, Türkiye’nin çok problemli meselelerinde; Rusya, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Ermenistan, Azerbaycan, Balkanlar, Kuzey Afrika… Kemal Bey, bu konularda çok bilgili olduğunu, olayı çok takip ettiğini, Türkiye’nin mevcut pozisyonun ne olduğunu ve pozisyonda aslında nereye evrilmesi gerektiğini çok detaylı ve açık bir şekilde belirtti.”