Chp’li Yaman: “Sözleşmeli Çalışma Güvencesiz Çalışmadır Ve Etik Değerleri Bozmaktadır”
İyi Parti’li Kevser Ofluoğlu: “‘Beka Beka’ Diyenlere Duyurulur, Asker Hastanelerinin Kapatılması Türk Ordusu İçin Bir Beka Sorunudur. Derhal Açılmalı”
HABER: GÜLARA SUBAŞI – KAMERA: ÜNAL AYDIN
İYİ Parti’nin Ankara 1’inci bölge milletvekili adayı emekli Albay Kevser Ofluoğlu, “Askeri hekimlik, askeri hemşirelik, sıhhat astsubaylığı, 1827 yılında ta İkinci Mahmut döneminden gelen askeri tababetin birikimidir. Bu yok olmadan derhal adım atılmak zorundadır. Bu Türk ordusu için bir beka sıkıntısıdır. ‘Beka beka’ diyenlere duyurulur; Türk ordusunun var olmasının en önemli manevi gücü ardında, yaralandığında ona dayanak olacak, hayatta kalmasını sağlayacak asker hastaneleri, askeri sıhhat sistemidir. Derhal düzeltilmeli, hiç vakit kaybedilmeden açılmalı” dedi.
İYİ Parti’nin Ankara birinci bölge milletvekili adayı olan Kevser Ofluoğlu, ÂLÂ Parti’nin Seçim Beyannamesi ve 22. Dönem Milletvekili Adayları Tanıtım Toplantısı’nda ANKA Haber Ajansı’na konuştu.
Ofluoğlu, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra kapatılan askeri hastanelerin açılması gerektiğini söyledi. Meclsi’te ilk projelerinden birinin askeri hastanelerin yine açılması olacağını söyleyen Ofluoğlu şunları söyledi:
“ASKER HASTANELERİ TÜM BİRİKİMLERİYLE SIHHAT BAKANLIĞINA DEVREDİLDİ, BÜTÜN BU BİRİKİM YOK SAYILDI”
“Ben bir GATA’lıyım. Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Hemşirelik Yüksek Okulu’ndan mezun bir sıhhat subayıydım. Daha sonra işçi sınıfına geçtim, 18 yılımı askeri sıhhat sisteminin içinde geçirdim. Yaklaşık 39 asker hastanesi vardı. Bunların iki tanesi; birisi Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi başkası de Haydarpaşa’daki Eğitim Hastanesi. Bunlar dünya çapında bilim ve teknolojiye, birebir vakitte harp cerrahisi alanındaki her türlü yeniliğe ve tecrübeye sahip iki eğitim hastanesiydi. Taşra hastaneler ve öteki askeri hastaneler de özellikle operasyonel bölgelerde yaralanan askerlerin çatışma alanındaki birinci müdahaleden sonraki ikinci müdahaleyi yaptıkları noktalardı. Buralarda da tekrar ateşli silah yaralanmaları konusunda uzman doktor, hemşire, sıhhat astsubayından oluşan eğitim almış bir grup vardı. Ansızın 15 Temmuz darbesiyle birlikte bütün bu birikim yok sayıldı ve asker hastaneleri tüm birikimleriyle Sıhhat Bakanlığı’na devredildi. Sıhhat Bakanlığı, ‘Asker hastanelerini biz yürüteceğiz’ dedi lakin hiçbir şey yok.
“DÜNYADA ORDUSU OLUP ASKER HASTANESİ OLMAYAN TEK ÜLKEYİZ”
Ben Sıhhat Astsubay Okulu’nda 8 sene öğretmenlik yaptım. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’nde başhemşirelik yaptım. Tatvan Asker Hastanesi’nde, Sivas Asker Hastanesi’nde yönetim amirliği yaptım. Sarıkamış Askeri Hastanesi’nde farklı görevlerde bulundum. Sıhhat sisteminin, askeri sıhhat sistemiyle tıbbi temel eğitim dışında bir bağı yoktur. Askerin psikolojisi vardır, yaralanan askerin hal üslubu vardır, kurşunun hareketi vardır. Kurşun, yumuşak dokuya girdiğinde girerken farklı yara, iz bırakır, ziyan verir; çıkarken farklı ziyan verir. Bunları bilmek gerekir. 2 bine yakın askeri doktor, binlerce ordu hemşiresi, binlerce sıhhat astsubayı vardı bunların hepsini devrettiler. Askeri sıhhat sisteminin bütün kültürünü, birikimini yok ettiler. Dünyada ordusu olup da asker hastanesi olmayan tek ülkeyiz. Bunu kime yararı var?
“AMACIM ASKER HASTANELERİNİN TEKRAR AÇILMASI”
Ben emekli albay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nden alnımın akıyla ayrıldım. Bütün maksadım, birinci çalışmam olacak, asker hastanelerinin tekrar açılması. Asker cephede, çatışma alanında iman gücüyle birlikte kurşuna karşı dururken, yaralandığında şayet asker hastanelerine canlı götürülürse yaşayacağını bilerek hareket eder. Cephede askerin yanında bir sıhhat timi vardı. Sıhhat astsubayı, askeri doktor derhal müdahale ediliyordu. Sivil tabiplerle bu işin olması mümkün değil. Askeri doktorlar, çatışma alanında nasıl hareket edeceklerine dair bilgi ve donanıma sahiptir. Başınızın üstünden kurşunlar vızır vızır geçerken o psikolojiyle nasıl hizmet edeceğinizin, kanayan damarı nasıl durduracağınızın, nasıl acil müdahale edeceğinizin psikolojisini de almış olmanız lazım. Sivil tabipleri gönderdiler, sivil doktorlardan birinin uzunluğundan aşağısı alanda felç oldu.
“MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI DA MÜCADELE VERMELİYDİ”
Bir ameliyat yapıyorsunuz, biliyorsunuz ameliyathane ortamları çok sessizdir, her türlü donanım vardır. O yapacağınız müdahaleyi bir çatışma alanında yaptığınızı düşünün. Çevrenizde bombalar patlıyor, sağınızdan solunuzdan kurşunlar geçiyor. Siz orada müdahale edeceksiniz. Niçin bunu yok ederler ki, niçin? Bununla ilgili çok mücadele verildi. Ulusal Savunma Bakanlığı da mücadele vermeliydi. Henüz mücadele yok, hiçbir adım da yok.
“2 BİN ASKERİ TABİPTEN 150’YE YAKIN TABİP KALDIK”
Bir de dönemin sıhhat bakanından şöyle bir ciddiyetsizlik söz konusu oldu. ‘7 tane harp cerrahı var’ diye. Beyin cerrahı da genel cerrah da kulak burun boğaz da çene cerrahı da harp cerrahıdır. Bunlar hemşiresiyle, sıhhat astsubayıyla bir grup içinde girerler. Hepsi donanımla bu işi yürütür. Bizim asker hastanelerimiz bütün dünyaya örnekti. 2 bin tabipten 150’ye yakın tabip kaldık. Geriye dönüşsüz yok olmadan bir an önce hareket etmek zorundalar. Sadece yurt içinde değil, operasyonel bölgelerde, yurt dışında da bizim askeri birliklerimiz var. İnanın artık askeri hekimliğin, Türk tıbbına yön veren askeri tababetin hiçbir nüvesi kalmadı ülkemizde. Dünyada böyle bir şey yok. Bu sivilleştirilemez.
“AMPUTE GAZİLERE ŞAHSEN PROTEZ YAPILAN MERKEZİ SİVİLE AÇTILAR”
Bilkent’te Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi var. Orası, ‘Mehmetçikle El Ele’ kampanyasında kazandırılan bir yerdir. OHAL döneminde operasyonda yaralanan sivil, asker, polis, gazilere hizmet veren dünya çapında bir yapıydı. Doktoruyla, hemşiresiyle, sıhhat astsubayıyla bir hastane üzere tekrar Sıhhat Bakanlığı’na devredildi. Şu an içler acısı. Orası ampute gazilere şahsen protez yapılan bir yerdi. ‘Biz tekrar bu hizmete devam ediyoruz’ diyorlar lakin mutlaka kıyası söz konusu değil. Sivile açtılar.
“1986’DA AÇILDI, DÜNYADA SÖZ SAHİBİYDİ, ARTIK O BİRİKİM YOK”
Asker yanında devletinin manevi gücüyle yürür. Asker hastanelerinin yine, derhal, behemehâl açılması lazım. Mevcut ve emekli askeri doktorlarla, ordu hemşireleriyle, sıhhat astsubaylarıyla tekrar derhal açılması lazım. Bakın asker hastanelerinin farklı özellikleri de var. Deniz ve Su Altı Hekimliği vardır Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın. Derin sulardaki yaralanmalara yahut hasarlara bakar. Denizdeki psikolojiyi bilirler. 1986’da açıldı, dünyada söz sahibiydi, artık o birikim yok. Hava Kuvvetleri’ne hizmet sunmak için Havacılık ve Uzay Hekimliği vardı. Bunların hepsini kolaylaştırdılar, ‘Bunları biz yapabiliriz’ dediler, yapamadılar, yapamayacaklar.
“TORTUMLU’YU 700 METRE KARGA TULUMBA TAŞIDILAR VE O ÇOCUK ŞEHİT OLDU. BUNUN VEBALİ KİME?”
Ateşten gömleği giydik, dört tarafımız cayır cayır yanıyor. Askerimiz hem içeride hem dışarda mücadele ediyor. Ve asker hastanesi olmayan bir Türkiye var. Her şeyi yok ettiler. Bu mücadelenin muhakkak her kesim tarafından yine verilmesi lazım. 21 Ekim 2021’de, Burak Tortumlu diye bir uzman çavuşumuz bir operasyondan sonra helikopterle Erzincan Devlet Hastanesi’nin otoparkına indirildi. Ambulans yok, çocuk yaralanmış, operasyon bölgesinde hayati tehlike söz konusu. Asker arkadaşları, çocuğu oturak halinde bir sedyeye koymuşlar, vücuduna üç-dört tane mermi girmiş, ateşli silahla yaralanmış. Çocuğu 700 metre, karga tulumba devlet hastanesine 10 dakika boyunca taşıdılar. Ve o çocuk şehit oldu. Bunun vebali kime? Nasıl yaparsınız?
“BEN YAPTIM, OLDU’ BÖYLE BİR ŞEY YOK”
Operasyonlar saklıdır, devlet hastaneleriyle yapamazsınız. Tekrar askeri doktorlarla, askeri şahıslarla hudutlu yapmak zorundasınız. Asker operasyona çıkıyor, operasyonda yaralanan askerin gideceği hastaneyle koordine kurulmamış. Yaralanan asker, asla acile götürülmez. Ateşli silah yaralanmasında, yaralanan bir asker derhal ameliyathaneye götürülür. Bir iç kanama varsa açılıp durdurulmak için. Bunların hiçbirini bilmiyorlar. ‘Ben yaptım, oldu’ böyle bir şey yok. Birikimler derhal yerine gelmeli.
“BEKA BEKA’ DİYENLERE DUYURULUR, ASKER HASTANELERİNİN KAPATILMASI TÜRK ORDUSU İÇİN BİR BEKA SORUNUDUR”
Askeri hekimlik, askeri hemşirelik, sıhhat astsubaylığı, 1827 yılında ta İkinci Mahmut döneminden gelen askeri tababetin birikimidir. Bu yok olmadan derhal adım atılmak zorundadır. Bu Türk ordusu için bir beka meselesidir. ‘Beka beka’ diyenlere duyurulur: Türk ordusunun var olmasının en önemli manevi gücü ardında, yaralandığında ona takviye olacak, hayatta kalmasını sağlayacak asker hastaneleri, askeri sıhhat sistemidir. Derhal düzeltilmeli, derhal açılmalı, hiç vakit kaybedilmeden. Birçok şaibeli yaralama ve ölüm var, sanki birinci müdahale askeri cerrahiye uygun yapılsaydı, yaşayabilir miydi, diye. Bunun vebalini kimse almamalı. Biz de Allah müsaade verirse birinci projelerimizden asker hastanelerini açacağız.”
