ULUSAL EĞİTİM BAKANI ÖZER, LEVENT GÖK’ÜN ÖNERGESİNİ YANITLADI: KAZANDIĞI HALDE KAYIT YAPTIRAMAYAN ÜNİVERSİTELİ SAYISI YÜZDE 350 ARTTI
İyi Parti İstanbul İl Örgütünden İl Milli Eğitim Müdürlüğü Önünde Açıklama: “Vakıflar, Cemaatler, Dernekler Ülkemızdeki Eğitim Ve Öğretim Sürecini Olumsuz Etkiliyor”
Haber: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
İYİ Parti İstanbul İl örgütü, yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin Sultanahmet’teki İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir araya gelerek açıklama yaptı. İl Başkan Yardımcısı Aysun Çakmaklı Cevheri, “Vakıflar, cemaat, dernek grup ve benzeri din eğitimi veya değerler eğitimi adına MEB müfredatı dışında birtakım faaliyetlerde bulunmak, ülkemizdeki eğitim ve öğretim sürecini olumsuz etkiliyor. Zira bu tür faaliyetlerde bulunan grupların hangi müfredata, hangi programa bağlı kaldıkları da meçhuldür ve bu durum oldukça tehlikelidir” dedi.
Yeni eğitim-öğretim yılı bugün başladı. İYİ Parti İstanbul İl Örgütü de yeni döneme ilişkin Sultanahmet İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde açıklama yaptı. İYİ Parti İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir’in de katıldığı açıklamada, partililer adına hazırlanan ortak açıklamayı İYİ Parti İstanbul İl Başkan Yardımcısı Aysun Çakmaklı Cevheri okudu. “Andımız”ın okunmasının ardından Cevheri, şunları söyledi:
“EĞİTİM, EN ÖNEMLİ SORUNLARIMIZIN BAŞINDA GELİYOR: Eğitim politikalarını önceleyen ve Cumhuriyet değerlerimizi, ülkemizin bekası için her daim içselleştiren İYİ Parti mensupları olarak bugün tıpkı burada olduğu gibi 81 ilimizde eş zamanlı olarak sahalardayız, alanlardayız, karşınızdayız. Geçtiğimiz yıl, 15 milyon 839 bin 140 öğrenci resmi, 1 milyon 578 bin 233 öğrenci özel ve 1 milyon 738 bin 198 öğrenci de açık öğretim kurumlarında eğitim gördü. Resmî okullarda eğitim görenlerin 8 milyon 147 bin 339’u erkek, 7 milyon 691 bin 801’i kız öğrencilerden oluştu. MEB istatistiklerine göre Türkiye’de toplam 70 bin 383 eğitim kurumu içinde devlete ait okul sayısı 56 bin 200. Özel okulların sayısı ise 14 bin 124. Henüz resmi rakamlar netleşmedi fakat bu eğitim-öğretim yılında bu rakamlar muhtemelen bir hayli daha artacak. Ebeveynleri de dahil ettiğimizde toplumumuzun önemli bir kesimini ilgilendiren eğitim konusu, söz konusu rakamsal veriler ışığında en önemli sorunlarımızın başında gelmektedir.
PEDAGOJİK FORMASYONU OLMAYAN KİŞİLERİN DERS VERMEYE KALKMASINA GÖZ YUMULDUĞUNA ŞAHİT OLUYORUZ: Pek çok konuda olduğu gibi eğitim politikalarında da ipin ucunun kaçırıldığına, toplumsal değerlerimizin özümsenmesiyle ilgili hassasiyetlerin eğitimde de terk edildiğine üzülerek tanık oluyoruz. Türk milletinin duyarlılıklarının ötesinde, artık ayan beyan belli olan ve iyiden iyiye açığa çıkan bir gizli ajandada yazılı olanların, yasa ve yönetmelikler de hiçe sayılarak eğitimde de uygulamaya konulmasıyla somutlaştığını maalesef gözlemliyoruz. Yeni kuşakların, Anayasamızda da öngörülen; milli ve manevi değerlerinin yanı sıra Atatürkçü, laik, çağdaş ve bilimin ışığında yetiştirilmesi amaç ve hedefinden hızla uzaklaşmakta olduğumuzun, evrensel kriterlerden öte, bir garip ideolojik hedefler doğrultusunda şekillendirilmek istendiğinin farkındayız. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre eğitim bir uzmanlık alanı ve öğretmenlik de bir ihtisas mesleğidir. Pedagojik formasyonu ve lisans eğitimi olmayan kişilerin değişik adlarla veya kaçak yapılar marifetiyle eğitim vermeye kalkıştıklarını dahi biliyor, bunlara göz yumulduğuna da şahit oluyoruz.
EĞİTİM SİSTEMİ, SEÇMEN YETİŞTİRME ÜZERİNE KURULU: Cumhuriyetin temel niteliklerinden biri Eğitim-Öğretim Birliği’dir ve bu konu, devletimizin varlığının ilelebet korunmasıyla da doğru orantılıdır. Bilinmelidir ki vakıflar, cemaat, dernek grup ve benzeri din eğitimi veya değerler eğitimi adına MEB müfredatı dışında birtakım faaliyetlerde bulunmak, ülkemizdeki eğitim ve öğretim sürecini olumsuz etkiliyor. Zira bu tür faaliyetlerde bulunan grupların hangi müfredata, hangi programa bağlı kaldıkları da meçhuldür ve bu durum oldukça tehlikelidir. Şunu özellikle belirtmek isteriz ki çağdaş ve modern eğitim ile birlikte eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması her zaman olduğu gibi öncelikli talebimizdir. Bıkmadan usanmadan, her türlü mecrayı kullanarak her fırsatta bu talebimizi haykırıyoruz çünkü ülkemizin temel sorunu budur. Bugün de içinde bulunduğumuz eğitim sistemi, ne yazık ki birey yetiştirme değil, seçmen yetiştirme üzerine kuruludur. Önce Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla başlayan ülkemiz eğitimindeki erozyon, son 22 yıl içinde çok sayıdaki köy okullarının kapatılmasıyla da derinleştirildi.
MÜFREDAT, BİLİNÇLİ BİR YOZLAŞTIRMAYI BERABERİNDE GETİRDİ: Müfredat düzenlemelerinin Cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırılarak yapılması, yukarıda sözünü ettiğimiz gizli ajandalı bir kurgunun hayata geçirilmesi amaçlıydı ve Türk eğitim sisteminde bilinçli bir yozlaştırmayı beraberinde getirdi. Yargı kararına rağmen keyfi bir uygulama ile Andımız’ın yasaklanması dahi milli eğitim ideallerimize vurulan en ağır darbelerden biri olmuştur. Çocuklarımızın ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diye haykırmasından rahatsızlık duyanların gerçek niyetinin, kimliksiz bir zihniyete sahip, kula kulluk eden bağımlı bireyler yetiştirmek olduğu net biçimde anlaşılmıştır. Eğitimde temel felsefe, nitelikli eğitimin yolunu açmak, fırsat eşitliğini sağlamak, devlet güvencesiyle parasız eğitime geçiş yolunda çalışmalar yapmak, sonuç itibarıyla liyakat sahibi gençler yetiştirmek olmalıdır. Geleceğin aydınlık Türkiye’sini kurmanın da insan hak ve hürriyetlerinin egemen olduğu, hukukun tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, adaletin herkesi için tesis edildiği, laik ve demokratik bir ülkede yaşayabilmenin de tek yolu, milli eğitimdeki bu ideallerin hayata geçmesiyle mümkündür.
ANDIMIZ’IN OKUNMASINA TEKRAR BAŞLANMALIDIR: Türk eğitim sisteminde Atatürk ilke ve devrimleri esas olmalı, milli ve manevi hassasiyetler korunup kollanmalı, laik ve bilimsel eğitim ilkelerine uyumlu politikalar üretilmelidir. Aynı şekilde devlet denetiminde olması gereken okullarımızda ve öğrenci yurtlarımızda, dar ve sabit gelirli ailelerin çocuklarını ücretsiz yararlandırmaları esas alınmalıdır. Devletimizin hiçbir biriminin olur vermediği, kaçak tanımlamasıyla tarif edilen sözde eğitim ya da barınma merkezlerine, bırakın müsamaha gösterilmesini, derhal kapatılmalarıyla ilgili işlemler gecikmeksizin yapılmalıdır. Dernek ve vakıf ağırlıklı eğitim ve yurt merkezlerinin, Türk devleti ve milletinin duyarlıkları doğrultusunda denetlenmeleri sağlanmalı, elbette ki Anayasamızda ve yürürlükteki yasalarımızda ifadesini bulan Türk eğitim sisteminin ilke ve prensiplerine uygunluğu tescil edilmelidir. Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızda, milli bilincin ve ulusal değerlerimize aidiyet duygusunun güçlenmesi için yargı kararına rağmen yasaklanan Andımız, tekrar bütün yurt sathında okutulmaya başlanmalıdır.
1 MİLYON 358 BİN ÇOCUK AÇLIK SINIRINDA BULUNUYOR: Ailelerin belini büken ağır kırtasiye masraflarının yükü devletimiz tarafından sübvanse edilmeli, okul ve derslik sayısının yetersizliği ile sınıf mevcudiyetlerinin aşırı kalabalıklığından kaynaklanan sorunlar giderilmelidir. Öğretmen açığı, atanamayan öğretmenlere ders başı yaptırılmasıyla telafi edilmeli, okulsuz köyler ve taşımalı eğitim sisteminin sancıları ortadan kaldırılmalıdır. Biliyoruz ki Türkiye’de ilkokul 4’üncğ sınıfların yüzde 40’ı ve 8’inci sınıfların yüzde 46’sısı okula aç gidiyor ve tam 1 milyon 358 bin çocuk açlık sınırında bulunuyor. İYİ Parti olarak çocuklarımıza o nedenle okullarda beslenme projesi geliştirmiştik. Şimdi burada iktidara sesleniyoruz; hadi bakalım, seçim döneminde bizden kopya çekerek verdiğiniz ücretsiz yemek sözünü yerine getirin. Kısacası, öğrencilerimizdeki beslenme sorunlarının üzerine mutlaka ama mutlaka eğilinmeli; sağlıklı ve nitelikli bireyler yetiştirilmesi için eğitimimiz, dünyadaki evrensel kalite standartlarına yükseltilmelidir. Öğretmenlerin açlık sınırında -özellikle özel okullarda- çalıştırılmalarının önüne geçilmeli, ebeveynlerin üzerindeki maddi manevi ekstra bir yük olan servis çilesine son verilmelidir.”