12 Kasım 2024 Salı

Erdoğan: “Üniversitelerimizin Bir Daha Asla Yasakla, Baskıyla Veya İdeolojik Dayatmalarla Anılmasına Müsaade Etmeyeceğiz”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2023-2024 Yükseöğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’nde; “Üniversitelerimizin bir daha asla yasakla, baskıyla, kavgayla veya ideolojik dayatmalarla anılmasına müsaade etmeyeceğiz. İlim yuvası üniversitelerimizi kendi ideolojik saplantılarının bataklığı hâline dönüştürmek isteyen az sayıdaki hazımsız marjinalin de en kısa sürede bu gerçeklerle yüzleşeceklerine inanıyorum. Türkiye Yüzyılı herkes gibi bu kesimlerin de ufuklarını açacaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenen 2023-2024 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’ne katıldı. Erdoğan şöyle konuştu:

“ÜNİVERSİTELER NE KADAR DİNAMİK, ÖZGÜR OLURSA TOPLUM DA BUNDAN O DERECE OLUMLU ETKİLENİR”

“Toplumun mükemmeliyet merkezi olarak kabul edilen üniversiteler bireylere mesleki formasyon kazandırmanın ötesinde rollere sahiptir. Üniversiteler birer bilim yuvası olmalarının yanında, öğrencilerin entelektüel gelişmelerine katkı sunan, yeteneklerini keşfetmelerini sağlayan, kendi gelenekleri olan evrensel kurumlardır. Üniversiteler yetiştirdiği nesillerle bir memleketin hem talihini hem tarihini değiştirir. Beşeri, ekonomik ve sosyal kalkınmanın lokomotifi olan üniversiteler ülkeler açısından uluslararası düzeyde rekabetin itici gücünü oluşturur. Üniversiteleri sadece bilim ya da meslek öğrenme yeri olarak görmek sığ bir bakış açısıdır. Üniversitenin esas işlevi kültür aktarımına ve gelişimine öncülük etmek, döneminin fikirler sistemini inşa etmek, her alanda toplumun seviyesini yükseltmektir. Dolayısıyla üniversite, toplumun ve hayatın dışında değil, bilakis tam merkezinde yer alan bir müessesedir. Üniversiteler ne kadar dinamik, ne kadar üretken, özgür, gelişmiş olursa toplum da bundan o derece olumlu etkilenir. Tersi bir durumda ise toplumun önce durağanlaşması, ardından eğitim, kültür, sanat, bilim ve sanayide gerilemesi kaçınılmazdır.

“HÜKÜMETİMİZİN İLK YILLARINDA KİMİ ÜNİVERSİTELER MİLLİ İRADE HAZMETMEKTE ZORLANMIŞ, VESAYET DÖNEMLERİNDEN KALAN ALIŞKANLIKLARINI DEVAM ETTİRMEYE ÇALIŞMIŞLARDIR”

Tarihin bize öğrettiği hakikat şudur: Bilgiye sahip olan insanlığa yön verir. Buna karşılık ilim ve akademide geriye düşen diğer alanlarda da geriye düşmekten kurtulamaz. Sürekli gelişmenin, ilerlemenin, gücünü muhafaza etmenin yolu bilimde, kültürde ve sanatta mümbit bir iklime sahip olmaktan geçer. Bizim üniversitelerimizin üzerine titrememizin arkasında işte bu anlayış vardır.

27 Mayıs darbesi öncesinde, üniversitelerin görevlerini yapmak yerine vesayet planlarının bir parçası olarak kullanıldığını gördük. Aynı şekilde 12 Mart ve 12 Eylül’den önce de üniversitelerimiz karışmış, bilimin değil ideolojik çatışmaların merkezi hâline gelmiş. Daha yakın tarihte, 28 Şubat döneminde ise üzülerek ifade etmek isterim ki, hafızamıza yükseköğretim adına utanç verici sahneler kazınmıştır. Okulu ile inanç değerleri arasında tercihe zorlanan, başörtüsünden dolayı ikna odalarına alınan kızlarımızın yaşadığı zulmü asla unutamayız. Özgürlüğün ve özgür düşüncenin simgesi olan üniversitelerde, üstelik de bizzat hocalar kullanılarak başlatılan cadı avını daha dün gibi hatırlıyoruz. Benzer durumu maalesef biz de yaşadık. Hükümetlerimizin ilk yıllarında kimi üniversiteler milli iradeyi hazmetmekte zorlanmış, vesayet dönemlerinden kalan alışkanlıklarını devam ettirmeye çalışmışlardır. Darbe çığırtkanlıklarının yapıldığı Cumhuriyet mitinglerinden kılık kıyafet konusunda ısrarla sürdürülen yasakçı tavra kadar çeşitli alanlarda biz de buna şahitlik ettik. Ancak hayata geçirdiğimiz reformlar ile statüko bekçiliği olarak gördüğümüz bu direnci kırmayı başardık. Demokrasiyi güçlendiren, özgürlükleri arttıran, temel hak ve hürriyetlerinin kullanımını bir ayrıcalık olmaktan çıkartan hamlelerimizden üniversitelerimizin de istifade etmesini sağladık. Böylece bu kurumlarımızın asıl varlık gayelerinin önündeki tüm engelleri kaldırdık. Üniversite sayısını 76’dan 208’e çıkartarak, isteyen her gencimizin evine en yakın yerde yükseköğrenime katılmasının yolunu açtık. Üniversitelerimiz vasıtasıyla bilginin, kültürün ve bilimin 81 vilayetimizin tamamına yayılmasını kolaylaştırdık.

Yükseköğretime erişimin kolaylaşması ülkemizdeki kimi elitleri rahatsız etse de bu gayretlerimiz milletimiz tarafından takdirle karşılandı. Aslında bakarsanız bu kesimler sadece üniversite sayılarının artmasından değil, yollardan tünellere, hastanelerden havalimanlarına, barajlardan köprülere kadar ülkeye çağ atlatacak her yatırımdan rahatsızlık duydular. Gezi olaylarında yeri değiştirilen 3-5 ağacı bahane ederek sokaklarımızı ateşe vermekle kalmadılar, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden İstanbul Havalimanı’na tüm devasa projelerimizin de durdurulmasını istediler. Başörtüsü düzenlemesi dahil hak ve özgürlükler yolunda attığımız her adımda çeşitli yöntemlerle engellemeye çalıştılar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı iken başlattığımız üniversite öğrencilerine burs uygulamasını Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal ettirenler daha sonra bundan şikayetçi bile oldular. Kendi çocuklarına hak gördükleri yükseköğretim imkânından fakir fukaranın da evladının faydalanmasına bir türlü razı olamayanların tutarsızlıkları hiç bitmedi. Ama biz bunların hiçbirine takılıp kalmadık, sadece ülkemizin ve milletimizin ihtiyacı neyse onu hayata geçirmenin mücadelesini verdik.

“ÜNİVERSİTELERİMİZİN BİR DAHA ASLA YASAKLA, BASKIYLA, KAVGAYLA VEYA İDEOLOJİK DAYATMALARLA ANILMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ”

Bu sene ilk defa, daha önce yükseköğrenim imkânı bulamamış 34 yaş üstü kadınlarımız için devlete ait yükseköğretim kurumlarında 21 bin kişilik ek kontenjan ayırdık. Ayrıca, şehit ve gazi yakınlarımız için vakıf yükseköğretim kurumlarında 3 bin 774 kişilik kontenjan oluşturduk. Bu kazanımlardan geriye gidişe kesinlikle izin vermeyeceğiz. Üniversitelerimizin bir daha asla yasakla, baskıyla, kavgayla veya ideolojik dayatmalarla anılmasına müsaade etmeyeceğiz. İlim yuvası üniversitelerimizi kendi ideolojik saplantılarının bataklığı hâline dönüştürmek isteyen az sayıdaki hazımsız marjinalin de en kısa sürede bu gerçeklerle yüzleşeceklerine inanıyorum. Türkiye Yüzyılı herkes gibi bu kesimlerin de ufuklarını açacaktır.”

İlgili Haberler