22 Kasım 2024 Cuma

Erdoğan: Deprem Yaralarını Sarmak İçin Artırdığımız Vergiler, Memurlarımıza, Asgari Ücretlimize Ve Emeklilerimize Yaptığımız Ücret Artışlarının Enflasyon Üzerindeki Baskısı Zamanla Azalacaktır

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Geçen Cuma günü Birlemiş Milletler (BM) Barış Gücü askerlerinin KKTC’nin egemenlik alanındaki topraklara yönelik fiziki müdahalesi bizim açımızdan asla kabul edilebilir bir durum değildir. Pile köyünde yaşayan Kıbrıs Türkü’nün kendi vatan topraklarına ulaşımını engellemek ne hukukidir ne insanidir” dedi. Erdoğan ayrıca, “Deprem yaralarını sarmak için artırdığımız vergiler, memurlarımıza, asgari ücretlimize ve emeklilerimize yaptığımız ücret artışları gibi husuların enflasyon üzerindeki baskısı zamanla azalacaktır. Önümüzdeki aylarda ücretlilerin gelirleri arasındaki dengesizliği azaltacak ilave önlemleri aşama aşama devreye alacağız” diye konuştu. 

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Cumhurbaşkanlığında yaklaşık 3 saat süren toplantının ardından Erdoğan açıklama yaptı. Erdoğan şöyle konuştu: 

“BM BARIŞ GÜCÜ ASKERLERİNİN KKTC’NİN EGEMENLİK ALANINDAKİ TOPRAKLARA YÖNELİK FİZİKİ MÜDAHALESİ ASLA KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUM DEĞİLDİR” 

“Sözlerimin hemen başında, dün gece Yozgat’ın Sorgun ilçesinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarıma Allah’tan rahmet; yaralılarımıza acil şifalar diliyor, tüm yakınlarına baş sağlığı temenni ediyorum. Buradan bir kez daha canımızın yanmaması, ocaklara ateş düşmemesi için tüm sürücülerimizi trafik kurallarına uymaya davet ediyorum. 

Üç kıtanın merkezinde yer alan ülkemizin tarihi, kültürel ve coğrafi açıdan tüm potansiyelini kullanabilmesini sağladık. Türkiye’nin sadece kendi sınırlarından ibaret bir ülke olmadığını çok daha büyük ve kapsamlı gücü temsil ettiğini sadece söylemde bırakmıyor, duruşumuz ve eylemlerimizle de ispat ediyoruz. Türk ve İslam dünyası ile münasebetlerimiz hamdolsun son bir asırdaki en parlak dönemini yaşıyor. Avrupa ile ilişkilerimiz karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde gelişiyor.  

Geçen Cuma günü BM Barış Gücü askerlerinin KKTC’nin egemenlik alanındaki topraklara yönelik fiziki müdahalesi bizim açımızdan asla kabul edilebilir bir durum değildir. Pile köyünde yaşayan Kıbrıs Türkü’nün kendi vatan topraklarına ulaşımını engellemek ne hukukidir ne insanidir. Barış Gücü gerek fiziki müdahalesi gerekse müdahale sonra yaptığı talihsiz açıklamalarla tarafsızlığına gölge düşürmüş, zaten yaralı olan itibarını daha da zedelemiştir. Uluslararası hukukla bağdaşmayan bu tavırlar sebebiyle bölgede gerilim maalesef yeniden tırmanmıştır. Komşularımızla ilişkilerimizi karşılıklı olarak güçlendirmeye ve aramızdaki krizleri gidermeye çalıştığımız bir dönemde yapılan bu müdahaleyi kesinlikle iyi niyetli bulmuyoruz. BM Barış Gücü’nden beklenen, istikrarı bozucu davranışlar yerine isminin hakkını vererek Ada’daki tüm tarafların insani ihtiyaçlarının çözümüne katkı sunmasıdır. Garantör bir devlet olarak Ara Bölge başta olmak üzere Ada’daki emrivakilere ve hukuksuzluklara rıza göstermeyeceğimiz bilinmelidir. Kıbrıs Türkü kardeşlerimizi Rum kesiminin hak hukuk tanımaz, sürekli tek taraflı taleplerini dayatan, uzlaşmaz tavrıyla baş başa bırakmayacağız. Hayata geçirdiğimiz ve geçirmekte olduğumuz devasa projelerle KKTC’nin uluslararası alanda hak ettiği alanda yerini almasını temin edeceğiz.  

“TERÖR ÖRGÜTLERİYLE İŞBİRLİKLERİNDEN VAZGEÇMEYEN SÖZDE MÜTTEFİKLERİMİZE KARARLILIĞIMIZI KABUL ETTİRENE KADAR MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ” 

Türk Devletleri Teşkilatı KKTC’ye geçen sene Kasım ayında Semerkant’ta anayasal ismiyle kucak açtı. KKTC’de temsilcilikler açmaya hazırlanan ülkeler var. Bu arada, Avrupa Birliği’nin (AB) bu gelişmelerle ilgili yaptığı açıklama çok ama çok talihsiz. Zira açıklamayı yapan komiser, öncelikle Bürgenstock’ta bulunan halef selef oldukları zat ile irtibata geçerse, tavsiye ederim, iyi olur. Mücadelemiz KKTC’nin eşit egemenliği ve uluslararası eşit statüsü tüm dünya tarafından teyit edilene kadar sürecektir. Aynı şekilde, güney sınırlarımızda hayata geçirilmeye çalışılan oldubittilere karşı da tavizsiz duruşumuzdan geri adım atmayacağız. Türkiye’nin tüm haklı itirazlarına rağmen terör örgütleriyle işbirliklerinden vazgeçmeyen sözde müttefiklerimize bu kararlılığımızı kabul ettirene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.  

Önümüzdeki dönemde hem Tahıl Koridoru’nun tüm tarafların beklentilerini karşılayacak adil şartlarda yeniden açılması hem barış umutlarının filizlenmesi için daha çok çaba harcayacağız. Çünkü biz daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna yürekten inanıyoruz. 

“ÜLKEMİZİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN BİR SEBEBİ OLARAK GÖSTERİLEN İNSAN ÜRÜNÜ SORUNLARDA NEREDEYSE HİÇBİR PAYI YOKTUR” 

Türkiye Ağustos ayını dünyanın pek çok bölgesini etkileyen ve iklim değişikliğiyle ilişkili hâle getiren yüksek hava sıcaklıklarıyla geçiriyor. Bazı şehirlerimizde 50 dereceyi bulan sıcaklıkların ölçülmesi meselenin vahametini ortaya koyması bakımından önemlidir. İklim değişikliği sadece uzmanların tartıştığı bir mesele olmaktan çıktı, artık günlük hayatımızın bir parçası hâline gelmiştir. Ülkemizin iklim değişikliğinin bir sebebi olarak gösterilen insan ürünü sorunlarda neredeyse hiçbir payı yoktur. Buna rağmen iklim değişikliğiyle mücadele çerçevesinde atılan uluslararası adımların tamamında yer aldık, taraf olduk, yükümlülüklerimizi harfiyen yerine getirdik, getiriyoruz. 

Dünyamızın ve insanlığın ortak geleceğini ilgilendiren hayati konuda hem kendi yükümlülüklerimizi yerine getirerek hem küresel düzeyde inisiyatif üstlenerek çalışmalarımıza devam edeceğiz. Önümüzdeki ay katılacağımız G20 Zirvesi ve BM Genel Kurulu’nda bu hususları muhataplarımızla paylaşarak kendi vatandaşlarımıza ve tüm insanlığa karşı görevlerimizi yapacağız. Diğer yandan, dünya ortalamalarına göre ciddi su sıkıntısı çeken bir ülke olarak elimizdeki kaynakları çok iyi kullanmak mecburiyetindeyiz. 

Bugün geriye dönüp baktığımızda yaptığımız barajların inşaatlarını durdurmak için yürütülen kampanyaların gerisindeki sinsi niyetleri daha iyi anlıyoruz. Ancak, artık tarımsal üretimde verimi yükseltmek için daha fazlasını yapmamız gereken bir döneme girdiğimiz açıktır. Kuraklıkla mücadele stratejisi ve eylem planımızı bu yıl yenileyerek yol haritamızı oluşturduk. Çiftçilerimizin de doğal afetlere karşı tarım sigortasını ve gelir koruma sigortasını ihmal etmeyerek yürüttüğümüz çalışmalara destek olmalarını bekliyoruz.  

“BU YAZ SICAĞINDA ÜLKEMİZİ VE VATANDAŞLARIMIZI BUNALTAN BİR DİĞER HUSUS DA EKONOMİK SIKINTILARDIR” 

Bu yaz sıcağında küresel krizlerin etkisiyle ülkemizi ve vatandaşlarımızı bunaltan bir diğer husus da ekonomik sıkıntılardır. Her fırsatta altını çizdiğim gibi ülkemizin son 10 yıldır maruz kaldığı siyasi saldırıya, her sosyal kumpasa, terör örgütleri üzerinden organize edilen her güvenlik tehdidine ekonomik tuzaklar da eşlik ediyor. 2018 yılından itibaren tuzaklar, alenen ekonomimizi mahvetme tehditlerinin savrulduğu hezeyanlara kadar varmıştır. Türk siyasi tarihinin önemli sembollerinden biri olan Mayıs 2023 seçimleri öncesinde ekonomimizle ilgili aynı senaryolar devreye alınmıştır.  

Milli iradenin tercihi Türkiye Yüzyılı’ndan yana olunca hevesler kursaklarında kalmış ancak ortaya çıkan ekonomik yük pek çok dengeyi sarsmıştır. Evet, bugün Türkiye’nin ekonomide tabii ki sorunlar vardır. Ama hamdolsun bu sorunları aşacak irademiz, tecrübemiz, potansiyelimiz ve programımız da mevcuttur. Son dönemde ekonomik göstergelerde olumlu yönde yaşanan değişikliklerin kalıcı olacağından kimse şüphe etmesin. Türkiye ekonomisine sadece faiz ve kur penceresinden bakan mandacı dayatmanın kodları artık çözülmüştür. Bu dayatmanın yerini yatırım, istihdam, üretim, ihracat yoluyla büyüme üzerine kurulu sağlıklı bir iktisadi yaklaşımın almasının önüne kimse geçemeyecektir.  

Enflasyondaki yükselişin geçici olduğu artık her geçen gün daha iyi görülmektedir. Fırsatçılara karşı otomotiv piyasasında yaptığımız denetimler meyvesini çok açık vermiştir.  

“DEPREM YARALARINI SARMAK İÇİN ARTIRDIĞIMIZ VERGİLER, MEMURLARIMIZA, ASGARİ ÜCRETLİMİZE VE EMEKLİLERİMİZE YAPTIĞIMIZ ÜCRET ARTIŞLARI GİBİ HUSUSLARIN ENFLASYON ÜZERİNDEKİ BASKISI ZAMANLA AZALACAKTIR” 

Farklı bahaneler öne sürerek milletimizin malına ve lokmasına kast eden açgözlülere kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Hayat pahalılığı ile mücadelemizi bir tarafta denetimlerin diğer tarafta tebdir ve düzenlemelerin olduğu çift kulvarlı bir şekilde yürüteceğiz. Bugünkü toplantımızda diğer hususlar yanında bu konuda atılabilecek ilave adımları da değerlendirdik. Deprem yaralarını sarmak için artırdığımız vergiler, memurlarımıza, asgari ücretlimize ve emeklilerimize yaptığımız ücret artışları gibi husuların enflasyon üzerindeki baskısı zamanla azalacaktır. Önümüzdeki aylarda ücretlilerin gelirleri arasındaki dengesizliği azaltacak ilave önlemleri aşama aşama devreye alacağız. 

Milletimizin alım gücünü yeniden eskisinin de üzerine yükseltmek için var gücümüzle çalışıyoruz.  

“TÜM VATANDAŞLARIMDAN BİRAZ DAHA SABIRLI OLMALARINI BEKLİYORUZ” 

Enflasyonu vatandaşımızın günlük hayatından çıkaracağız. İşçisinden memuruna, esnafından emeklisine tüm vatandaşlarımdan biraz daha sabırlı olmalarını, bize güvenmelerini, attığımız ve atacağımız adımlara destek vermelerini bekliyoruz. Yaşanan her sıkıntının farkındayız. Dillendirilen her serzenişi duyuyoruz. Aynı şekilde bizim Türkiye’de bu sıkıntıları çözebilecek azme, birikime, güce sahip tek siyasi irade ve yönetim olduğunu biliyoruz. 

Deprem bölgesine tahsis ettiğimiz 50 bin kişilik toplum yararına programların süresini 9 ay uzattık. Depremzedelerimize AFAD vasıtasıyla yapılan mali ve diğer desteklerin toplam tutarı 79 milyar lirayı aşıyor. Düzenli olarak yaptığımız kira yardımlarımızdan 327 bin 250 hanemiz faydalanıyor. Önceki kabine toplantımızda taahhüt ettiğimiz üzere çadırlarda kalan hak sahibi vatandaşlarımızın tamamının konteynırlara geçişini sağladık. Deprem konutlarının inşaatı süratle devam ediyor.  

Deprem bölgesinden diğer illere göç eden kardeşlerimizin geri dönüşlerini hızlandıracak iş imkânlarını oluşturuyoruz. Özel sektör marifetiyle istihdamın canlandırılmasına yönelik müjdelerimizi yakında kamuoyuyla paylaşacağız. Depremde yıkılan şehirlerimizi eskisinden daha görkemli daha güvenli hâle getirinceye kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Hem ekonomideki zorlukların hem hayat pahalılığının hem de 6 Şubat depremlerinin yol açtığı sıkıntıların üstesinden geleceğiz. 

Sözlerimi bitirmeden önce bu hafta sonu açıklanan Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı yerleştirme sonuçlarına göre üniversite hayatına ilk adımlarını atan tüm öğrencilerimizi tebrik ediyorum. Bu yıl genel kontenjanların doluluk oranının yüzde 99,8’e ulaşmasını milletçe memnuniyetle karşılıyoruz.” 

İlgili Haberler