BİLECİK’TE MANİSİZ ÖMÜR DORUĞU
Eapm’nin İlk Kadın Başkanı Seçilen Berna Özkoç Öztınaz: “Türk Kadınlarının Vazgeçmek Gibi Bir Hakkı Yok Çünkü Vazgeçmeyen Atalardan Geldik Buraya. Vazgeçmeyen İnsanlar Sayesinde, Bugün Birtakım Özgürlükleri Sonuna Kadar Kullanıyoruz”
GÜLARA SUBAŞI
Dünyada 35 ülkeyi temsil eden European Association for People Management’in (EAPM) Yönetim Kurulu’nun ilk kadın başkanı seçilen Berna Özkoç Öztınaz, “Bu rolün Cumhuriyet’in 100’üncü yılı olan bu yıl gelmiş olmasının anlamını size anlatamam. Gerçekten hepimizin çok mutlu olduğu; gururla ve umutla paylaştığım bir konu oldu. Türk kadınlarının vazgeçmek gibi bir hakkı yok, bizim vazgeçmeye hakkımız yok. Çünkü vazgeçmeyen atalardan geldik buraya. Vazgeçmeyen insanlar sayesinde, bugün birtakım özgürlükleri sonuna kadar kullanıyoruz. Ve yine biz vazgeçmediğimiz için de bizim çocuklarımız, bizden daha güzel hayatlar yaşayacak. O nedenle hepimiz Türkiye Cumhuriyeti’ne borçluyuz. Sonuna kadar onun üstünde durduğu değerleri savunmaya devam edeceğiz. Tüm kadınlara mesajım, aslında herkese mesajım: Vazgeçmeyin, umutlu olun. Umutsuzluk diye bir şey yok bizim genlerimizde. O nedenle hep daha iyisi, daha güzeli ve hak ettiğimiz hayatlar için hep beraberce mücadele etmeye devam edelim” dedi.
Türkiye İnsan Yönetimi Derneği (PERYÖN) Danışma Kurulu Üyesi Berna Öztınaz, dünyada 35 ülkeyi temsil eden European Association for People Management’in (EAPM) / Avrupa İnsan Yönetimi Derneği (AİYD) Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildi. Yönetim kurulu başkanlığında iki ilke imza atan Öztınaz, hem EAPM tarihinde ilk Türk başkan hem de ilk kadın başkan oldu.
“İLK KADIN BAŞKANIN TÜRK OLMASI, BENİM İÇİN AYRICA BİR GURUR”
EAPM Başkanı Öztınaz, ANKA Haber Ajansı’nın sorularını yanıtladı:
“Elbette ki Avrupa İnsan Yönetimi Derneği’nin ilk kadın başkanı olmak büyük bir onur, büyük bir gurur. Aslına bakarsanız belki de çok geç kalmış bir şey. Bunca yıllık bir kurumda şimdiye kadar bir kadın başkanın çıkmamış olması, gerçekten hayal kırıklığı yaratan bir şey. Ama ne yalan söyleyeyim, ilk kadın başkanın Türk olması, benim için ayrıca da bir gurur. Onun için beni beklediklerine de çok üzüldüğümü söyleyemem. Bütüne baktığımız zaman, EAPM açısında da kıymetli bir şey. Özellikle başkanlığın devri sırasındaki konuşmalarda her eski başkan ve yönetim kurulu üyeleri bunu dile getirdiler, üzerinde durdular. Geç bile kalmış olduğumuz ve nihayet gerçekleştiği için gurur duyduğumuz bir durum oldu diye. O nedenle ben de kıvançlıyım, gururluyum.
“EAPM, 1962’DE, 6 AVRUPA ÜLKESİNİN BİR ARAYA GELMESİYLE KURULMUŞ”
Derneği biraz anlatmam gerekirse; aslında EAPM, kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu. Enteresan bir kuruluşu var. 1962’de kurulmuş. İlk kurucu üyeler, Avrupa’nın hatırı sayılır büyük ülkeleri. Şöyle bir ihtiyaçla kurulmuş: İnsan yönetimi, giderek daha fazla ses getiren, önem kazanan bir konu ancak bu konularda ülkelerin birbirleriyle kurmuş olduğu ilişkiler, hep ikili ilişkiler seviyesinde, tanıdıklar seviyesinde. Dolayısıyla iyi uygulamaların öğrenilmesi veya ülkelerin bütününü ilgilendiren konularla alakalı bir duruş ortaya konması gibi durumlarda, temsilci olabilecek bir yapı yok. Dolayısıyla önce 6 ülke, bir araya gelmiş 1962’de. Daha sonra da yayınladıkları bir bildirgeyle diğer ülkeleri de davet etmişler ama diğer ülkelerin dahil olma durumu, yine bir karşılıklı değerlendirme sürecinden sonra oluyor ancak. Başvuruyorsunuz, yaklaşık 2 senelik bir değerlendirmeye tabi tutuluyorsunuz ve giriyorsunuz. Türkiye, 1970’li yıllarda üye olmuş. Yine bir avuç vizyoner insan yönetimi gönüllüsünün ön ayak olmasıyla olmuş ve çok da güzel işler yapılmış o dönemden bu zamana.
“DERNEK, AVRUPA’YA TEK BİR BÜYÜK PENCEREDEN BAKIYOR VE BÜTÜN ÜLKELER BAZINDA İNSAN YÖNETİMİNE DAİR HER KONUYU, ÖNE ÇIKAN SORUNLARI, FIRSATLARI DEĞERLENDİRİYOR”
Geniş Avrupa diye tanımladığınız Avrupa kıtası içerisindeki 35 ülkenin aslında her birinin içinde insan kaynakları yönetimini temsil eden büyük yapılar var. Ülkenin en büyük insan yönetimi konularında söz söyleyecek, kâr amacı gütmediği sürece ülkeyi temsil edecek herhangi bir yapı olabilir bu. Her bir ülkeden bir dernek, EAPM’nin üyesi olarak kabul edilir. Dolayısıyla Geniş Avrupa’daki 35 ülkenin ülkenin temsilcisi EAPM içinde. Burası, 9 kişilik bir yönetim kuruluyla yönetiliyor. Hazine, sekreterya gibi bazı üyeler kalıcı üyeler. Ama başkanlık ve yönetim kurulu üyeleri 2 ya da 3 yılda bir değişiyor. Bu dernek, Avrupa’ya tek bir büyük pencereden bakıyor ve bütün ülkeler bazında insan yönetimine dair her konuyu, öne çıkan sorunları, fırsatları değerlendiriyor. Bunlarla alakalı araştırmalar yapıyor. Bunlarla ilgili webinarlar, konferanslar, etkinlikler düzenliyor. Bunun da ötesinde, çok büyük bir network kuruluşu. Böyleklikle sizin bugün İspanya’ya yatırım yapacak iş adamlarınız var, orada yer aramak; yetenek bulmak istiyor. Siz, oranın en büyük insan kaynakları kuruluşuyla temastasınız.
“EAPM, AVRUPA KITASINI TEMSİL ETMEK ÜZERE WFPMA’YA DA ÜYE. BEN DE AVRUPA’YI TEMSİL EDEN İLK KADIN YÖNETİM KURULU ÜYESİ OLARAK DÜNYA ÖRGÜTÜNDE DE GÖREV YAPIYORUM”
Böyle bakarsanız toplamda, Avrupa’da insan yönetimi ne tarafa gidiyor, ortak sorunlarımız, beraber paylaşabileceğimiz fırsatlarımız, üzerinde çalışabileceğimiz konularımız nedir diye bakan bir dernek. 6 tane çalışma grubu var. Bu guruplardan bir tanesi düzenli araştırmalar yapıyor ve yayınlıyor, bir tanesi tamamen üyeler arası iletişimi artırmaya yönelik çalışıyor, bir tanesi marka güçlendirmeye yönelik çalışıyor, bir tanesi Avrupa Birliği (EU) konularında çalışıyor. Elbette ki çok kıymetli, girmenin de ciddi prosedüre tabi olduğu bir yapı. Bir önemli noktası daha var ki EAPM, Avrupa kıtasını temsil etmek üzere, World Federation of People Management Association (WFPMA) diye adlandırdığımız dünya örgütüne de üye. Dünya örgütünde, 7 kıtadan birer tane insan kaynakları yönetimi temsilcisi var. Ben de yönetim kurulu üyesi olarak ve yine enteresandır ki Avrupa’yı temsil eden ilk kadın yönetim kurulu üyesi olarak dünya örgütünde de görev yapıyorum.
“KADINLARIN GERÇEKTEN İŞ HAYATINDA VAR VE EŞİT OLMASINI İSTİYOR MUYUZ, İSTEMİYOR MUYUZ’U YANITLAMAK LAZIM”
Çok ilginç ama Kıta Avrupası, insanı şaşkınlığa düşürecek kadar şovenist olabiliyor bazı konularda. Özellikle, bazı ülkelerde belli öz geçmişlerin aranması ve bu özgeçmişlerle ilerlenmesi, mesela hukuk mezunu değilsen insan kaynakları yöneticisi olamadığın ülkeler var hâlâ. Gri saç dediğimiz, saçların bilgeliğini gösterecek şekilde ağarmadıysa basamakları çıkmakta hâlâ zorlanabileceğin ülkeler var. Bu da bakarsanız aslında yaş eşitsizliği. Ve elbette ki kadınların önüne konulan hem bariyerler hem de iş hayatına dair kolaylaştırıcı olarak algılanan bazı şeyler, toplamda kadınların iş hayatında yükselmesi ve belli bir yere gelmesi konusunda maalesef hâlâ engelleyici olabiliyor. Kıta Avrupası’nda kadınlara verilen birtakım fırsatlar, aynı zamanda maalesef çok da iyi niyetli olmayan bir şekilde, kadınların iş hayatından uzaklaştırılması ya da belli pozisyonlara aday gösterilmemesine de neden olabiliyor. Dolayısıyla böyle şeylerde aslında işin samimiyetine bakmak lazım. Kadınların gerçekten iş hayatında var ve eşit olmasını istiyor muyuz, istemiyor muyuz’u yanıtlamak lazım. Ben hâlâ Avrupa’da dahi bazı ülkelerin önünde gidecek çok yol olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda, ilk kadın başkanın Türkiye’den olması ya da dünya örgütünde Avrupa’yı temsil eden ilk delegenin bir Türk kadın başkan olması, benim için ayrıca kıymetli. Ama eşitlik konusunda hepimizin önünde -buna Türkiye’yi katarak da söylüyorum- gidecek çok yol var.
“TÜRK KADINLARININ VAZGEÇMEK GİBİ BİR HAKKI YOK ÇÜNKÜ VAZGEÇMEYEN ATALARDAN GELDİK BURAYA. VAZGEÇMEYEN İNSANLAR SAYESİNDE, BUGÜN BİRTAKIM ÖZGÜRLÜKLERİ SONUNA KADAR KULLANIYORUZ”
Son olarak bu rolün cumhuriyetin 100’üncü yılı olan bu yıl gelmiş olmasının anlamını size anlatamam. Gerçekten hepimizin çok mutlu olduğu; gururla ve umutla paylaştığım bir konu oldu. Türk kadınlarının vazgeçmek gibi bir hakkı yok, bizim vazgeçmeye hakkımız yok. Çünkü vazgeçmeyen atalardan geldik buraya. Vazgeçmeyen insanlar sayesinde, bugün birtakım özgürlükleri sonuna kadar kullanıyoruz. Ve yine biz vazgeçmediğimiz için de bizim çocuklarımız, bizden daha güzel hayatlar yaşayacak. O nedenle hepimiz, Türkiye Cumhuriyeti’ne borçluyuz. Sonuna kadar onun üstünde durduğu değerleri savunmaya devam edeceğiz. Tüm kadınlara mesajım, aslında herkese mesajım: Vazgeçmeyin, umutlu olun. Umutsuzluk diye bir şey yok bizim genlerimizde. O nedenle hep daha iyisi, daha güzeli ve hak ettiğimiz hayatlar için hep beraberce mücadele etmeye devam edelim derim.”