Daha kötüsünü de görecek miyiz? Tarımda kriz derinleşiyor!
Çiftçi-Sen’den Yeni Yönetmeliğe Tepki!
Çiftçi-Sen, tarım arazileriyle ilgili yönetmeliğin yürürlüğe girmesine tepki göstererek, “Bu yönetmeliği çıkartması, tarım ve gıda sistemini tamamen şirketlerin kontrol etmesini sağlamak içindir. Çiftçiler ve köylüler için yeni sosyal, kültürel ve ekonomik problemler yaratacaktır. Bu yönetmeliğin kabul edilebilmesi mümkün değildir” açıklamasını yaptı.
Çiftçi-Sen, tarım arazilerini kiralama uygulamasına ilişkin yönetmeliğin yürürlüğe girmesine tepki gösterdi.
Çiftçi-Sen Genel Başkanı Ali Bülent Erdem ve Genel Sekreteri Bahri Öner imzasıyla yayımlanan açıklamada Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çiftçilerin üretebilme olanaklarını yaratmak, pazara erişimlerini sağlamak yerine toprağa erişimlerini de zorlaştıracak tarım arazilerine el koymanın yönetmeliğini çıkarttığı belirtildi.
“Toprak gaspında yeni aşama: Çiftçileri üretemez hale getir, topraklarına el koy, şirketlere kiraya ver” başlığıyla yayınlanan açıklamada, “İktidar ve Bakanlık tarım topraklarının boş kalmasını istemiyorsa, küçük çiftçi ve köylülerin topraklarında kalmasını sağlayacak Tarım Reformu yapmalıdır. Girdilerin sağlanmasında, pazara erişimde, çiftçilerin şirketlere bağımlılığı ortadan kaldırılmalıdır. Çiftçileri endüstriyel girdilerden kurtaracak olan agroekolojik üretim teşvik edilmelidir” ifadeleri kullanıldı.
Çiftçi-Sen’den yapılan açıklamanın tamamı şöyle:
“Tarım ve Orman Bakanlığı; çiftçilerin üretebilme olanaklarını yaratmak, onların pazara erişimlerini sağlamak yerine toprağa erişimlerini de zorlaştıracak tarım arazilerine el koymanın yönetmeliğini çıkarttı.
“ÜRETİMDEN VAZGEÇİRMEYE YÖNELİK TEDBİRLER OLDU”
Yıllardır uygulanan tarım politikaları, küçük çiftçilerin ve köylülerin tarımsal üretimlerini sürdürebilmelerini sağlayacak tedbirler almak yerine, onları üretiminden vazgeçirmeye yönelik olmuştur. Her hasat döneminde hububat vb. ürünlerin ithalatı serbest bırakılarak, iç piyasadaki fiyatlar şirketler lehine baskılandırılmış, üreticilerin ürünleri gerçek değerini bulamamıştır. Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin (Fiskobirlik, Tariş vb.) alıp işlemesi ve satması gereken fındık, üzüm gibi ürünler, TMO ya satın aldırılmış, iç piyasada fiyatların yükseleceği zaman da piyasaya sürülerek hem çiftçilerin sırtından TMO’ya para kazandırılmış hem de şirketler lehine piyasanın düzenlenmesi sağlanmıştır. Her yeni uygulama, üreticilerin daha çok borç batağına itmiştir. Üreticiler, yıllardır sözleşmeli çiftçiliğe teşvik edilmiş, zorlanmış, şirketlerin kontrolündeki bir tarım sisteminin kök salmasının önü açılmıştır.
ŞİRKETLERİN ÖNÜ AÇILDI
Sözleşmeli Üreticiliğe mahkum edilmiş tütün üreticileri yaşadıkları sıkıntıları dile getirmek için, geçen yıl birçok yerde kendiliğinden kitlesel olarak sokaktaydılar. Yine geçmiş yıllarda Tarım Kredi Kooperatifinden kredi çekmiş olan çiftçiler, ürünlerinden para kazanamamanın ve kredi borçlarını ödeyememenin mağduriyetini sokakta dile getirmişlerdi. Bu yılda birçok bölgede sözleşmeli üretim mağduru veya sözleşme yapmadan üretim yapan domates vb. ürün üreticileri tepkilerini sokakta yürüyerek, traktörleriyle caddeleri işgal ederek, ürünlerini tarlalarında bırakarak gösterdiler. Tarım ve Orman bakanı İbrahim Yumaklı farklı illerde çiftçiler tarafından yapılan eylemleri sözleşmeli üreticiliğin yaygınlaşmamasına bağlayarak şöyle demektedir: ‘’Bursa’da domates üreticilerinin, sözleşmeli üretim yapmamasından dolayı bir sıkıntı yaşadıklarını, sözleşmeli üretimle alakalı çalışmalarının sonucunda bu sorunların ortadan kalkacağını belirtti’’. Bakan için çözüm, çiftçileri şirketlere daha çok bağımlı hale geçtirmekten geçiyor. “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik” de çiftçilerin topraklarını, şirketlere vermenin önünü açmaya yöneliktir.
“Birim alandan en fazla verimi alma” adı altında kimyasal gübre, kimyasal zehir vb. girdilerle üretim yapmaya alıştırılmış, girdide şirketlere bağımlı hale getirilmiş çiftçilerin, hasat dönemlerinde uygulanan ithalat politikaları veya bazı ürünlere uygulanan ihracat yasakları ile büyük mali yıkımları ortaya çıkmıştır. Çiftçi için üretmemek, artık yeniden borçlanmamak anlamı taşımaktadır. Yoksa yıllardır çok zor koşullarda üretmeye çalışan hiçbir çiftçi keyfi olarak üretimden vazgeçmez, arazisini boş bırakmaz. Tarım ve Orman Bakanlığı çıkarttığı yönetmelikle çiftçilerin üretmesini değil, şirketlerin bütün üretimi kontrol etmesinin sağlanması içindir. Daha önce de bazı yerlerde “Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi” ilan edilen hazine arazilerini şirketlere sunan, etrafındaki çiftçilere ait küçük parselleri de “acele kamulaştırma” adı altında el koyarak, yine şirketlere veren iktidar bu kez de zarar ederek, üretemeyecek duruma düşen çiftçilerin tarlalarını “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik”le şirketlere vermenin yolunu oluşturmaktadır. Sözleşmeli üretimin bir adım ötesi çiftçilerin topraklarını şirketlerin hizmetine sunmaktır.
TARIM ARAZİLERİNİN KULLANIMI
Yıllardır tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına ses çıkartmayan, aksine birçok tarım arazisinde enerji santrali, inşaat ve maden araması yapılmasına onay veren, defalarca Zeytini ve Zeytinlik alanları koruyan kanunu yok sayarak zeytinliklerin yok edilmesine göz yuman, tarım arazilerinin, zeytinliklerin rezerv yapı alanı olarak belirlenmesine onay veren bakanlığın “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı kullanılmasını sağlamak” için bu yönetmeliği çıkartması, tarım ve gıda sistemini tamamen şirketlerin kontrol etmesini sağlamak içindir. Bu yönetmelik çiftçiler ve köylüler için yeni sosyal, kültürel ve ekonomik problemler yaratacaktır. Bu yönetmeliğin kabul edilebilmesi mümkün değildir.
İktidar ve Bakanlık tarım topraklarının boş kalmasını istemiyorsa, küçük çiftçi ve köylülerin topraklarında kalmasını sağlayacak Tarım Reformu yapmalıdır. Girdilerin sağlanmasında, pazara erişimde, çiftçilerin şirketlere bağımlılığı ortadan kaldırılmalıdır. Çiftçileri endüstriyel girdilerden kurtaracak olan agroekolojik üretim teşvik edilmelidir. B.M. Genel Kurulunda kabul edilen “Köylü Hakları Deklarasyonu” na uygun İç Hukuk Düzenlemesi yapılmalıdır. Üretici ile tüketiciyi aracısız buluşturacak olanaklar yaratılmalıdır. Kooperatif yasasının antidemokratik yanları ortadan kaldırılmalı, kooperatif üyelerinin tüm süreçte söz, yetki, karar sahibi olabileceği demokratik bir kooperatif yasası çıkartılmalıdır. Taban fiyat uygulamasına yeniden dönülmelidir. “Sözleşmeli Çiftçilik” te şirketlerin örgütsüz çiftçilerle tek, tek ve istedikleri gibi sözleşme yapmaları engellenmeli, çiftçilerin aşağıdan yukarıya örgütledikleri söz, yetki karar sahibi olabildikleri örgütlerle sözleşme masasına oturmaları zorunlu kılınmalıdır.”
Kaynak: BİRGÜN