CHP, Erdal İnönü ve Aydın Güven Gürkan’ı Andı!
Chp İzmir İl Kongresi… Divan Başkanı Seçilen Zeynel Emre: “Bizim İçin En Büyük Tehlikelerden Biri, Yolculuğumuzda Fener Olan Değerlerimizi Kaybetmektir”
KERİM UĞUR
CHP’nin bugün yapılan İzmir İl Kongresi’nde divan başkanlığına seçilen, Genel Başkan Yardımcısı Zeynel Emre açılış konuşmasında, “Tek adam düzeninin ve saray rejiminin hukuk, adalet ve eşitlik tanımayan uygulamaları, devlet olanaklarını sonuna kadar kullanarak yaptığı siyasi manipülasyonlar ile hepimizin zafere olan inancı tamken az farkla kaybettiğimiz seçimden yeni çıktık. Sonrasında başta Genel Başkanımız ve partimize yönelik bir linç kampanyası ve bir öfke yönlendirmesi oldu. Seçimi kaybetmek elbette hepimizi üzer. Öte yandan bizim için en büyük tehlikelerden biri, yolculuğumuzda fener olan değerlerimizi kaybetmektir. Bir parti başkanının Sayın Kılıçdaroğlu gibi suikastlerden, saldırılardan, tehditlerden yılmadan, cesaretle adalet, eşitlik, dürüstlük gibi etik çerçevelere sahip olması gerekir. Biz bu partiyi biz ve onlar diye bölmeden mücadele etmeye, adalet için, eşitlik için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
CHP’nin bugün yapılan İzmir İl Kongresi’nde İstanbul Milletvekili Zeynel Emre oybirliğiyle divan başkanı seçildi. Kısa bir açılış konuşması yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Emre şunları söyledi:
“CHP bünyesinde yıllar içerisinde birçok farklı görevlerde bulundum. Hepsini de büyük bir kıvançla, onurla yerine getirdim. Bugün de burada çok açıkça ifade etmek isterim ki hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle hem de insanıyla sadece ülkemiz için değil Akdeniz havzası hem de Anadolu için eşsiz ve özgün nitelikte bir kent olan İzmir’de divan başkanlığı görevine beni layık gördüğünüz için teşekkür ederim.
“BU SALONDAN KOL KOLA, GÜÇLENEREK ÇIKACAĞIZ”
Bizler, bu vesileyle kongrelerde düşüncelerimizi açıklayacağız, seçimin muhasebesini yapacağız. Önümüzdeki dönem CHP’yi nasıl daha güçlü kılabiliriz? Bunun yollarını tartışacağız ve bu salondan kol kola, güçlenerek çıkacağız ve bildiğimiz doğru yolda ilerlemeye devam edeceğiz.
“NEDEN OLMADIĞINI TARTIŞMAMIZ LAZIM”
21 yıldır iktidarda bulunan AKP’nin ülkemizin her alanında yaratmış olduğu tahribata karşı duyulan buna karşı gösterilen direnç, mücadele, dayanışma bugüne kadar el birliğiyle sizlerle bu mücadeleyi yürüttük. Bundan sonra da aynı azim ve kararlılıkla, çalışmaya mücadele etmeye devam edeceğiz. Elbette 14 ve 28 Mayıs tarihlerinde gerçekleşen seçimlerde istediğimiz sonucu alamamanın, seçimi kıl payı kaçırmanın üzüntüsünü, kederini, hayal kırıklığını hep birlikte yaşıyoruz. Üstelik CHP lideri olarak bir Genel Başkanın, çok partili siyasal yaşama geçtiğinden beri almış olduğu en yüksek olmasına rağmen ne Meclis’te istediğimiz sonucu elde edebildik ne de cumhurbaşkanlığı seçiminde. Neden olmadı? Neden olmadığını tartışmamız lazım. Çözüm önerileri bulmamız lazım. Eleştiri ve öneriler şüphesiz burada kıymetli olacaktır.
“TEK ADAM REJİMİNİN YENİLEMEMESİNİN NEDENİNİ TARTIŞIRKEN SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN BİREYSEL BAŞARISI VEYA BAŞARISIZLIĞI ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRMEK, ÇOK SIĞ YAKLAŞMAK OLUR”
Tek adam rejiminin yenilememesinin nedenini tartışırken sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bireysel başarısı veya başarısızlığı üzerinden değerlendirmek, değişim talebinde buna paralel olarak kişilerin değişimiyle başarılabileceğini ele almak meseleye çok sığ yaklaşmak olur. Tek adam rejimine karşı ortak akıl diyecekseniz sonra da tek adamın yüceliğini savunmamamız lazım. Burada derin bir paradoks oluşur. Bizim CHP olarak, sosyal demokrat bir parti olarak kolektif aklı ve örgütlü çalışmayı savunanlar ve bu düşünce, ideolojiler etrafında toplumu örgütleyen insanlar olmamız lazım.
“CHP, KİŞİLERİ, ADAYLARI TARTIŞMADAN ÖNCE TÜRKİYE’Yİ VE DÜNYAYI YENİDEN DÜŞÜNMELİ, ANLAMLANDIRMALIDIR”
Sosyal demokrat anlayışta kişilerin biricikliği, farklılığına odaklanmaz. Bizim bazı sorulara cevap aramamız lazım. Neden dünyada ve Türkiye’de siyasetçilere ve partilere yönelik tepkiler artıyor? Neden partilerin toplumların ihtiyaçlarına cevap vermediği, dar çıkar gruplarının ve profesyonel siyasetçilerin oyun araçlarına dönüştüğüne dair inanç yaygınlaşıyor? Neden bugün toplumun önemli kesimleri parlamento ve siyasi partilerden öfkeyle uzaklaşıyor? İlginçtir yürütme erkini güçlendiren liderlere bir yönelme ortaya çıkıyor. Hangi siyasal, sosyal, ekonomik ve teknolojik etkenler yürütmenin yasama ve yargı karşısında bu denli güçlenmesine neden oluyor? CHP, kişileri, adayları tartışmadan önce Türkiye’yi ve dünyayı yeniden düşünmeli, anlamlandırmalıdır.
“BU REJİME KARŞI DUYULAN ÖFKENİN ‘YİNE YENEMEDİK’ DUYGUSUYLA MUHALEFETE YÖNELİK ÖFKEYE DÖNÜŞMESİNE BIR NEBZE OLSUN ANLAMAK LAZIM”
CHP’de kaynak sorunu yoktur ama partimizin bilimde, yeni fikirlerden beslenmesini sağlamamız lazım. Bizim bu düzenin değişeceğine olan mühimmatımızdan başka neyimiz var arkadaşlar? Bu inanca sıkı sıkıya sarılmamız lazım. 20 yıldır devletin, toplumun kılcal damarlarına sıkı sıkıya örülmüş bir rejim var. Bu rejime karşı duyulan öfkenin yine yenemedik duygusuyla muhalefete yönelik öfkeye dönüşmesini bir nebze olsun anlamak lazım. Dünyada bir demokrasi krizi var. Popülist liderlerin dünyaya verdiği zarar ortada. Bu liderlerin özelliği, söylemleri nelerdir? İddiası nedir diye baktığımızda toplumun ulusal veya uluslararası tehditlerden, oligarklardan, tehlikelerden, vatanı savunmaktan bahsederken popülist liderlerden dünya çok çekmekte. Bu iddiayı kurarken dikkat ederseniz hangi ikilemlerden bahseder bu liderler? İyiler ve kötüler, halk ve elitler, milliler ve gayrımilliler, mazlumlar ve zalimler… Dikkat ederseniz her yerde aynı ikilemleri görürsünüz.
“YENİLİKÇİ OLUŞUMU SADECE ORTAYA ÇIKACAK İYİ İNSANLARDAN BEKLEMEMEK LAZIM”
İktidarı oluşturan koalisyon, toplumun yarısı olan muhalefetin birbirine düşmesine, kızgın ve ümitsiz bırakılmasına, özellikle bunu hedefleyerek kendi sistemini kalıcılaştırmaya, kurumsallaştırmaya çalışmaktadır. Böyle bir stratejinin içerisindedir. CHP’liler olarak bunun farkında olmamız lazım. İşte bu nedenledir ki yenilikçi oluşumu sadece ortaya çıkacak iyi insanlardan beklememek lazım. İnsanlar, kurtarıcıların ancak kendi olabileceklerinin farkına vardıkların aslında aktif yurttaşlık bilincine ulaşırlar. Türkiye’de beklentileri karşılayacak demokratik rejimin gerçekleştirilmesini, haklarını kullanan ve sorumluluklarının bilincinde olan aktif yurttaşların kamusal alandaki etkinliğini artırılmasında aramak lazım.
Bizim birlikte çözümler üretmemiz, birlikte başarılar elde etmemiz, birlikte sonuçları paylaşmamız lazım. Seçim sonrasında yapılan tartışmaların toplumda siyasete olan etkisini azaltacak nitelikte olmamalı. Yapılan eleştiri ne kadar haklı olursa olsun yanlış platformda yapılırsa başarılı bulunmayacağını tespit etmek lazım.
“BİZİM İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKELERDEN BİRİ, YOLCULUĞUMUZDA FENER OLAN DEĞERLERİMİZİ KAYBETMEKTİR”
Tek adam düzeninin ve saray rejiminin hukuk, adalet ve eşitlik tanımayan uygulamaları, devlet olanaklarını sonuna kadar kullanarak yaptığı siyasi manipülasyonlar ile hepimizin zafere olan inancı tamken az farkla kaybettiğimiz seçimden yeni çıktık. Sonrasında başta Genel Başkanımız ve partimize yönelik bir linç kampanyası ve bir öfke yönlendirmesi oldu. Seçimi kaybetmek elbette hepimizi üzer. Öte yandan bizim için en büyük tehlikelerden biri, yolculuğumuzda fener olan değerlerimizi kaybetmektir. Bir parti başkanının Sayın Kılıçdaroğlu gibi suikastlerden, saldırılardan, tehditlerden yılmadan, cesaretle adalet, eşitlik, dürüstlük gibi etik çerçevelere sahip olması gerekir. Biz bu partiyi biz ve onlar diye bölmeden mücadele etmeye, adalet için, eşitlik için çalışmaya devam edeceğiz. Ne mutlu CHP’liyim diyene.”