Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası, Sağlık Hizmetlerinin İyileştirilmesi İçin Türkiye’ye Vereceği 250 Milyon Euroluk Krediyi Onayladı
BM ÖZEL RAPORTÖRÜ REEM ALSALEM: “TÜRKİYE BİR YOL AYRIMINDA. YA TARİHİN HAKİKAT TARAFINDA OLMAYI YA DA TOPLUMUN YARISINI KAYBETMEYİ SEÇEBİLİR”
MELİS YILDIRIM
Birleşmiş Milletler (BM) Bayana ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet, Nedenleri ve Sonuçları Özel Raportörü Reem Alsalem, ’25 Kasım Bayana Yönelik Şiddete Karşı Memleketler arası Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini kıymetlendirdi. Alsalem, “Türkiye Sözleşme’nin birinci imzacısı. Söylemek istediğim, Türkiye gerçekten şu anda bir yol ayrımında. Ya gerçekten tarihin hakikat tarafında olmayı ve bayanları ve kız çocuklarını korumak için bütün çabaları seferber etmeyi seçebilir ya da toplumunun yarısını kaybedip onları geride bırakabilir” dedi.
BM Bayana ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet, Nedenleri ve Sonuçları Özel Raportörü Reem Alsalem, “25 Kasım Bayana Yönelik Şiddete Karşı Memleketler arası Mücadele Günü” kapsamında ANKA Haber Ajansı’nın sorularını yanıtladı. Dünya genelinde bayana yönelik şiddete karşı mücadeleye ait yaptığı değerlendirmede Alsalem, salgın düzeyinde bir şiddet durumunun söz konusu olduğunu belirtti. BM Genel Sekreteri’nin bu durumu toplumlardaki “kanser” olarak nitelendirdiğini anımsatan Alsalem, “Bu, bence onu tanımlamanın düzgün bir yolu. Çünkü kanserli bir vücut sağlıklı değildir, gelişemez, potansiyelini yerine getiremez. Bayana yönelik şiddetin yüksek olduğu toplumların başına gelen tam olarak budur. Gerektiği üzere gelişemezler, ilerleyemezler çünkü toplumun yarısı geride kalmıştır. Elimizde bulunan bilgilere göre, her üç bayandan en az biri hayatı boyunca şiddete maruz kalıyor. Biliyoruz ki bu, buzdağının yalnızca görünen bir kısmı. Çünkü önemli bir eksik raporlama sorunu da mevcut” diye konuştu.
Kadına yönelik şiddetle mücadeledeki pozisyonuyla ilgili Türkiye’ye Temmuz 2022’de yaptığı ziyaretten edindiği izlenimlere atıfta bulunan Alsalem, şunları söyledi:
“KADINLARIN ŞİDDETİ DUYURABİLMELERİ İÇİN EKONOMİK AÇIDAN GÜÇLÜ OLMALARI ÇOK ÖNEMLİ”
“Ziyaretim sonucunda yaptığım değerlendirmede, Türkiye’nin pek çok alanda bayana yönelik şiddetle mücadelede önemli adımlar attığı sonucuna ulaştım. Örneğin, ulusal hareket planı var, kollayıcı ve önleyici (kısıtlayıcı) önlem kararları alınıyor ve Ceza Kanunu’nun birtakım faydalı düzenlemeleri var. Bayanları ekonomik açıdan güçlü kılma konusunda çalışmalar işe yarıyor ve biz biliyoruz ki, bayanların şiddeti duyurabilmeleri için ekonomik açıdan güçlü olmaları çok önemli.”
Türkiye’nin bayana yönelik şiddetle mücadele konusunda yapması gereken pek çok şeyin olduğunun da rapor kayıtlarına geçtiğini belirten Alsalem, 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Türkiye’nin 1 Temmuz 2021’de resmen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ait “Bu, ülkenin bayana yönelik şiddetle mücadeleye kendini adamamış olduğuna dair bir işarettir” sözlerini kullandı. Alsalem, sözlerini şöyle sürdürdü:
“TÜRKİYE BİR YOL AYRIMINDA”
“Türkiye alışılmış ki Bayana Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) kapsamında bayana yönelik şiddetle mücadele konusundaki en yüksek standartları korumakla yükümlüdür. İstanbul Sözleşmesi’nin özellikle bu husustaki en kapsamlı ve tek antlaşma olduğunu biliyoruz. Türkiye Sözleşme’nin birinci imzacısı. Söylemek istediğim, Türkiye gerçekten şu anda bir yol ayrımında. Ya gerçekten tarihin yanlışsız tarafında olmayı ve bayanları ve kız çocuklarını korumak için bütün çabaları seferber etmeyi seçebilir ya da toplumunun yarısını kaybedip onları geride bırakabilir.”
Alsalem, LGBTİ artı toplumunun giderek artan bir biçimde gaye gösterilmesine ait raporuna atıfta bulundu. Alsalem, “Kimliklerinden ötürü tahminen de ortalama bir Türk bayanından daha çok şiddete maruz kalan farklı bayan kümelerinin olduğunu belirtmiştim. LGBTİ bayanlara ek olarak, azınlığa mensup bayanlara da atıfta bulundum. Örneğin Türk Kürt bayanlar, bayan insan hakları savunucuları ve bayan siyasetçiler. Bunların hepsi bayan, yaptıkları ya da kim oldukları nedeniyle şiddete daha fazla açık” dedi.
Alsalem, Türk halkı ve yetkililere “Türk yetkililerin ve toplumunun şiddetin ele alınmasına öncelik verilmesi konusunda birleşmesi için çok önemli bir fırsatımız olduğunu düşünüyorum. Bu elbette herkesin güçlerini birleştirmesi, sivil toplumun, hükümetin, dini başkanların, erkeklerin, erkek çocuklarının iştirakinin sağlanmasını ve mağdurların seslerini temel almalarını gerektiren bir konu” diye seslendi.
“TÜRKİYE’NİN EKSİK OLDUĞU EN ÖNEMLİ MEVZULARDAN BİRİ DE BİLGİ KONUSU”
Kadın ve kız çocuğu cinayetlerine ait data konusunun da önemli bir sorun olduğunu belirten Alsalem, “İyi siyasetler yapmak için gerçekten data toplamamız gerekiyor. Maalesef şu ana dek Türkiye’nin eksik olduğu en önemli hususlardan biri de bu” diye konuştu.
Kadına ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet, Nedenleri ve Sonuçları Özel Raportörlüğü görevinin yaklaşık 28 yıl önce oluşturulduğuna dikkat çeken Alsalem, 25 Kasım Bayana Yönelik Şiddete Karşı Memleketler arası Mücadele Günü kapsamında şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bunu çok bahtsız ve üzücü buluyorum, çünkü yetkim hâlâ mevcut. Demek ki bu, hâlâ bir ihtiyaç. Hâlâ daha da kötüye giden bir şiddet salgınından söz ediyoruz. Çözüm bulmak için birlikte hareket etmemiz gereken, iklim krizi de dahil bu varoluşsal krizi yaşadığımız bir dönemde, hâlâ insanlığın yarısının hayatta kalmak ve temel insan haklarından yararlanmak için mücadele etmek zorunda olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız.”