
Bakan Güler, Suudi Arabistan’a gitti
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Dünya çapında talep gören gelişmiş silah sistemlerimizin kardeş, dost ve müttefik ülkelere ihracıyla Türk savunma sanayi uluslararası ekosistemin de başat tedarikçilerinden biri haline gelmiştir” ifadelerini kullandı.
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Güler ile Bakan Yardımcısı Şuay Alpay, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Anonim Şirketi (TUSAŞ) Yönetim Zirvesi’ne katıldı.
“Dönüşümün Liderleri: Geleceği Yeniden Şekillendiriyoruz” temasıyla düzenlenen zirvede konuşan Güler, tüm pilotların 26 Nisan Dünya Pilotlar Günü’nü kutladı.
Zirvenin sahip olunan stratejik vizyon ile milli iradeyi içinde barındıran güçlü duruşu bir kez daha ortaya koyacağını ifade eden Güler, Türkiye’nin yaşadığı teknolojik gelişimle birlikte zihniyet dönüşümüne ilişkin yeni bir farkındalık oluşturacağına inandığını belirtti.
MİLLİ SAVUNMA SANAYİ VURGUSU
Savunma ve güvenlik konusunun, bireyler, toplumlar ve ülkeler için her zaman çok önemli olduğunu belirten Güler, “Özellikle dünya savaşlarından ve soğuk savaş olarak adlandırılan dönemden sonra yaşanan çok boyutlu gelişmeler ile artan risk ve tehditler, günümüz güvenlik ortamını daha karmaşık ve kritik bir hale getirmiştir. Böylesine hassas bir dönemde ulusal güvenlik konusu ile onun ayrılmaz parçası olan yerli ve milli savunma sanayinin önemi de her geçen gün daha fazla artmaktadır” değerlendirmesini yaptı.
Uzun yıllar savunma sanayinde büyük ölçüde tedarikçi olan Türkiye’nin, hayal dahi edilemeyen büyük projelerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde tam bağımsızlık ülküsüyle hayata geçirildiğini söyleyen Güler, şunları kaydetti:
“MİLLİ BİR HEYECAN”
“Bu kapsamda atılan isabetli adımlar ve yapılan kapsamlı yatırımlarla ülkemiz, savunma sanayi alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri haline gelmiştir. Yaşadığımız bu değişim ve gelişim ülkemizin yeni nesil harp konseptleri üreten bir strateji merkezine, ekonomi ve diplomasiyi maharetle meczeden küresel düzeyde sinerjik bir etki gücüne, nihayetinde bir üretim hattından, milli gururumuza ilham veren Türk mühendisliği gerçeğine dönüşümünün simgesi olmuştur. Zira gelinen aşamada şu net bir şekilde ortaya çıkmıştır ki teknoloji üretiminin en stratejik girdisi artık ham madde değil, insan kaynağıdır. Tam da bu yüzden, bu dönüşümün merkezinde teknoloji kadar vizyoner bir perspektif, genç akıl ve milli bir heyecan bulunmaktadır.”
“TERÖR ÖRGÜTÜNE AĞIR DARBELER VURMUŞTUR”
Güler, Türkiye’nin insansız kara, deniz ve hava araçları, helikopterler, silah ve mühimmat, füze, hava savunma sistemleri, elektronik harp sistemleri gibi çok geniş bir yelpazede ihtiyaç olan sistemleri kendi imkanlarıyla geliştirerek ihraç ettiğini ifade etti.
Yerli ve milli savunma sanayisinin, en başta yurt içinde ve sınır ötesinde büyük bir başarı ile icra edilen terörle mücadele harekatlarında orduya katkı sağladığını belirten Güler, şöyle devam etti:
“Personelimizin kahramanlığı ve savunma sanayimizin sağladığı teknolojik kabiliyetlerin bir araya gelmesiyle kahraman ordumuz, harekat sahasında büyük bir üstünlük sağlamış ve terör örgütüne ağır darbeler vurmuştur. Bugün PKK/PYD/YPG/SDG terör örgütünün hareket kabiliyetinin bitme noktasına getirilmesinde de bu durum açıkça görülmektedir. Savunma sanayimiz terörle mücadelenin yanında, Mavi ve Gök Vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizin kararlılıkla korunmasında, başta dost ve kardeşlerimizin haklı davalarına verilen destek olmak üzere birçok coğrafyada Türk Silahlı Kuvvetlerimizin üstlendiği görevleri başarıyla yerine getirmesinde yerli ve milli imkanlar ile üretilen savunma sanayi ürünlerimizin katkısı açıkça görülmektedir.”
ORTAK ÜRETİM İMKANLARI
Güler, Azerbaycan’dan Endonezya’ya, Katar’dan Polonya’ya kadar uzanan dünyanın hemen her coğrafyasında Türk savunma sanayi ürünlerinin etkin bir şekilde kullanıldığını ifade etti.
Ürünlerin ortak projelerin bir parçası haline de geldiğini belirten Güler, NATO ve diğer platformlarda edinilen tecrübelerle, standardizasyon ve entegrasyon yetkinliğinin sürekli geliştiğini söyledi.
Avrupa ülkelerinin artan savunma yatırımı ve güvenlik kaygıları çerçevesinde tedarik zincirlerini çeşitlendirme ile dışa bağımlılığı azaltma yönündeki eğilimlerinin Türk firmalarına ortak üretim teknoloji transferi ve ihracat imkanına zemin hazırladığını belirten Güler, şöyle devam etti:
“BİZLER İÇİN GURUR KAYNAĞI”
“Bu sayede ülkemiz, ekonomik kazançla birlikte teknolojik ilerleme elde ederken, kurduğu diplomatik derin bağlarla dünya güvenlik mimarisi içinde yerini ve jeopolitik pozisyonunu da güçlendiriyor. Çok şükür ki dünya çapında talep gören gelişmiş silah sistemlerimizin kardeş, dost ve müttefik ülkelere ihracıyla Türk savunma sanayi uluslararası ekosistemin de başat tedarikçilerinden biri haline gelmiştir. Savunma sanayinde ulaştığımız bu üstün seviye, bizler için bir gurur kaynağıdır. Elbette ki bu seviyeye gelmemizin ana aktörleri, Savunma Sanayii Başkanlığımız ile hemen her platformda en gelişmiş yerli ve milli ürünleri tasarlayıp üreten ve sürekli olarak kendilerini yenileri ile geliştiren birbirinden değerli firmalarımızdır.”
KALİFİYE PERSONEL VURGUSU
Güler, Türkiye’nin bağımsızlığına katkı sunan savunma sanayisinin güçlü altyapısının, sürdürülebilir ekosistemi, kalifiye personeli, geniş istihdam olanakları, büyük projeleri ile bölgesinde ve dünyada rol model durumunda olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin yükselen markası, tam bağımsızlık ülküsünün lokomotifi, yerli-milli savunma sanayisinin temsilcisi TUSAŞ’ın da bu sürecin en kritik paydaşlarından biri olduğunu belirten Güler, şunları kaydetti:
“BİR GÜÇ HALİNE GELMİŞTİR”
“TUSAŞ’ımız, başta milli muharip uçağımız KAAN olmak üzere, Hürjet, Hürkuş, Aksungur ve Anka İHA’larımız gibi savunma sanayimizin gözbebeği birbirinden değerli sistemleri üretmektedir. Bu çabalarıyla TUSAŞ’ın, Aselsan, Roketsan, MKE ve Asfat’la birlikte dünyanın en iyi savunma sanayi şirketlerinin yer aldığı ‘Defence News Top 100’ listesine girmesi bizleri gururlandırmıştır. Tüm bu başarılar göstermektedir ki artık Türk savunma sanayii, dünyadaki stratejik dengeleri etkileyen ve buna yön veren bir güç haline gelmiştir.”
“KARARLILIKLA VE İNANÇLA…”
Güler, günümüz dünyasında dengelerin, yaşanan jeopolitik gelişmeler ve teknolojik yenilikler nedeniyle sürekli değişiğini ifade etti.
Bu süreçte artan tehdit türleri ve konjonktürel paradigmanın sadece olup biteni izleyen değil, değişime hızlıca uyum sağlayan, hatta öncü bir şekilde yön veren bir duruş benimsenmesi gerektiğini gösterdiğini belirten Güler, şöyle devam etti:
“Bu durumun bilincinde olarak benimsenen vizyonun adı, Kaan’dır, Altay’dır, Kızılelma’dır, Göktürk’tür, Anka’dır, Siper’dir, Sungur’dur, Korkut’tur, Milgem’dir, Milden’dir. Esasen bu vizyonun adı Türkiye Yüzyılı’dır. Cumhuriyetimizin ikinci asrında bu kutlu hedeflerimize ulaşmak istiyorsak hayallerimizi ve buna bağlı olarak çabalarımızı en üst seviyede tutmak, kararlılıkla ve inançla yolumuza devam etmek zorundayız. İşte tam da bu yüzden ülkemizin teknoloji ve savunma sanayide kendini sürekli yenilemesi, kahraman ordumuzun değişen harp teknolojisine adapte olması ve bu süreci stratejik bir vizyonla yönetmesi hayati önem taşıyor.”
“DİPLOMASİ ALANINDA DA SÖZ SAHİBİYİZ”
İçinde bulunulan süreçte ülkelerin hava gücünün, savunma kabiliyeti ve etkinliği açısından çarpan etkisi yaratan en önemli unsurlardan birisi olduğunu belirten Güler, hava üstünlüğünü sağlayan ülkelerin sadece muharebe sahasında değil aynı zamanda diplomasi masasında da söz sahibi olabildiğini bildirdi.
Türk Hava Kuvvetlerinin, köklü tarihi ve başarılarıyla gurur duyulan bir geçmişe sahip olduğunu belirten Güler, “Bugün de Hava Kuvvetlerimizin sahip olduğu bu eşsiz mirası TUSAŞ gibi güzide kuruluşlarımızın öncülüğünde modern hava teknolojileri ve savunma sanayindeki yerli ve milli atılımlarımızla taçlandırıyoruz” dedi.
DERİNLİKLİ VİZYONUN ÖNEMİ
Katedilmesi gereken çok mesafe olduğunu, bu konuda proaktif bir anlayışla hareket edildiğini belirten Güler, şunları kaydetti:
“Günümüzün icap ettirdiği sistemleri üretirken geleceğin teknolojilerini öngörüp buna şimdiden vakıf olmak, ülkemizi daima bir adım önde tutacaktır. Bu çerçevede teknoloji alanındaki değişim ve dönüşüme ayak uydurmak, ilgili konseptlere yön vermek ve geleceğimizi buna göre en üst seviyede hazırlamak için derinlikli bir vizyona sahip olmalıyız. Başarının bir varış değil bir yolculuk olduğunun bilinciyle savunma sanayinde ulaştığımız bu seviyeyi, en yukarılara taşımak, yegane hedefimizdir.
Bu anlayışla, başta Savunma Sanayii Başkanlığımız olmak üzere tüm paydaşlarımızla tam bir uyum içerisinde, etkin, verimli ve iş birliğine dayalı olarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Güçlü bir Türkiye ve aydınlık bir gelecek için hep birlikte aynı vizyonla ve ideallerimize yürekten bir bağlılıkla daha çok çalışacağız. Bu konuda sarsılmaz bir irade ile gayret gösteren kamu ve vakıf kuruluşlarımıza, üniversitelerimize, firmalarımıza, üstün yeteneklere sahip ve yenilikçi girişimleri benimsemiş Türk mühendislerine, kısacası yerli ve milli tüm kaynaklarımıza inanıyor ve güveniyoruz.”
Kaynak: AA