22 Kasım 2024 Cuma

Aym, Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali Başvurularının “İlk Elden İncelenmesinin Mümkün Olmadığına” Karar Verdi… Daha İyi Yargı Derneği: “Aym, Kanunla Verilmiş Görevi Yerine Getirmekten Kaçamaz”

Anayasa Mahkemesi, “makul sürede yargılanma hakkının ihlali” iddiasıyla yapılan bireysel hak ihlali başvurusunu düşürdü. Yüksek Mahkeme, kararını; “Nevriye Kuruç pilot kararının gereği olarak makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvuruların ilk elden Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi mümkün olmayıp söz konusu pilot karar doğrultusunda etkili bir başvuru yolu oluşturulduktan sonra anılan başvuruların incelenebileceği sonucuna varılmıştır” gerekçesine dayandırdı. Karara tepki gösteren, Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Avukat Mehmet Gün; “AYM, kendisine kanunla verilmiş görevi yerine getirmekten kaçamaz. Görevini yapamayanların görevi yapabileceklerin önünü açması uygun olur” açıklamasını yaptı.

Keser Altıntaş; “Asliye hukuk mahkemesinde açtığı tapu iptali ve tescili davasının devam ettiğini belirterek”, “makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği” iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Yüksek Mahkeme, 25 Temmuz 2023 tarihinde; oyçokluğu ile Altıntaş’ın “makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvurusunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmediği” gerekçesiyle düşmesine karar verdi. Karar, 10 Ekim 2023 tarihinde Resmî Gazetede yayınlandı.

Anayasa Mahkemesi, kararında şu değerlendirmeleri yaptı:

“Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurular incelendiğinde 1/12/2022 tarihi itibarıyla derdest 130.000 başvurunun 80.000’inin makul sürede yargılama hakkının ihlali iddiasına ilişkin olduğu görülmüştür. Anayasa Mahkemesi ilk defa makul sürede yargılanma hakkının ihlaline karar verdiği 2/7/2013 tarihinden bugüne kadar 55.000’den fazla başvuruda benzer nitelikte ihlal kararları vermiştir. 

Nevriye Kuruç kararında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere Anayasa’nın 40. maddesi ve 148. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, ikincillik ilkesi doğrultusunda makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle ortaya çıkacak mağduriyetlerin giderilmesi için Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmasından önce etkili bir tazminat yolunun oluşturulması gerekir.

Anayasa Mahkemesi makul sürede yargılanma hakkına ilişkin alınan tüm tedbirlere rağmen oluşabilecek zararları gidermeyi amaçlayan etkili bir başvuru yolunun mevcut olmadığına dair yapısal sorunu tespit etmiş ve bu anayasal sorunun çözümü için kararı TBMM’ye göndermiştir.

Açıklanan gerekçelerle ve Nevriye Kuruç pilot kararının gereği olarak makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvuruların ilk elden Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi mümkün olmayıp söz konusu pilot karar doğrultusunda etkili bir başvuru yolu oluşturulduktan sonra anılan başvuruların incelenebileceği sonucuna varılmıştır.”

Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Avukat Mehmet Gün, kararı; yaptığı yazılı açıklama ile değerlendirdi. Anayasa Mahkemesi’nin, “makul sürede yargılanma hakkının ihlali” iddiasıyla yapılacak başvuruları artık incelenmeyeceğine karar verdiğini belirten Gün’ün açıklaması şöyle:  

“Türkiye’nin de resmen üyesi olduğu Avrupa Konseyi çatısı altında kurulmuş olan Yargının Etkinliği (ve verimliliği) Komisyonu (CEPEJ), yargılamalarda makul süreyi bir yıl, maksimum üç yıl olarak belirliyor. Nevriye Kuruç kararında, AYM, iş davasının yedi yıl geçmesine rağmen sonuçlanmamış olmasını, makul sürede yargılanma hakkının ihlali olarak tespit etti. AYM’nin, Keser Altıntaş’ın başvurusunda da yedi yılda bitmeyen davasında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermesi zorunluydu. Binlerce davada makul sürede yargılanma hakkı ihlal oluyor. AYM’nin hem Keser Altıntaş’ın başvurusunu hem de benzer başvuruları otomatik olarak kabul etmesi gerekir. Ancak AYM, bu ihlallerin yapısal bir sorundan kaynaklandığını belirterek, başvuruyu düşürme kararı verdi. TBMM’nin bu yapısal sorunu kalıcı bir tazminat yolu ile palyatif olarak çözmesini bekleyen AYM, benzer başvuruları da düşürme kararı vereceğini bu kararla bildirmekte.

Oysa kuruluş kanunu AYM’ye makul sürede yargılanma hakkının sistematik olarak ihlaline hangi hususlardaki aksamaların neden olduğunu tespit ederek ortaya koyma, bu sorunları ihlal ve ilgili kanun hükümlerini iptal ederek ortadan kaldırma ve ihlalleri önleme görevi ve yetkisini veriyor. Yüzün üzerinde tetkik hâkimi de çalıştıran mahkeme, başvuruları teker teker inceleyemez olsa bile, sistematik olarak hepsini birden incelemenin bir yolunu bulmak için çaba göstermiyor. Mahkeme sistematik ihlale neden olan yapısal sorunları tespit etmekten ve bu sorunu ortadan kaldırmaktan kaçınıp, kendi görevini yapmadığı gibi, başka kurumların çözüm üretmesinin önünü de kapıyor.”

AYM’nin makul yargılanma hakkı ihlaline yol açan kanun hükümlerini iptal ederek ihlalin gerçekleşmesine neden olan yapısal sorunu ortadan kaldırabileceğini veya sorunun kökten çözümünü başlatabileceğini savunan Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün, “Fakat AYM bu yetkisini kullanmayıp, Nevriye Kuruç kararında yaptığı gibi tespit ettiği ihlali gidermek yerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) özenerek TBMM’ye bildirimde bulunmayı seçiyor. Mahkeme ihlale neden olan sebebi tespit edip ortadan kaldırma ve yeni ihlalleri önleme görevini yapmamış oluyor, kendisini etkili bir mahkeme olmaktan çıkarıp, etkisizleştiriyor” dedi.

Gün, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“AYM’nin kendi çıkardığı iç tüzüğü gerekçe göstererek kendisine kanunla verilmiş olan görevini yapmaktan kaçınması açıkça hukuksuzdur. Mahkeme görevini kendi kendisine ortadan kaldıramaz. Mahkeme görevini yapmak için yaratıcı yöntemler geliştirmek, ihtiyacı olan kaynakları talep etmek ve her halükârda görevini yerine getirmek zorundadır. Hukukçuların pek çoğunun işsizlikten yakındığı bir ortamda gelen işlerin pek fazla olduğu, onlara zaman ayırırsa diğerlerini yapamayacağı gerekçesi, konfor arayışının göstermelik mazereti olmaktan öteye gidemez. Madem yapısal bir sorundan kaynaklanan sistematik bir hak ihlali durumu vardır, o halde AYM bu kapsamda yapılan bütün bireysel başvuruların haklı olduğunu otomatik olarak kabul etmeli, ilkesel olarak gecikmenin neden olduğu zararların tamamının eksiksiz olarak tazmin edilmesi gerektiğine karar vermelidir. AYM, sorumsuzluk, keyfilik ve konfor makamı değildir. Görevini yapamayanların görevi yapabileceklerin önünü açması uygun olur.”

İlgili Haberler