Süleyman Bülbül: “Para Çarkının Dişlisi Olan Bir Kısım Hâkim Savcıları, Talimatla Verilen Kararları, Suçluların Ülkesine Kaçmasına Olanak Sağlayan Yargı Mensuplarını Kendinize Görev Addedebilirsiniz”
Avukatlardan Can Atalay İçin İstanbul Adliyesi Önünde Açıklama: “Gezi Parkı’na O Kışlayı Nasıl Yaptırmadıysak Can Atalay’ın Da Silivri Cezaevi’nde Esir Tutulmasına İzin Vermeyeceğiz”
Haber: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay milletvekili seçilen Gezi Parkı davası tutuklusu Can Atalay’ın serbest bırakılması için meslektaşları, İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı. TİP Parti Meclisi (PM) üyesi, avukat Özgür Urfa, “Buradan iktidara bir kez daha açıkça sesleniyoruz. Herkes şahit olsun, tarih de şahidimizdir. 2013 yılında Taksim Gezi Parkı’na o kışlayı nasıl yaptırmadıysak Can Atalay’ın da Silivri Cezaevi’nde esir olarak tutulmasına izin vermeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun, neye mal olursa olsun, Hatay halkının temsilcisini Meclis’e göndereceğiz” dedi.
TİP’ten Hatay milletvekili seçilen Gezi Parkı davası tutuklusu avukat Can Atalay’ın mazbatasını almasına karşın tahliye edilmemesine karşı tepkiler sürüyor. Adalet İçin Hukukçular, Avukatlar Sendikası, Çağdaş Avukatlar Grubu, Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, Demokrasi İçin Hukukçular, Kartal Hukukçular Derneği, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, Sol Hukuk, Sosyal Hukuk ve Yurtsever Hukukçular, Atalay’ın serbest bırakılması için Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde bugün açıklama yaptı.
AKÇAY TAŞÇI: 25 MAYIS’TAN BERİ YARGITAY’IN KARARINI BEKLİYORUZ
TİP Sözcüsü Sera Kadıgil’in de katıldığı açıklamada, “Can Atalay’a özgürlük” yazılı pankart açılarak “Halkın vekili tutsak edilemez” ve “Hatay halkı vekilini istiyor” sloganları atıldı. Sosyal Hukuk’tan avukat Akçay Taşçı, Can Atalay’ın tutukluluğunun en başından beri hukuksuz olduğunu söyledi. Taşçı, şöyle devam etti:
“Can Atalay, tutukluluğun gerektirdiği şartları yerine getirmeksizin bütün dava duruşmalarına katılmasına rağmen; burada olacağını, hiçbir yere gitmeyeceğini en başından beri ifade etmesine rağmen kaçma şüphesiyle tutuklandı. Gezi davasının diğer sanıklarıyla birlikte, yurt dışından gelenlerle birlikte yargılaması devam ettiği sürece yurt dışına işleri sebebiyle gidip gelmesiyle birlikte utanmadan kaçma şüphesini o karara yazdılar ve tutukladılar. Devamında Şerafettin Can Atalay, milletvekili seçildi, mazbatasını aldı, Meclis’e kaydı yapıldı ve biz avukatlar olarak hemen, dosyanın yürütüldüğü, hâlen kararın verilmesi gereken merci olan Yargıtay’a başvurumuzu yaptık. Uzun zamandır, 25 Mayıs’tan beri de bu kararın gereğini bekliyoruz. Anayasa’nın 83’üncü maddesi açıkça, seçilmiş bir milletvekilinin hakkında kesin hüküm olmadıkça tutulamayacağını, sorguya çekilemeyeceğini, hakkında yürütülen yargılamanın kesilerek derhal tahliye edilmesi gerektiğini söyler. Bunu söylerken de herhangi bir yoruma, takdire, mahkeme heyetinin yorumuna izin vermez, böyle bir açıklık bırakmaz. Anayasa hükmümüz kesindir.
CAN ATALAY DERHAL SERBEST BMIRAKILMALIDIR: Bu kesinliğin yerine getirilmesi için biz Yargıtay’a başvurduk. Dosyamız Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bekliyor hâlâ. Gezi davası dosyasının karara bağlanacağı daireye dahi henüz gönderilmedi. Şu anda istediğimiz tek şey şudur. Açıkça şunu söyleyelim. Anayasa hâlâ ayaktaysa, hâlâ bir hukuk devletinin kırıntısı dahi varsa, yorumlara açık bırakılmaksızın, herhangi bir tartışmaya yer bırakmaksızın kesin hüküm olan Anayasa’nın 83’üncü maddesi uygulanmak zorundadır ve Şerafettin Can Atalay derhal tahliye edilmelidir.
ADALET BAKANI BÖYLE BİR BEYANATTA BULUNAMAZ, AÇIKÇA BUNUN BİR SUÇ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ: Süreç içerisinde yeni bir hükümet kuruldu. Bir kabine belirlendi ve elbette bu kabinenin içerisinde bir de bir Adalet Bakanı var. Bir Adalet Bakanı’ndan beklentimiz bizim, hukukun gereğini yerine getirmesi konusunda, idareye düşen görevleri yerine getirmesidir. Bunun dışında Adalet Bakanı’nın, yargılaması devam eden bir dava hakkında beyanda bulunmak, hüküm vermek, bu hükmün gereğinin yerine getirmesi için salık vermek gibi bir görevi yoktur. Tam tersine, yaptığı herhangi bir beyanat suçtur. Adalet Bakanı dün kendisine sorulan soruya, dava dosyasının dokunulmazlık kapsamı dışında kaldığına dair bir beyanda bulunmuştur. Bu, net bir şekilde yanlıştır. Kesin hüküm verilmemiş bir milletvekili hakkında Adalet Bakanı böyle bir beyanatta bulunamaz. Bunu reddediyoruz. Temel olarak yargıya talimat anlamına gelir. Açıkça bunun bir suç olduğunu düşünüyoruz.
BU GASPA ARTIK SON VERİLMELİDİR: Açıklamanın içeriği de çok yanlış. İçeriğinde diyor ki ‘Dokunulmazlık kapsamında olmayan bir suçtan yargılanıyor. Dolayısıyla Anayasa’nın 83’üncü maddesinden yararlanamaz’ diyor. Bu da kesinlikle yanlıştır. Anayasa Mahkemesi, Leyla Güven kararında açıkça istisna sayılan Anayasa’nın 14’üncü maddesinin kesinlikle bir ceza kanunu hükmü niteliği taşımadığını, dolayısıyla herhangi bir cezai mahrumiyet yaratamayacağını açıkça ortaya koymuştur. Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Cumhuriyet davasında Ahmet Şık’la ilgili verdiği kararda, yargılamanın durdurulmamasını bozma sebebi saymıştır. Çünkü Ahmet Şık, yargılama devam ettiği sürece milletvekili seçilmiştir ve hakkındaki yargılama durdurulmalıdır. Bunlar bizim kendi mahkemelerimizin kararlarıdır. Bunlar Anayasa Mahkememizin, Yargıtayımızın kararlarıdır, yerleşik içtihatlarıdır. Dolayısıyla Adalet Bakanı’nın yaptığı açıklama gerek hukuki teamülleri gerekse de hukukun esas maddi kuralları açısından da yanlıştır. Şerafettin Can Atalay, Hatay Milletvekilidir. Hatay deprem bölgesidir ve 10 binlerce insan Şerafettin Can Atalay’ı milletvekili olarak tayin etmek için, kendi hakkını, hukukunu Meclis’te koruması için vekil tayin etmiştir. Gecelerce yolda vakit geçirmiştir. Yıkılmış bir kentin ortasında oy vererek seçmiştir. Bu hakkın iradesi yerine getirilmelidir. Bu gaspa artık son verilmelidir. Şerafettin Can Atalay derhal tahliye edilmelidir.”
ÖZGÜR URFA: HER BİRİMİZ CAN ATALAY OLUP ONLARIN KARŞISINA DİKİLECEĞİZ
Adalet İçin Hukukçular mensubu avukat ve TİP PM üyesi Özgür Urfa da Cumhur İttifakı’nın seçimi kazanmasına karşın yüzde 50’lik kesimi hâlâ teslim alamadıklarını belirtti. Urfa, sözlerini şöyle sürdürdü:
“21 yıl sonra tüm güçleriyle ellerinden gelen her şeyi yapmalarına rağmen bu halkın yarısı keyfiliğe, hukuksuzluğa, adaletsizliğe boyun eğmiyor. Bundan sonra da eğmeyecek. Buradan iktidara bir kez daha açıkça sesleniyoruz. Herkes şahit olsun, tarih de şahidimizdir. 2013 yılında Taksim Gezi Parkı’na o kışlayı nasıl yaptırmadıysak Can Atalay’ın da Silivri Cezaevi’nde esir olarak tutulmasına izin vermeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun, neye mal olursa olsun, Hatay halkının temsilcisini Meclis’e göndereceğiz. Can Atalay’ın milletvekili olduğu dün beşinci kere teyit edildi, resmi olarak tescil edildi. 14 Mayıs’ta seçildi. 25 Mayıs’ta il seçim kurulundan mazbatasını aldı. 30 Mayıs’ta Resmi Gazete’de ilan edildi kesin sonuçlar. 2 Haziran’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kaydı yapıldı. Dün, 7 Haziran’da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na aday oldu. Bir kişinin milletvekili olduğunun anlaşılması, izah edilmesi, kabul edilmesi için daha kaç kere tescil edilmesi gerekiyor? Biz yılmayacağız. Gerekirse 50 kere daha, gerekirse 500 kere daha; onlar Can’ı dışarı çıkarmadıkları sürece biz her yerde, her zaman onların karşısına Can Atalay’ı çıkaracağız. Her birimiz Can Atalay olup onların karşısına dikileceğiz. Bu böyle bilinsin. Sadece mahkeme yoluyla, dilekçelerle değil; işte böyle sokaklarda, Türkiye’nin her ilinde, her ilçesinde, her adliyesinde bu mücadele Can Atalay dışarı çıkana kadar sürecek. Bundan hiç kimsenin tereddütü olmasın.
HATAY HALKININ İRADESİNE DE SAHİP ÇIKIYORUZ: İktidardakileri de uyarıyoruz. Buradan bir uyarı da Yargıtay’a yapıyoruz. Orada görevli olan savcıları, hakimleri bir kez daha kamuoyunda uyarıyoruz. Anayasa’yı, kanunları uygulamamak, siyasi iradenin talimatıyla, tavsiyesiyle, telkiniyle, hareket etmek, karar vermek suçtur. Bu suçun hesabı bugün değilse yarın mutlaka sorulur. O imzayı atanlar bunu bir kez daha düşünsünler o imzaları atarken. Bu hesabın nasıl olsa sorulmayacağını, nasıl olsa seçimleri kazandığını düşünerek hareket etmesinler. Bunların hepsi kayıt altına alınıyor. Bu hukuksuzlukların hepsinin hesabı elbette bir gün sorulacak. Biz burada Hatay halkının iradesinin temsilcisi olan Can Atalay’ın hem avukatları hem yoldaşları hem meslektaşları olarak buradayız. Hatay halkının iradesine de aynı zamanda sahip çıkıyoruz. 6 Şubat’ta meydana gelen depremde enkaz altında kalan 10 binlerce insanın hesabını Can Atalay soracak. Hatay halkı soracak, biz soracağız. İşte Can Atalay’ı bu yüzden bırakmıyorlar. O hesabın üstünü kapatmak istiyorlar. O enkazları başımıza yıkmak istiyorlar. Başka enkazlar yaratıp onların altında kalmamızı istiyorlar. İzin vermeyeceğiz. O yıkılan enkazların da hesabını soracağız, Can’ın da hesabını soracağız. Can çıkacak, halkını savunacak.”
SERA KADIGİL: SEÇİLMİŞ BİR MİLLETVEKİLİNİ SİYASİ İRADEYLE ESİR TUTMAK SUÇTUR
TİP Sözcüsü Sera Kadıgil de bu meselenin yalnızca TİP’in ya da Can Atalay’ın meselesi olmadığına dikkat çekerek şunları söyledi:
“Şu anda Silivri zindanlarında hukuksuzca esir tutulan kişi Can Atalay değil, Can Atalay’ı oylarıyla depremdeki yıkımın hesabını sormak üzere Meclis’e yollayan Hatay halkına yöneliktir. Herkesin bunu çok iyi bilmesini gerekir. Can Atalay milletvekili mi, aday olabildi mi; evet, oldu. İl seçim kurulundan mazbatasını aldık mı, aldık. Resmi Gazete’de yayınlandı mı, yayınlandı. Dün biz Meclis’te bir Meclis Başkan seçimi yaptık. Orada Can Atalay’ın adaylığına bir itiraz dahi gelmedi. Devlet Bahçeli yönetiyordu o Meclis’i. Usul tartışması bile açılmadı. Yani Can Atalay’ın seçilmiş milletvekili olduğu konusunda kimsenin en küçük bir şüphesi yok. Sadece atanmış bir adet Adalet Bakanı hariç. Ne dedi bu zat çıkıp? ‘Evet, bir 83’üncü madde var ama Can’a uygulanmaz’ dedi. Neden? Çünkü Can hükümlüymüş. Yalan, Can hükümlü falan değil. Can hukuksuz bir dosyada esir olarak tutuklu bulunuyor şu anda Silivri zindanlarında. 14’üncü maddeden bahsediyorlar. Neymiş efendim, Gezi davası Anayasa’nın 83’üncü maddesine girmezmiş. Hükmü veren kim? Çiçeği burnunda Adalet Bakanı’nın gönlü olsa gerek. Çünkü ortada bir mahkeme kararı yok ve suçluluğu ispat edilinceye kadar herkes masumdur. Seçilmiş bir milletvekilini siyasi iradeyle esir tutmak suçtur. Biz bu suçu her gün, Can’ı serbest bırakmadığınız her dakika, her köşede suratınıza vurmaya devam edeceğiz. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz. Can, Can olduğu için değil ve sadece Gezi davası için değil; Hendek’te, Soma’da, Aladağ’da ve Türkiye’nin dört bir yanında sizin işlediğiniz suçlara karşı durduğu için şu an hapiste ama Can çıkacak, Hatay’ın ve tüm suçlarınızın hesabını soracak.”
MELİKE ÖZTÜRK: İKTİDARIN SANDIKTAN ÇIKAN İRADEYE SAYGI DUYMAMASI, HALK İRADESİNİN GASP EDİLMESİDİR
Avukat örgütleri adına hazırlanan ortak açıklamayı da Adalet İçin Hukukçular üyesi Melike Öztürk okudu. Can Atalay’ın tahliyesinin hukuken zorunlu olduğuna vurgu yapan Öztürk, şöyle konuştu:
“Gezi davası nedeniyle bir yılı aşkın süredir haksız şekilde Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan meslektaşımız Can Atalay, 14 Mayıs’ta gerçekleştirilen 28’inci dönem milletvekili genel seçimleri sonucunda, Hatay halkının oyları ve iradesi ile TİP Hatay Milletvekili seçilmiştir. Mazbatası Hatay İI Seçim Kurulu tarafından düzenlenerek avukatlarına teslim edilmiş, milletvekili olarak seçildiğine ilişkin Yüksek Seçim Kurulu kararı 30 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Son olarak 2 Haziran Cuma günü Can Atalay’ın TBMM kaydı yapılmıştır. Seçilme yeterliliği bulunan, milletvekili olarak seçilen ve mazbatasını alan bir milletvekilinin, seçimin üzerinden 15 günden fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen hâlâ tahliye edilmemiş olması kabul edilemez. Her türlü hukuka aykırı uygulamayı ‘milli irade’ bohçasına sokarak kendince meşruiyet zemini yaratan siyasi iktidarın, ‘milli iradenin’ temeli olarak gördüğü seçim sandığına ve o sandıktan çıkan iradeye saygı duymaması; açıkça halk iradesinin gasp edilmesi, Hatay halkının iradesinin yok sayılmasıdır. Hatırlatıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83’üncü maddesine göre, ‘Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz’.
‘KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA’ SUÇU İŞLENMEKTEDİR: Milletvekillerinin yasama dokunulmazlığının niteliği ve halkın oyları ile milletvekili seçilen bir kişinin tutukluluğuna ilişkin çok sayıda yargı kararı ve yaklaşık 30 yıllık yerleşik içtihat bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin daha önce Mustafa Balbay, Sebahat Tuncel, Enis Berberoğlu, Leyla Güven, Ömer Faruk Gergerlioğlu başvurularına dair verdiği kararlar ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun tüm bu kararlara atıfla verilen Cumhuriyet davasına ilişkin bozma kararı, seçilmiş bir milletvekilinin cezaevinden tahliyesinin, hâkimin takdir yetkisi içerisinde değerlendirilebilecek bir husus değil, bir Anayasal zorunluluk olduğunu ortaya koymaktadır. Buna rağmen Can Atalay için hâlâ tahliye kararı verilmeyerek TCK’nin 109’uncu maddesinde düzenlenen ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçu işlenmektedir. Hâlihazırda milletvekili olarak seçilmiş olan Can Atalay, seçmenlerinin iradesini parlamentoda temsil etmek, yasama faaliyeti içerisinde yer almak ve deprem bölgesinde olan Hatay için çalışmalarına başlamak üzere derhal serbest bırakılmalıdır.”