Keçiören’de Bir Özel Okulun Öğrencileri Yeni Eğitim Ve Öğretim Yılına “Öğrenci Andı” İle Başladı
Astana’da Türkiye, Rusya Ve İran’dan Ortak Bildiri: Taraflar Terörle Mücadele Bahanesiyle Gayrimeşru Öz Yönetim Teşebbüsleri Dahil Yeni Gerçeklikler Oluşturma Girişimlerini Reddetmişlerdir
Garantör ülkeler Türkiye, Rusya ve İran heyetlerinin katılımıyla düzenlenen Suriye konulu 21’nci Astana görüşmelerinin ardından yayınlanan ortak bildiride; “İran İslam Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti temsilcileri: Suriye’nin kuzeydoğusundaki durumu ele almış ve bu bölgede sürekli güvenlik ve istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması temelinde sağlanabileceği hususunda mutabık kalmışlardır. Terörle mücadele bahanesiyle gayrimeşru öz yönetim teşebbüsleri de dahil sahada yeni gerçeklikler oluşturma girişimlerini reddetmişlerdir. Suriye’nin birliğine zarar vermeyi amaçlayan ve sınır ötesi saldırılar ve Fırat’ın batısından sızmalar da dahil komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlerle mücadele konusundaki kararlılıklarını bir kez daha teyit etmişlerdir” denildi.
Kazakistan’ın başkenti Astana’da 24-25 Ocak’ta, garantör ülkeler Türkiye, Rusya ve İran heyetlerinin katılımıyla düzenlenen Astana formatındaki Suriye konulu 21. Yüksek Düzeyli Toplantı’nın ardından ortak bildiri yayınlandı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız’ın başkanlığındaki heyetin katıldığı toplantıda kabul edilen bildiri şöyle:
“Astana Formatı’nın garantör ülkeleri olarak İran İslam Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti temsilcileri:
1. Son uluslararası ve bölgesel gelişmeleri değerlendirmiş ve Astana Süreci’nin Suriye krizinin kalıcı çözümündeki öncü rolünü vurgulamıştır.
2. Filistin-İsrail çatışmasının tırmanması Suriye’deki durum üzerindeki olumsuz etkilemiştir. Silahlı çatışmanın genişlemesinin ve bölgedeki diğer devletlerin çatışmaya sürüklenmesinin önlenmesinin önemi vurgulanmıştır.
Gazze’de yaşanan insani felaketten duyulan endişeyi dile getirmiş ve İsrail’in Filistinlilere yönelik acımasız saldırılarına son vermesi ve Gazze’ye insani yardım gönderilmesi gerektiğini vurgulamıştır. BM Genel Kurulu’nun derhal ateşkes ve tüm tarafların uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklerine uymalarını talep eden kararının uygulanması çağrısında bulunmuştur.
3. Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan sarsılmaz bağlılıklarını bir kez daha teyit etmiş ve bu ilkelere evrensel olarak saygı gösterilmesi ve uyulması gerektiğinin altını çizmiştir.
4. Terörle mücadele etmek, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin katılımıyla Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönüşü için uygun ortamı yaratmak, siyasi süreci yeniden canlandırmak ve tüm Suriyelilere engelsiz insani yardım akışını sağlamak amacıyla Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin karşılıklı saygı, iyi niyet ve iyi komşuluk ilişkileri temelinde yeniden tesis edilmesine yönelik çabaların sürdürülmesinin önemini vurgulamıştır. Astana formatı garantörlerinin dörtlü format çerçevesinde bu yöndeki çabalarını memnuniyetle karşılamıştır.
5. Terörizmin tüm şekilleriyle ve tezahürleriyle mücadelede, Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne zarar vermeyi amaçlayan ve sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı durmada birlikte çalışmayı sürdürmekteki kararlılıklarını ifade etmişlerdir. Suriye’nin çeşitli bölgelerinde farklı isimler altında faaliyet gösteren terörist grupların ve onlara bağlı örgütlerin, sivil kayıplara neden olan ve sivil tesisleri hedef alan saldırılar da dahil olmak üzere, faaliyetlerini kınamıştır. Suriye’nin kuzeyiyle ilgili tüm düzenlemelerin tam olarak uygulanması gerektiğinin altını çizmiştir.
6. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki durumu ayrıntılı olarak gözden geçirmiş ve İdlib’e ilişkin tüm anlaşmaların tam olarak uygulanması suretiyle sahada sükunetin korunması gerektiğinin altını çizmiştir. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi içinde ve dışında sivillere tehdit oluşturan terörist grupların varlığı ve faaliyetlerinden duydukları ciddi endişeyi ifade etmişlerdir. İnsani durum da dâhil olmak üzere İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi ve çevresindeki durumun sürdürülebilir normalleşmenin sağlanması için daha fazla çaba sarf etme hususunda mutabık kalmışlardır.
7. Suriye’nin kuzeydoğusundaki durumu ele almış ve bu bölgede sürekli güvenlik ve istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması temelinde sağlanabileceği hususunda mutabık kalmışlardır. Terörle mücadele bahanesiyle gayrimeşru öz yönetim teşebbüsleri de dahil sahada yeni gerçeklikler oluşturma girişimlerini reddetmişlerdir. Suriye’nin birliğine zarar vermeyi amaçlayan ve sınır ötesi saldırılar ve Fırat’ın batısından sızmalar da dahil komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlerle mücadele konusundaki kararlılıklarını bir kez daha teyit etmişlerdir.
Suriye’ye ait olması gereken petrol kaynaklarının yasa dışı yollarla ele geçirilmesine ve transfer edilmesine karşı olduklarını yinelemişlerdir. Uluslararası hukuku, uluslararası insani hukuku ve BM Tüzüğünü ihlal eden tüm tek taraflı yaptırımları ve Suriye’de ayrılıkçı gündemi kolaylaştırarak ülkeyi çöküşe götürebilecek belirli bölgelere ilişkin tek taraflı yaptırımları kınadılar.
Suriye’nin kuzeydoğusundaki gayrimeşru özerklik girişimleri de dahil olmak üzere, Suriye devletinin birliğine zarar veren terörizmi destekleyen ülkelerin faaliyetlerini kınamıştır.
Son zamanlarda bölgedeki Arap aşiretleriyle çatışmalara yol açan zorla silah altına alma, barışçıl gösterileri bastırma, eğitimde ayrımcı politikalar (uygulama), siyasal aktivistleri, gazetecileri ve hareket özgürlüğünü kısıtlanma dahil, Fırat’ın doğusundaki sivillere karşı ayrılıkçı grupların baskısının tüm türlerinden duyulan derin endişesini ifade etmişlerdir.
8. Herhangi bir ülkenin, etnik ve inanç gruplarının terörist ve ayrılıkçı isteklerini körükleme ve onlara silah sağlama çabalarını kınamıştır.
9. İsrail’in Suriye’deki tüm askeri saldırılarını kınamıştır. Bu eylemleri uluslararası hukukun, uluslararası insancıl hukukun, Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlali olarak değerlendirmiş, bölgede istikrarı bozucu ve gerilimi tırmandırıcı olarak kabul etmiş ve bu saldırıların durdurulması çağrısında bulunmuştur.
Başta BM Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 497 sayılı kararları olmak üzere Golan Tepeleri’nin işgalini reddeden ilgili BM kararlarının hükümleri de dahil olmak üzere evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk kararlarına uyulması gerektiğini, özellikle de İsrail’in bu yöndeki karar ve eylemlerinin hükümsüz ve geçersiz olduğunu ve hiçbir hukuki etkisinin bulunmadığını teyit etmiştir.
10. Suriye’de askeri bir çözüm bulunamayacağına dair kanaatlerini ifade etmişler ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Kararı doğrultusunda, Suriye’nin öncülüğü ve sahipliğinde, BM kolaylaştırıcılığında, uygulanabilir ve kalıcı bir siyasi sürecin ilerletilmesi yönündeki kararlılıklarını bir kez daha teyit etmişlerdir.
11. Soçi’deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararlarının uygulanması için Astana Formatı’nın garantör ülkelerinin kararlı katkılarıyla kurulan Suriye Anayasa Komitesi’nin Suriye’de siyasi çözümün desteklenmesindeki önemli rolünü vurgulamışlardır. Suriyeli tarafların yapıcı yaklaşımını temin ederken, Taslak Komisyonunun 9. turunu gerçekleştirmesi ve bir an önce çalışmalarına yeniden başlaması çağrısında bulunmuştur. Bu bağlamda, Komite’nin sürdürülebilir ve etkin çalışmasını sağlamak üzere, Komite’nin Suriyeli tarafları ve kolaylaştırıcı olarak BM Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen ile sürekli temas halinde olmak suretiyle Komite’nin çalışmalarını destekleme kararlılıklarını bir kez daha teyit etmişlerdir.
Anayasa Komitesi’nin faaliyetlerini bürokratik ve lojistik engeller olmaksızın sürdürmesi gerektiğini vurgulamıştır. Komite’nin engelsiz çalışması için gerekli tüm koşulların ivedilikle sağlanması çağrısında bulunmuşlardır.
Anayasa Komitesi’nin anayasa reformu hazırlama ve taslağını oluşturma görevini yerine getirebilmesi için çalışmalarında Görev Tanımına ve Temel Usul Kuralları’na uyması gerektiğine olan inançlarını ifade etmişlerdir.
12. Suriye’de 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen yıkıcı depremin sonuçlarıyla daha da ağırlaşan insani durumla ilgili ciddi endişelerini dile getirmişlerdir.
13. Uluslararası hukuk ve BM Genel Kurulu’nun 46/182 sayılı Kararı doğrultusunda Suriye’ye insani yardımın devam ettirilmesi ve arttırılmasının önemini vurgulamıştır. Bütçe kısıtlamaları nedeniyle BM Dünya Gıda Programı’nın yardım programlarındaki azalmadan kaynaklı artan gıda krizi riskini dikkate alarak tüm Suriyelilere insani yardım için yeterli bağış finansmanı sağlanması çağrısında bulunmuştur.
Suriye hükümetinin, BM insani yardım kuruluşlarının Suriye’nin kuzeybatı bölgelerindeki sivil halka yardım ulaştırmak için Türkiye ile Babülhava Sınır Kapısı’nı kullanma yetkisini 13 Ocak’tan 13 Temmuz’a Çobanbey (Al Rai) ve Öncüpınar (Babüsselam) sınır kapılarının kullanımının 13 Şubat’a kadar uzatılması kararını kaydetmişlerdir; Suriye’nin kuzeybatısına yönelik BM tarafından onaylanan tüm yöntemler vasıtasıyla tüm Suriyelilere insani yardımların kesintisiz olarak ulaştırılmaya devam edilmesinin önemini vurgulamışlardır.
Engellerin kaldırılması ve ayrımcılık, siyasileştirme veya önkoşullar olmaksızın ülke genelindeki tüm Suriyelilere yönelik insani yardımın arttırılması ihtiyacını vurgulamıştır.
14. Suriye’deki insani durumun iyileştirilmesine ve siyasi uzlaşının sağlanmasına katkıda bulunmak amacıyla , uluslararası topluma, BM’ye ve insani yardım kuruluşlarına, temel altyapı unsurlarının restorasyonu da dâhil olmak üzere Suriyelilere yönelik yardımlarını arttırmaları çağrısında bulunmuştur.
15. Mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin Suriye’deki ikamet yerlerine güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılması ve geri dönüş haklarının güvence altına alınması gerektiğini vurgulamıştır. Uluslararası topluma Suriyeli mültecilere ve yerlerinden edilmiş kişilere gerekli desteği sağlama çağrısında bulunmuş ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Ofisi ve diğer uluslararası kuruluşlar da dâhil olmak üzere ilgili tüm taraflarla temaslarını sürdürmeye hazır olduklarını bir kez daha teyit etmiştir. Suriyelilerin gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönmeleri için Suriye’de gerekli koşulların oluşturulmasına yönelik çalışmaların sürdürülmesinin önemini belirtmiştir.
16. Suriyeli taraflar arasında güvenin tesis edilmesinde gerekli ve etkili olduğu kanıtlanmış bir mekanizma olan Tutukluların/Kaçırılanların Serbest Bırakılması, Cenazelerin Teslimi ve Kayıp Şahısların Kimliklerinin Tespiti Çalışma Grubu çerçevesinde tutukluların/kaçırılanların karşılıklı olarak serbest bırakılmasına ilişkin çalışmaları sürdürme kararlılıklarını yinelemişlerdir. Gözaltına alınanların/kaçırılanların serbest bırakılması için ortak çabaların arttırılmasına karar vermiştir. Çalışma Grubu’nun faaliyetlerinin, cenazelerin teslimi ve kayıp şahısların kimliklerinin tespiti konularını da içerecek şekilde genişletilmesi gerektiği konusunda mutabık kalmışlardır. Grup bünyesindeki faaliyetlerin arttırılması arzusunu memnuniyetle karşılamıştır.
17. Astana Formatı’na gözlemci olarak katılan Ürdün, Irak ve Lübnan delegasyonlarının yanı sıra Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi temsilcilerinin katılımını memnuniyetle karşılamışlardır.
18. Kazakistan makamlarına 21. Uluslararası Suriye Toplantısı’nı Astana’da düzenledikleri için içten teşekkürlerini ifade etmişlerdir.
19. 19 Temmuz 2022 tarihli Üçlü Zirve Ortak Bildirisi’nde belirtildiği üzere bir sonraki Zirve’nin Rusya’da yapılacağı konusunda vardıkları mutabatakı kaydetmişlerdir.
20. 22’nci Suriye konulu Uluslararası Toplantısı’nın 2024 yılının ikinci yarısında Astana’da yapılması hususunda mutabık kalmışlardır.”