24 Eylül 2024 Salı

Ankara’da Film Müzikleri, Modern Dans Koreografisi Ve Senfoni Orkestrasıyla Sahnelenecek

Haber: NİSANUR YILDIRIM / Kamera: FURKAN ERDEM 

Kült filmlerin müziklerinin modern dans koreografisi ve senfoni orkestrası eşliğinde sahneleneceği ‘Film on the Stage’ gösterisi, 13 Ekim’de Ankara Ata Sahne’de sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Yönetmen Ersin Ayhan, “Biz müziği ve dansı zaten filmlerin içinde olan bütün bu disiplinleri, filmlerden seçmiş olduğumuz sahnelerin özünü, temasını filmlerle, dansla, müzikle bir araya getirdik” dedi.

Sinema tarihinde yer edinmiş 18 filmin müzikleri, özgün modern dans koreografisi ile birlikte senfonik orkestra eşliğinde 13 Ekim Cuma günü, TED Ata Sahne’de sahnelenecek. ‘Film On The Stage’ gösterisinde 18 film müziği; şef Musa Göçmen eşliğindeki 40 kişilik senfoni orkestrası, 18 dansçı, 3 opera sanatçısının performanslarıyla Ankaralı sanatseverlere sunulacak.

‘Film sahnede’ anlamına gelen ‘Film on the Stage’ gösterisinde; Game of Thrones, İyi Kötü Çirkin, Kaldırım Serçesi, Rocky 3, Pulp Fiction, Titanik, Karayip Korsanları, Batman, James Bond, Bohemian Rhapsody, Kadın Kokusu, Gladyatör, Kill Bill, Joker, Godfather, Cesur Yürek, Çağrı ve Çöpçüler Kralı filmlerinin müzikleri yer alacak.

‘Film On The Stage’ gösterisinde film müziklerini şef Musa Göçmen eşliğinde senfoni orkestrası canlı olarak yorumlayacak, solistler Melis Kızılaslan, Zeynep Burcu Altınel ve Doruk Ören seslendirecek. Kostüm tasarımını Gökçe Şener, ışık tasarımını Mustafa Bal, performansın yönetmenliğini ise Ersin Ayhan üstlenecek. Dans koreografileri ise Galip Emre’nin imzasını taşıyor.

Gösterinin prova çalışmalarında; yönetmen Ersin Ayhan, besteci ve orkestra şefi Musa Göçmen, solist Melis Kızılaslan ve projenin yapımcısı Cemalettin Kömürcü, ANKA Haber Ajansı’na ‘Film on the Stage’ projesini değerlendirdi.

Yönetmen Ersin Ayhan, projeye dair şöyle konuştu:

“Devlet tiyatrosu oyuncusuyum. Aynı zamanda yönetmenlik yapıyorum. Kendimce bir şeyler de yazıp çiziyorum. Özel ilgi alanım çocuk müzikalleri. Klasikleri uyarlayıp kendimce yeniden yorumlayıp yönetmeyi çok seviyorum. Bu projeye Denizli Büyükşehir Belediyesi için Güzel ve Çirkin’i yönetirken arandım. ‘Film on the Stage için sizi yönetmen olarak düşünüyoruz. Ne dersiniz’ dediler. Çok onur duydum. Tercih edilmek çok büyük bir onur aslında. Şöyle bir zorluğu oldu. İnsanın kendi hayalini kurduğu şeyi inşa etmesi daha kolay çünkü yol haritasını biliyorsunuz. Burada yapımcımız Cemalettin Kömürcü’nün hayalini inşa etmeye çalışıyoruz. Çok güzel bir ekibimiz var. Güzel bir çalışma ortamı sağladık. Biz müziği ve dansı zaten filmlerin içinde olan bütün bu disiplinleri, filmlerden seçmiş olduğumuz sahnelerin özünü, temasını filmlerle, dansla, müzikle bir araya getirdik. Drama kısmı da var. Dijital bir dönem yaşıyoruz. Bunun nimetlerinden de yararlanıp projeye dahil etmeye çalıştık. 3 solistimiz var. Tasarımcılarımız, Türkiye’de önemli sayılacak tasarımcılar. Değerli seyircilerimiz için güzel bir iş çıkardığımızı düşünüyoruz. Takdir seyircilerin.

“KURUMSAL TİYATROLAR, DEVLET DESTEKLİ OLDUĞU VE BU BİR KÜLTÜR HİZMETİ OLDUĞU İÇİN DAHA KOLAY SANAT YAPIYORUZ. ÖZEL TİYATROLARDA BU İŞ DAHA ZOR”

Salonlarımız aslında dolu. Hem özelde hem devlet tiyatrosunda boş koltuk bulunamadığını düşünüyorum. Çünkü arkadaşlarımız, sevenlerimiz ‘Şu temsile yer bulamıyoruz. Nasıl yardımcı olursunuz’ diye bizden yardım istedikleri de oluyor. Hangi alanda olursa olsun eğer işinizi iyi, severek ve doğru yapıyorsanız mutlaka seyirci geliyor. Seyircimiz yok diye söylenenlerden değilim. Fakat özel tiyatroların, kurumsal tiyatrolara göre yaşaması biraz daha zor. Bilet fiyatlarını mecburen yüksek satmak durumundalar. Kurumsal tiyatrolar, devlet destekli olduğu ve bu bir kültür hizmeti olduğu için daha kolay sanat yapıyoruz. Özel tiyatrolarda bu iş daha zor. Bütçesini, her şeyini siz düşünmek zorundasınız. Bu anlamda salonların iyi işlerde dolup taştığını düşünüyorum. Bizim rahmetli Nur Subaşı hocamız vardı. Biz prova yaparken onun bir lafı vardı. Derdi ki ‘İyi balın olsun, Adana’dan sinek gelir.’  Dolayısıyla iyi oyun çıkarırsanız, iyi projeniz olursa mutlaka seyircisini bulur.”

Besteci ve orkestra şefi Musa Göçmen, şunları söyledi:

“BELKİ DÜNYADA BİLE İLK OLUR ÇÜNKÜ FİLM MÜZİKLERİNİN DANS DRAMAYLA İŞLENMESİ ÇOK YENİ”

“Film on the Stage projesinin şefliğini yürütüyorum. Bu proje çok heyecanlı. Ne zamandan beri aklımızda olan, ‘Sahnede dans dramayla acaba film müziklerini birleştirsek nasıl bir etki yaratır’ üzerine gittiğimiz bu gösteriyi hazırladık. 2 aylık çalışmanın sonunda da harika bir gösteri olarak sizlerle buluşturmak istiyoruz. Proje çok heyecanlı çünkü ilk defa yapılan bir proje. Böyle bir proje daha önce düşünülmedi ve yapılmadı da. Belki dünyada bile ilk olur çünkü film müziklerinin dans dramayla işlenmesi bence çok yeni. Sahnede bir senfoni orkestramız, solistlerimiz, dansçılarımız, ışık, görseller muhteşem bir prodüksiyonla seyircilerimizle buluşacağız. Bu anlatılan filmlerin dans dramayla birleşip bu büyük etkili müziklerin de sahnede seyirciyle buluşması bence ilk olmasından öte çok da heyecanlı bir proje olacak. Prömiyerimiz 13 Ekim akşamı Ankara’da Ata Sahne’de olacak. Çünkü bir Ankara prodüksiyonuyuz. Tabii ki ilk gösterimimiz Ankara’da olacak. Daha sonra İstanbul ve birçok ile de turnelerimiz olacak. Çünkü bu gösteriyi çok önemsiyoruz.

“YILLARCA SÜRECEK BİR PROJENİN DE 13 EKİM’DE İLK MEYVESİNİ ALMIŞ OLACAĞIZ”

Kültür sanat ne kadar yapsak az olan bir şey. Çünkü ne kadar çok yaparsanız talep edenin o kadar çoğaldığı ve talebin çoğaldığında da prodüksiyonların da sayısının arttığı bir durum. Ben yıllardır orkestralar yönetiyorum. Birçok proje… Bunların tamamına yakını kapalı gişe oynuyor. Bu açıdan da baktığımızda talebin de ne kadar yüksek olduğunu görüyoruz. Herkese ulaştığımız keyifli bir turne ve konser programı olacak. Emin olun, bunlar bir sefer olmayacak. Defalarca izleyeceğiniz bir şey olacak. Yıllarca sürecek bir projenin de 13 Ekim’de ilk meyvesini almış olacağız.”

Solist Melis Kızılaslan ise şöyle konuştu:

“GODFATHER VE EDİTH PİAF’IN ESERLERİNİ SESLENDİRİYORUM”

“Bu projeyi yapımcımız hayal etti. Aslında biz yapımcımızın hayalleri üzerine oturduk, sohbet ettik. Kendisi hep ‘biz’ diye konuşuyor, onun için bu hepimizin projesi oldu. En çok sevdiğimiz filmleri, en etkilendiğimiz sahneleri, müziğini en çok beğendiğimiz sahneleri aslında oturup çalıştık ve bir proje haline getirdik. Burada ben Godfather ve Edith Piaf’ın eserlerini seslendiriyorum. Godfather bir suç örgütü filmi olsa da barındırdığı felsefik yapısıyla, derin duygularla, ana fikriyle ve müzikleriyle bunu pekiştiriyor. Burada ‘Parla Piu Piano’ ve Edith Piaf’ın ‘Non, je ne regrette rien’ şarkılarını seslendireceğim. Piaf’ın şarkısı asla hiçbir şeyden pişman olmadığını ve hep yeniden başladığını, tüm geçmişini unuttuğunu ve bütün bir sevinçle hayatına tekrar yol aldığını anlatan bir şarkı.

“SANAT CAMİAMIZA ‘BÖYLE DE BİR İŞ YAPILABİLİYORMUŞ ASLINDA’YI VERMEK BİZİM İÇİN GÜZEL BİR ŞEY”

Projemizde 18 tane filmin müziği işleniyor. Burada beni en etkileyen tabii ki benim içinde bulunmak istediğim The Godfather filmi ve Edith Piaf’ın sahneleri. Ama diğerleri de çok değerli. Joker ve Batman de öyle. Film müzikleri konserleri hep yapıldı. Hem modern dansın, ufak bir oyunculuğun içinde olduğu proje aslında yapılmadı ya da biz görmedik. Ama yapılmadı diye biliyorum. Bizim sanat camiamıza ‘Böyle de bir iş yapılabiliyormuş aslında’yı vermek bizim için güzel bir şey.”

Projenin yapımcısı Cemalettin Kömürcü ise şunları söyledi:

“Film on the Stage projesi, çok uzun zamandır hayalini kurduğumuz bir projeydi. Yaklaşık 6 aylık süreç içerisinde de büyük bir çabayla bugüne kadar geldik. 13 Ekim’de prömiyerini yapacağız. Bu projenin çıkış noktası kişisel bir hayalle ortaya çıkmış oldu. Çok uzun yıllardır yurt dışında özellikle Avrupa’da film müziği konserlerini izlemeye gittiğimizde John Williams, Hans Zimmer gibi gerçekten kült olmuş filmlerin müzisyenlerinin üretmiş olduğu müzikleri büyük orkestraların icra etmesiyle izlediğimiz o heyecanı, ülkemize getirme heyecanıyla bu projeyi ortaya çıkardık.

“BİR FİLM EĞER İYİYSE, ÇOK İZLENMİŞSE VE KÜLT HALİNE GELMİŞSE BUNUN ALTINDA YATAN EN ÖNEMLİ ETKENİN ASLINDA MÜZİK OLDUĞUNU FARK EDİYORUZ”

Biz bu etkinlikte; 40 kişilik canlı bir orkestra, 18 kişilik modern dans koreografisiyle icra edecek bir dans ekibimiz, filmler için hazırlamış olduğumuz vtr’ler, ışık şovları… Komplike bir şovla 13 Ekim’de izleyicimizin karşısına çıkacağız. Ankara’dan başlamak istiyoruz. Biz Ankara’da faaliyet gösteren bir kuruluşuz. Ankara’dan başlamak isteyişimizin altında yatan en önemli etmen, ülkemizin en önemli sanat dallarının icrasında çoğunlukla Ankara’dan İstanbul’a giden sanatçılarımızın yapmış olduğu işleri görüyoruz. Biz bunun biraz tersini yapıp Ankara’da başlayıp buradan İstanbul’a ve ülke geneline, dünyaya açılmayı planlıyoruz. Bir film eğer iyiyse, çok izlenmişse ve kült haline gelmişse bunun altında yatan en önemli etkenin aslında müzik olduğunu fark ediyoruz. Müziğin gücünü filmler üzerinde görüyoruz. Hepimizin aklında kalan Game of Thrones serisinin müziği, Gladyatör filminin müziği, Hans Zimmer’in yapmış olduğu müzikler aslında zihnimizde kalmış. Biz de bu müzikleri seyircimizle canlı performansla paylaşmak istiyoruz. Bu da bizim için en büyük heyecan kaynaklarından bir tanesi.”

 

İlgili Haberler