12 Kasım 2024 Salı

Anka’nın Ekonomi Koordinatörü Erdal Sağlam’ın Kaleminden Haftalık Ekonomi Analizi: Yüksek Enflasyon Ve Beklentilerde Bozulma Devam Ediyor

Erdal Sağlam

Önümüzdeki haftaya yine yüksek enflasyon rakamlarıyla başlayacağız. Dizginlenemeyen enflasyon oranlarına karşılık, seçim nedeniyle alınamayan faiz artışı gibi gerekli kararlar, ekonomide beklentilerin giderek daha da bozulmasına neden oluyor.

Ocak’tan sonra Şubat ayı enflasyonunun da yüksek çıkması bekleniyor. Türk-iş belirlemelerine göre Şubat’ta yüzde 8’lik fiyat artışı kaydedilirken, İstanbul Ticaret Odası (İTO) bu rakamı yüzde 4 olarak buldu. Piyasaların beklentisi ise ortalama yüzde 3.8 yönündeydi.

Yarın açıklanacak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Şubat ayı enflasyon rakamlarının yüzde 4’ün altında çıkması beklenmiyor. Büyümeye devam eden yıllık rakamların yüzde 66’yı aştığını göreceğiz. Rakamlar ekonomi yönetiminin hedeflediği oranların üzerinde bir gerçekleşmeyi gösteriyor. Bu yüzde yükselen enflasyon bağlı, beklentilerdeki bozulmanın devam ettiğini göreceğiz.

Merkez Bankası 2024 yıl sonu enflasyon hedefi olarak yüzde 36’yı belirlerken, tahmin aralığının üst sınırı yüzde 42 idi. Belirlenen resmi enflasyon patikasının şu anda üzerine çıkmış durumdayız. Piyasadaki son beklenti rakamı yüzde 43 olmuştu. Bu ay yapılacak anket soncunda 2024 yıl sonu enflasyon beklentisinin daha da yukarı çıkması bekleniyor.

DÖVİZE TALEP ARTTI, REZERVLER ERİYOR

Ekonomi yönetimi Mayıs seçimlerinden sonra uygulamaya başladığı sıkı para politikası çerçevesinde, yüzde 8.5 olan politika faizini yüzde 45’e kadar çıkardı. Ancak bu artışı zamanında ve önden yüklemeli yapmadığı için, faiz artışının enflasyonla mücadeleye katkısı, beklentilerin altında kaldı. Bununla birlikte Mart sonunda yapılacak yerel seçim, sıkı para politikasının son iki aydır yeniden gevşetilmesini beraberinde getirdi.

Seçimler nedeniyle Merkez Bankası faizindeki artışa paralel artması gereken TL mevduat faizleri istendiği kadar artmadı. Bu aksaklıkta Merkez Bankası’nın piyasayı başka kanallarla, politika faizi altından fonlaması, piyasadaki likiditeyi uzun süre yüksek bırakması, talebin kısılması için ek adımları atmaması etkili oldu. Ocak ayı faiz toplantısında Merkez Bankası’nın “faizde tepe noktaya geldik” demesi ve gerekirse yeni faiz artışlarına yeterince açık kapı bırakmaması da, piyasalardaki beklentileri bozan başka bir unsur oldu.

Özetle; Merkez Bankası yüksek faiz artışına rağmen piyasadaki likiditede gerekli sıkılığı sağlayamadı, bu nedenle TL’ye dönüş konusunda eksik kaldı. Bu nedenle, piyasadaki dövize olan talebin yılbaşından bu yana yeniden canlanmasına neden oldu.

Yerli ve yabancı yatırımcılarda “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mevcut sıkı para politikasına seçim sonrasında da devam edeceğine” ilişkin yeterli güven sağlanamadığı için, son dönemde yabancı çıkışlarının da hızlandığını gördük.

İşte tüm bu nedenlerle bozulan enflasyon beklentilerine paralel olarak, döviz talebi de arttı, bu da yılbaşından bu yana döviz rezervlerinde yeniden erimeye neden oldu. Yılbaşından bu yana net rezervlerdeki erimenin 15 milyar dolara yaklaştığını görüyoruz. Son günlerde Merkez Bankası düzenli olarak her gün döviz eritmeye devam ediyor. Swap hariç, kamu dahil net rezervler yeniden eksi 60 milyar dolara kadar indi. Brüt rezervler bir ara 50 milyar doları aşmışken, şimdi 20 milyar doların biraz üzerinde seyrediyor.

KRİZ ÇIKMAZ AMA FATURA AĞIRLAŞIYOR

Rezervlerdeki erimenin Mayıs seçimleri öncesinde eksi 77 milyar dolara kadar indiğini görmüştük. Önümüzdeki 1 aylık süreçte döviz satışı devam ederse, seçimler öncesinde yeniden eksi 70 milyar dolarlara kadar indiğini görebiliriz.

Ekonomi yönetiminin seçimlere kadar yeni bir faiz artışına gidebileceği pek tahmin edilmiyor. Şubat ayında, yani gerektiği zamanda, yüzde 2.5’luk faiz artışı yapılabilseydi beklentiler iyileştirilebilirdi. Ancak şimdi beklentileri rayına sokabilmek için, seçimden sonra, en az 5 puanlık faiz artışının gerektiği konuşulmaya başladı.

Beklentilerde ve ekonomik verilerdeki bozulmaya rağmen, seçimler öncesinde bir döviz krizi çıkması beklenmiyor. Buna karşılık sıkı para politikasında yaşanan seçim gevşemesi ve gerekli kararların zamanında alınmaması, sıkı para politikasının maliyetini daha da artırdı. Bu nedenle de seçimden sonra alınması gereken tedbirlerin, olması gerekenden çok daha sıkı olması gerekebilir. Faiz artışlarının yüksek yapılması gereğinin yanında, bütçe açığının kapatılması için ek vergi ve zamların devreye girmesi de devreye girebilir.

Ekonomi yönetimi mali disiplini sağlamak için kamu tasarrufları konusunda Cumhurbaşkanı’na ikna edebilecek mi, bilmiyoruz. Harcamalarda kısıntı yapılmadığı takdirde toplumun ödeyeceği faturanın daha da ağır olması kaçınılmaz olacak. Ekonomi yönetimini seçimden sonra, gerçekten çok zor kararlar bekliyor.

İlgili Haberler