İBB İŞTİRAKLERİNİN “İSTANBUL YENİLENİYOR” PROJESİ KAPSAMINDA KADIKÖY’DE BİR BİNANIN YIKIMINA BAŞLANDI
AKŞENER’DEN KANAL İSTANBUL PROJESİ’NDEN DERT YANAN VATANDAŞA: “BURAYA SİYASİ ÖMÜRLERİ YETMEYECEK”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Sazlıbosna’da bir vatandaşın “Kanal İstanbul sebebiyle derdi olan bir beldeyiz” sözleri üzerine, “Biz, Kanal İstanbul’un en başından itibaren Türkiye’ye ve İstanbul’a hayır getirmeyeceğine inanan bir siyasi partiyiz. Vatandaşa rağmen, vatandaşın istemediği bir şeyin, bir yolculuğun yapılmasının doğru olmadığına inananlardanız. Siyasetçinin görevi, vatandaşın sesi olmaktır, vatandaşın derdine çare üretmektir. Ama son zamanlarda ‘çökme’ diye bir kavram var. Herkes söyledi; çökülüyor, her yere çökülüyor. Her halde buralarda çökülmeye değer çok şey olduğunu keşfettiler. Ama çöktürmeyeceğiz, çünkü çok az kaldı. Buraya siyasi ömürleri yetmeyecek” dedi.
Meral Akşener, bugün İstanbul’un Arnavutköy ilçesinde esnafın sorunlarını dinledi. Akşener, esnaf ziyaretinin ardından Sazlıbosna köyünde vatandaşlarla bir araya geldi. Akşener, burada şunları söyledi:
“BU KÖYLERE VEFAMI UNUTMADIM: Bugün buraya, aslında sizi dinlemek için geldim. Öncelikle ben kendi arkadaşlarıma hitap etmek için ayağa kalktım. Benim seçim bölgem burası. 1995 seçimlerinde üçüncü bölge, DYP 4. sıra milletvekili adayıydım. O zaman buralar, benim hemşerilerim dediler ki ‘Biz seni seçeceğiz’. Ve gerçekten de seçtiler. Onun için ben bu bölgeye, bu köylere vefamı hiç unutmadım. Eğer bugün karşınızda İYİ Parti’nin genel başkanı olarak size hitap edebiliyorsam, yanımda partililerim varsa o seçimde dördüncü sıradan seçilmemi sağlayan, işte buradaki seçmenlere borçluyum. Silivri, Çatalca, Anravutköy… Onlar, o zamanki ismiyle dediler ki ‘Seni kıratın terkisine koyacağız’. Ben Meclis’e gittim. Milletvekilliğinin üzerine İçişleri Bakanı oldum.
KANAL İSTANBUL SEBEBİYLE DERDİ OLAN BİR BELDEDEYİZ: Kendi yerim, kendi köyüm, kendi beldem kabul ettiğim bir yerdeyiz. Kanal İstanbul sebebiyle derdi olan bir beldedeyiz, bir köydeyiz. Bana düşen bir görev var. Sizlerin söylediklerinizin peşinden yürümek, itirazlarınızın yerine getirmesini sağlamak. Onun için buradayım. Bugün sizi dinlemek için buradayız.”
“İNŞALLAH BAŞBAKAN OLURSUNUZ”
Akşener, daha sonra mikrofonu vatandaşlara verdi. Köy muhtarı, “Kanal İstanbul sebebiyle derdi olan bir beldeyiz. Sizin bizim arkamızda olup devamlı desteklemenizi istiyoruz. İnşallah başbakan olursunuz” dedi. Akşener de şunları söyledi:
“Biz, Kanal İstanbul’un, en başından itibaren Türkiye’ye ve İstanbul’a hayır getirmeyeceğine inanan bir siyasi partiyiz. Vatandaşa rağmen, vatandaşın istemediği bir şeyin, bir yolculuğun yapılmasının doğru olmadığına inananlardanız. Siyasetçinin görevi, vatandaşın sesi olmaktır, vatandaşın derdine çare üretmektir. Ama son zamanlarda ‘çökme’ diye bir kavram var. Herkes söyledi; çökülüyor, her yere çökülüyor. Her halde buralarda çökülmeye değer çok şey olduğunu keşfettiler. Ama çöktürmeyeceğiz, çünkü çok az kaldı. Ben, Kanal İstanbul ile ilgili şöyle bir açıklama yapmıştım; bu konuda yatırım yapmak isteyen herkese ve onlara kredi vermeye kalkan yerli veya yabancı bankalara, fonlara şunu söyledim: ‘Tiksindirici borç diye bir kavram var. Hukuki bir kavram. Aldığınız verdiğiniz borçlar, bu ülkenin borcu değildir. Verdiğiniz krediler, bu ülkenin aldığı krediler değildir. Şahısların aldığı krediye döner, ondan sonra da o borçlar şahısların borcu olur. Biz bu mevzuyu iptal edeceğiz’. Bu netlikte söylemiştim. Onun için bir kez daha söylüyorum, Sazlıbosna’da yaşayan bütün hemşerilerim rahat olsun. Çok az kaldı. Buraya siyasi ömürleri yetmeyecek. Demokrasiyle, hepinizin oylarıyla gerçekten sandıkta bu arkadaşlarımıza ‘Yeter artık’ deyip inşallah hepsini tek tek emekli edeceğim.
“BAHSETTİĞİM, ATATÜRK’Ü KUTSAL YERİNE KOYMAK DEĞİLDİ”
Bir vatandaşın “Sizin, Anıtkabir ziyaretinizde ‘İman tazelemeye geldim’ diye bir videonuz vardı. Aklıma geldi, sizden bunu duymak istiyorum” sorusu üzerine Akşener, şöyle konuştu:
“Şimdi, iman Allah ile tazelenir. Ama ben, Rumeli göçmeniyim. Biz, Atatürk’ü çok severiz. Atatürk’ün anasına sövüldü bu ülkede. Atatürk’ün annesine, ‘Genelevde çalışıyor’ dendi bu ülkede. Bir Allah’ın kulu, ‘bu bir dil sürçmesi midir, bir hakaret midir, bir iftira mıdır’ demedi. Bunu söyleyene kimse soru sormadı, bu garibandan başka. Sonra aynı şerefsizi sarayda ağırladılar biliyor musun? Çok kafam attı. Daha ben parti de kurmamıştım o zaman. Çünkü ben tarihçiyim. Atatürk’ün annesini benim ailem tanıyor biliyor musun? Beş vakit namazında bir kadın. Günahtır, günah. Doğrudur, yanlış demişim. Ama bahsettiğim, Atatürk’ü böyle kutsal yerine koymak değildi. Çok üzerine de gidildi. Siz de iyi ki sordunuz. Tekrar ne güzel izah ettim. Ben hacıyım aynı zamanda. Cenabı Allah beni sizlere mahcup etmesin. Mahcup olacaksam hiçbir şey nasip etmesin.”
“O TOPRAKLARI YÜRÜTENLER, YÜRÜTEMEMEK İÇİN O SANDIKTA ŞAMAR YEMEK ZORUNDA”
Bir vatandaşın “Fatih Sultan Mehmet Han’ı çok severim, gemileri yürüttü. Şimdi sabah kalkıyor vatandaş, bunlar da toprakları yürütüyor. Buradaki tarlanız, karşı bayırdayken öbür tarafa geçebiliyor. Yürütüyorlar toprakları, sanki tekerlek varmış gibi” sözlerine Meral Akşener şöyle cevap verdi:
“Siyasetçi, aslını dinlemek zorunda. Su görününce teyemmüm bozulurmuş değil mi. Burada su göründü, teyemmüm bozuldu. Onun için o toprakları yürütenler, yürütememek için o sandıkta şamar yemek zorunda, emekli edilmek zorunda. Beraber başaracağız, ama tek başına değil.”