Gazze’de Son 48 Saatte 6 Katliam! Hayatını Kaybedenlerin Sayısı 44 Bine Dayandı
Akşener: Sen Neden Hamas’ı Filistinlilerin Tek Meşru Temsilcisi Görüyorsun? Amacın Nedir Sayın Erdoğan? Filistin’in Haklılığını Zayıflatmak Mı İstiyorsun? Sorumsuzca Yaptığın Açıklamalarla Netanyahu’nun Değirmenine Su Taşıyorsun
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM’de “Ortada Filistin’in meşru bir hükümeti varken sanki Filistinliler için hayırlı bir iş yapmış gibi sen neden Hamas’ı Filistinlilerin tek meşru temsilcisi görüyorsun? Bu kadar şaibeli bir eyleme imza atanları sen hangi akılla ‘mücahit’ diye lanse ediyorsun? Amacın nedir Sayın Erdoğan? Filistin’in haklılığını zayıflatmak mı istiyorsun? Netanyahu terörüne zemin kazandırmak mı istiyorsun? Yoksa zaten aportta bekleyen dünya kamuoyunun Filistinlileri terörist diye etiketlemesini sağlamak mı istiyorsun? Seni buradan uyarıyorum; sorumsuzca yaptığın açıklamalarla Netanyahu’nun değirmenine su taşıyorsun. Yapman gereken Netanyahu’nun yazdığı senaryoya figüran olmak değil, o kirli senaryoyu bozan olmaktır. Yani aslında Hamas’ın iletişim başkanı gibi değil, yüz yılını devirmiş, büyük Türk devletinin Cumhurbaşkanı gibi davranmaktır” dedi. Akşener, kendisini gerçekleri bilmemekle eleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Sayın Erdoğan biz evellallah tarihi senin gibi yarım akıllı, fesli meczuplardan öğrenmedik. Dış politikayı da ideolojik hezeyanlar yaşayan romantik saray danışmanlarından öğrenmedik” yanıtını verdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bugün TBMM grup toplantısında konuştu. Akşener, özetle şunları söyledi:
“Milletçe gururlandığımız bir hafta sonu geçirdik. Memleketimizin dört bir yanında Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını büyük bir coşkuyla kutladık. Eşit, şerefli ve müreffeh bir yaşamın anahtarı olan Cumhuriyetimizin Türk milletinin birleştirici gücü olduğunu bir kez daha hatırladık… Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını bizler gibi büyük bir sevinçle karşılayan Türk Cumhuriyetlerindeki tüm kardeşlerimize de selamlarımı gönderiyorum. Türk bayrağının gölgesinde huzur bulan tüm vatandaşlarımıza sevgilerimi iletiyorum. Haklı gururumuzu kutlayan sevincimize ortak olan dünyadaki tüm Türk dostlarına teşekkür ediyorum. Sivas’taki heyecanı Kastamonu’da da izlemek İstanbul’daki coşkuyu Manisa’da da hissetmek, Anıtkabir’e uzanan kuyruklardaki gururu Konya’da da görmek… İşte Cumhuriyet tam anlamıyla budur. Cumhuriyetimiz bizim için başka hiçbir ülkede olmayan derin ve çok özel bir anlam taşıyor. Biz, Allah’ın lütfuna haiz olmuş kısmetli bir milletiz… 100 yıllık Cumhuriyetimizle egemen bir milletiz. Kendi toprakları üzerinde hür yaşayan bağımsız bir milletiz. Bunun için cenabı hakka ne kadar şükretsek, bize böyle kutlu bir miras bırakan kahramanlarımıza ne kadar dua etsek azdır.
“İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ YÜZYILIN BAŞ PSİKOPATI DA HİÇ ŞÜPHESİZ Kİ NETANYAHU’DUR”
İşte Filistin’de yaşananları görüyoruz…Bizim kadar kısmetli olmayan mazlum milletlerin ne acılar çektiğine özellikle son dönemde tüm çıplaklığıyla şahit oluyoruz…Gazze’de yaşanan, Netanyahu terörü hız kesmeden devam ediyor…Her geçen gün yüzlerce çocuk vicdansızca atılan bombaların hedefinde can vermeye devam ediyor…Bu vesileyle Filistin halkına bir kez daha derin üzüntülerimi ve başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Ne yazık ki her yüzyılda insanlığın başına bela olmuş birkaç psikopat çıkıyor…İçinde bulunduğumuz yüzyılın baş psikopatı da hiç şüphesiz ki Netanyahu’dur. Umuyorum ki Netanyahu son olsun. Umuyorum ki bu teröristin eylemleri bir an önce son bulsun. Bu yaşananlar da insanlığın yaşadığı son acı olsun…
“HAMAS’IN SİVİLLERİ KATLEDEN EYLEMLERİ FİLİSTİN’İN ULUSLARARASI HUKUKTAN DOĞAN HAKLARINI GÖLGELEMİŞ NETANYAHU’NUN KİRLİ AJANDASINA HİZMET EDEREK EN BÜYÜK DARBEYİ FİLİSTİN HALKINA VURMUŞTUR”
Filistin’de meydana gelen olaylara siyasi aidiyetlerin üstünde bir bilinçle bakmak ve yaşananları doğru tanımlamak zorundayız. Savaş tarihi bize göstermiştir ki bugüne kadar, büyük savaşlar her seferinde bir kumpas ve kışkırtmayla tetiklenmiştir. Çünkü bir toplumu topyekun bir savaşa ikna etmek için en elverişli yol toplumdaki intikam ve korku duygularını tetiklemektir. İşte Hamas’ın terör saldırısı da İsrail toplumuna korku saldığı gibi Netanyahu’ya da gözü dönmüş gaddarlığını sergileyeceği bir bahaneyi hediye etmiştir. Hamas’ın sivilleri katleden eylemleri Filistin’in uluslararası hukuktan doğan haklarını gölgelemiş Netanyahu’nun kirli ajandasına hizmet ederek en büyük darbeyi Filistin halkına vurmuştur.
“HAMAS’I FİLİSTİN’İN YEGANE TEMSİLCİSİ GÖRMEK FİLİSTİNLİ SİVİLLERİ DÜNYAYA TERÖRİST OLARAK GÖSTERMEYİ HEDEFLEYEN NETANYAHU’NUN İNSANLIK DIŞI TEZLERİNE DOLAYLI DESTEK VERMEKTİR”
Hamas’ı Filistin’i temsil eden meşru bir siyasi yapı olarak tanımlamak Filistin hükümetini, yok saymaktır. Hamas’ı Filistin’in yegane temsilcisi görmek Filistinli sivilleri dünyaya terörist olarak göstermeyi hedefleyen Netanyahu’nun insanlık dışı tezlerine dolaylı destek vermektir. Elbette ki topraklarını İsrail işgaline karşı savunmak Filistinlilerin en doğal hakkıdır. Ancak bu haklı direnişin sözcülüğünü Hamas’a devretmek Filistin’e değil Netanyahu’ya yapılan bir hizmettir. Ve Netanyahu’ya hizmet eden bir dış politika da barışı getirmeyeceği gibi hiçbir çocuğun hiçbir kadının ve hiçbir sivilin canını kurtarmayacaktır.
“BİZ HAMAS’IN NE OLDUĞU BİLMİYORMUŞUZ…BAK SEN ŞU İŞE…SAYIN ERDOĞAN BİZ EVELLALLAH TARİHİ SENİN GİBİ YARIM AKILLI, FESLİ MECZUPLARDAN ÖĞRENMEDİK”
Her şeyden önce şunu söylemek isterim ki Hamas’ın saldırılarının zamanlaması her türlü şüpheye açıktır. Kime ve neye hizmet ettikleri de şüphelidir. Unutmayalım ki bu saldırılar Netanyahu’nun toplumsal desteğinin adeta eridiği bir dönemde gerçekleşti. İsrail’in yıllardır sürdürdüğü zulmün bizzat İsrail toplumu tarafından eleştirildiği bir dönemde gerçekleşti. Kalıcı barıştan yana bir tavrın İsrail’de iktidara gelmesinin, hemen öncesinde gerçekleşti. Ve nitekim bugün İsrail halkı Netanyahu’nun saldırıya bilinçli olarak göz yumduğunu konuşuyor. İsrail Genelkurmayının uyarılarını dikkate almadığını konuşuyor. Hatta ve hatta Netanyahu’nun bu saldırıyı bizzat organize etmiş olabileceğini bile konuşuyor. Ama sayın Erdoğan hâlâ canhıraş bir şekilde Hamas’ı savunuyor. Bir de dönüp gerçekleri söylediğimiz için bize kızıyor. Neymiş? Biz Hamas’ın ne olduğu bilmiyormuşuz…Bak sen şu işe…Sayın Erdoğan biz evellallah tarihi senin gibi yarım akıllı, fesli meczuplardan öğrenmedik. Dış politikayı da ideolojik hezeyanlar yaşayan romantik saray danışmanlarından öğrenmedik. Sen onun bunun elinde bir o yana, bir bu yana savrulmaya alışık olabilirsin…Ama sakın beni kendinle karıştırma.
“SÖZDE KÜRDİSTAN’IN BİR PARÇASINI TÜRKİYE’DE GÖRDÜĞÜNÜ SÖYLEYEN HAMAS’I NE DİYE SAVUNUYORSUN”
Söyle bakalım Sayın Erdoğan, sen sözde Kürdistan’ın bir parçasını Türkiye’de gördüğünü söyleyen Hamas’ı niye savunuyorsun? Ortada Filistin’in meşru bir hükümeti varken sanki Filistinliler için hayırlı bir iş yapmış gibi sen neden Hamas’ı Filistinlilerin tek meşru temsilcisi görüyorsun? Bu kadar şaibeli bir eyleme imza atanları sen hangi akılla ‘mücahit’ diye lanse ediyorsun? Amacın nedir Sayın Erdoğan? Filistin’in haklılığını zayıflatmak mı istiyorsun? Netanyahu terörüne zemin kazandırmak mı istiyorsun? Yoksa zaten aportta bekleyen dünya kamuoyunun Filistinlileri terörist diye etiketlemesini sağlamak mı istiyorsun? Seni buradan uyarıyorum; sorumsuzca yaptığın açıklamalarla Netanyahu’nun değirmenine su taşıyorsun. Türkiye’nin bugüne kadar sergilediği rasyonel duruşa ve üstlenmeye çalıştığı ara bulucu rolüne zarar veriyorsun. En büyük kötülüğü de Filistinli mazlumların haklı davasına yapıyorsun. Senin Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak yapman gereken Türkiye’nin terörün her türlüsüne karşı olduğunu anlatmaktır. Yapman gereken, Filistinli çocukları arasına sıkıştıkları, Netanyahu ve Hamas’tan kurtarmanın yolunu aramaktır. Yapman gereken Netanyahu’nun yazdığı senaryoya figüran olmak değil, o kirli senaryoyu bozan olmaktır. Yani aslında Hamas’ın iletişim başkanı gibi değil yüz yılını devirmiş, büyük Türk devletinin Cumhurbaşkanı gibi davranmaktır.
“SEÇİMİN ÜZERİNDEN 5 AY GEÇMESİNE RAĞMEN MAALESEF HÂLÂ KAPSAMLI BİR EKONOMİK REÇETEYİ ORTAYA KOYAMADI”
Ülkemizin, değişmeyen tek gündemi ne yazık ki hâlâ, ekonomi…Her geçen gün, ağırlaşan bir tablo ile karşı karşıyayız. İnsanlarımız, gençlerimiz, çocuklarımız ve hatta bebeklerimiz sağlıklı ve dengeli beslenemiyor. Ve bu acı gerçek maalesef sokaklarda, dükkanlarda, evlerde her gün daha da çarpıcı bir biçimde karşımıza çıkıyor. Israrla sürdürülen yanlışlar elbette iktidardakilerin hayatlarını etkilemiyor olabilir. Ancak vatandaşlarımız ekonomideki yanlış kararlar yüzünden ağır bedeller ödüyor. Ekonomiyi oyuncağa çeviren iktidar seçimin üzerinden 5 ay geçmesine rağmen maalesef hâlâ kapsamlı bir ekonomik reçeteyi ortaya koyamadı. Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon altında ezilen insanlarımız barınma krizi, açlık tehlikesi ve derinleşen yoksulluk gerçeği ile bir başlarına bırakıldılar.
“ZEREN ERTAŞ KIZIMIZ AYDIN’DA BİR KYK YURDUNDA BAKIMI İHMAL EDİLEN ASANSÖRDE SIKIŞARAK HAYATINI KAYBETTİ”
Türkiye, kendi insanını aç ve açıkta bırakmayacak kadar büyük ve güçlü bir devlettir. Ve ülkemiz böylesi kötü bir yönetimi hak etmiyor. Türk milleti yoksullukta eşitlenmeyi hak etmiyor. Türk gençleri bu şekilde çaresizliğe terk edilmeyi hak etmiyor. Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta yüreğimizi yakan bir olay yaşadık. Zeren Ertaş kızımız Aydın’da bir KYK yurdunda bakımı ihmal edilen asansörde sıkışarak hayatını kaybetti. Öğrencilerin birçok kez yurt yönetimine şikayet etmelerine rağmen hiçbir önlem alınmamış. Ve henüz 22 yaşında daha hayatının baharındaki Zeren’i, bir kazaya değil bir şuursuzluğa, ciddiyetsizliğe, niteliksizliğe, kurban verdik… Yüce Allah, ailesine ve sevenlerine sabr-ı cemil ihsan eylesin. Mekanı cennet olsun. KYK yurtlarındaki ihmaller, iş bilmezlik ve niteliksizlik artık çocuklarımızı canından ediyor. Zeren’in acısı, tüm Türkiye’nin yüreğine kor gibi düşerken; ‘Ölmek istemiyoruz, nitelikli yurt hakkımızdır’ diyen binlerce gencimiz de hakkını aramaya başladı. Gençlerimizi, artık bir rezillik boyutuna ulaşan yurt sorunuyla yalnız bırakamayız bırakmayacağız. Cumhuriyet vizyonumuzun en büyük değer olarak gördüğü gençlerimizi böylesi bir çaresizliğe terk etmeyeceğiz.
“O GENÇLERE 8 KİŞİ, 10 KİŞİ KALDIKLARI, DARACIK ODALARI, DİP DİBE SIKIŞTIRILMIŞ RANZALARI LAYIK GÖRÜYOR”
100 yıllık bir devleti temsil edenlerin gençlerimizin ölümüne, göz yummaları da, kabul edilemez. Öğrenci yurtları öğrencilere,Türk milleti için ne kadar önemli olduklarını hissettireceğiniz ilk duraktır. Ama ne yazık ki lüks içinde, şatafat içinde yüzenler geleceğimizin mimarı o gençlere 8 kişi, 10 kişi kaldıkları, daracık odaları, dip dibe sıkıştırılmış ranzaları layık görüyor. Şahlanış masalları anlatanlar irfan peşinde koşan gençlerimize işte böyle ‘hoş geldin’ diyorlar. Devletlerine, milletlerine adanmışlıklarını perçinlemek yerine adeta içlerindeki kıvılcımı söndürmek için çalışıyorlar. Pek çok KYK yurdunda doğru düzgün gıda bile verilmiyor. O genç Cumhuriyet, o savaştan yeni çıkmış Cumhuriyet yurt dışına gönderdiği evlatlarını bile oralarda aç bırakmadı. Ama Cumhuriyet’in 100’üncü yılında bizim evlatlarımız kendi vatanlarında aç bırakılıyor.
“TÜRKİYE’NİN BİR AK PARTİ SORUNU VAR”
Sadece Osman Gazi Köprüsü’ne fazladan verilen parayla, sadece bir ihaleye, fazladan verilen, milyarlarca dolarlık garanti ödemesiyle 600 bin öğrencimize yurt yapılabilirdi. Hem de 600 bin öğrencimizin tamamına modern, ferah ve içerisinde kendilerini değerli hissedecekleri Türkiye’ye yakışır yurtlar yapılabilirdi. Çünkü Türkiye’nin bir kaynak sorunu yok. Türkiye’nin bir, ahlak sorunu var. Türkiye’nin bir, zihniyet sorunu var. Türkiye’nin bir Ak Parti sorunu var.
KYK yurtlarındaki sorunları önce esas sahiplerinden dinleyelim. Gençlerimizin çilesini, bizzat kendilerinden dinleyelim. Gazi Meclisimizde bugün sözü gençlerimize bırakıyoruz. Bu hafta, Milletin Kürsüsü’nde 21 yaşında genç bir öğrencimiz var. Beytullah Yiğit aramızda.
“EĞER BU ZİHNİYETİ VE BU ZİHNİYETİN SAHİPLERİNİ, DEĞİŞTİRMEZSEK YENİ ACILARIN ÖNÜNE GEÇEMEYİZ”
Dün Enes’i, bugün de Zeren’i aramızda koparan sebepler her ne kadar, birbirinden farklı gibi gözükse de özü itibariyle aynı zihniyetin birer sonucudur. Ve eğer bu zihniyeti ve bu zihniyetin sahiplerini, değiştirmezsek yeni acıların önüne geçemeyiz. Biz, İYİ Parti olarak, her şeyden önce ülkemizin tüm öğrencilerine kaliteli bir barınma hizmeti sunmak için yeteri kadar kaynağının da gücünün de olduğunun farkındayız. Her öğrencimizin vakıflara, derneklere, tarikatlara muhtaç kalmadan arkasında kapı gibi duran devletinin varlığıyla kendisini güvende hissetmesinin mümkün olduğunu biliyoruz. Bu yüzden de ısrarla devlet yurtlarının bir an önce kadro ve disiplin yeniliğine gitmesi gerektiğini söylüyoruz. Yurt hizmetlerinin dernek, vakıf ve tarikatlara ait özel kuruluşlar tarafından değil devlet tarafından en iyi şekilde verilmesi gerektiğini söylüyoruz.
“BUGÜN TÜRK SİYASETİNDE CİDDİ BİR TEMSİL SORUNU YAŞANIYOR”
Bugün Türk siyasetinde ciddi bir temsil sorunu yaşanıyor. Aşırı uçlar marjinal akımlar ve tehlikeli oluşumlar ittifak sisteminin Türk siyasetine dayattığı kutupları esir alarak Türkiye’nin üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyorlar. Bunun karşısında ise biz İYİ Parti olarak makul, hür ve millî bir siyaset anlayışını Türk siyasetinde yeniden egemen kılmanın mücadelesini veriyoruz. Demokrasi çağrısı yapıyoruz; ‘Gelin her parti seçimlere ayrı girsin, milletimize seçenek sunalım’ diyoruz kürsülerden hakaret ediyorlar. ‘Belediyeler bize lazım, sakın ha’ diyorlar. Memleketin güvenliği, huzuru diyoruz, iktidara yanlamakla suçluyorlar.
“SIRTIMIZI DA YALNIZCA MİLLETİMİZE YASLIYORUZ”
Türkiye’nin İYİ ve cesur evlatları. Biz İYİ Partiyiz. Milletten başka kimseye boyun eğmeyiz. Milletten başka kimsenin karşısında hazır ola geçmeyiz. Kurulduğumuz günden beri yalnızca milletimize güveniyoruz. Sırtımızı da yalnızca milletimize yaslıyoruz. Dolayısıyla bu yolda kimse kusura bakmasın milletimizden başka da, hiç kimseye ihtiyaç duymuyoruz.”