EFES SELÇUK’TA ‘18 YOLLARI AÇAN KADINLAR’ GÖSTERİLDİ
ADD GENEL LİDERİ BOZKURT: BİZ, YİNE KİMSESİZLERİN KİMSESİ OLACAK BİR CUMHURİYET İSTİYORUZ
Haber: FAHRETTİN ÖZTÜRK – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Lideri Hüsnü Bozkurt, Cumhuriyet’in 100. yılı münasebetiyle 12 Kasım’da İstanbul’da düzenleyecekleri ‘Büyük Cumhuriyet Buluşması’na ait, “Çağrımız; ‘Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’. Buna isterseniz ‘Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ deyin ister ‘Yeniden Kemalist Cumhuriyet’ deyin ister ‘Yeniden Namus Cumhuriyeti’ deyin ister ‘Yeniden Akıl, Bilim, Liyakat, Ahlak Cumhuriyeti’ deyin. Biz, Atatürkçülüğü böyle anlıyoruz. Atatürkçülük, bugün bütün dünyada, onlarca ideoloji içinde yapıtı, süreci ve sonucuyla başarısı kanıtlanmış nadir ideolojilerden biridir. Mustafa Kemal, ‘Cumhuriyet, özellikle kimsesizlerin kimsesidir’ diyor. Biz, yine kimsesizlerin kimsesi olacak bir cumhuriyet istiyoruz” dedi.
ADD’nin, Birleşik Kamu İş Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu (Birleşik Kamu-İş), Çağdaş Hayatı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Sanatçılar Teşebbüsü ile birlikte 12 Kasım’da İstanbul Kongre Merkezi’nde yapacağı ‘Büyük Cumhuriyet Buluşması’ aktifliği öncesinde bugün Taksim Hill Otel’de basın toplantısı düzenlendi.
“BÜYÜK CUMHURİYET BULUŞMASI, ÜLKEMİZİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUMA BİR İTİRAZIN SONUCU ORTAYA ÇIKAN BİR ZORUNLULUK”
Basın toplantısında birinci sözü alan ADD Genel Lideri Hüsnü Bozkurt, şöyle konuştu:
“Büyük Cumhuriyet Buluşması, Cumhuriyet’in 100. yılında, ülkemizin içinde bulunduğu duruma bir itirazın sonucu ortaya çıkan bir mecburilik. 23 Nisan 2022’de, Ankara Ticaret Odası Kongre Merkezi’nde yaklaşık 10 bin Atatürkçü Düşünce Derneği üyesi ve yurttaşımızın iştirakiyle ‘Büyük Ankara Buluşması’nı düzenlemiştik ve orada bir yine Atatürk Cumhuriyeti Manifestosu yayınlamıştık. 100. yılında Cumhuriyet’in, yeni bir seçime giderken nasıl bir Türkiye yönetimi olması gerektiğini lisanımız döndüğünce anlatmaya çalıştık. 12 Kasım Cumartesi günü de Büyük İstanbul Cumhuriyet Buluşması’nı gerçekleştireceğiz.
TÜRKİYE’NİN YENİ BİR YÖNETİM ANLAYIŞINA GEREKSİNİMİ VAR: Meramımız, Türkiye’nin yeni bir yönetim anlayışına muhtaçlığı olduğu. Bunu çok önemsiyoruz. Nedir yeni yönetim anlayışı? Cumhuriyet’in kuruluşunda, Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalist devrimciler, tabiri caizse bir hamur kardılar ve o hamura bir maya kattılar, hamur çürümesin, çok uzun yıllar faydalı olabilsin diye. O mayanın ismi, bize göre namustu. Namus mayasıyla mayalanan Cumhuriyet hamuru. 100. yılında o mayanın ekşidiği bir sürece girdiğini gördüğümüz için bu buluşmaları yapıyoruz. Bu mayayla milletin her kuruşu yeniden millet faydasına kullanıldı. O mayayla Türkiye, çok kısa bir sürede; yanmış, yıkılmış Anadolu karasında, Cumhuriyet’in bu namus anlayışıyla yönetilmesi sonucu bir yandan borçlarını öderken, bir yandan iki savaş ortasının bütün zorluklarını aşarken, bir yanda en değerli evlatlarını savaş alanında bırakmışken, bir yandan 12 milyonluk nüfusunun yarıya yakını salgın hastalıklarla savaşırken, çocuğunun altına saracak bezi, şekeri, kağıdı, hiçbir şey yok iken yalnızca 3 yıl sonra Kayseri’de TOMTAŞ Uçak Fabrikası’nı kurdu ve 1930’larda dünyada uçak üretip ihraç edebilen bir sanayi ülkesi olarak yıldız üzere parladı. Bu anlayışla, o namusla yönetildiği için devletimiz, dünyada kendini doyuran 7 ülkeden biri oldu. O namus mayası sayesinde devletimiz kağıttan demir çeliğe, petrokimyadan silaha, uçaktan aklınıza gelebilecek her türlü ürünü kendi gücüyle üretir duruma geldi. Bir yandan da 1954’te son taksiti ödenmek üzere Osmanlı’dan kalan ki karşılığı yaklaşık 600 ton altındır, bugünkü bedeli 400 milyarın üzerinde o borçların tamamını ödedi.
BU KADAR BAŞARILI OLMUŞ BİR REÇETE ELİMİZDE VARSA BU REÇETEYİ BUGÜN DE KULLANALIM: Elbette dünya 1920’lerin, 30’ların dünyası değil. Oraya dönelim demiyoruz. Ancak 1920’lerin, 30’ların dünyasında, dünya yeni bir süreci yaşarken bu kadar başarılı olmuş bir reçete elimizde varsa bu reçeteyi bugün de kullanalım diyoruz. Bu reçeteyi reddetmek, adeta Alexander Fleming’in penisilinini reddetmek üzeredir. İnsanlarınız hastalıklardan ölürken ‘penisilin de neymiş’ derseniz, insanları ölüme terk etmiş olursunuz. Artık biz, bu 4 demokratik kitle örgütü, cumartesi akşam saat 20:00’de, İstanbul Kongre Merkezi Harbiye Salonu’nda, gelebilen bütün yurttaşlarımızla bir ortaya gelip bu sesi yükseltmek istiyoruz.
YURTTAŞLARIMIZIN GÜNDEMİYLE SİYASETİN GÜNDEMİ ÖRTÜŞMÜYOR: Hedefimiz şu; milletimizin dikkatini bir yöne çekebilmek. Türkiye, yeni bir seçime gidiyor. Yurttaşlarımızın gündemiyle siyasetin gündemi örtüşmüyor. Bu, çok büyük bir sorun. Ülkemizin gündemi, yaşadığımız sorunlar… Biz siyasi parti değiliz, biz demokratik kitle örgütüyüz. Varlık nedenimiz buna dikkat çekmek. Biz, bütün siyaset kurumunu, yurttaşların temel sıkıntılarıyla ilgilenmeye davet etmek için bunu yapıyoruz. Yurttaşlarımızın temel sorunu muhakkak. Ekonomik darboğaz, dış siyasette yaşananlar, ulusal birliğimizin ne derece zedelendiği ortada. Sürekli ötekileştirilen toplumsal bölümler, sokaklarda güvenliğin olmaması; bayanlarımızın, özellikle bayanlarımızın pahalı arkadaşlar, Cumhuriyet bir bayan devrimiyken, Cumhuriyet daha 1920’lerde, daha Kurtuluş Savaşı’nın en civcivli vaktinde, muallimler kongresinde bayan muallimleri erkek muallimlerden farklı oturttu diye dernek liderini azarlayan bir Cumhurbaşkanı’ndan bugün geldiğimiz noktada şayet sokaklarda bayanlarımız can güvenliği içinde yürüyemiyorsa bu, Cumhuriyet’in başarısızlığı değil, Cumhuriyetin kuruluş ideolojisinden sapmanın acı sonuçlarından biridir ve çok yaralayıcı bir suçtur.
NE LAİK, BİLİMSEL EĞİTİM KALDI NE DEVLETİN NAMUS MAYASINDA BUGÜN GÜVENEBİLECEĞİMİZ BİRİKİM VAR: Bakın, bu Cumhuriyet sayesinde, yalnızca İslam ülkeleri için demiyorum, bütün dünya ülkeleri içinde hekimlerinin, eczacılarının, mühendislerinin, mimarlarının, öğretmenlerinin, her meslekten insanlarının yarıya yakını bayan olan diğer bir ülke yok. Bu ülke bunu başardı. Bu millet bunu başardı. O namus mayası ve laik, bilimsel eğitimle. Ne laik, bilimsel eğitim kaldı ne devletin namus mayasında bugün güvenebileceğimiz birikim var. Biz, çocuklarımızın güven içinde yaşayacağı bir Türkiye’nin yönetimine talip olan, iktidarı muhalefeti hiç ayırmadan, siyaset kurumunun dikkatini çekmek istiyoruz. Bu gidiş, gidiş değildir.
TOPLUMUN GÜNDEMİ, EKONOMİK DARBOĞAZ: Şayet ülkede her şey olağansa oturalım sabaha kadar türban tartışalım, olur. Aile, bayanla erkekten mi olur, bilmem neden mi olur bunu tartışalım. Allah aşkına bunu tartışmamız, 180 liraya gelmiş kilosu peynirin, fiyatını indiriyor mu? Yüzde 185 enflasyonu indiriyor mu arkadaşlar? Avrupa Birliği ülkesi 28 ülkenin toplam enflasyonu, Türkiye’nin enflasyonu kadar etmiyor. Bizim ‘türbanı hür mi bırakacağız, yasaklayacağız mı’ tartışmamız, milletimizi açlığa mahkum eden bu ekonomik tabloyu değiştiriyor mu? Toplumun gündemi bu. Bakınız, çocuklarımız okula aç gidiyor; öğretmenlerimiz horlanıyor, itilip kakılıyor. Bakın, toplumun muhakkak bir kısmı bugün Meclis’in önünde. Bunların hepsi ülkenin gerçek gündemiyken bu gündemden büsbütün kopuk bir siyasi tablo izliyoruz. İktidarıyla muhalefetiyle, ayırmadan söylüyorum.”
“CUMHURİYET, BİZ BAYANLAR İÇİN ÇOK DAHA KIYMETLİ BİR ARMAĞANDIR”
ADD Müracaat Konseyi Lideri ve eski Devlet Bakanı Zehra Önay Alpago, basın toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Cumhuriyet, hepimiz için çok değerli, hepimize verilmiş büyük bir armağan. Lakin liderimin dediği üzere, biz bayanlar için çok daha pahalı bir armağan. Bir Fransız gazeteciye soruyorlar Fransa’da, ‘Osmanlı’da bayan nasıl, gördün mü’ diye, İstanbul’dan dönen bir gazeteciye. ‘Hayır’ diyor, ‘Onlar görünmezlikleriyle varlar’. İşte aziz Atatürk, Cumhuriyet’le birlikte, peş peşe hayata geçirdiği ihtilallerle ve yasal düzenlemelerle bir arada, önce bayanı görünür kılmıştır, sonra insan kılmıştır, sonra yurttaş kılmıştır, sonra da eşit yurttaş kılmıştır. O yüzden bütün bu özgürlüklerin temelinde yatan Kemalist düşünce ve laiklik unsuru, biz bayanlar için çok daha özeldir, önemlidir ve çok sıkı sahip çıkmamız gereken en önemli temel bedellerden biridir.”
“SADECE CUMHURİYETİN DEĞİL, TÜRKİYE’NİN KARŞISINDA YER ALMIŞ BEŞERLERLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Sanatçılar Teşebbüsü Sözcüsü Ataol Behramoğlu, basın toplantısında şöyle konuştu:
“Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılındaki birtakım sözlerini paylaşmak istiyorum. Diyor ki Mustafa Kemal Atatürk, tam 100 yıl önce, ‘Cumhuriyet’imiz, öyle sanıldığı üzere zayıf değildir. Cumhuriyet, kolaylıkla da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık’. Gerekirse kurumlarımızı savunmak için gerekeni yapmaya hazırız. Kısa bir süre önce bilinçten, bilgiden, histen, yurtseverlik hissinden, düşüncesinden mahrum biri, ‘Kan mı döktük biz bu ülke için’ dedi. Bir diğeri da Türkçe ile düşünmenin olanaksızlığından filan bahsetti. Tekrar bilgiden, bilinçten mahrum bir oburu. Yani bunlar, yalnızca Cumhuriyet’in değil, onunla birlikte Türkçe’nin, Türkiye’nin karşısında yer almışlardır. Böyle beşerlerle arkadaşlar, karşı karşıyayız. Sakarya savaşında şayet karşımızdaki ordu muvaffakiyet kazansaydı ne Türklük kalırdı ne Türkçe kalırdı ne de Türkiye kalırdı. Bunun şuurunda olarak bizler bugün buradayız.”
“İKİNCİ YÜZYIL, BİZLERİN YÜZYILI OLACAK”
ÇYDD Genel Lider Yardımcısı Sedat Turna ise “Bugün 100. yılına gelmiş ve bu yüzyılda ne yazık ki çokça örselenmiş, yıkıma uğramış, tahribata uğramış Cumhuriyet’imizi de ikinci yüzyılında tekrar inşa etmeye, yaralarını sarmaya ve Atatürk’ün 10. Yıl Nutuk’unda belirttiği o büyük ufka yürütmeye bizler kararlıyız. Biriz, beraberiz, tıpkı ufka ürüyoruz ve ikinci yüzyıl, bizlerin yüzyılı olacak” diye konuştu.
ADD GENEL LİDERİ BOZKURT: ÇAĞRIMIZ, ‘YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ’
ADD Genel Lideri Bozkurt, çağrılarının “Yeniden Atatürk Cumhuriyeti” olduğunu yineleyerek, “‘Büyük Cumhuriyet Buluşması’, buluşmamızın ismi. Ve çağrımız; ‘Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’. Buna isterseniz ‘Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ deyin ister ‘Yeniden Kemalist Cumhuriyet’ deyin ister ‘Yeniden Namus Cumhuriyeti’ deyin ister ‘Yeniden Akıl, Bilim, Liyakat, Ahlak Cumhuriyeti’ deyin. Biz, Atatürkçülüğü böyle anlıyoruz. Atatürkçülük, bugün bütün dünyada, onlarca ideoloji içinde yapıtı, süreci ve sonucuyla başarısı kanıtlanmış nadir ideolojilerden biridir. Mustafa Kemal, ‘Cumhuriyet, özellikle kimsesizlerin kimsesidir’ diyor. Biz, yine kimsesizlerin kimsesi olacak bir cumhuriyet istiyoruz” dedi.
