22 Kasım 2024 Cuma

Ttb, Seçim Tutum Belgesini Açıkladı: “14 Mayıs Seçimleri, 21 Yıldır Emeğimizi Tanımayanlara, Bizi Susturmaya Çalışanlara Karşı ‘Emek Bizim, Söz Bizim’ Deme Zamanı”

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine ilişkin tutum belgesini açıkladı. Seçim tutum belgesini okuyan TTB Merkez Konseyi üyesi Ahmet Karer Yurtdaş, “14 Mayıs seçimleri, 21 yıldır emeğimizi tanımayanlara, sözümüzü duymazdan gelenlere, bizi susturmaya çalışanlara karşı ‘Emek bizim, söz bizim’ deme zamanı. Oyumuzu demokrasiden, barış ve özgürlükten yana kullanma zamanı, oyumuza sahip çıkma zamanı” dedi. Seçim Güvenliği Platformu TTB Temsilcisi Deniz Erdoğdu da “İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı tarafından bazı açıklamalar yapılıyor. Bu, toplumda korku yaratmaya ve seçimleri değersizleştirmeye yönelik sonuçlar doğurabilir. Halkın bir tane oyu var, 5 yıl bekliyor ve bu oyu kullanmak istiyor. Kalkıp ‘Sivil darbedir’ denirse bu olmaz” diye konuştu.

TTB, bugün Ankara’da düzenlediği basın toplantısında, “Toplumsal sağlığımız için 14 Mayıs’ta değişim” mesajı ile seçim tutum belgesini açıkladı. TTB Genel Merkezi’nde yapılan toplantıda, seçim tutum belgesini Ahmet Karer Yurtdaş okudu. Yurtdaş, şunları söyledi:

“Türkiye bir yol ayrımında. Ya gittikçe kararan çıkmaz bir sokakta kalacak ya da demokrasiye dair umutları diri tutacak bir tercih yapacağız. Elbette tek bir kararla her şey değişmeyecek, fakat demokraside ısrarın zaferi hiç de az bir değişim olmayacak. Mevcut iktidarın 21 yılda yarattığı tahribat ve hayatın her alanında yaşadığımız krizler öyle derin ki iktidarın kendi dahi, seçim programında, bu 21 yıllık uygulamaların aksi bir istikamette hareket edeceğini vurguluyor. Görünürde aksini iddia edenler olsa da gidişatın vahametinin hemen hemen herkes farkında.

“20 YILIN SONUNDA BİZE KALAN, BÜYÜK BİR YIKIM”

Yıllar içinde, devlet korumasında serbest girişimci, vergiden muaf patronlarla iş birliği içindeki popülist iktidar, kısa süreli bolluk döneminde geleceğe yatırım yapmak yerine, oy kaynağı olarak gördüğü mega projelerle kamu kaynaklarını tüketti. Bugün, şehirlerin dışına inşa ettikleri şehir/şirket hastaneleri depremlerle enkaz olurken kalanların sıvası dökülmüş, boş koridorlarında ne doktor randevusu bulunabiliyor ne eczanelerde ilaç ne de aşı. 20 yılın sonunda bize kalan, büyük bir yıkım.

“MESLEK ÖRGÜTLERİ, SENDİKALAR, SİVİL TOPLUM, SİYASİ KARAR MEKANİZMALARINDAN TAMAMEN DIŞLANIYOR”

AKP’nin mimarı olduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı sonrası küçülen sağlık ekibiyle sahadan poliklinik odalarına çekilen, nüfus ve bölge yerine liste tabanlı örgütlenen birinci basamak sağlık hizmetleri, önce pandeminin, sonra depremin yükü altında tamamen çöktü. Depremin ardından çok sayıda kamu hastanesi kullanılamaz hale geldi. Depremzedelere aylardır su ve barınma imkanı sağlanamadı. Bugünün Türkiye’sinde toplum, devletin gözünde bir tehlike olarak görülüyor. Toplumsal kesimlerin hiçbirinin en ufak bir sözüne alan tanınmıyor. Kolluk teşkilatına, bu sesleri susturması için sınırsız imkanlar sağlanıyor. Meslek örgütleri, sendikalar, sivil toplum, siyasi karar mekanizmalarından tamamen dışlanıyor, tasfiyeleri için fırsat kollanıyor.

“14 MAYIS SEÇİMLERİ, 21 YILDIR EMEĞİMİZİ TANIMAYANLARA, BİZİ SUSTURMAYA ÇALIŞANLARA KARŞI ‘EMEK BİZİM, SÖZ BİZİM’ DEME ZAMANI”

Tüm bu gidişatı değiştirmek ise bizlerin elinde. Hekimlerin örgütlü gücü olan bizler, mesleğimizin ve meslek örgütümüzün tarihsel birikimine güveniyoruz. Nasıl ‘Emek bizim, söz bizim’ sloganıyla meydanlarda, sokaklarda, grevlerde her gün şiddete uğrayan, umudunu yitirmekte olan meslektaşlarımızın sesi olduysak bugün toplumsal sağlığımız için de göreve hazırız. 14 Mayıs seçimleri, 21 yıldır emeğimizi tanımayanlara, sözümüzü duymazdan gelenlere, bizi susturmaya çalışanlara karşı ‘Emek bizim, söz bizim’ deme zamanı. Oyumuzu demokrasiden, barış ve özgürlükten yana kullanma zamanı, oyumuza sahip çıkma zamanı.”

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise şöyle konuştu:

“AKP, İKTİDARA GELDİĞİ ANDAN İTİBAREN SERMAYEYE BİAT EDEREK BUGÜNLERE GETİRDİ BİZİ”

“TTB, mutfağı çok zengin bir meslek örgütü. Çok kıymetli bir dergimiz var bizim; Toplum ve Hekim Dergisi. Son iki sayısını AKP’nin 20 yılına ayırdılar. AKP, iktidara geldiği andan itibaren sermayeye biat ederek bugünlere getirdi bizi. AKP, kendi başına var olan bir parti değil. Dünya Bankası, Para Fonu gibi kaynaklar, sermayenin dizginsiz biçimde dolaşımını sağlayabilecek küreselleşmeyi özellikle çevre kapitalist ülkelere dayatarak bugün içinde bulunduğumuz tablonun asıl müsebbibi oldular. AKP, bunu büyük bir iştahla benimsedi ve seçimlerden 13 gün sonra, 16 Kasım 2002’de, sağlık sistemini nasıl değiştireceğinin müjdesini verdi hepimize. Nasıl kamu kaynaklarının sermayeye aktarılacağını tek tek bütün basamakları ile tanımladı. Bugün, içinde yer aldığımız kamusal sağlık hizmetinin ortadan kaldırılmış olması, birinci basamak sağlık hizmetlerinin koruyucu sağlık hizmetleri özelliğinin tümüyle yok edilmiş olması, içi boş şehir hastaneleri, tam da sözünü verdikleri gibi gerçekleşti. Dünya Bankası, Para Fonu, Dünya Sağlık Örgütü gibi pek çok kurumdan ve kapitalist devletlerden de tebrikleri kabul ettiler bu yıllar içerisinde.

“SAĞLIK KURUMLARI YIKILMASIN, BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK HİZMETLERİ GÜVENSİZ APARTMAN BODRUMLARINDA YER ALMASIN DİYEDİR ÇABAMIZ”

Sermayeye sadece sağlığı peşkeş çekmediler. Özellikle Türkiye’de tarikatlardan cemaatçilere, İslamcı faşist yapıları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu seçim; özgürlüklerin, demokrasinin, haklarımızın yeniden tanınacağı koşulları sağlayabilecek miyiz, sağlayamayacak mıyız, onun seçimidir. Bizi insan olmaktan çıkaran, düşmanlaştıran bu ayrımcı dili kadınlardan LGBTİ’lere, yoksullara, işçi sınıfına dayatan yaklaşımı ortadan kaldırmak hepimizin boynunun borcudur. Biz, bir arada, birlikte değiştireceğimizi söyleyerek, insan olmanın onurunu, birlikte yaşadığımız tüm canlıların da haklarının korunacağı bir Türkiye’yi var etmek için çaba sarfetmeliyiz. Temel ilkemiz, sağlık alanında taleplerimizin, bu taleplerin gerçekleştirilmesinde de emek ve meslek örgütlerinin doğrudan çalışmalarda yer almasının önü açılmasıdır. Sağlık kurumları yıkılmasın, birinci basamak sağlık hizmetleri güvensiz apartman bodrumlarında yer almasın diyedir çabamız.”

Seçim Güvenliği Platformu TTB Temsilcisi Deniz Erdoğdu da seçim güvenliğine ilişkin şunları söyledi:

“TOPLUMUN, MANİPÜLASYONLARA, YÖNETİM TARAFINDAN YARATILAN KORKU ORTAMINA TESLİM OLMAMALARINI İSTİYORUZ”

“Demokrasilerde seçimlere güvenilir. Oysa 21 yıldır yapılan 15 seçimde, özellikle 2015’ten sonra, halkta seçim sonuçlarına karşı bir güvensizlik oluştu, kuşkuculuk ortaya çıktı. Çünkü sürekli Seçim Yasası değiştiriliyor. 2018’de yapıldı, tamamlayamadığı düzenlemeleri 2021’de yaptılar, 2022’de de var. Sandık kurullarının oluşumundan YSK’nın atamalarına kadar hükümetin müdahalesi oldu. Mesele, toplumun sandıklara gitmesi için yüreklendirmek, öğrenilmiş çaresizliği yok etmek ve ne çıkarsa sandıktan şeffaf, güvenilir, halkın kabul etmesi. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı tarafından bazı açıklamalar yapılıyor. Bu, toplumda korku yaratmaya ve seçimleri değersizleştirmeye yönelik sonuçlar doğurabilir. Halkın bir tane oyu var, 5 yıl bekliyor ve bu oyu kullanmak istiyor. Kalkıp ‘Sivil darbedir’ denirse bu olmaz. Ayrıca sosyal medyada dijital saldırılar, algı yönetimi gibi girişimlerin olduğunu duyuyoruz. Bunlara karşı toplumun uyanık olması lazım. Algı yönetimine karşı katılım yüksek olmalı. Manipülasyonlara, yönetim tarafından yaratılan korku ortamına teslim olmamalarını istiyoruz.”

TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut da TTB’nin seçimden sonraki yeni dönemde hangi sağlık politikalarını istediğini içeren 21 maddelik metni okudu. Bulut, şunları ifade etti:

“Değişim için, karanlığa karşı önlüğümüzün beyazına, özlük haklarımıza, halkın sağlık hakkına sahip çıkıyoruz.

“İŞ GÜVENCESİ İLE BİRLİKTE GELİR GÜVENCESİ OLMALI, EMEKLİLİĞE YANSIYAN TEK ÜCRET ESAS ALINMALIDIR”

1- Toplum sağlığına yönelik politikaların başarısı, sağlık emekçilerinin sağlığı, özlük ve ekonomik haklarının sağlanmasıyla gerçekleşebilir.

2- Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamları sağlanmalıdır.

3- Hekimler/sağlık emekçileri güvencesiz çalışmaya mahkum edilmemeli, güvenceli çalışma esas alınmalıdır.

4- İş güvencesi ile birlikte gelir güvencesi olmalı, her ay ne olacağı belirsiz performans/teşvik ödemelerinin gelirin önemli bir kısmını oluşturması değil, emekliliğe yansıyan tek ücret esas alınmalıdır.

5- Mesleki bağımsızlığı koruyacak, liyakate dayalı görevlendirmeler olmalıdır.

6- Mesleki bağımsızlığı koruyacak, nicelik baskısı yaşanmayan ve niteliği esas alan kamusal sağlık sistemi bir zorunluluktur.

7- Kamusal bir sağlık hizmeti için, sağlığa ayrılan bütün kaynakların kamu sağlık hizmetlerinin finansmanında kullanılması gerekmektedir.

“5 DAKİKADA BİR MUAYENE DAYATMALARINDAN VAZGEÇİLMELİ, MESLEKİ ÖZERKLİĞE MÜDAHALELERE SON VERİLMELİDİR”

8- Özel hastane patronlarına her ne ad altında olursa olsun kaynak aktarılmasına son verilmesi ve kamusal sağlık sisteminin bütün toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek düzeye yükseltilmesi hedeflenmelidir.

9- Birinci basamağı parçalayan düzenlemelerden vazgeçilmeli, topluma dayalı ve bölge/nüfus tabanlı, kamuya ait binalarda kamu çalışanlarından oluşan eksiksiz bir ekiple koruyucu sağlık hizmetlerinin yürütülmesini sağlayacak birinci basamak sağlık örgütlenmesi oluşturulmalıdır.

10- Hekimler için 7200 ek gösterge, tüm sağlık çalışanları için en az 3600 ek gösterge ve pandemi süresince çalışılan her yıl için 120 gün yıpranma payı, fiili hizmet süresi zammı verilmelidir.

11- Haftalık çalışma süreleri yeniden düzenlenmeli ve azaltılmalıdır.

12- Kışkırtılmış sağlık talebini yaratan, hastayı tüketici/müşteri sayan politikalara son verilmelidir.

13- Hastalara yeterli süre ayıracak düzenlemelerle niteliği önceleyen çalışma koşulları sağlanmalıdır.

14- 5 dakikada bir muayene dayatmalarından vazgeçilmeli, mesleki özerkliğe müdahalelere son verilmelidir.

“SAĞLIKTA ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN ETKİLİ ADIMLAR ATILMALI, TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ TARAFINDAN HAZIRLANAN YASA TASARISI DEĞİŞTİRİLMEDEN KABUL EDİLMELİDİR”

15- Sağlıkta şiddetin önlenmesi için etkili adımlar atılmalı, Türk Tabipleri Birliği tarafından hazırlanan yasa tasarısı değiştirilmeden kabul edilmelidir.

16- Covid-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası kabul edilmelidir.

17- Özel sektörde ciro baskısına, şirket kurdurma zorlamasına son verilmeli güvenceli, sendikalı çalışma koşulları oluşturulmalıdır.

18- İş yeri hekimlerinin eğitimleri, çalışma saatleri, atama ve ücretlendirmeleri konusunda tabip odaları yetkili olmalıdır.

19- Asistan hekimler nitelikli eğitim almalı, sağlık hizmetinin verilmesinde asli unsurlar olarak görülüp, eğitim dışı angarya işlerde çalıştırılmamalıdır.

20- OHAL KHK’leri ile hukuksuzca ihraç edilen tüm hekimlerin/kamu emekçileri derhal göreve başlatılmalıdır.

21- Tüm emekli hekimlerin mesleki saygınlığına uygun, yaşamlarını ekonomik ve sosyal açıdan rahatlıkla sürdürebileceği şartlar oluşturulmalıdır.

Halk sağlığını önceleyen sağlık sisteminde, emeğimiz sömürülmeden ve gelecek kaygısı olmadan, bilimsel ve etik ilkeler içinde hekimlik yapmak istiyoruz. Emek ve meslek örgütleri göreve hazırdır.”

İlgili Haberler