22 Kasım 2024 Cuma

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Çayır’dan Soylu’ya: Siz Kazanırsanız Demokrasi, Kazanmazsanız Darbe. Sen Hangi Aklın Ürünüsün, Hangi Vicdanın Sahibisin?”

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, “Şu an hala iktidar olanlar, iktidarı elinde tutanlar sırf konumlarını korumak adı altında olmadık sözler, olmadık ifadeler kullanıyorlar. İnsanda akıl olur, insanda vicdan olur, insanda dimağ olur. Koca koca adamlar, bakanlık yapıyorlar, başbakanlık yapmışlar, ’14 Mayıs’ta biz gelmezsek ne olur?’ Siz gelmezseniz ne olur? Darbe olurmuş. Siz kazanırsanız demokrasi, kazanmazsanız darbe. Hangi aklın ürünüsün, hangi çağda yaşıyorsun, sen hangi vicdanın sahibisin? Utanmadan, arlanmadan, başbakanlık yapmış bir adam, kendi gibi düşünmeyenleri, kendine oy vermeyenleri, kendisi hareket etmeyenleri, sadakat göstermeyenleri işgalci diye tanımlıyor. Hangi ülkede yaşıyorsun sen, akıl zorluğun mu var yoksa başka bir alemde misin sen?” dedi.

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, seçim çalışmaları kapsamında Erzurum Mahallesi’ndeki Hamamönü Cebeci semt pazarında pazarcıları ve vatandaşları ziyaret etti. Pazarda vatandaşlarla konuşan Çayır’a halk, ayrıştırıcı dil ve pahalılıktan yakındı. Çayır, ziyareti esnasında bir tıp öğrencisiyle de sohbet etti. Tıp öğrencisi genç, “Mezun olduğunda ne yapacaksın?” diye soran Çayır’a, “Seçimlerden sonra ülke daha iyi olursa kalabilirim ama olmazsa yurt dışına gitmeyi düşünüyorum” diye cevap verdi. 

Çayır, pazaryeri ziyaretinin ardından şunları söyledi:

Gerçekten hayat gittikçe zorlaşmaktadır. Hayat gittikçe çekilmez hale gelmiştir. Pazaryerine bakın, çok az insan var. Şu an saat 12.00, öğle vaktindeyiz. Ne yazık ki vatandaş hala pazara gelmiş değil. Dolayısıyla alım gücünün gittikçe düştüğü, alım gücünün gittikçe zayıfladığı bir toplum haline dönüştük. 14 Mayıs’ta Türkiye bir seçime gitmektedir. 14 Mayıs’ta Türkiye seçime giderken gerçekten adil olmayan, adaletli olmayan, vicdanlı ve insaflı olmayan bir seçim süreci yaşamaktayız. Bir tarafta parası, pulu, gücü olanlar, öbür tarafta güçsüzler parası olmayanlar. Artık siyaset bir zenginlik aracı haline dönüşmüş. Parası olanlar kendi paralarını harcamak yerine devletin hazinesinden yardım alarak millete siyaset yapıyorlar. Devletin hazinesinden iktidar 2 milyarın üzerinde para alarak bu seçimde milletin parasını harcıyor. 

“SİZ KAZANIRSANIZ DEMOKRASİ, KAZANAMAZSANIZ DARBE”

Bizim gibi yeni kurulmuş bir partinin varlığını sürdürebilmesi, sesini duyurabilmesi bu şartlarda güç. Bazen ağzıma bant takıp ‘işte sizin eseriniz’ demek geliyor içimden bu ülkeyi yönetenlere, bu sistemi kuranlara. Bu sistemi ve bu düzeni kuranlar, ne yazık ki güçlüyü daha güçlü kılmışlar, fakiri daha fakir kılmışlar. Bağımsız siyaset yapabilmek her yiğidin harcı değil. Şu anda Türkiye ittifaklar adı altında bir sürü ayak oyununun bir sahnesi haline gelmiş durumda. Milli Yol Partisi kendi amblemiyle, bu seçime kendi imkanlarıyla dışarıdan ve içeriden hiçbir destek almadan, Allah’ına ve milletine dayanarak ve arkadaşlarımıza dayanarak bir siyaset üretme ve çözümü milletin önüne koyma arayışı içerisindedir.

“SİZ KAZANIRSANIZ DEMOKRASİ, KAZANMAZSANIZ DARBE. HANGİ AKLIN ÜRÜNÜSÜN?”

Üzülerek ifade edeyim. Şu an hala iktidar olanlar, iktidarı elinde tutanlar sırf konumlarını korumak adı altında olmadık sözler, olmadık ifadeler kullanıyorlar. İnsanda akıl olur, insanda vicdan olur, insanda dimağ olur. Koca koca adamlar, bakanlık yapıyorlar, başbakanlık yapmışlar, ’14 Mayıs’ta biz gelmezsek ne olur?’ Siz gelmezseniz ne olur? Darbe olurmuş. Siz kazanırsanız demokrasi, kazanmazsanız darbe. Hangi aklın ürünüsün, sen hangi çağda yaşıyorsun, sen hangi vicdanın sahibisin? Utanmadan, arlanmadan, başbakanlık yapmış bir adam, kendi gibi düşünmeyenleri, kendine oy vermeyenleri, kendisi hareket etmeyenleri, sadakat göstermeyenleri işgalci diye tanımlıyor. Hangi ülkede yaşıyorsun sen, akıl zorluğun mu var yoksa başka bir alemde misin sen? Sana oy vereni vermeyeni, seni tasvip edeni etmeyeni, sana sadakat göstereni de göstermeyeni de bu ülkenin bu ülkenin insanıdır. Birisi işgalci, birisi İstiklal Harbi’nin savunucusu değildir. Bu ülkenin Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkes’i; bu ülkenin pazarcısı, memuru, işçisi bu ülkeye sahip çıkar. Senden daha çabuk sahip çıkar ve senden daha vatanseverdir.

 “10 GÜN KALA MI ÇIKTI PETROLÜN, 15 GÜN KALA MI ÇIKTI DOĞAL GAZIN?”

Milletin açlığına dermanın ne? Milletin açlığıyla ilgili, yokluğuyla ilgili, sefaletiyle ilgili bir çözümün var mı çözümün? Bir ay kala, 15 gün kala Karadeniz’den doğal gaz fışkırıyor, Gabar’dan petrol fışkırıyor. Ondan sonra millet inanmıyor size, neden inanmıyor? 10 gün kala mı çıktı petrolün, 15 gün kala mı çıktı doğal gazın? Ve musluğun ağzını açıyorsun. Asgari ücret, emeklinin durumu ortadayken daha önce aklın neredeydi? Sırf seçim rüşveti adı altında millete Merkez Bankası’ndan para basarak, para dağıtarak kendi konumunu, kendi iktidarını korumaya çalışıyorsun. Çare mi? Çare değil. Bu milletin çocukları şerefli yaşamak istiyor kardeşim. 

“SEÇİMDEN SONRA TÜRKİYE’Yİ TUFAN BEKLİYOR”
2002’de patlıcan 1 lira, şimdi 25 lira. Domates 25 kuruş, şimdi 24 lira. Erik 60 lira. Düşünebiliyor musunuz, soğan 30-35 lira olmuş. 2002’de Ecevit’in önüne yazarkasa atıldığında domates bir buçuk lira. Hayat pahalı diye adamlar protesto etmiş, yazarkasa atmışlar. O zaman domates bir buçuk lira, şimdi domates kaç para? Domates şimdi 25 lira, 35 lira. Böyle bir Türkiye, istikrarsız bir Türkiye ve duruma göre değişen bir Türkiye’nin gelecekte milletimize insanımıza ne umudu verecek? Sen 21 sene ne unuttun da 22 sene bize gelip de bir şeyler söylüyorsun, vaatlerde bulunuyorsun? Muhalefet partisi gibi vaatte bulunuyor. Sen hükümet değil miydin, niye gereğini yapmadın, niye adaleti ayakta tutmadın?
Sayın Cumhurbaşkanı her çıktığı mitingde süt liman, Hiç sıkıntı yok. Bir tarafta Allah’a şükür Karadeniz’den doğal gaz fışkırdı geliyor. Gabar’dan da petrol fışkırdı geliyor. Artık, ‘sizin geleceğiniz süt liman’ öyle bir dünya çiziyor. Halbuki gerçekler bambaşka. Seçimden sonra Türkiye’yi tufan bekliyor. Dolar çıkacak 30-40 liraya, mal olduğu gibi zamlanacak, zam üzerine zam gelecek, yine eski günlere döneceğiz. Mal zamlanacak, yediklerimiz, içtiklerimiz zamlanacak, hayat biraz daha aşağı düşecek ve zorlaşacak.

“NAMAZIN KAZASI VAR DA SEÇİMİN KAZASI YOK MU?”

Borç ekonomisinden Türkiye’yi kurtarmak zorundayız, üretim ekonomisine geçmek zorundayız. Borç ile büyüyen, borç ile mutlu olan bir sülale, bir millet var mı, yok. Çalışacağız, üreteceğiz ki çocuklarımız iş sahibi olsun, ülkemiz kalkınsın, vatandaşımız kalkınsın. Ne olursa olsun adaleti sağlayacağız. Adalet sağlanmadığı müddetçe hiçbir şey sağlanamaz. Kimsenin diline, rengine, köyüne, memleketine bakmayacağız. Bu ülkede yaşadığı için ve bu ülkeyi benimsediği için, milli birlik ve beraberlik içerisinde yaşama iradesi gösterdiği için hepimiz adaletli ve adaletle yaşamaya layık insanlarız. Hiç kimse kimseyi şu veya bu şekilde öteleyemez, itekleyemez, yok sayamaz, zulüm yapamaz. Kime zulüm yapılırsa yapılsın karşısında olacağımızı bilmenizi isterim. Ne yazık ki beyni çalışmayan yönetimlerin yüzünden beyin göçü yaşıyoruz. Adamların beyni çalışmayınca beyin göçü yaşamaya devam ediyoruz. 1 yılda 6 bin doktor dışarı gitti. Dolu dolu mühendis dışarı gitti, genç nüfus dışarı gitti.
14 Mayıs sabahında Türkiye bir tercih ortaya koyacak. Milletin iradesine, miletin sandıktaki eğilimine darbe diyen bir bakandan ne çıkar? Tayyip Bey diyor ki, ‘bak namazın kazası var, seçimin kazası yok.’ Niye? Korku. Seçimin de kazası var. Namazın kazası var da seçimin kazası yok mu? Öbür seçimde de vatandaş yanlış bulduysa doğruyu yapar. Kendine gelince kaza olmuyor da başkasına olursa kaza. Türkiye’nin bu anlayıştan kurtulması lazım. Kimse şah değil, kimse padişah değil, kimse insanüstü varlık değil. Ortak akılla hareket edenler, akıl alanlar, ülkeyi daha iyi yönetirler. ‘Benim aklım her şeye yeter, kimseye ihtiyacım yok’ diyenlerin ülkeyi götürecekleri yer belli. Çukurun içine götürdüler.

 

İlgili Haberler